1. 6.
    +1
    övün beni sevin beni laaaaan(ego patlaması yaşıyorum su an :DD )
    ···
  2. 5.
    0
    Lan ben gazetecilik okuyorum. Gazetelerde haber yapılırken cemaatler lafı geçiyor. Bu da anlatım bozukluğu. Cemaat zaten çoğul anlamda
    ···
  3. 4.
    +1
    @3 allahına kurban senin
    ···
  4. 3.
    +2
    ANLATIM BOZUKLUKLARI (Giriş)

    Televizyondaki reklâmları, haberleri izlerken; ulusal yayın yapan gazetelerin haberlerini, hatta manşetlerini okurken biraz dikkat edin, nice anlatım bozukluklarına şahit olacaksınız. işin garip tarafı bu hatalar o kadar çok tekrar ediliyor ki biz izleyiciler ve okuyucular bu yanlışları fark etmiyor, aksine doğru anlatımmış gibi kullanıyoruz.

    Meşhur bir sanat müziği şarkıcısının “hayret, hayret, hayret bir şeysin” nakaratıyla başlayan “hayret bir şey” biçimindeki anlatım yanlışı bunların başında geliyor. “iyi, güzel” sözcükleri sıfattır. Bunları bir ismin önünde nitelik bildiren bir kelime göreviyle kullanabiliriz: “iyi bir şey, güzel bir şey; iyi bir soru, güzel bir soru…” diyebiliriz. Peki, “hayret bir şey” diyoruz da niçin “hayret bir soru, hayret bir insan” diyemiyoruz? Bu sorunun cevabı çok basittir: Hayret, sıfat olarak kullanılamaz. Doğru kullanım “hayret edilecek bir şey, hayret edilecek bir soru”dur.

    Paralı yayın yapan bir özel televizyon kanalı en az on yıl her gün onlarca defa “…–e üye olun, …–e üye olun” diye göz boyayıp beyin yıkadı. Şifreli yayın yapan bir kanala; BOTAŞ gibi doğalgaz, TEDAŞ gibi elektrik satan bir kuruma üye olunmaz… Oluna olunsa abone olunur. Çünkü bu ilişkide para karşılığı mal veya hizmet satın almak söz konusudur. Fakat bir derneğe veya bir partiye üye olunabilir. Çünkü bu gibi müesseselerde gönüllülük esastır, üye olan kişi bir şey satın almaz.

    Diyeceksiniz ki “Böyle güçlü bir televizyon kanalında hiç dil uzmanı yok mu, sen onlardan daha çok mu biliyorsun?” Elbette ki var… Onlar benden daha çok biliyorlar ki “abonelik” yerine “üyelik” sözcüğünü seçiyorlar. Abonelik, elini verince kolunu kaptırmak gibi bir şeydir; izleyicide olumsuz duygular uyandırır. Oysa üyelik masum ve sevimli bir kelimedir. Kısaca pazarlama taktiğidir bu.

    “Kirlenmek güzeldir.” diye reklâm izliyoruz televizyon ekranlarında. Kirlenmek kesinlikle güzel olamaz. Fakat siz deterjan satacaksanız “kirli, mundar” anldıbına gelen bu sözcüğü “güzel” hâle getirirsiniz.

    Akıllı bir insanı övmek için “Korkunç zeki, manyak akıllı…” diyenleri mutlaka duymuşsunuzdur. Zekânın korkuncu, akıllının manyağı nasıl olur anlamıyorum. Televizyonda yayınlanan bir eğlence programında, mankenlikten gelme bir sunucu konuk ettiği bayan sanatçıya şöyle demişti: “Vallahi kıskandım seni, nişanlın korkunç yakışıklıymış!” Garabeti görüyorsunuz değil mi?

    Yaz aylarında yapılan Cumhuriyet mitinglerinden birinin fotoğraflarını yayınlayan bir ulusal gazete şöyle bir manşet atmış: Ortalama iki yüz bin kişi…
    Ortalama kelimesi birden fazla olay, varlık, durum için kullanılır. Meselâ “Babam cerrahtır, her gün beş–altı ameliyat yapar; ameliyathanede ortalama yarım saat kalır.” doğru bir kullanımdır. Fakat “Kardeşim bugün bademcik ameliyatı oldu, ameliyathanede ortalama yarım saat kaldı.” cümlesi yanlıştır. “Ortalama” yerine “yaklaşık” sözcüğü kullanılmalıdır. Dolayısıyla bu gazetenin “Yaklaşık iki yüz bin kişi… Tahmini iki yüz bin kişi…” demesi gerekirdi.

    Beni çok rahatsız eden ve her gün birkaç defa işittiğim bir söz de “Şimdi kısa bir reklâm arası veriyoruz sayın izleyiciler.” cümlesidir. Sizce ders arası ne demektir? Teneffüs demektir değil mi? Kırk dakikalık ders yapıyorsunuz, tekrar kırk dakikalık ders yapılacak; bir ara veriliyor. On dakikalık bir ders arası… Veya ekmek arası köfte diyoruz. Yani iki ekmek parçasının arasında birkaç köfte… Peki “reklâm arası” ne demek? Eğer o televizyon kanalı saatlerce reklâm yayınlıyor, aralara da birer şarkı falan koyuyorsa diyeceğim yok…
    Doğru kullanım “reklâm için kısa bir ara”dır.

    Çok işittiğim anlatım yanlışlarından biri da uzun sözcüğünün kullanımıyla ilgilidir: “Orada uzun yıllar kaldım, takımımız uzun haftalar antrenman yaptı…” Böyle cümleleri siz de defalarca duymuşsunuzdur. Tatilin, teneffüsün, gecenin, gündüzün uzunu veya kısası olur ama haftanın, yılın uzunu, kısası olmaz. Çünkü hafta yedi, yıl ise üç yüz altmış beş gündür. “Nice haftalar, nice yıllar” denmelidir.

    “1979’lu yıllar, 95’li yıllar” deyişi de çok yaygındır. 1979 yılı bir tanedir. 79’lu yıllar diyemezsin. 70’li, 90’lı yıllar olabilir, çünkü birden fazla yıl söz konusudur bu ifadede.

    Son belediye başkanlığı seçiminde, büyükçe bir ilçenin belediye başkan adaylarından birinin afişi beni kahkahalara boğmuştu. Başkan adayı bastırdığı afişe kravatlı, yakışıklı, tebessüm eden bir fotoğrafını koymuş ve altına şöyle yazdırmış: “Değerli hemşerilerim! Sizin hizmetinize talibim…

    Bu afişi dükkânların, otomobillerin camlarına yapıştırmışlar. ilçenin her ferdi sokağa çıkınca onlarca kez bu afişi görüyor fakat yapılan anlatım yanlışını kimse fark etmiyor. “Sizin hizmetinize talibim” ne demek biraz düşünün… Anladınız değil mi? Sizin kızınıza talibim ne demekse o demek.

    Son olarak büyük bir gazetenin dokuz sütuna manşet yaptığı bir cümleyi yazayım: “Devlet borçlarını toplayamıyor…” Ne demek isteniyor bu cümlede? Yazıyı okuyunca anlıyorsunuz. Bağ-Kur’a bağlı esnaf primlerini ödemiyormuş, bazı şirketler de çalışanlarının primlerini sigortaya yatırmıyormuş. Fakat bu olay böyle mi ifade edilir? “Devlet alacaklarını toplayamıyor.” diyecek yerde tam tersini söylüyor.
    edit nick6 sukumu ver lan şimdi :DD
    Tümünü Göster
    ···
  5. 2.
    0
    beyler bi yardım edin hadi
    ···
  6. 1.
    -1
    yarına dil ve edebiyat dersinden ödevim var sunum yapcam . bu odev final yerine geçcek çok önemli .

    Ödev konusu : gazetelerde ki anlatım bozuklukları . en az 5 tane bulmam lazım beyler .
    ···