+2
-1
azıcık bilinçlenelim beyler, öncelikle aşağıdaki yazıyı okuyun uzun ama okuyun ve biraz am, züt, futbol düşünmeyi bırakıp bunun olabileceği gerçeğini düşünün. belki çoğunuz için film senaryosu gibi gelecek ama aşağıda yazılanlar, dünyada yaşamın oluşmasından daha fantastik değildir. geçmişe baktığımızda da hep yaşanmış bu olayların izlerine rastlamak mümkün.
"Ultra Deep Field (Ultra Derin Alan) adlı fotoğrafla bugüne kadarki en uzak mesafeden alınmış detaylı görüntüyü başarmış olan Hubble Teleskopu ile uzayın derinliklerine uzandığımız şu günlerde, Sümerler tarafından, Nibiru, yani geçiş gezegeni, Babil astronomları tarafından ise Marduk olarak adlandırılan 10. gezegen hakkında hala insanlığın kasıtlı olarak bilgilendirilmeyişi ne tuhaf !.. Oysa binlerce yıl önce Maya, Sümer ve Babil medeniyetleri bu gezegeni son derece doğru matematik teknikleri ve gök inceleme metotlarıyla tespit etmişler, onun hem geçmişteki izini, hem de gelecekteki hareket biçimini saptamışlardı. Bazılarına göre yörünge geçişini 3657, bazılarına göre de 3661 yılda tamamlayan ‘korsan gezegen’ ne yazık ki, büyük yıkımlarla yeniden geliyor. Büyük çoğunluğun ‘fantastik hayaller’ olarak nitelendirdiği bu yıkımlar senaryosu acaba gerçekte bir ‘Komplo Teorisi’ mi yarattı? Yeniden iki kutuplu hale gelen günümüzün dünyasında Rusya Federasyonu’nun ve Amerika Birleşik Devletleri’nin gizli uzay çalışmalarına bir göz atmak iliklerimizin ürpermesi için yeterli. Sızan bilgiler içinde, Maya Medeniyetinin gizemli takvimini çözdükleri, verilen mesajları modern metotlarla irdeleyip araştırarak gerçekleri yakaladıklarını ortaya koyuyor.
ABD 1982 tarihinde NASA aracılığıyla 10. gezegenin varlığını kabul etti. 2000 Yılında ABD bu kez NEOS (Near Earth Objects) projesi kapsamında dünya yaşdıbını tehlikeye sokabilecek olası cisimler üzerinde çalışmalar başlattı ve 10. gezegen, Arizona Lowell Gözlem Merkezince 2001 KX76 koduyla kataloglandı. Ardından da Deep Ecliptic Survey isimli proje kapsamında Nibiru'nun ilk dijital fotoğrafları, Tucson yakınlarındaki Kitt Peak Ulusal Gözlemevi ve Şili'deki Cerro Tololo Inter-American Gözlemevi tarafından çekildi. Yapılan çalışmalar sonunda da Nibiru'nun albedosu, rengi ve diğer özellikleri saptandı.. Bütün çalışmaların sonucunda ise (17 Nisan 2003’de) 2001 KX76'nin ismi önce “Ixion” olarak değiştirildi ve sonra 10. gezen resmen 'Planet Eris' olarak kendi adına sahip oldu.( Fakat unutmayalım; ABD’de bu çalışmalar sürerken Rus Ulusal Bilim Akademisi de 10. gezegen hakkında çalışmalarını bütün hızıyla sürdürmeye devam ediyor. Rekabet dorukta… )
10. Gezegenin 31.07.2005 Tarihinden 19.06.2007 tarihine uzanan süreçte çekilen fotoğrafları, izlediği yörünge ve yaklaştıkça artan etkileriyle Neptün, Uranüs, Jüpiter, Satürn ve Mars gezegenlerindeki değişimleri değerlendirildiğinde dehşet bir yıkımla karşı karşıya kalacağımız çok açık ortadadır. Yapılan gözlem ve hesaplara göre NiBiRU, ya da 'Planet Eris', Dünya’nın yaklaşık dört katı üyüklüktedir. ‘Korsan gezegen’ Maya Takvimine göre 21 Aralık 2012 tarihinde gezegenlerimizin yörünge düzlemini yaklaşık 20 derece açıyla delip dünyamızla Güneş arasından geçecek. Bu büyük kütlenin çekim gücü modern yaşamın asla görmediği ultra boyuttaki felaketlerinin kaynağı olacağını söyleyebilirim. Şu anda Dünya’nın manyetik alanında muazzam bir değişim var. ( Dünya’nın en az dört kez kutupsal kayma yaşadığını hatırlayalım.) Bunun da en büyük nedeni güneşte meydana gelen değişimler. Mayalar bunu biliyordu. Ve bilmekle yetinmeyip gelecekte tüm insanlığı etkileyecek trajediyi şifreli bir şekilde duyurdular. 2012 Yılı, Güneş'teki manyetik alanın yön değiştirmesine denk geliyor ve bu da Eris / Nibiru’nun etkisi kadar felaketlerde rol oynayacak. Ayrıca, tetiklemenin sonucu olarak dünyanın eksenin açısında kaymalar da söz konusu.. Astrofizikçi Cotterel, "Her Kozmik Döngü'de güneşin manyetik alanı beş kez yer değiştirir. Bu, Mayalar'ın dünyanın geçmişte tam dört kez büyük doğal afetler (Tufanlar) geçirdiğine ve Beşinci Güneş Çağı'nın sonundaki yani 21. Yüzyıl'daki beklenen Tufan'ın takip edeceğine inanmalarının ana sebebidir." diyor…
Yıkımlar konusunda en büyük beklenti, 10. gezegenin karşı konulmaz müthiş çekim gücü yüzünden okyanusların havalanarak ultra dev dalgaların kıtaları vurmasıdır. BBC'nin 13-14 Mart 2005'te yayımladığı, bilim adamlarının öngörüleri doğrultusunda senaryolaştırılmış "Süper-volkan" adlı belgesel ise insanı dehşete düşürecek cinstendir. O senaryoda, Yellow Stone bölgesinde dev yanardağ patlamaları meydana geldiğinde kilometrekarelerce kaya, kül ve sülfürlü gaz havaya yükselip atmosferi bir bulut gibi sardıktan sonra, yağmur gibi yağarak ABD'nin dörtte üçünü kaplamış, gökyüzü siyah bir perdeyle örtülmüş, güneş gözden kaybolmuş, her yer yıllarca sürecek zifiri bir karanlığa bürünmüştü. Yollar umutsuzca kaçmaya çalışan insanlarla dolarken, yüz binlerce kişi yaşdıbını kaybetmiş; hayatta kalanlar içinse, besin kaynaklarının yok olması nedeniyle açlık, ve patlamayı takip eden dondurucu bir "volkanik kış" başlamıştı. ( Bu felaketlere şiddetli depremler de mutlaka eklenecektir…)
ABD, tufan, süper volkan ve kıtlık gibi felaketlerin boyutunu gördüğünden beri, The Regeneration of Earth (Dünya'nın Yeniden Doğuşu) adlı bir departman kurdu ve 10. gezegenden sonra yeniden yaşamı geliştirme yollarını da araştırmaya başladı. ( Bu departmanın faaliyetleri tamamen gizli utulmaktadır.)
2012 Yıkımlar süreci insanoğlunun sonunu getirir mi, bilinmez.. Fakat unutulmamalıdır ki, 10. gezegen tarihin derinliklerindeki her yörünge geçişinde siyasi ve sosyal dengeleri yerle bir etmiştir. Yeniden iki kutuplu hale gelen dünyamızda felaketlerin ABD’yi çok daha derinden vuracağı kesin. Kıtanın coğrafi konumu bunu gösteriyor. iki yanı okyanuslara açık ABD, Asya’nın uçsuz bucaksız topraklarına yayılmış Rusya Federasyonu karşısında dezavantajlı durumda. 1990 Yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile tek kutuplu olan dünyamız yeniden ‘it dalaşı’ ile bunalmaya başladı. Rusya federasyonu’nun horozlanmaktaki temel dayanağı, 2012’de avantajlı duruma geçerek üç milyara yakın can kaybıyla sarsılacak dünyada tek egemen güç olma ihtirası olabilir mi?
Sanırım bu soruyu Putin’e sormakta yarar var."
özet: yannanı yedik.