0
i̇htiyar kavla bir ateş yaktı , bu ateş mor renkte yanıyordu.ve öyle hoş parlıyorduki insanı büyülüyordu resmen. aydınlığı çok soluk ve tizde olsa yeterli görüşü sağlamalarında etkiliydi.ama hansel korku içinde ciyakladı.mor alev karşısında parıldamıştı.
"lanet olsun hepimiz ölüceğiz!"diyerek tepinmeye başladı.
"hehehe! ateştenmi korkuyorsun? hehehe!"diyerek dalga geçti onunla , simyacı.
"çek şunu , lanetlendik!"
"heheheehehe!!!"diyerek yanan kibriti hansele doğru zütürmeye başladı.
hansel yerinden fırladığı gibi gece karanlığında güney çıkınlarına doğru kaçıştı... i̇htiyar arkasından gülmekle yetindi , ama ciddileşme zamanıydı. nede olsa hansel şer yola gidiyordu... ciddi bakkışlarıyla elindeki mor aleve elini doğrulttu ve şu sözleri sarfetti:
"elmes minor thufan , bana tepelerden haber getir!"
bu sözlerle birlikte mor alev yeşile dönüşüverdi , yeşil renk öyle şiddetli bir aydınlık sağladıki.. ama başka bir dünyanın alevini mor dünyada kullanması nasılda olabilidi? belliki bunu bile imkanlı hale getirebileceğinden yüce bir büyücüydü o...
ardından kaçışan hansel'in peşine gitti , neyseki hansel güney çıkınlarına gitmekten aşırı derece korktuğu için sınırlarda oturup beklemişti. simyacı geldiğinde elindeki yeşil alev onu tekrar korkutsada artık alevden yakması dışında ruhani bir zararın gelmeyeceğini öğrediğine mutluydu... ve birlikte yola devam ettiler , kısa süre içersinde devasa bir kükreme kulaklarını çınlatsada görünürde birşey yoktu.i̇şte böyle girdiler güney çıkmazına , yaklaşık yarım saat düz giden yol sonradan engebeli , bir yığın oyuklarla deşili acı bir şekle büründü. buralarda yol katetmek 2 kat zor oldu bu nedenle varış süreside yavaşlamıştı...
ejderha kapani
oyukların çevresindeki karartı simyacı'nın gözünden kaçmadı , bu karartı ancak bir alevin isinden doğacaktır ve o alev bir ejderhanın nefesinden doğar.bir süre yolda ilerlediler , giderek yükselen kaya tepelere dönüştü çıkınlar. tutunacak yeri bile olmayan olanaksız yerlere vardıklarında gecenin o saf pürüzü çöktü , ellerindeki yemyeşil parlak alev olmasa ellerini dahi göremeyecek kıvama gelmişlerdi. simyacı başını kaldırıp göğe baktı , bulutların iç yüzünde birazcık parlaklık varsa bile bulutlar onlara engel oluyordu. sonrasında durdukları tepeden yüksek bir kükreme duyuldu , hansel öylesine korktuki bir anda sıçrayıp kayalara savruldu. aksine simyacı ciddi ve endişeli bir şekilde yeşil ateşin ışığında etrafı inceledi.dev bir mağranın yanı başındaydılar! karanlıkta göremediği hansele selendi.
"hansel! hansel! gel buraya , ışığa gel!"diye orta tonda bağırdı.ama ses yoktu , hansel'i kayaların arasında biten gölgeler almıştı sanki..
sonrasında bir kaç kükreme daha duyuldu , tepenin altına kadar oyulmuş mağradan geliyordu sesler. simyacı hemen mağranın yanına sıçradı , mağranın önüne elindeki parlak şişeden sarı sular damlatmaya başladı , sonra bu damlaları daha geniş bir alana döktü ve yolunu kaybetmeden mağra kapısının yanına saklandı. hansel'den çok endişelenmişti ve hala kısık sesle "hansel" diye bağırmaktaydı...
ama o sırada dalgınlaşan hansel ayağa kalkıverdi , ardı ardına gelen kükremelerin ortasında duruyordu. yeşil ışığın mağra yanndaki parlaması gözüne çarptığında "hey! i̇htiyar! neler oluyor!!"dedi yüksek sesle.
ama ona karşılık ejderhanın bir kükremesi duyuldu , ve simyacı kısık sesle seslendi "gel buraya.. koş!"...
hansel ihtiyarın yanına çekildiği sırada kalbi küt küt atıyor ve korkudan titriyordu.i̇nanın bir ejderhanın en kısa bağırışı bile sizi delip geçicek seviyede korkunçtur.i̇şte bu yüzden hansel dayanıklıydı , korku onu delip geçemesede yüreğini eşeliyordu. sonrasında ejderhanın dev ayak sesleri duyuldu , vede mağranın üst katına uçarkenki kanat sesleri... dev adımlardan sonra başını mağradan çıkardı , bu bir boynuzlu ejderhaydı. kafası mağraya zor sığdığından simyacı mağranın maşka bir deliği olduğunu anlayabilirdi.ama mağranın yanında saklanırken hiçbirşey göremiyordu , ve sonra ejderha devasa bir kükreme patlattı. geriye kaçarak mağranın karanlığına süzüldü... hansel bunu duyar duymaz dışarı fırladığıysada karşısında başka bir ejderha belirmişti. yavru bir boynuzlu ejderha hiddetli ve sinirli bir bakışla dik dik bakıyordu hansel'e. henüz solucan formunda kanatsızdı , ama devasa kolları büyümüş ve gelşmişti. hansel koca bir çığlık patlattığında simyacı arkadan gelipde onu geriye çekmeseydi o anda devasa bir ejderha pençesiyle parçalanmış olurdu.
yavru ejderha sert bir kükreme patlatarak mağranın önüne bir adım attı.i̇şte o sırada simyacının sesi duyuluverdi:
"parla!"dedi ve daha önce döktüğü sarı su birleşerek kızıl bir alev oldu , yavru ejderhanın elini kolunu yakarak ona zarar vermese bile şiddetli bir sancı verdi. ejderha daha korkunç bağırmaya başladı , simyacı yerinden fırlayarak tepinen ejderhanın karşısınde belir
Tümünü Göster