/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    0
    diğer gün fizik sınavı var. gittim buldum sınıfı girdim içeriye. bu sefer ingilizce gibi değil bayaa kalabalık içerisi. sınav kağıtları dağıtıldı. kağıdı önüme koydum kalemi elime aldım. ulan ben kağıda bakıyorum, kağıt bana bakıyor. hiçbir şey bilmiyorum. hakkında fikir yürütebileceğim şeyler bile yok. sorulardaki sayılara dört işlem uygulayıp uygun sonuçlar bulmaya çalışıyorum. bi mantık kurayım diyorum ama yok olmuyor. o sırada annem gelmiş okula. sorumluluk sınavları her dersten olduğu için neredeyse tüm hocalar okulda o sıralar. kadın bahçede fizikçiyi bulmuş. resmen yalvarmış geçirin yoksa sınıfta kalır. emeklerimize yazık olur falan filan. neyse hocanın da insaflı tarafına denk gelmiş olacak ki, sınavın sonlarına doğru geldi bu yanıma. baktı kağıtta fizik bilimine dair hiçbir tak yok. başladı o yanlış onu öyle yapma böyle yap falan demeye. bi iki ufak taktik verdi geçti. 2-3 dakika sonra tekrar geldi, baktı ki kağıtta değişiklik yok. bu sefer tane tane söylemeye başladı. işte şu formülü yazıyoruz, ordan bu geliyor, burdan şu sonuca ulaşıyoruz, onu burda kullanıyoruz falan. ulan yine bi değişiklik yok. adam alfa diyor, gama diyor, beta diyor; ben işaretlerin nasıl çizileceğini dahi unutmuşum. en sonunda senin cevaplayacağın sorunun amk demiş olacak ki aldı eline kalemi çıkardı beni sınıftan. zaten en son ben kalmıştım. bu sınav da böyle geçti. diğer iki sınav da aynı şekilde geçti. onları da anlatıp konudan sapmayayım. sonuç olarak geçebileceğim minimum puanla beni geçirmişler. aslında bence dört sınavdan da geçememiştim ama. üç sınavın sonucu 45 birinin 20ydi. anlayacağınız hocaların insiyatifiyle geçtim o sene sınıfı.
    ···
  2. 52.
    0
    15 temmuz yaklaşıyor. vera'nın doğum günü. ben haftanın altı günü, günde 8-9 saat, bazı günler 11 saate kadar çalışıyorum. aylardır mesaj atsam mı atmasam mı diye düşünüp kendimi engellerken doğum gününde kendimi tutamayıp, cevap vermeyeceğini düşünerek 'iyi ki varsın bu dünyada, doğum günün kutlu olsun güzellik' diye mesaj atıyorum vera'ya gece vardiyasından geldiğimde. sabahın ilk saatlerinde mesajı attıktan sonra uykuya dalıyorum. diğer gün nasılsa tatil günü diye rahat bi uyku çekiyorum. uyandığımda saat gecenin körü. 15 saate yakın uyumuşum. telefona bi bakıyorum 'teşekkür ederim, nasılsın?' diye bi mesaj var vera'dan. çılgına dönüyorum sevinçten. gecenin köründe şimdi uyuyodur diye düşünüp 'iyiyim, çalışıyorum işte, günlerim çok sıradan geçiyor' tarzı bi mesaj atıyorum. uyumuyormuş. cevap veriyor. benim de günlerim çok sıradan ve sıkıcı yazıyor. yeniden konuşmaya başlayacağımızı hiç düşünmemiştim. seviniyorum, sabaha kadar mesajlaşıyoruz.
    ···
  3. 53.
    0
    keyfim bi anda yerine geliyor. içimde ufak ufak umut filizleri yeşermeye başlıyor yavaştan. kendimi affettirmenin derdindeyim. eşşeklik ettim, kızı üzdüm, yok yere kalbini kırdım diyorum. artık bu lanet hayat düzenimi ancak vera adam edebilir diye düşünüyorum. o artık benim çıkış umudum. elleri bataklığıma uzansın diye bekliyorum. yaklaşık 25 gün sonra buluşmaya karar veriyoruz. bursa ikea'da kahvaltıya zütüreyim diyorum. 13 ağustos 2011. sabah saat 10'da buluşmak için sözleşiyoruz. ikea, bursa terminalinin hemen önünde, yanında anatolium isminde yeni yapılmış güzel bi alışveriş merkezi yer alıyor. kent meydanından demirtaş minibüsleri kalkıyor terminale. bindiğimde mesaj atıyorum vera'ya nerdesin diye. yolda olduğunu söylüyor. benden önce varacak. durakta minibüsten indiğimde içimde onunla ilk buluştuğum günkü his oluşuyor. hafif bi sıkışıklık, hafif bi tedirginlik, sonsuz bi mutluluk. ben daha minibüsten inmeden yazdığı mesajda gelip ikea'nın önünde beklediğini söylemişti. hızlı adımlarla üstgeçide çıkıp karşıya geçiyorum onu bekletmemek için. üstgeçitten indiğimde biri arkadan gelip gözlerimi kapatıyor. ellerinin sıcaklığı hiç değişmemiş. aylar sonra sesini ilk kez duyduğumda bana sarfettiği ilk cümle 'bil bakalım ben kimim' oluyor. kim olduğunu o kadar iyi biliyorum ki.
    ···
  4. 54.
    0
    ikea'ya geçiyoruz. her gördüğüm kahvaltılığa atlıyorum vera bunu ister misin, bak bundan da alalım, aaa bak bunlar çok güzel oluyo diye. tepsilerimizi hazırlayıp bi masaya oturuyoruz. ben çay almaya gittiğim sırada onun aynaya baktığını farkediyorum, hoşuma gidiyor bu durum. çayları alıp dönüyorum masaya. havadan sudan muhabbetler ediyoruz. sanki daha dün görüşmüşüz gibi devam ediyoruz kaldığımız yerden muhabbete. çenem düşüyor benim de konuştukça konuşuyorum. ne kadar boş muhabbet varsa ediyorum, ne kadar saçmalanırsa saçmalıyorum. kahvaltıdan sonra ikea'da şöyle üstünkörü bi gezinti yapıp anatolium avm'ne geçiyoruz. vera kahvaltıda sinemaya gidelim mi diye sormuştu. gidelim demiştim. anatolium'a girer girmez sinema biletimizi almak istiyoruz. avm'de sinema yokmuş o sıralar. çıkıp minibüse biniyoruz kent meydanı avm'ye gitmek için. vardığımızda ilk önce sinema katına çıkıyoruz. onu ilk kez gördüğüm yerde duruyoruz film seçmek için. şirinler'e gitmek istiyor. seans başlayalı 20 dakika olmuş. bi sonraki seansa alıyorum biletleri. o arada biraz dolaşıyoruz avm'nin içinde. filme girdiğimizde yine pür dikkat filmi izliyor. ben yine onu izliyorum. neredeyse filmde sadece tek fiil geçiyor; şirinlemek. 'aşçı şirin pasta şirinleyelim mi?' , 'sakar şirin dikkat et, yere şirinleyeceksin' , 'gözlüklü şirin olarak şirinler köyünün en çok kitap şirinleyen şirini benim' tarzında cümleler geçiyor sürekli filmde. film arasından hemen sonra, filmin ikinci yarısında fazlaca dikkatimi çekiyor bu durum. vera'nın kulağına eğilip 'seni şirinliyorum' diyorum. hiç tepki vermiyor. hoşuna gitmedi herhalde diye üzülmektense, acaba duymadı mı endişesine kapılmayı tercih ediyorum. lan diyorum kulağına girip söyledim kızın, nasıl duymasın? ilk ihtimal daha ağır basıyor. ben bu şekilde için için yerken kendimi vera birden elimi tutuyor. kulağıma yaklaşıp 'ben de seni şirinliyorum' diyor. elimin terlediğini hissediyorum. suratımda engelleyemediğim salak bi ifade oluşuyor. pollyanna gibi sürekli gülümsüyorum.
    ···
  5. 55.
    0
    http://tinyurl.com/p7voz5o siz dinleyedurun, ben de bi sabah kahvesi kapatayım kendime beyler.
    ···
  6. 56.
    0
    beyler şimdilik bu kadar. yine devam ederiz.
    ···
  7. 57.
    0
    ulan bi iki yorum paslayacak bi allahın pampası yok mu şu sözlükte?
    ···
  8. 58.
    0
    devam panpa takipteyiz.
    ···
  9. 59.
    0
    devam et panpa.
    ···
  10. 60.
    0
    8 ekim 2010. günlerden cuma. o gün okuldan çıkıp her zamanki durağa doğru yürürken vera diyorum. bugün bi kaç durak ileriden bindireyim mi seni? tamam diyor. vera'nın ekürisiyle de yollarımız ayrılıyor böylelikle. bindireceğim durağa yaklaşık 750-800 metre var. başlıyorum konuşmaya. vera'nın yüzüne her bakışımda konuşmayı planladığım her şeyi birer birer unutuyorum. 100-200 metre ilerleyip ulucami'nin yanına geliyoruz. dur diyorum, duruyor. sana söyleyeceğim çok şey vardı hepsini unuttum diyorum. anlayabiliyorum saçmalamandan diyor. yürümeye devam ediyoruz. ulan durağa 50-60 metre kaldı. ben muhabbeti teklif kısmına getirdim iyice ama bitirici vuruşu yapamıyorum. durağa geliyoruz. durağın hemen arkasında bi bakkal var. bişey ister misin diyip hayır cevabını aldığımda soluğu bakkalda alıyorum. bi çikolata bi su alıp çıkıyorum. vera diyorum tutuyorum ellerinden. evet der misin? kalbim ağzımdan çıkacak sanki. evet diyor. o kadar derin bi oh çekiyorum ki saçları havalanıyor. otobüs geliyor. ellerini bırakmak istemiyorum. biniyor otobüse. el sallıyor. arkamı dönüp cahit'e mesaj atıyorum : cahit dondurmalarımı hazırla.
    ···
  11. 61.
    0
    bi bitmediniz a.q adam 1. sınıfda kızdan hoşlanmış biz o yaşda top oynayım eriğe dalıoduk bizmi yanlış büyüdük yoksa sizmi başkaydınız a.q...
    ···
  12. 62.
    0
    bu şekilde geçen bi kaç günün sonunda eğitim öğretim yılı sonlanıyor. biz vera'yla msn'den konuşmaya başlıyoruz bazı akşamlar. bazı akşamlarda çok kısa sürelerle geçebiliyor bilgisayarın başına. abisi izin vermiyormuş dediğine göre. hafif diktatör bi abisi var diye düşünüyorum. bi yandan iyi bak terbiyeli kızdır iyi aile kızıdır falan derken bi yandan da abisi nedeniyle malafatı tuttuk diye düşünmekteyim. biz msn'den yavaş yavaş muhabbeti ilerletiyoruz vera'yla. telefon numarasını istiyorum. veriyor numarayı ama telefonunun serviste olduğunu söylüyor. bi sonraki konuşmamızda memleketine tatile gideceğini bi süre görüşemeyeceğimizi iletiyor. yıkılıyorum aq. vera'yla görüşmeyi o kadar bayağılaştırmışım ama o kadar da özel tutuyorum ki, o artık benim için nefes almak gibi. konuşmayı bitirip msn'den çıktığında ne zaman döneceğini sormayı unuttuğumu farkediyorum. mesaj atıyorum telefonuna. doğal olarak cevap yok.
    ···
  13. 63.
    0
    lan hızlı yaz. güzel gidiyo hikaye sardı şimdiden. bu hikaye tutar.
    ···
  14. 64.
    +1 -1
    işe gidiyorum mesaj bekliyorum. eve geliyorum mesaj bekliyorum. taktan hayatım bu şekilde sürüyo o sıralar. işe de gireli bi kaç ay olmuş daha ne üretime ne de servis bölgesine alıyolar beni. paspas yap, tepsi topla, masaları sil, tuvaletleri temizle sıralı halde giden emirler altında yardırıyorum. iş yerinde telefon kullanmak yasak. molalarda hemen telefonu alıyorum elime mesaj yok. paydos olunca ilk telefona koşup bakıyorum mesaj yok. bi insanın paspas yaparken mesaj beklemesi, kızı düşünerek masa silmesi ne demek bilir misiniz beyler? hayatımın bu taktan döneminin sonlarına doğru artık umudumu yitiriyorum. lan tayfa haklıymış aq diyorum içimden. ama yediremiyorum da. 10 günü geçti konuşmayalı. artık tamamıyla ümitsizliğin kollarına bırakırken kendimi bi gün molaya çıktığımda facebook'tan mesaj geldiğini gördüm naber diye. 20-25 dakika önce falan yazılmıştı yanılmıyosam. mola süresi 30 dk. bi oh çektim. dedim iyiyim hatta şu an daha iyi oldum sen nasılsın falan. gezmiş dolaşmış. fotoğraflar falan koyarım birazdan, anca geçebildim bilgisayarın başına dedi. ben fotoğrafları beklemeye başladım. fotoğraflar geldi. ulan bi insan her fotoğrafta güzel çıkmayı nasıl başarıyo diye soruyorum kendime. her yeni fotoğrafta bi tık daha artıyo ilgim alakam. her fotoğraf gibi onları da telefonuma atmak istiyorum ama hafıza yetersiz. en beğendiğimi seçip onu atıyorum. yeni wallpaper hazır.
    ···
  15. 65.
    0
    adam öldü beyler herhalde. panpa yarım bırakma şu hikayeyi...
    ···
  16. 66.
    0
    tamam panpa ellerine sağlık. güzel gidiyo hikaye.
    ···
  17. 67.
    0
    telefondan mesajlaşmalara devam ediyoruz. ben her mesajıyla mutlu olmaya başlıyorum. telefonun başında bekliyorum sürekli. sms geldiğinde ondan başkasıyla eğer gönderen küfürler ediyorum. sadece vera'yla konuşmak istiyorum artık. yavaş yavaş boyutları genişliyo duygularımın. her kelimesinde her hücresine kadar aşık olmaya başlıyorum. ilk kez böyle şeyler hissediyorum birine karşı. aşkın neye benzediğini tasavvur ediyorum her geçen gün. vera da bu ilgimin fazlasıyla farkında ve o da çok sıcak konuşuyor benimle. aldığım her mesajda harfler dans ediyor sanki telefonun küçücük ekranında. o artık tamamen hayatımın merkezinde. kimle konuşsam cümlelerimin içinde o var. ağzımda onun isminin dışındaki her kelime eğreti duruyor sanki. artık tek bişey söyleyebiliyorum ; vera.
    ···
  18. 68.
    0
    o sıralarda alper de vera'nın sınıfından ece diye bi kızla konuşuyor. ben de ece'yle aramı ısıtıp vera hakkında ne biliyorsa öğreniyorum. hello kitty'yi çok seviyor diyor ece. 15 temmuz vera'nın doğum günü. günler yaklaştıkça bi şekilde ona bi hediye alabilir miyim diye düşünüyorum. o yaz alper'le birlikte üçüncü sınıf bi spor salonuna yazılmıştık. işe beraber gidiyoduk, tatil günlerinde spora beraber gidiyoduk ve evlerimiz de yakın olduğu için sürekli görüşüyoduk. neredeyse her gün. vera'ya olan duygularımın en iyi şahidi de alper. 11 temmuz 2010 pazar akşamı alper'le konuşuyorum. salı günü ece'yle buluşacağını söylüyor. sen de gel bizimle diyor. tamam diyorum geleyim. öğleden sonra buluşmak için sözleşmişler. 13 temmuz sabahı alperle spora gidiyoruz. saat 14:00da bursa kent meydanı avm'de olacak buluşma. spor salonundan 13.00 gibi çıkıyoruz. spor salonu maksem'de. kent meydanı avm maksem'den yürüyerek 25-30 dakika. bilenler bilir. alper diyor ki benim eve gitmem lazım buluşmadan önce. sen git ece'yle buluşmaya bekletme kızı, ben eve gidip yanınıza geleyim. alper'in evi temenyeri'nde. en fazla 1 saat gecikebilir diye düşünüyorum. yavaş yavaş yürümeye başlıyorum avm'ye doğru. giderken yolda bi kitapçıda hello kitty baskılı güzel bi defter görüyorum. şunu alayım da ece'ye veririm. o da vera'ya verir buluşunca, nasılsa ben okul açılana kadar göremem onu diyorum. saat 14:00. buluşma noktasındayım. ece'yle buluşuyoruz. alper biraz gecikecekmiş diyor bana. biliyorum diyorum az önce beraberdik. biraz uzun sürecekmiş işi, az önce konuştuk biz diyor. anlam da veremiyorum, alper bana neden söylemedi de ece'ye söyledi işinin uzun süreceğini diye düşünüyorum. ece ve alper sinemaya gitmek için sözleşmişler. ece 'alper nasılsa geç gelecek bari ikimiz gidelim sinemaya' diyor. kent meydanı avm'de sinema en üst katta. yürüyen merdivenlerle çıkıyoruz sinema katına. merdivenin sonunda biri bekliyor bizi. vera.
    ···
  19. 69.
    0
    onu karşımda görünce tek kelime edemiyorum. donup kalıyorum adeta. merhaba bile demeden sinema gişesine gidiyorum 3 öğrenci sinema bileti alıcam diyorum. yanlış hatırlamıyosam toy story 3'e. ellerim titriyor parayı uzatırken. aklımdan milisaniyede yüzlerce şey geçiyor. ne yapacağımı düşünüyorum. hiç bişey bulamadan dönüyorum ece'yle vera'nın yanına. merhaba diyebiliyorum. nasılsın iyiyim sen nasılsın muhabbetinden sonra yine tıkanıyorum. mısır ister misiniz diyorum. filme girerken alırız diyorlar. ulan filme daha 20 dakika var, ne konuşacağım ne muhabbet edeceğim konusunda aklımda hiç bir şey yok. ben hiç öyle hayal etmemiştim ilk buluşmayı. 20 dakika boyunca vera'yla maksimum 3 cümle konuşuyoruz. ben sürekli ece'yle konuşuyorum. ece'yle konuştuğum şeylerin onda birini vera'yla konuşsam yeter de artar bile diyorum içimden. kız haliyle yanlış anlıyor beni. buluşmadan önce mesajlaşırken susmayan ben kızın yanında sus pus kesiliyorum. film başlamak üzere. mısırlarımızı alıp salona giriyoruz. ilk önce ece geçip oturuyor. ardından ben yanına oturuyorum. vera yanıma gelir, film esnasında bi iki bişey konuşurum diye düşünürken gidip ece'nin diğer yanına oturuyor. sap gibi kalıyorum ece'nin sağında. filme bakıyorum ama hiç bişey anlamıyorum. kafamda, kendini pikachu zannedip balkondan atlayan çocuktan tutun da afrika'daki dünya kupasına kadar herşey allak bullak. hepsini aynı anda düşünebiliyorum. bi konu arıyorum. film arası yaklaştıkça tedirginliğim daha da artıyor. film arası oluyor, ışıklar açılıyor. ece bi muhabbet başlatmak için eğlenceli filmmiş gibi bişeyler söylüyor. ben hala vera'nın yüzüne bakamıyorum. ama o lafa karışıp evet evet ben de beğendim diyip bana dönüp sen nasıl buldun diyor. güzel filmmiş ben de beğendim diyorum ama filmden hiç bi şey anlamamışım. benim yerime de o konuşuyor sanki. benim verebileceğim cevapları önceden tahmin edercesine sorular soruyor. ece çok az giriyor muhabbete. ece film arası bitmek üzereyken, alper de filmin sonunda burda olacakmış, filmden sonra ne yapalım diye soruyor. o sırada film başlıyor.
    ···
  20. 70.
    0
    bursa'da kültürpark diye her şehirde rahatlıkla bulabileceğiniz büyük yeşil alanlar, mesire-piknik alanları, sıralı banklar, ikinci sınıf kafeler ve fıskiyeli bi göletten oluşan bir park var. filmden sonra alper'in de aramıza katılmasıyla topluca kültürpark'a gitme kararı alıyoruz. avm-kültürpark arası yürüyerek 15-20 dakika. ağır ağır yürüyerek ilerliyoruz. yol boyunca yavaş yavaş vera'yla biraz daha koyulaştırıyorum sohbeti. kültürpark'a vardığımızda biraz gezinip lunapark'a girme kararı alıyoruz. ulan fazla para da almamışım yanıma doğal olarak. para suyunu çekiyor ben de. alper'den biraz para alıyorum lunapark biletleri için. fakat ece ve vera ödetmiyorlar. neye binsek diye düşünüp gondol'a binme kararı alıyoruz. çok kişi yok sırada. alper ece'yi alıp önden gidiyor. en arka sıraya oturuyorlar. dolayısıyla ben de vera'yla yan yana oturmak zorunda kalıyorum. farkediyorum ki ikimiz de bu durumdan fazlasıyla memnunuz. bindiğimizde klagib korkuyor musun korkmuyor musun muhabbetleri yapılıyor. vera ben korkmam dediği halde gondol çalışmaya başladığında sanki korkacakmış gibi hissediyorum. vera'yla ilk kez bu kadar yakınız. gondolun her hareketinde saçları yüzümün önüne geliyor. o kadar güzel kokuyordu ki, o gondol hiç durmasın istedim. ve o günden sonra da saçlarının kokusunu hiç unutamadım.
    ···