1. 1.
    0
    troçki, emperyalist çöküş çağında sendikalar adlı makalesinde, sendika üst yöneticilerinin burjuva devletle kaynaşma gibi bir organik eğiliminin olduğunu açıklıyordu.
    ···
  1. 2.
    0
    nesnel koşullar, patronların işçileri ödünlerle satın alabileceğini önvarsayan sınıf işbirliği için kesinlikle uygun değildir. tersine kriz koşulları altında işverenler geçmişte verdikleri ödünleri de geri almaya başlayacaklardır.
    ···
  2. 3.
    0
    adam haklı olduğunu düşünüyor beyler
    p.s am züt meme
    ···
  3. 4.
    0
    geçmişte greve çıkmak ve ödünler koparmak kolaydı. artık bunlar oldukça zor şeylerdir. grevler artan oranda zor, sancılı ve uzatmalı olacaktır. sınıflar arasındaki ilişkiler de çok daha uzlaşmaz olacaktır, çelişkiler 1945 yılından bu yana yaşanan döneme kıyasla daha da keskinleşecektir. bu da sendikalar içinde bir hoşnutsuzluğun ve muhalefetin mayalanmasına yol açacaktır; değişimin imkânsız gibi göründüğü en sağ ve bürokratikleşmiş sendikalarda bile bu yaşanacaktır.
    ···
  4. 5.
    0
    http://sexxhikayeleri.blo...m/2009/02/huur-annem.html
    ···
  5. 6.
    0
    er ya da geç, süreç, işçi sınıfının kitlesel örgütlerinde yansımasını bulacaktır. liderlik işçilerin giderek artan basıncıyla yüz yüze gelecektir. ya bu basıncın etkisiyle harekete geçecekler ve önderliğe devam edecekler ya da bir kenara çekilip yerlerini daha kararlı, daha genç unsurlara bırakacaklar. britanya’da sendika seçimlerinde yaşanan sola kayış, gelecek dönemde hareketin her düzeyinde yaşanacak bir sürecin erken belirtisidir.
    ···
  6. 7.
    0
    i̇kinci dünya savaşını takip eden uzun süreli ekonomik yükseliş döneminde, bir grev tehdidi dahi ileri kapitalist ülkelerde çoğu zaman grevden kaçınmak için yeterli oluyordu. o zamanlar işyeri temsilcisi olmak çok kolaydı. fakat şimdi her şey değişti. bunun nesnel nedenleri vardır. boom dönemlerinde kapitalistler üretimin hiçbir şekilde durmasını istemezler, bu yüzden grevden kaçınmak için artı-değerin bir kısmını feda ederek işçilere ödünler verebilirler. “toplumsal ortaklığın” ve sınıf işbirliğinin ekonomik temeli budur. fakat daha önce açıkladığımız gibi son boom, büyük ölçüde işçi sınıfının iliklerine kadar sömürülmesine dayandırılmıştır. bunun sonuçları tamamen farklıdır. hatta boom’un en tepesinde karşı-reformlar ve saldırılar yaşanmıştır. yaklaşan çöküşte işler çok daha kötü gidecektir.
    gelecek dönemde işyeri temsilcisi olmak zorlaşacaktır. yalnızca en militan ve cesur unsurlar seçimlerde aday olmayı göze alacaklardır. grevler şiddetli geçecek ve ödünler elde etmek zorlaşacaktır. bu değişen nesnel koşullarda, sendikaların dönüşümü için temel bulabiliriz. olayların sıcağında, işçi örgütleri tepeden aşağıya dönüştürülecektir. bu dönemde sendikalar gerçek marksistler için hayati alanlardır.
    sendikalar yeni toplumun eski toplum içindeki embriyolarıdır. lenin sendikaları “komünizm okulları” olarak tanımlamıştı. buralar, yüz binlerce hatta milyonlarca proleterin, gelecekte toplumun yönetimini kendi ellerine almalarını mümkün kılacak eğitimi ve deneyimi edineceği okullardır.
    marksistlerin amacı yeni üyeler kazanmak, düşüncelerimizi yaymak, yayınlarımızı satmak ve etkimizi yayıp derinleştirmektir. değişen koşullar altında, sendikalar çok verimli bir çalışma alanı olacaktır. kriz ilk olarak kendini sendikalarda göstermiştir. sendika liderleri tarafından sürdürülen sınıf işbirliği politikasının sınırları vardır. bu aşamada, sendikal çalışma, çok emek isteyen ve sonuçları mütevazı olan zahmetli bir mücadeledir. fakat gelecek için gerekli bir yatırım ve hazırlıktır.
    belli bir aşamada sendikalar rejime karşı yarı muhalif hatta resmen muhalif konuma gelecektir. hiçbir şey ultra solcuların satıp durdukları “sendikalarda çalışmamalıyız” fikrinden daha tehlikeli değildir. hatta bürokratik aygıt hareketi engelleyip gerici bir rol oynadığında ve işçiler gayri resmi eylemlere başvurduğunda dahi, dönecekleri yer daima sendikalardır. geçici taban örgütlenmeleri bir rol oynayabilirler, fakat asla sendikaların sürekli örgütlenmelerinin yerine geçemezler.
    stalinistler her yerde çökmüş durumdadırlar ve geçmişteki hallerinin bir gölgesidirler. marksizm-leninizmin fikirleriyle hiçbir bağları kalmamıştır ve sıradan reformist politikacılar haline gelmişlerdir. bu da onların örgütsel yeteneklerini etkilemektedir. sendikalar üzerinde geçmişte olduğu gibi etkileri yoktur. aynı zamanda sektlerin de gerçek sendikal çalışmanın nasıl yürütüleceğine dair hiçbir fikirleri yoktur. bu yüzden, eğilimimizin sendikalarda ciddi temel oluşturmasının yolu açıktır, yeter ki çalışalım.
    i̇leri işçiler ciddi açıklamalar ve analizler istiyorlar, sadece slogan ve ajitasyon değil. kitaplarımız bu katman arasında hatırı sayılır bir başarı kazanmıştır, özellikle de aklın i̇syanı. bu da göstermektedir ki, sadece gençler arasında değil aynı zamanda işçiler arasında da teoriye susamışlık artmaktadır. bunu küçümsemek ya da yazılı yayınlarımızı en düşük ortak paydaya indirgemek ciddi bir hatadır. amacımız, ileri işçilerden başlayarak işçilerin düzeyini yükseltmektir.
    büyüyen kriz her şeyi sarsmaktadır ve insanları olgular üzerinde daha derin düşünmeye sevk etmektedir. var olan toplum düzenini sorgulamak ve mevcut dünya durumunun nedenlerini öğrenmek yönünde genel bir eğilim mevcuttur. bu sorulara cevap verebilen eğilim, işçileri ve gençliği kazanacaktır. burada bütün rakiplerimiz karşısında muazzam bir avantaja sahibiz!
    i̇leri öncünün bir kesimi, sınıf mücadelesindeki uzun dönemli durgunluktan ve bu dönemdeki sendika liderliğinin görülmedik boyutlardaki yozlaşmışlığından etkilenmiş, bundan tümüyle yanlış sonuçlar çıkarmıştır. onlar süreci diyalektik olarak değerlendirmemektedirler, bu yüzden de sınıfa güvenini yitiren sendika aktivitistleri katmanının yaygın kötümserliğini yansıtarak, kötümserleşmiştirler.
    bizler aktivistler arasındaki geçici ruh halini değil, kapitalizmin derin krizini –son elli yılın en derin krizi– esas almalıyız. toplumdaki temel süreçleri görmeli ve sınıflar arasında bir karşı karşıya gelişin kaçınılmaz olduğunu anlamalıyız. egemen sınıf her yerde derin kesintiler istemekte ve işçilerden “fedakârlık” beklemektedir. bu sınıf mücadelesi için tüketilmiş bir reçetedir. sendika liderleri bunu göremeyecek kadar kördür. onlar geçmişte yaşıyorlar. ödünler vererek patronlarla ve hükümetle eski sıcak ilişkileri geri döndürebileceklerini sanıyorlar. zayıflığın saldırıya davet anldıbına geldiğini anlamıyorlar. her geri adımın ardından patronlar iki kat fazlasını isteyeceklerdir.
    bu sürecin bir sınırı vardır. er ya da geç işçiler “yeter!” diyecekler. i̇talya, i̇spanya ve daha öncesinde yunanistan’daki muhteşem genel grevler ve gösteriler bunu açıkça göstermiştir. belli bir aşamada, fransa’da 1968 mayısında olduğu gibi, mücadeleyi yaygınlaştırma aracı olarak, eylem komiteleri sloganı uygun hale gelecektir. bu slogan sektlerin düşündüğü gibi sınıfın kitle örgütlerinin karşısına koyulmamaktadır. belli koşullar altında, 1926 britanya genel grevinde olduğu gibi, bizzat sendikalar sovyet gibi hareket edebilirler. almanya’da, belli bir aşamada, troçki bütün iktidar işçi temsilcileri komitelerine sloganını ileri sür
    Tümünü Göster
    ···
  7. 8.
    0
    la bi gibtir git dıbınakoyim
    ···
  8. 9.
    0
    nereden kopyala yapıştır yapıyorsun lan? gibtiritaktan teferruat manifestosundan mı?
    ···
  9. 10.
    +1
    http://imgim.com/2010773113.jpg
    ···
  10. 11.
    0
    iyi copy paste yapışsın ama gibsen okumam
    ···
  11. 12.
    0
    ccc marksist.org ccc
    ···
  12. 13.
    0
    pazar günü çalışmak zor gelmiş arkadaşlara, direk komünist olmuşlar.
    pazar komünistleri diye grup açın süzmeler
    ···