1. 1.
    -1
    yeraltı edebiyatı ne aq ergenleri ya
    ···
  2. 2.
    -1
    Kalçası güzel hatunlardan aldım eve bi tane. iş çıkışı o güzel kalçaları seyrediyorum. baş rollerinde demet evgar oynuyor. gerçi ben bacakseverim. arada bir kalça takılıyoruz.

    Herkesin kafasını sallayabileceği bir müziği olmalı. biraz dan sevecen bir ses duyacaksınız. sonra seveceksiniz. sevişmesi size kalmış.

    Gününüz çok dolu ya da çok boş mu geçiyor? yani çok taktan mı. evet çok taktan! çünkü siz taktansınız. insan taktan yaratılmıştır. ya da tak insandan. tak kokumu çok seviyorum.

    Gelmiş geçmiş en saçma şarkıyı dinlettim onlara. kulakları titredi. vababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababababbababababababaaaaaaauuuuuuuuuuuvvvvvvvvvvvvvvvv.

    Sex makinesi bir kadınla karşı karşıya kaldığınızda aklınızdan geçenleri unutun. aklınızdan geçenler başınıza geldiğinde gibi tutacaksınız. ya da tutmayacaksınız. tutturacaksınız. orasını tam kestiremeyebilirim, anlayışlı olun.

    Gezi sürecini değerlendirebilir misiniz diye bir soru duyar gibiyim? gezerken geçirdiğim süreyi devletin geçirdiğinden daha çok geçirdiğimi düşünüyorum. devlet de gezerken süre geçirir mi ki, diye soranın zütüne parmak girsin. elizabeti parmaklayan bir başbakan olsaydım, ingiltereyle savaşmazdım. o da öyle yapmış zaten.
    ···
  3. 3.
    +1
    çünkü ben bir şair değilim.
    ···
  4. 4.
    +1
    Yalnız kalmaktan daha kötü
    şeyler de vardır hayatta,
    ama genellikle
    bir ömür alır bunun
    farkına varmak,
    o zaman da
    çok geçtir,
    ve çok geçten
    daha kötü
    bir şey yoktur
    hayatta.
    ···
  5. 5.
    0
    burada bazen kendi yazdığım bazen de etraftan okuduklarımı yazıcam. küfür selbes.
    ···
  6. 6.
    0
    Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
    Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
    Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
    Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    -Senegalliler dahil değil

    Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
    Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
    O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
    Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    -Yoksa seni rahatsız mı ettim?

    Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -Freud diye bir şey yoktur.

    Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -Haydi iç de çay koyayım.
    ···
  7. 7.
    0
    Kafamız bulandı. Püh pühledik. Kadınla tanıştık. Kadın bizi sevdi. Kadın bizi affetti. Kadın zarifti. Çamura bulanmış, bir kara delik. Kadın günahkardı.
    ···
  8. 8.
    0
    içimize çektik her birimiz, kadından. Külotlu çorabı siyahtı. Gülümsedi kadın. Kadın kirliydi. Bataklık, kokusuzdu ilk defa ama kadın kokuyordu. Gözlerindeki çukura düşürdük kalbimizi kadının. içeriye eğildik bakmak için. Ses geldi içeriden, bir inleme, sanki biri tatmin ediyordu kendini, erkeksi bir inlemeydi içerdeki. indirdik donlarımızı biz de tatmin etmeye başladık kendimizi. Çukur başında orgazm olduk. Kadının gözlerinin çukuruna düşen kalbimiz her birimizi tatmin edebilmeyi başardı. Ne ciksiydi kalbimiz. Çukurdaki adam bir sıfır öndeydi bizden, o kalbimize sahipti. Biz ise kalbimizin kalıntılarına.
    ···
  9. 9.
    0
    Bir şarkı daha çaldık plaktan. Parmaklarımızın geri kalanı nerede? Yazmayı pek severdik. Yazacaklarımız kaldı içimizde. Kadın gülümsüyordu. Yazacaklarımızın hepsine vakıftı, kendini bir sıfır önde hissetti, kadın, sonra tekrar, parmaklarımızı geri kazandık. Parmaklarımızdan sonrası, kadının tatmin olmasını izledik. indirdik donlarımızı, biz de tatmin olduk. Kadın çok iyi inliyordu, siyahtı külotlu çorabı. Memelerine, vajinasına ve bize kiralamıştı parmaklarını. Biz kadından erken tatmin olmuştuk, ve ayrılırken kadın hala inliyordu. Bir şarkı daha çaldık plaktan.

    Sevmiştik kadını, kadın da bizi. Sonra döndük bataklığımıza. Yazmak için bir şeyler yaşamıştık, atıştırmalık. Rakı içmemiştik uzundur. O akşam yine içmedik. Geriye kalan günlerimizi saydık. Kara listemizi kontrol ettik. Şaşırdık.

    Pink Floyd dinler misiniz? Ya da Doors? Deep Purple? Led? Leonard Cohen?
    -Ben bi tane Wagner alayım lütfen,
    zütünden kan aldırtma, oraya da gelecektim.
    ···
  10. 10.
    0
    beni çok sevmezler.

    2 yıl önce sosyal medyadan takip ettiğim bir kız vardı. onunla aynı okulda okuyormuşuz. gittim. konuştuk. başka bir arkadaşı daha vardı, hayatta tanıştığım en ciksi hatun. dudakları halk edebiyatındaki dudaklardan öte, modern dünyanın şişirdi dudaklardandı. göğüsleri, inanın bana estetiğin oranı varsa o göğüsler o oranlarda yaratılmıştı. yaratılırken verilmiş bir rüşvet sözkonusu olabilirdi fakat aldırmadım. göğüslerini de es geçtim, gözleri, duygusal akıntıyı en iyi oradan sağlayabilirdiniz. sağladım. ve her zaman bir kadında aradığım o uzun şey. hayır, tabi ki yaraktan bahsetmiyorum. bacaklar... seviştiğim her kadının bacaklarına özen göstermişimdir. o bacaklara özen göstermeyi öylesine çok istedim. ve biramdan bir yudum daha aldım. dorock bara zütürmüşlerdi beni. youtube dan dinlediğim bazı müzikleri orada duyabiliyordum, bu benim için ilk oldu. kadına dönersek ona bi isim bulalım, tak çuvalı. evet tak çuvalı güzel bir isim. tak çuvalıyla muhabbete girmedim, dedim ya beni çok sevmezler. sosyal medya kızına yürüdüm, hafif bir yürüyüşe çıkmış gibiydim, sanki eskişehirde yaz aylarında porsuk çayının etrafında gibiydik. biramdan bir kaç yudum almıştım, bu sefer fazla aldım. sosyal medya kızını es geçip tak çuvalıyla ve bir başka kıvırcık oğlanla muhabbete tutuştuk. kıvırcıkla muhabbet etmiştim, o insanlar arasında beni seven tek insandı, ve sevenlerinize kıymet bindirmeniz gerekebilir. her neyse. tak çuvalıyla beklediğim tartışma geldi. Kıyıda kalmışların popüler kültürünü kült bir havada konuşmaya başladı tak çuvalı. gibtiri çektim.

    hayatımda yaptığım en büyük hataydı belkide. o gün o kıza gibtiri çekmeseydim, bugün tak çuvalından farksız bir hayatım olmayabilirdi. fakat ben o gibtiri çektim. ardından biramdan bir yudum daha aldım. kız gitti. gittikten sonra 3-5 kişilik bir sohbete tekrar devam ettik. ayrıldık. taksimde, gecenin en işlek olduğu zamanlardan birinde yemek yemeye bir yerlere giderken yeni tanıştığım insanları takip etmede bir problem yaşadım. mesajımı okurken kafamı kaldırdığımda etrafımda kimsecikler kalmamıştı. çoktular, her yer tak çuvallarıyla doluydu ve bira kokusu vardı. ama kimsecikler yoktu etrafımda. o gün biraz dokundurdu bana.

    ertesi sabah metrobüs durağında beklerken, bir kızla tanıştım. Hatun iyiydi, onun ismini ise; serçe parmak koydum. serçe parmak sordu, ne haltlar karıştırırsın? -yönetirim, bazen yazarım. ah öyle mi? -evet ama beni çok sevmezler. ilk defa orada kurdum bu cümleyi. o gün akşam eve geldiğimde, hatunu çağırdım, bir 35lik almıştık. devirdik. ona da aynı şeyi söyledim. -beni çok sevmezler.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    naptın la buralar durulmuş ♞
    ···
  12. 12.
    0
    @25 şöyle söyleyebilirim bro "ıkınılmaz öyle şeyler. ishal gibi aniden gelir. ya da mesela acı yemişssindir. ve sıkışmıştır barsakların. tutamazsın içinde. sıçarsın. "
    ···
  13. 13.
    0
    reserved
    ···
  14. 14.
    0
    üç ay önce tanıştığı yaşlı herifin cenazesindeydi. isteği üzerine, eski dostları birer sigara yakacaklardı, köküne kadar sömürülmüş izmaritleri toprağın arasına karışacaktı. izmaritlerin süngerleri, yaşamın akışından emdiği tüm sarılıkların sonunda kararmış birer yürek gibiydiler. karaciğer misali. her bir dostundan bir izmarit. eşinden, oğlundan, keman çalan kızından, memurluk yıllarındaki çaycısından, mecidiyeköydeki kiracısından, devlet tiyatrosundaki öğrencilerinden... her birinden izmaritler dökülüyordu toprağa.

    yaşlı herif oyun yazarlığı yapardı son yıllarında. yazdığı oyunlar istanbul çapında, sanat camiası tarafından ilgi toplardı. kimileri bir taka yaramadığını düşünürdü herifin ve yazdıklarının. bukowskivari bir herifti. sigaraseverdi, alkolseverdi, kadınseverdi. favori içkisi, viskiydi. ağır içerdi yaşlı herif.

    böyle bir adamın cenazesindeydi, otuzundaki Bakir. yaşlı herifin cenazesindeydi. dualar okundu, göz yaşları döküldü. şanslıydı, ağlayanları vardı. Bakir cenazeden çıktı. izmaritini attığı sigarasını düşünüyordu. o anı da tabiki. 've sigaralar yakıldı, izmaritlerle gömüldü moruk' diye başlayan şiirine yoğunlaşmıştı. küçük çaplı bir dergide yazarlık yaparak geçiniyor ve yazdıklarıyla hafızasını resmileştiriyordu. yaşlı herifle üç ay önce bir metrobüs yolculuğunda tanışmıştı. moruğa yer vermesi gerekiyordu. o vermemişti. daha sonra yanında oturan kadın kalkmıştı. kadın ciksiydi. kadın ciksidir. gidişine üzülmüştü elbette. ve elbette bir şey beklemiyordu kadından ama; insan üzülür işte. Moruk oturur oturmaz başladılar konuşmaya. arkadaş oldular. birlikte metrobüsteki kadının elektronik sesiyle otuzbir çekilebilir mi diye düşündüler. e ikisi de marjinaldi. düşünebilirlerdi böyle şeyler. Bakir aklından geçiriyordu tüm bunları. ne kadar iyi bir adamdı. ne kadar iyi bir arkadaşdı. şimdi biraz daha arkadaşsız kalmıştı Bakir. olabilirdi, herkes ölür. zincirli kuyudan binecekti metrobüse. orada oturma şansı vardı, eğer bir takım kurallara uyabilirsen. uydu, oturdu, defterini çıkardı Bakir, elektriği pek sevmezdi. zaten oyunu, elektronik sesle otuzbir çekilmezden yana vermişti. yanına oturdu yaşlı herif. başladılar konuşmaya.

    "nasıldı hayat moruk?"

    "gürültülüydü."
    "dağıldılar mı?"
    "kızım duruyor, ağlıyor, bir şeyler söylüyor, kızım için üzgünüm. romantikti."
    "işin doğrusu kızınla sevişmeyi isterdim, aslında hala istiyorum, senin için sorun olur mu?"
    "olacağından değil de, insanın zoruna gider."
    "ama sen artık insan değilsin moruk."
    "doğru. kiracıyı gördün mü?"
    "n'apıyordu?"
    "ağlıyordu!"
    "evet, severdi seni."
    "yerinde olsaydım ağlamazdım, o evi sadece ona kakalayabilmiştim."
    "haha, bin"
    "hey evlat ağır ol, az önce babamla görüştüm, özlemişler."

    Bakir özlemelerine sevindiğini göstermek için kafasını çevirip, "vaay" dediğinde, moruğun suratı, kadının şaşkın bakışlarına dönüverdi. "pardon" dedi Bakir. Utandı.

    "yerinde yine ciksi bi hatun oturuyor."
    "ölüm ferresi ha?" Bakir güldü.
    "şanslısın, tepeden fener yakmış seni izleyen birileri yok."
    "fener sahibinin gözlerindeki ateş burayı yeterince aydınlatıyor evlat, ölmemeye bak"
    "ölüm bana göre değil, ama yine de bakarız."
    "ben kaçıyorum, beni çağırıyorlar"

    Bakir, bir durak sonra inecekti, son kez hatuna baktı ve tabi bacaklarına. hatun çekindi. fakat bacaklarına bakılmasından değil, suratına bakıp "vay" diyen insandan. hatunlar bacaklarına bakılmasından hoşlanırdı. buna inanırdı Bakir. bacaklar tapınalısıydı.

    Bakir kulaklığını taktı. cennet durağında inmişti. merdivenlerden yukarı çıktı. üs geçitten sağa döndü, moruk için aldığı marlboro sigarası bitmişti. işportacı tütüncüden karşıladı ihtiyacını. sarmak için biraz ileride e-5i izlemek ve sigarasını sarmak için durdu.

    "ışıkları özleyeceğim" dedi moruk, arabaların uzaklaşan kırmızı ışıklarından ve yaklaşan beyaz ışıklarından bahsediyordu. Bakir döndü, gülümsedi. yaktı az önce sardığı sigarasını. birlikte trafiği seyrettiler. yavaşça akan trafiği. sigarasından son nefesi almak için ağzına zütürdüğünde
    "bana bırak" dedi moruk. verdi. yaşlı herif son kez çekti nefesini sigaradan. sonra attı. birlikte yürüdüler üst geçitten.
    sanki o geçit hiç bitmedi.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    Ben, canım kardeşim. Ben fotoğraflarda düzgün çıkamıyorum. Ya ne zaman fotoğraf çekseler garip bir hal alıyorum ya da ne zaman garip bir hal alsam fotoğraf çekiyorlar. Öylece bir çelişki kimden tarafım bilemiyorum. Çekiştirilip durulan gökyüzü gibiyim. Bende gelen fazla kalmaz ve gidenler geri döner elbet. Kendime aldığım bir cümleyi bırakmam başka bir anlama getirmeden. Ben fotoğraflarda çıkmam kardeşim, var ile yok arasıyla hiç ile bin arasındayım. Beni sevmem babamı da sevmezdim. Hiç birini bilmem isimler, şehirler ve hayvanlardan. Aram iyidir artislerle. Mahalle arası çokça dışlanmış, bir mahalle arasından bile dışlanmış küpelilerle. Ben, kardeşim, içmeye üşenirim bir bardak su bulsam. Çokça uçulan gecelerde gelen o hesap gibiyim. itiraz var ya o benim bahşişim. Tıkanıp kalmışlığımın geçtiği oluyor da, sıkılıp bırakmışlığım bolca. Unutma kardeşim, bazen insan koca ırmakları yok ediyor bir bardak suya.
    ···
  16. 16.
    0
    Bir mavi kuş var yüreğimde çıkmaya can atan
    Ama ben ondan güçlüyüm ,kal,
    diyorum ona , kimsenin seni görmesine izin veremem
    Bir mavi kuş var yüreğimde çıkmaya can atan
    Ama viski döküyorum üzerine, sigara dumanına boğuyorum,
    Fahişeler ,barmenler ve bakkal çırakları
    Hiçbir zaman bilmiyorlar onun orada olduğunu
    Bir mavi kuş var yüreğimde çıkmaya can atan
    Ama ben ondan güçlüyüm, yat lan aşağı ,diyorum ona
    Ocağıma incir dikmek mi niyetin ?
    Avrupa'daki kitap satışlarını sabote etmek mi?
    Bir mavi kuş var yüreğimde çıkmaya can atan
    Ama zekiyim ,sadece geceleri izin veriyorum çıkmasına
    Herkes yattıktan sonra orada olduğunu biliyorum, derim ona
    Kederlenme artık.
    Sonra yerine koyarım yine ama hafifçe öter
    Tamamen ölmesine de izin vermiyorum ve birlikte uyuyoruz
    Gizli antlaşmamızla ve insanı ağlatacak kadar güzel,
    Ama ben ağlamam , ya siz ?
    ···
  17. 17.
    0
    rezerved bakarım
    ···
  18. 18.
    0
    rizörv
    ···
  19. 19.
    0
    http://inciswf.com/ve1353193754.swf
    ···
  20. 20.
    0
    lan adam gibi bişeyler yaz giriyim nick6ını ♞
    ···