0
Kırgızistan’da islam dininin yayılması 8. yüzyılın sonlarına kadar uzanır. Çin sınırına kadar dayanan islam ordusu bugün Batı Türkistan olarak bilinen Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’a islam dininin ilahi mesajını ulaştırmışlardır. islam'ın bölgeye girişi ile birlikte Kırgızistan’da çeşitli tasavvuf akımlarının etkisi yoğun olarak hissedilmiştir.
Çin kaynaklarına bakıldığında Kien-Kun, Ki-Ku gibi adlandırmalar, Kök Türk metinlerinde Kırkız, Tibetçe'de gir-kiz şeklinde geçtiği görülür. Söylenilenlere göre Kırgızlar "Kırk Kiz" ya da "Kır-ları (Dağları) gez" anldıbına gelen Kırgız'dan geldiği varsayımı MÖ:2.-l. asırlarda Hunlarla ilgili anlatılan olaylarda görülür. Kırgızlar Tanrı Dağları’nın doğusu ile Tannu-Ola arasında ortaya çıkmışlardır.
Kırgızlar 9. yüzyılda Uygur Kaanı'nı öldürerek Türk devletinin başına geçmişler, önce Özbek hakimiyetini daha sonra da Kazak egemenliğini kabul ederek birlikte yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Arkasından da Kalmukların egemenliğine girmişler ve Tanrı Dağları’nın batısına göç etmişlerdir. 1207'de ise Cengiz Han Moğalistan’ı hakimiyeti altına almıştır. Tarihi kaynaklara göre ise Kırgızlar 13. yüzyıldan sonra bugünkü yurtlarına gelmişlerdir. Kırgızların, mezar taşları üzerinde ve Yenisey Irmağı boylarında yapılan kazılarda Yukarı Yenisey Irmağı bölgesinde yaşadıkları görülmektedir.
Kırgızlar 1700 yıllarında Hokand Devleti’nin egemenliğine girmişler ve çoğunluğu alarak devlete el koymuşlardır. 1876 yılında Hokand Rusların eline geçmiş, 1924’ te Kara Kırgız Özerk Oblast'ı kurulmuş, 1926'da özerk cumhuriyet haline gelmişler, 1936'da da SSCB’ne
katılmışlardır.
islamın Bölgeye Girişi
Kırgızistan’da islam dininin yayılması 8. yüzyılın sonlarına kadar uzanır. Çin sınırına kadar dayanan islam ordusu bugün Batı Türkistan olarak bilinen Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’a islam dininin ilahi mesajını ulaştırmışlardır.
islam'ın bölgeye girişi ile birlikte Kırgızistan’da çeşitli tasavvuf akımlarının etkisi yoğun olarak hissedilmiştir. Bu akımlar gücünü daha sonraki yıllarda Rusya’ya karşı başlatılan bağımsızlık mücadelesinde kullanmış ve Kırgızistan’ın bugünlere gelmesinde çok etkili olmuşlardır.
Bağımsızlığa Giden Yol
1916 yılında Müslümanların, yönetimde söz sahibi olmasının ardından bölgedeki Çin ve Sovyet hakimiyeti neticesinde yaklaşık 150 bin Kırgız katledilmiştir. Bu katliamlar 1917 Bolşevik devriminden sonra da devam etmiştir. Ekim devriminden sonra, bölgedeki Müslüman Kırgızlara yönetimde hiç görev verilmemiş, Kırgız Başbakan Yusuf Abdurrahmanov önce sürgüne gönderilmiş, ardından da 1937 yılında Sovyet ajanları tarafından katledilmiştir.
SSCB, 1930’lu yılların sonlarında Kırgızistan edebiyat, kültür ve tarihine, sosyalizm ilkeleri ve Sovyet kültürüyle çeliştiği iddiasıyla savaş açmıştır. Nitekim bu dönemde Kırgızistan, Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adını almıştır.
Bağımsızlığın Ardından Kırgızistan
Glasnost hareketinin başlamasının ardından Gorbaçov tarafından ülkenin başına getirilen Cumhurbaşkanı Asker Akayef ile Stalinci Kırgız Partisi arasında iktidar mücadelesi başlar. Bu dönemde Kırgızistan Demokratik Hareketi saflarında yerini alan Cumhurbaşkanı Asker Akayef’e 24 Ağustos 1991 tarihinde komünistler tarafından bir darbe girişiminde bulunulur. Darbe girişiminin başarısız olmasının ardından Komünist Partisinin faaliyetlerine yasak getirilir.
Komünistlerin tüm engelleme girişimlerine rağmen 31 Ağustos 1991’de Cumhurbaşkanı Asker Akayef tarafından Kırgızistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ilan edilir. Cumhurbaşkanı Asker Akayef’in iktidarı komünistler dışındaki partilerin biraraya gelmesinden oluşan Kırgızistan Demokratik Hareketi’nin desteğine dayanmaktadır. Bütün partiler milli, dini ve siyasi isteklerini bu oluşum içerisinde dile getirmektedirler.
Asker Akayef dönemi ekonomik ve siyasi açıdan önemli açılımlara sahne olmuştur. Bağımsızlığın ardından iran, Moğolistan ve Japonya gibi ülkeleri ziyaret eden Akayef, Türkiye’yi de ziyaret etmiş ve şunları söylemiştir: "Türkiye gökyüzünde parlayan bir yıldızdır. Bizim yolumuzu aydınlatan bir yıldızdır."
Kırgızlar 9. yüzyılda Uygur Kaanı'nı öldürerek Türk devletinin başına geçmişler, önce Özbek hakimiyetini daha sonra da Kazak egemenliğini kabul ederek birlikte yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Bugünkü Kırgızistan
Sovyet idaresinde yaşayan her Türk Cumhuriyetinde olduğu gibi, Kırgızistan'ın istiklalini ilan ettiği 12 Aralık 1991 tarihine kadar, burada üretilen ürünlerin % 93'ü Moskova idaresi tarafından alınıyordu ki, bu rakam dünya sömürgecilik tarihinde ulaşılan en yüksek sömürge düzeyidir.
Kırgızistan Cumhuriyeti’nin ekonomisi başta hayvancılık olmak üzere tarıma, sanayiye ve enerjiye dayanmaktadır. Ülkenin coğrafi şartlarından dolayı hayvancılık Kırgız Türklerinin en önemli geçim kaynağı haline gelmiştir. 10 milyonu aşkın sayıda koyun, keçi, sığır ve at üretilen Kırgızistan'da, hayvancılığın yanısıra hayvan ürünleri ile bu ürünlerden oluşan bir ekonomi gelişmiştir. Bu sebepten, Kırgızistan, dışarıya et, deri, yün ve halı ihraç etmektedir. Hayvancılıktan sonra en çok gelişen sektör tarım sektörüdür. Sulanabilen vadilerdeki tarım alanları 1 milyon hektarı geçmektedir. Bu verimli alanlarda buğday, pamuk, kenevir, tütün, yağlı tohumlar, şeker pancarı, üzüm, mısır, muhtelif meyveler ve sebzeler yetiştirilmektedir. Çalışan nüfusun % 34'ü tarım ve ormancılık alanlarında çalışmaktadır.
Ekonomik Yapı
Ülkenin başlıca yeraltı zenginliklerini kömür, ham petrol, doğal gaz, ham çelik, civa, antimuan, çinko, kalay ve tungsten teşkil etmektedir. Akarsular üzerinde kurulan sayısız hidro-elektrik santrallerinden elde edilen enerji 175 milyar kilovatsaati bulur ki, Kırgızistan bunun önemli bir kısmını komşu ülkelere satar.
Kırgızistan'da sanayi o kadar gelişmemiştir. Ülkenin dağlık coğrafi yapısı dolayısıyla sanayi yükte hafif pahada ağır dallarda gelişmiştir. Elektronik ve elektrik, demir dışı metal, elektrik motorları, ipek, antimuan, gıda ve konservecilik konularında gelişen sanayi arzu edilen seviyede değildir.
Kırgızistan'ın ürettiği standart antimuan, dünya pazarlarında rahatlıkla alıcı bulmaktadır. Orta Asya'nın en büyük ipek fabrikalarının çoğu Kırgızistan'da kurulmuştur. Kırgız Türkleri kendi ihtiyaçlarını karşıladıkları gibi, komşu ülkelere de ipek ihraç edebilmektedir. Kırgızistan'da çalışan nüfusun % 27'si sanayi sektöründe faaliyet göstermektedir.
Ne var ki, Sovyet idaresinde yaşayan her Türk Cumhuriyetinde olduğu gibi, Kırgızistan'ın istiklalini ilan ettiği 12 Aralık 1991 tarihine kadar, burada üretilen ürünlerin % 93'ü Moskova idaresi tarafından alınıyordu ki, bu rakam dünya sömürgecilik tarihinde ulaşılan en yüksek sömürge düzeyidir. Bugünkü bağımsız Kırgızistan Cumhuriyeti, ürettiği malların çoğunu halkına ayırarak geleceğe doğru daha ümitli yol almaktadır.
Tümünü Göster