buyursun. troller ötede oynasın lütfen.
yağmurlu bi kış gecesiydi. yolda yürürken o ay parçası hatunu görmüştüm. beni kendimden geçirmişti. öyle dünyalar güzeli değildi ama o an ki dizlerimin bağının çözülüşünü bi ben birde Allah bilir. karanlıktan yüzünü pek seçememiştim ama biliyordum ben bu kızla tekrar karşılaşacaktım. hissediyordum . bir haftaya kalmadan bi arkadaşımla yolda karşılaşmıştık muhabbet ederken yanındaki arkadaşının parfüm kokusundan o olduğunu anlamıştım. gayet hiç bozuntuya vermeden oradan ayrıldım. kızda beni tanımamıştı zaten. arkadaşımla hemen konuşup yardımcı olmasını istedim. oda sağolsun beni kırmadı. günler haftalar derken sonunda artık iki arkadaş olmuştuk. sabahlara kadar mesajlaşırken telefonun suratına çat diye düşmelerini felan anlatmıyorum. hepimiz yaşamışızdır. kahvaltıya giderdik her pazar. hiç unuttmam bir pazar cebimde yeterince para yoktu baterinin zili için biriktirdiğim parayı harcamıştım.
neyse artık nerdeyse yarım sene arkadaşlık yapmıştık. sevgili olmanın vakti gelmişti. o na güzel bi pazar kahvaltısında teklifimi sunmuştum. o an ki şaşkınlık ve mutluluk karışımı hissini gözlerinden anlamış, tekrar aşık olmuştum dünyalar güzeline. saniyelerim dakikalarım saatler günler sanki her anımın içinde o vardı. yediğim yemeğin içindeki salça tadından tutun uyumadan önce içtiğim sigara da dahi onu hissediyordum. sanki akciğerimde onun soluduğu nefes vardı.
onu o kadar çok seviyordum ki kendimi rüyada gibi hissediyordum. bazen acaba ne zaman uyanacağım bu rüyadan diye oturup ciddi ciddi düşünüyordum. düşünmemek elde değil ki ömrümün en mutlu günleriydi.
ve bu rüyada artık dış hayatın dürtmeleri meydana gelmeye başlamıştı. her sevgili gibi bizimde kavgalarımız olurdu ama ne olursa olsun o pazar kahvaltısına gelmek zorundaydık. bir cumartesi yine kavga etmiştik ve de ben yarın pazar diye pek oralı olmamıştım. kahvaltıya biraz geç gitmiştim ama kimse yoktu. bi çay söyleyip herzamanki saçlarını okşadığım koşeye oturup beklemeye başlamıştım. bi sigara yaktım sabırla beklemeye başlamıştım. dakikalar geçtikçe zamanın daha da zor geçtiğini farkettim. ve bunu farkettiğinizde karnınızda oluşan ağrı ve sancı arası karışık hissiyatı yaşamadan bilemezsiniz. Onun artık olmadığını anladığınız an uzay boşluğunda sürüklenir gidersiniz.
aradım telefonu kapalıydı arkadaşlarına sorduğumda anlamsız şeyler söylediler. ve bir gün sonra koskoca şehirde elimle koymuş gibi buldum onu. sadece 5 dakikasını istedim ondan. ve sordum neden?. ben sadece ilk iki cümlesini anlamıştım. zaten o iki cümleyi duyunca aklınızda canlananlara anlam verirken konuşmanın gerisini dinleyemiyosunuz.
daha önceleri ettiğimiz yeminler ve birbirimize verdiğimiz sözlerin gazabına uğramıştım. Eğer aramıza tek 1 sefer bile ayrılık girdiğinde hiçbişeyin eskisi gibi olamayacağının ikimizde farkındaydık. ayrıldıktan sonra ikimizde birbirimiz rahatsız etmeyecektik. okadar bağlıydık ki birbirimize verdiğimiz sözlerden geri dönmemek için ikimizde aramadık birrbirimizi. şimdilerde artık eskisi gibi sıkboğaz etmiyo beni.
bunu neden anlattın şimdi y
Bu gün 19 ekim pazartesi
yani beni bir bin gibi ortada bıraktığı 19 ekim pazar gününün tam bir sene sonrası.
size tek söylemek istediğim hepimiz bu rüyalardan elbet bir gün uyanacağız ve o günler asla geri gelmeyecek. sevdiğiniz iki kolunuzun arasındayken onu öpün. onu koklayın. onu sevin. ve tabiki söyleyin.
kötü değilim dertleşelim diyen arkadaşlar olacak sağolun kötü değilim.
https://www.youtube.com/watch?v=5ih_9cgaXh0
özet: okuyun işte amk.