1. 1.
    +2 -2
    komünizme bi antipati duymaya başladım son zamanlarda üniversitede çok fazla eylem yapmalarından mıdır yoksa eski sevgilimin tkp'li öğrencilerden olmasından mı bilmiyorum. önceden ve hala yoldaş kelimesini insanlara kullanırım ama şu son zamanlarda da sevemedim gitti komünizmle alakalı herşeyi. harbi sevemedim gitti.

    öylesine yazayım dedim. çok doluyum beyler aslında bi anlatabilsem herşeyi ne güzel olacak
    ···
  2. 2.
    0
    başlıkla alakası olmayacak ama anlatıyorum amk son 3 ayda yaşadıklarımı. sürükleyici bir öykü anlatmıyorum sadece yazmaya ihtiyaç duyuyorum.
    ···
  3. 3.
    0
    belki görenler vardır da ben başlığın ismini hatırlamıyorum, oraya da küçük bişeyler yazmıştım zamanında, geçtiğim 18 yılda hiçbir kız hakkımda iyi düşünmedi, kızlarla geçinemeyince kimse de giblemedi beni, lisede müzik grubunda gitarist olmam dışında kimse beni tanımazdı. böyle bir adamdım ben. yani her lisenin her sınıfında görebileceğiniz, hocaların bile giblememesinden ötürü hafif uzun saçlı, kimseyle muhabbet edemeyeceğini bildiğinden kendini tek oturmaya hapsetmiş, her teneffüs o olmazsa olmaz kulaklıklarını takıp müzik dinleyen bir adamdım. sınıf buluşmalarına bile davet edilmeyen, hatta nerdeyse adı bile hatırlanmayan.

    -artık geçen yıl oldu- üniversite sınavını geçtim geldim üniversiteye. hep derler ya, yeni bir ortamda sil baştan başlamak istersiniz, "olum üniye bi gideyim herşey bambaşka olacak" mentalitesi, işte o halimi yaşayarak ankaraya aştiye geldim. yanılmıyorsam 25 eylüldü o gün. ankarada balgat yurdunda kalıyorum.

    okul da başladı. bölüm almanca mütercim tercümanlık. almanca ile hiçbir ilişkim olmadığından hazırlık okuyorum şimdi. iyi kötü bişeyler öğreniyorum en azından, hocalar falan da iyi. insanlar canayakın iyi kötü ama hayatımda yaşamadığım şeyleri keşfetmeye başladım.

    16 yaşımda girdiğim bu sözlük ortamından sonra adamakıllı konuşabildiğim ilk ortamımı kazandım. oradaki insanların da aynı bölümde liseden tanıdığı olan nerdeyse yok. herkes yeni bir başlangıç peşinde. ben de ilk günden itibaren böyle biraz atak olmaya çalıştım, insanları dinlemeye ve mantıklı cevaplar vermeye çalıştım. başarılı olmuşum ki artık selam verdiğim zaman önemsiz hareketlerle kafalarını sallayan kızlar yok, "oh selam divide, nasılsın bugün?" sorularıyla gelen kızlar var artık. hatta artık benim selam vermeme gerek kalmadan yanıma gelip hal hatır soran kızlar var. bundan hareketle de "divide naber abi, hadi gel bizim arkadaşlar da şurada, konuşuruz" tepkilerini aldığım insanlar olmaya başladı. cidden ilk ayda harika bir sınıf ortamı, harika bir arkadaş ortamı edindim. insanlar lisedeki gibi bana "bu çocuk bir taktan çakmaz" şekliyle yaklaşmıyor aksine beni dinliyorlar. 18 yılda olmayan özgüvenimi inşa ediyorum her geçen gün.

    bi tuvalet molası devam edicem
    ···
  4. 4.
    0
    geldim

    ne diyorduk, evet özgüven. benim özgüvenim 8. sınıfta tam gibildi. o zamanlar en azından iyiydim. normal davranıyordum. ta ki kızın teki beni tecavüzle suçlayana kadar. kendi erkek arkadaşı bunu sarhoş edip gibmiş kevaşe de bana kakalamaya çalıştı. çocuk aklımızla bırak ciksi tecavüzü nerden bilelim amk. ailesi zengin aile olduğundan 4 gün nezarette kaldım, nöbetçi savcı da beni -yaptığıma- zorlayınca 14 yaşında pgibolojim bozuldu. üstüne üstlük -suçumun olmadığı kanıtlandıktan sonra bile- okulda "tecavüzcü geliyor beyler bizi de gibmesin" laflarına maruz kaldıktan sonra iyice depresyona girdim. iyi çalışkan bir öğrenciydim. ama o depresyon hali devam etti ve zar zor bir anadolu lisesine geldim. sonra da orda aşık oldum ama kızın tipi değildim, güzelce bir tersledi beni ben de tabiri caizse mal gibi kaldım. sonrasında beni parmağında oynattı o da. en sonunda benimle çıkmayı kabul etti. nasıl seviniyorum ama. uçuyorum resmen. bir gün de evine çağırdı. ders çalışalım ayağına. biraz oturduk dersti sohbetti vesaire benim bi gidip gelmem gerekti. kız da anahtarı verdi gelince sorun olmasın falan dedi. keşke önemli bi işim çıksaydı da gelemeseydim. geldiğimde kız ve "asıl erkek arkadaşı" kızın odasında "mercimeği fırına veriyorlar".

    salak gibi aşık olduğunuz kızı başka bir erkekle -hatta boy ölçüşemeyeceğiniz bir erkekle- yatakta görmek bilmiyorum size nasıl duygular yaşatır. ben o anda tüm gerçeklik algımı kaybettim. "size kolay gelsin, ben gidiyorum" dedim, arkamdan bir kahkaha sesi ve erkeğin devam etmek isteyen hırıltısı. kapıyı çekip çıktım.

    sonrası? sonrası 3 yıldır süren insomnia, 8. sınıftan daha ağır bir depresyon, anti-depresanlar, pgibologlar vesaire. şimdiden bana "deli lan bu" yaftasını yapıştırmayın. o kadar uyumaya ihtiyacım oluyordu ki uyuyamadığım günler ölmek istiyordum. kendime sövüp saymaktan çeki düzen veremedim kendime. o arada sınıf arasındaki kutuplaşmaya kendimi kaptıramadım ve bağımsız bir kutup oluverdim. insanlardan uzak, içe kapanık bir kutup oldum. o iki yıl da böyle geçti. sonraki zamanlarda annem benim iyileşmem için ellerinden gelen herşeyi yaptı. kadın benimle sırf ben istiyorum diye metallica konserine bile geldi. kaç anne 16 yaşındaki oğlunu başka bir şehire konsere gönderir? tanıdık falan olmadan, kafası düzelsin diye sadece? annem bunu yaptı ve herhalde aldığım ya da yaz tatillerinde kazandığım paranın nerdeyse hepsini konserlere yatırdım. 3 yılda gitmediğim konser kalmadı.

    neyse, böyle bir lise hayatı geçirdikten sonra tabii ki insanların bana gösterdiği ilgi hoşuma gitti. ama bir gün gelecekti ki baştan çıkacaktım.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    @11 haklısın kardeşim aslında da ben daha oraya gelemedim. yazdıkça yazasım geldi biraz konudan saptım. toparlıyorum
    ···
  6. 6.
    0
    isimler geçecek ama bu isimlerin hiçbiri gerçek değildir.

    bir gün kampüste oturuyoruz arkadaşımla birlikte. ismi süleyman çocuğun. öylesine konuşuyoruz. bi arkadaşıyla mesajlaşıyor bir yandan ben de laptopu açtım öylesine internette geziniyorum. bir ara dedi "ya bizim esra diye bir arkadaş var, o gelicekmiş de onlarla takılırız" diye. niye olmasın dedim. o 3 kişi geldiğinde bir boşluğum daha olacaktı.

    esralar geldi, o üç kişi. süleyman bizi tanıştırıyor;

    bak, bu esra, bu nur, bu da..

    "leyla" diye yanıtladı kız.
    evet, artık bir diğer boşluğum "leyla boşluğu"

    kıza ilk görüşte vurulduğumu hissettim. hani ayaklarınız yerden kesilir derler zamanında, aynen o durum. güzel bir kızdı, aklım onda kaldı tabi.

    nur ve leyla gittiler, sonrasında biz de esra ve diğer arkadaşlarıyla bir saat takılıp çıktık.
    ondan sonra kızlar facebook'tan beni eklemişler. konuşuyoruz leylayla falan. ortak noktalarımız falan aynı çıktı. "şanslı rakam" dan tut dinlediğimiz müziğe kadar. o şanslı rakam da burcun rakamı işte. gel zaman git zaman, yine leylayla konuşuyoruz, şöyle bir mesaj geldi:
    akşam bizde kalsana divide, film falan izleriz güzel olur.

    şimdi onlar öğrenci evinde kalıyolar. gideyim dedim kendime, ne olacak ki?
    gittim.
    güzel bir akşam geçti, bira almıştım "onun isteği üzerine". sonra da oda arkadaşı yattı, biz de film seyrettik. arada tabi kız aşımı omzuma yaslıyor sonra kaldırıyor falan.
    ertesi günü çıktım evlerinden, dersten sonra arkadaşlarla buluştuk, leyla ile oda arkadaşı da orda tabi.
    çıkışta şöyle bi mesaj attım
    "herşey için teşekkürler, makarna, bira, film falan güzel geçti herşey."
    "ne demek, asıl ben teşekkür ederim" diye bir mesaj geldi.

    sonra herkes dağılıyor tabi, bizim süleyman "hadi pese gidelim" dedi. iyi tamam gidelim. oturduk, ben united o city oynuyoruz falan. maçta 2-1 öndeyim. o anda bir mesaj daha geldi. bi bakayım dedim oyunu durdurmadan.
    tabii ki leyladan.
    ama şöyle bi mesaj: divide belki biraz erken olacak ama senden hoşlanıyorum fark etmişsindir sanırım.. vesaire.

    bir anda ışıklar söndü, sesler kesildi.
    kalbim bir anda saatte 210 km/s'a çıktı.
    karnımı da birisi yumrukluyormuş gibi hissediyorum. ama esaslı darbeler böyle.
    bir 10-15 saniye kadar geçti bana göre, ama en az 2 dakika geçmiş.
    ışıklar yandı, sesler geri geldi.
    teveeeeeeeeeeeeeeeez! diye bağırıyor süleyman. maç umrumda mı, her tarafım titriyor.

    neyse, çıktık, dedim ben leylalara gidiyorum diye, o da tamam ben de geleyim dedi.
    leylaya mesaj attım kapıya çık konuşalım diye
    o da tamam dedi.
    o yanıma geldiğinde ilk yaptığım şey onun o duru mavi gözlerine bakarak ona sarılmak oldu.
    aşk böyle bişeymiş diyordum kendi kendime.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +1
    neyse, konu iyice aşka bağladı. içinde bulunduğum durumu bilin istedim sadece.

    kız komünist. her 3 günde bir merkeze inip yayın satışına katılıyor falan. benim de sosyalist eğilimli olduğumu öğrenince tabi partili yapalım seni diyor bazı günler. olabilir bakarız derslerden kafamı kaldırabilirsem dedim. arkadaşlarıyla tanıştırmaya başladı hasan hüseyin sema güler vesaire. o arada tabii ki leylayla olan ilişkimiz gelişiyor, bir kere ailesine gitti memlekete nerdeyse her gün skypedan beni aradı falan. hatta bir kere de oda arkadaşı memleketine gittiğinde seviştik. bir özgüven eksiği adamdan bu konuda ne beklerseniz o konudayım hatta aşmışım.

    gelgelelim son 15 güne. ben hala aynı şekilde yaklaşıyorum ona ama leylada bir soğukluk var sanki. bir elemanla mesajlaşıyor. sinan mı ne ismi. soruyorum kim diye, partiden bir yoldaş diyor. zaten bu yoldaş muhabbetinden sıkılmaya başladığım zamanlar.

    bir ara akp il başkanlığı binasına yürüme kararı almışlar. bana dedi sen de gel diye. açık söyleyeyim, bilmediğim ortamla bilmediğim bir yerde iktidar karşıtı slogan atmak bana pek cazip gelmedi. polis müdahale eder diye korkuyorum. gelemem dedim.
    ondan sonra bi kavga ettik. bir lafı şuydu ben ya polis müdahale ederse ne olacak leyla dediğimde: sevgilim de beni koruyamayacak kadar acizmiş. "yoldaşlarım korur beni."

    ya o yoldaşlar kim de gelip 1.55 boyunda bir kızı koruyacak. kendi kıçlarını kurtarmaya gitmeyeceklerse en adiyim.
    neyse, bir hafta kızgın geçtik birbirimize, sonrasında barıştık falan. yine devam ediyoruz ama artık soğuyor leyla hissediyorum.
    bir gün oturuyoruz birlikte tv odası diye bir yer var orada. biraz konuştuktan sonra muhabbet açılmadı. o oyununa döndü, ben de madem öyle biraz kitap okuyayım dedim. kitabı alıp biraz okumaya başladım. "ne oldu sıkıldın mı divide?" diye bir soru.
    "hayır leyla sen telefonunla ilgilenmeye başlayınca ben de kitap okuyayım dedim" dedim
    bir kavganın başlangıcı daha. sonu şu sözlerle biten:

    "ben senin hayatından çıkıyorum divide, belli ki benden sıkılmışsın."

    hayatımda ilk kez bir kızın önünde diz çöktüğüm an.
    çünkü onu seviyorum ve sorunun nerde olduğunu anlamak istiyorum.
    "leyla lütfen, böyle bitmemeli, ben seni hala seviyorum.." vesaire.
    "biraz yalnız kalmam gerek" diye cevap verdi.
    oluruna bıraktım. 4 gün sonra tekrar barıştık.

    bir hafta öncesine odtü olaylarına geldim şimdi. leyla da grupla beraber odtüye gitmiş. ben de o gün leylanın oda arkadaşıyla oturmuş konuşuyorum tv odasında, şakalaşıyoruz falan. oda arkadaşı pek bi sevdi beni. birbirimize kardeş diye hitap etmeye başladık.
    haberleri açtı. orda bir muhabir. altta da deli gibi dönen altyazı:
    odtü'de isyan.
    aklım başımdan gitti tabi. "leyla? bişey olmamıştır umarım" falan diye düşünüyorum. elim ayağım boşaldı. hemen aradım.
    açmadı. cevap yok.
    ikinci kere aradım. yine açmadı.
    kim olsa başına bişey geldi diye dellenirdi.
    bir arkadaşı var yanında selin diye. hala sinir olurum karıya. onu aradım.
    o açtı.
    +merhaba selin, ben divide.
    -merhaba divide, nasılsın?
    +iyiyim selin, sen nasılsın?
    -teşekkürler, iyiyiz.
    "iyiyiz?"
    +leyla orda mı?
    -evet divide.
    +odtüde misiniz?
    -evet.
    "artık endişenin had safhasında olduğumdan sordum"
    + lütfen benim hatrım için ordan çıkar mısınız? elim ayağım boşaldı iyi olduğunuzdan emin olmak istiyo..
    - bak divide. leyla artık kararını verdi. senin de artık ona bir laf söylemeye hakkın yok. seninle de artık görüşmek istemiyor, o yüzden artık bu kızın peşini bırak.

    geri kalan bölümü dinlemedim. leyla, bana güya aşıktı bu kız.
    kapattım telefonu.
    sonraki 2 saatte sinir krizi geçirdim sanırım. kendimi kaybetmişin hatırlamıyorum. oda arkadaşı da beni sakinleştirmeye çalışıyor.

    ertesi gün bunların okul içi eylemi var. dersim bittiğinde sınıfın kapısının önünde leyla vardı. gittim yanına. ona sakince neler oluyor dediğimde;
    artık başka biri var divide. senden ayrılıyorum. hoşçakal.

    evet ben bitmiştim. o an bittim.

    daha kötüsü, sanırım komünizmden sırf leyla yüzünden bir antipati duymaya başladığımı hissediyorum yazarken. sanırım bundanmış. yani ne bileyim, komünizm bana gerçekçi gelmemeye başladı. zaten sosyalistim. herhalde düzelirim. çünkü ne ülkücülüğe ne de dinciliğe bir ilgim var, nasyonal bir birliğe karşıyım ve dinin kullanılmasına da karşıyım.

    neyse işte, benim hayatımı da okudunuz. iyi geldi yazmak. dinlediniz ya da dinlemediniz, şimdiden teşekkürler *

    edit: olum sonra da bekletme diye bana küfür etmeyin istedim. hem zaten rahatlamak içi yazdım. her kelimesi gerçekte yaşanmıştır. o yüzden böyle uzun bi yazı oldu.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +1
    beyler haklısınız şu anki sistemde ilk yokedilmek istenen solculuk. solculuk yokedilirse ülke şeriatçıların oyuncağı olur. ama tkp ve bilimum gruplarca da üniversitedeki gençlik piyon olarak kullanılıyor diye düşünüyorum. (bkz: odtü isyanı). yanlış anlamayın odtülülere karşı olmadım haklarıdır istemedikleri adamın kampüslerine girmesini istememeleri. orda benim dediğim polise kafa tutup taş atmaya başlayan insanlar. beyinleri iktidar karşıtlığına büyük bir fanatizm içinde yıkanıyor. evet biz de iktidar karşıtıyız ama kalkıp da polise taş atmıyoruz. en mantıklısı siyasi arenada konuşmak bence.
    ···