1. 1.
    0
    Avangart düşüncelere yenik düştü şehrin kadim azizesi,
    Tıpkı bağcılar'da şirin bir pub ve içeride miller içen yosmalar gibi.
    Rolativistik fotonlar yağıyor diğer galaksilerden,
    Yağmalanmış kondansatörler neye yarar ki artık
    Aşkın sığası çoktan kaybedilmiş.
    Soykırım müzesine hapsetmişler bedenimi,
    Yaralı kalbimin meçhulü, katli vacip onlarca serseri.
    Kızılötesi dalgalar sanki medcezirler
    Katran karası aşklar sızıyor çatıdan
    Bir garip müze kendi kendine ağlıyor.
    ···
  2. 2.
    0
    Üçlü uzatma kablosu kadar delik deşik ruhum
    Gay ferresi gibi oynak ama bir o kadar sakil görünüyor.
    Papatya falları dökülmüş kitaplardan
    Çocukluğumun bana ben10 oynattığı bu yorgun kaldırımlarda.
    ···
  3. 3.
    0
    Karamelize edilmişti soğanlar...
    Küçük bir kızın palyaço korkusu!..
    Kimsesizler yurdunda kimsesizdi çocukluğum,
    Şehrin en ıssız sokaklarında çıldırmış bir azize.
    Şpagat yapıyordu dilimdeki bütün papillalar;
    Tıpkı gökdelenlerdeki gün batımı gibi.
    Kısa çöpü çekmişti benliğim.
    Ve ben stabilize edilmiş aşklar yaşıyorum.
    Sen yoksun!
    ···
  4. 4.
    0
    ···
  5. 5.
    0
    gerdanı kırık bir ihtiyar haybeye tavşan niyeti çekmiş sanki
    yine de istimlak edilecek iskambil kağıdından evler.
    yaşlı bunak varoluşun ilk kehanetini insanlığa fısıldıyor:
    değneğin iki ucu da bir ve dereler akıyor bağcılar'a,
    avcılar'dan bir avcı sürüsü üşüşecek genç bakireye.
    bakir toprakların ıssız efendisi mağrur ve muğlak bir silüet gibi artık.
    yalnızlık senfonisi peşi sıra yayılıyor bulutların üzerine...
    notalar üstüne üstüne biniyor ihtiyarın
    tıpkı dönüp dolaşıp çıtaya tutunan pamuk şekeri zerreleri gibi.
    ···