beyler türbanlı ve evli bir kadınla sikiştim

neyse panpalar. aslı'nın dinginliği, sakinliği, sanki biraz önce yoga'yı bitirip de gelmiş gibi konuşması beni dehşete düşürdü. çünkü karşımda sağlıklı düşünemeyen, saplantılı bir kadın vardı. ki korktuğum da başıma geldi. aslında şimdi dönüp baktığımda lan ne malmışım diye güldüğüm olay o gün beni korkutmuştu açıkçası.

aramızdaki diyalog kelimesi kelimesine anlatacağım gibi olmasa da çok yakındı dostlar.

belki bir iki kelimede değişiklikler vardır. çünkü o gün benim için epey korkutucu bir gündü. bir çok diyaloğu hatırlıyorum.

b: ben
a: aslı

a: sen şimdi nurcan'ı mı seviyosun yani?
b: (susuyorum mal gibi)
a: yani onun için mi benden ayrılmak istiyosun? (ağlamaklı geliyo sesi)
b: bak biliyorum çok kızgınsın ama...
a: yoo, kendime kızıyorum, sana değil. değer verdim ben sana biliyosun de mi?
b: aslı lütfen
a: yo, yoo... senin için dayak yediğimi, evliliğimi tehlikeye attığımı biliyosun de mi?
b: kapatalım bu konuyu ne olur
a: ve sen şimdi kalkıp bana nurcan huuryu yüzünden senden ayrılmak istiyorum diyosun öyle mi?
b(susuyorum mal gibi)
a: o senin için evliliğini böylesine tehlikeye atar mıydı sanıyosun?
b: hiç bi' şey bilmiyosun...

diyaloğun devamı

a: hiç bi' şey bilmiyomuşum, doğru.
b: (susuyorum yine)
a: (derin bi' iç çekiyo) eee son sözün ne
b: (tarkan'ın unut beni şarkısından yola çıkarak bi' artistlik yapayım dedim ki demez olaydım) unut beni aslı.
a: unutayım öyle mi?
b: evet
a: bu kadar basit yani?
b: çok zor olmasa gerek
a: evet, çok zor olmasa gerek. küçücük bi' cinnete bakıyo her şey
b: tamam kapatalım artık işim var
a: dur yaa, zaten son konuşmamız. bari son kez sen duy sesimi

evet binler bu cümleden sonra benim aklımda yine şeytanlar gibişmeye başladı ama usul usul gibişiyolardı. ta ki bi' çatırdı duyana kadar...

b: aslı n'apıyosun sen?
a: hiç, ne önemi var ki hem?
b: aslı n'olur? n'apıyosun dedim?
a: boşversene hayatım, uzun sürmez merak etme
b: (ben iyice telaşlanıyorum. çünkü çekmece sesleri falan böyle bi' de kırılma sesleri gelmişti. bi' yerleri devirmiş gibiydi) aslı bak lütfen dedim
a: seni çok seviyorum tamam mı?
b: aslı beni çok seviyosan bana cevap ver. n'apıyosun neler oluyo orda?
a: senden ayrılmaya hazırlanıyorum sevgilim, telaş yapma
b: (benim heyecanım göğüs kafesime sığmıyo. aslı intihar ediyo çünkü. böyle gibindirik bi' olay için intihar eder mi insanlar? tabii ki etmezler. sağlıklı insan zaten intihar etmez ama en baştan da dediğim gibi pgibolojisi gibik, saplantılı bi' kadından bahsediyoruz.)
telaş yaptırtma o zaman!
a: (iç çekiyo... )

ben aslının saplantılı ve pgibolojisi bozuk bir kadın olduğunu bildiğim için intihar etme ihtimalini yüksek tuttum o gün nedense. o huur da bundan çok iyi faydalandı. çünkü ben o telaştan sonra allah'ım n'olur bişi olmasın, yaraklara yan basarım ben diye dualar ediyodum içimden... sonra diyalog şöyle gelişti:

b: aslı bi' şey yapmadın de mi?
a: hayır yapmadım ama yapıcam
b: aslı bak çık o banyodan
a: niye? senin nurcan'la takılmanı ömrümün sonuna kadar göreyim diye mi?
b: hayır! öyle bi' şey olmayacak
a: neden? sen nurcan için terkediyodun hani beni?
b: tamam, flört etmicem nurcan'la.
a: o zaman devam ediyoruz öyle mi?
b: hayır. istediğin oluyo işte, nurcan'la falan flört etmiyorum. seninle de devam etmiyoruz

bu arada sevgili binler konuşma uzun sürdü ve öğle ezanı okunmaya başladı.

a: ben bunu yemem biliyosun de mi?
b: aslı nurcan falan olmayacak söz, valla yoluma gidicem ya
a: ezan okunuyo, bitene kadar vaktin var. eğer ezan bittiğinde cevabın hala hayırsa bileğimi kesicem. çocuklarımın üzerine yemin ederim ki
b: ya n'olur saçmalama

evet tuzla'da ezan okunuyo binin çocukları. avrupa yakası'nda ise daha geç başlıyo

bir yandan düşünüyorum bir insan intihar eder mi diye
hele hele böyle gibindirik bi' mevzuudan
diğer yandan da sağlıksız her insandan her şey beklenir diyorum ve böyle bir ihtimal olduğunu görüyorum

a: ezan bitti
b: burda bitmedi ama
a: hmm peki ordakini de bekleriz

ve ben çaresiz cevabı veriyorum züt korkusundan
sanırım aslı ile gibişmeye bi' süre daha devam edecektim

b: tamam lan dediğin gibi olsun.
a: seni çok seviyorum
b: (susuyorum yine)
a: aslında şimdiye kadar ispatlamış olmam lazımdı ama söz veriyorum kısa zamanda ıspatlicam seni sevdiğimi
b: peki kapatalım mı artık lütfen?
a: tamam ararım 1 saate kadar
b: tamam görüşürüz
a: görüşürüz (öpücük atıyo sonunda fahişe)

ben çaresiz aslı'yla devam edecektim ama nurcan da vardı bi' yandan

ispatlamamı istiyodu. aslı'ya, onu (nurcan'ı) sevdiğimi söylememi istiyodu.

ne yarak yicektim? bi' çözüm bulmalıydım derhal.

her türlü ihtimali düşünüyorum. aslı ile nurcan barışabilir. bunlar sonuçta akraba. sonuçta mutlaka bir araya gelecekler vs.

nasıl ikisini idare edebilirdim diye düşünüyodum ve aslında o kadar da derin düşünmemek lazım dedim kendi kendime. sonuçta aslı zaten benim nazarımda gerizekalı bir kadındı. nurcan da aslında ikna edilebilir biriydi. her ne kadar zor olsa da.

yapacağım şey aslında çok basitti.

aslı'ya gönderdiğim e-mail'in ekran görüntüsünü nurcan'a gönderecektim. istediğin oldu işte diyebilecektim. olmadı, buluştuğumuzda, e-mail'i bizzat gösterirdim.

aslı'yı da kandırabilirdim. zaten konuşmuyolardı. olur da konuşmaya başlarlarsa zaten öğrenirdim. ya aslı söylerdi nurcan gelecek diye, ya da nurcan söylerdi aslı'ya gidicem diye? ;) böyle bir durum oluştuğunda da aslı'yı ikna etmeye çalışırdım; nurcan sonuçta bana aşıktı, ona söylemeyelim flört ettiğimizi olur mu falan diye. yediği yere kadar artık. sonuçta birbirlerini pek de sevmiyolardı.

bana dua etmek kalıyodu n'olur barışmasınlar diye.

bir kaç ay her şey çok güzel gitti.
şimdi aranızdan bi' kaç bin ee bi' kaç ay sonra yaraklara yan bastın de mi dıbına koduğum falan demeye başlamıştır ama hayır sevgili binler. bu oyunu çok güzel oynamıştım. aslında bu benim başarım falan değildi, bu; karşımdakinin zaafıydı, başarısızlığıydı, gerizekalılığıydı. dediğim gibi bir kaç ay çok renkli bir cinsel hayatım oldu. iki evli kadını, hem de çok yakın akraba olan iki evli kadını kandırarak ilişki içine girmek beni gerçekten de heyecanlandırıyodu. bi' de evli olduklarını göz önünde bulundurursak sevgili binler; her nek adar tasvip etmesek de böyle ilişkileri, gerçekten de heyecanlıydı. iki üç haftada bir aslı'ya, her hafta da nurcan'a çakıyodum. nurcan, dangalak eşinden dolayı daha free takılabiliyodu. anlatmıştım eşini.

nurcan'ı daha fazla arzuluyodum tabii. fizik olarak aslı'dan çok iyi konumda değildi ama güzellik olarak müthişti. fiziğindeki tek kusur boyuydu aslı'yla kıyaslarsak. 168 civarları falandı boyu. aslında diğer kadınlarla kıyasladığımızda son derece iyi bir boy ortalaması ama aslı çıtayı yükselttirmişti.

nurcan'ın o muhafazakar tavrı, imam hatip menşeili oluşu, cemaatçi oluşu ve tüm bunlara rağmen benimle birlikte olması benim zütümü kaldırıyodu açıkçası. ne derseniz deyin, karşınızdaki kadın huur da olsa; sonuçta kendi başarınız olarak görürsünüz bunu. ben de öyle yapıyodum, böyle bi' kadını düşürdüm lan, daha ne yapılabilir ki diyodum kendi kendime.

aslında daha fazlası yapılabilirdi.

şeytanlar her zamanki gibi gibişiyodu beynimde... ;)

beyler panpalar atarlanmayın hemen. aslında olay öyle bildiğiniz gibi değil.

ayrıca eğer yazdığım entrylerin bir tanesi kolpaysa sevdikleirmi kaybedeyim amk.

daha ne diyeyim binin çocukları. buna da inanmayacaksanız zaten inandıramam başka türlü

nurcan'ın o tüm muhafazakarlığına rağmen benimle yatması, benimle tuhaf şeyler yaşaması beni kesmemiş olsa gerek ki; daha büyük sapkınlıklar istedim ondan. arkadan vermesini isteyecektim ama bi' yandan da çekiniyodum. sonuçta böyle bi' şeyi teklif edecek kadar salak olduğumu düşünmesi bile karizma kaybıydı benim için. kabul etmeyeceğimi bile bile nasıl böyle bi' teklifle gelirsin sen yaa diye çıkışsa bana gerçekten de züt olurdum. ama bi' yandan da haklıyım; nasıl ki zütten gibiş ters bi' şeyse, evlilik dışı ilişki de çok ters. bunu yapan bunu da yapar mantığı yürütebilirim pekala...

evet panpalar bu kardeşinize atarlanıyosunuz, suçlu sensin, binsin, o çocuğun hakkı falan diyosunuz ama emin olun benim yerimde kim olursa olsun daha kötü şeyler yapardı. örneğin nurcan; daha önce de bahsettiğim gibi kendi işini kurmuştu, iyi para kazanıyodu ve eğer isteseydim sevgili binler, zütündeki külodu aldığım gibi, cebine giren her kuruşu da alabilirdim. ki istememe bile gerek yoktu; zaten vermeye çalışıyodu. çocuk mevzuuna gelince; gerçekten de çocuk konusunda hassas davranmaya çalıştım. ilk başlarda kadın çok rencide olur diye söyleyememiştim ama sonra ikaz ettim. çocuğun yanında benimle telefonda sex yapmamasını istedim.

bir de sevgili kardeşlerim; öyle sandığınız gibi kolay atlatmadım ben bu olayları. pgibolojik olarak gördüğüm zararın telafisi yok zaten. bir anda evliliğe olan bakışınız, hayata olan bakışınız değişiveriyor. hem de en acı hâliyle. bunu kaldırmak kolay değildi.

nurcan'la sevişmek beni doyurmuyodu adeta. çünkü aklımda fikrimde onu zütünden gibmek vardı açıkçası. bunu bu dille ifade etmek çok çirkin biliyorum ama burası inci sözlük. içimden geldiği gibi yazayım binler; gerçekten de nurcan'ın bana arkadan vermesini istiyodum. inanın içinde gidip gelirken, yükselirken bile ona arkadan girdiğimi düşlüyodum.

bi' şekilde yapmalıydım bunu.

aslı'nın en sevmediğim yönü tadıydı açıkçası. am yalamak bir sanattır derler ya hani, öyle ustayım falan diye iddiada bulunmicam ama gerçekten de am yalarken sabırlı olma konusunda ustayım binler. çünkü yaz günü aslı'nın dıbını yalarken ağzıma gelen suların tadı hayatımı gibti attı. mallık bende tabii, orası ayrı.

nurcan'da ise en sevmediğim şey o am kararması dedikleridir. her şeyiyle güzel olan kadının tek sorunuydu bu. keşke her kadın buna mani olsa, am kararmasını önlese de, bizler de kararmış bir amı yalamak zorunda kalmasak.

nurcan'a o güne kadar yapmadığım şeyleri yapmalıydım. arkasından girmek için onu ikna etmeliydim. her şeyimle buna hazırlanıyodum. güzel bi' ön sevişme olmuştu.
yum gözünü gitsin derler ya hani; yumdum gözümü panpalar... çıldırmış gibi yaladım o gün nurcan'ı. zütünü de yalamalıydım ama o kararma çok iğrençti. takun çıkışı çağrışıyodu hep. ama dayandım buna. dilimi dolaştırmaya başladım zütünde. parmaklarımı da kullanacaktım bi' süre sonra. iyice ıslanmalıydı evvela.

yavaş yavaş iniltileri yükselmeye başlamıştı. aslında tam da kıvama geliyodu. çünkü züt deliği ile amı arasında dilimi hızlıca kaydırmaya başladığımda o da ilk kez yaşıyodu bu deneyimi. daha değişik tepkiler veriyodu vücudu, belli ediyodu...

nurcan'ın ses tonu her zamankinden farklı çıkıyodu dostlar. gerçekten de farklı çıkıyodu.
n'oldu sana böyle dedi bana. bilmem, seni çok seviyorum gibi basit bi' cümleyle geçiştirmiştim ama ödülü güzel olmuştu. dudaklarıma yapışmıştı.

domalmasını rica etmiştim ondan. yumuldum zütüne yine, güzelce yaladım tekrar
yeterince kayganlaşmıştı tükürüğüm
tükürdüm züt deliğine ve sonra parmağımla okşamaya başlayım dedim
o anda tepki verdi. aklından bile geçirme diye. çünkü parmağın devamında neyin geleceğini çok iyi biliyodu o da.
sonra ben nedense yaban'a bağladım mal gibi. neden vermiyosun kimden sakınıyosun günahsa ben üstleniyorum vs gibilerinden bir sürü saçma şey söylemiştim
o da hadi kapat konuyu devam edelim diye bi' kaç kez denemişti ama hayır. bozulmuştu bi' kere konsantrasyon falan. ereksiyon mereksiyon kalmadı.
çünkü cidden anlamsız bi' şekilde gerginim.

nurcan'la çok sık tartışmazdık. daha doğrusu o tartışmazdı. genelde ben kızardım, o söz dinlerdi. kocasına biat eden anadolu kadını gibi, her söylediğimi kabul ederdi. aslı'dan zekiydi ama bu onun da hoşuna gidiyodu. çünkü onu seven, ona değer veren, ona insan muamelesi yapan, onun nelerden hoşlandığını gibleyen, onu kıskanan biri vardı karşısında. oysa kocası bu tanımların birine bile sahip değildi.

o gün o ilişki öylece bitmişti... devam etmemişti panpalar. gerginlikten oldu, bazılarınız muallaklikten diyecek ama stresten ereksiyon olamadım bir daha. belki de olmak istemedim.

aradan bi' kaç gün geçti...