1. 101.
    0
    @1 lan olm sen millete bakma, eğer sen bu kıza bugün gitmezsen, ben yarın ankaraya gelip senin zütünü gibecem
    ···
  2. 102.
    0
    @1 aferin lan tuttum formatı. şuku sana yaratıcı bin.
    ···
  3. 103.
    -1
    şüphesiz sana gibemezsin diyenler olucaktır. de ki inciya rakos, sen incinin gibi ve gibicisisin. her kim ki sana derse gibemezsin, de ki onlara inci giber. hala dağılalım beyler demezlerse o vakit gök kararır, biz devreye gireriz.'
    (bkz: hikayeci giben team)

    sizi ayetlerle uyardık binler dağılın
    ···
  4. 104.
    0
    lan piiiiç ağlatıcan lan yapmaa
    ···
  5. 105.
    0
    ankaraya gibertme yapalım beylerr
    ···
  6. 106.
    0
    ferdinin filmleri gibi lan.
    ağlatıcaksın bin.
    ···
  7. 107.
    +1
    bu son uyarıdır.
    140. entry'den sonra hikayeci giben team ziyareti başlar.
    dağılın.
    am züt meme'den söz edin.
    ···
  8. 108.
    0
    (#13473267)gitmezsen ankaraya gelir zütünü giberim

    lan mal, insan hayatında bu kadar seven, seni birdaha unutmayacak kaç tane karı daha gelecek,? üstelik yaş 30? ben birinden ayrıldım, daha dogrusu terk edildim, ve hala bulamdım benim yaşta 30, senden büyüğüm 80 liyim ben, abi tavsiyesi dinle git

    bak karı beni terkettigi halde, bugün arasın, gitmeyen yavuzu gibsinler, hemde hiç soru sormam, yok biri gibmiş bırakmış aklıma gelmez, aşk böle olm, sen söylenenlere bakma git amk gittt
    ···
  9. 109.
    0
    seviyorsan naz yapma bin

    yavuz reis haklı...
    ···
  10. 110.
    0
    daha ne yazıyon yavsak gibtir git... mına koyım böyle seven kız bulabılcen mı 30undan sonra sana böyle aşık olcak kız varmı lan
    ···
  11. 111.
    0
    yalansa zütten gibiyim seni, gece gece derdine ortak ettin beni dıbına koyim.

    zaten bende aşk acısı çekiyom amk iyice gibtin belamı lan.

    seviyosan koş ardından, aşk gurur dinlemedi, dinlemez de bin.
    ···
  12. 112.
    0
    hay amk nerden okudum ben bunu ya alert amk alerttttt

    edit:eski sevgilim aklıma geldi hay senin amk ya ne güzel unutmustum 2 gündür yoktu aklımda amk
    ···
  13. 113.
    -1
    Aylardır hasretini çektiğimiz Fenerbahçemize Çarşamba günü Young Boys rövanş karşılaşması ile kavuşuyoruz.Her sezon öncesi hissedilen telaşın içine girmiş bulunmaktayız. Maç öncesi dostlarla hasret giderecek olmak ayrı bir mutluluk sebebi zaten.

    Ancak bu mutluluk ve heyecan ne kadar uzun sürecek bu sene kim bilebilir ? Bugün sabah 9'da Göztepe'den Bostancı'ya kadar minibüs yolunu takip ederek yürüdüm... Bostancı'ya gelene kadar bütün besteleri tek tek sıradan geçirdim. Kısa bir prova yaptım kendimce fakat biliyorum ki onlarca güzel bestemiz varken biz gene Omuz Omuza'dan sonra ; " Ne Beşiktaş,ne Cimbom nede Trabzon'la" giriş yapacağız.. Maçı 1-0 önde zütürürken dakika 80'leri gösterdiği sırada biz gene Aşığım Aşığım Sana diye bağırıcaz... Bağırmayı geçtim onca emekle yaptırılan bayrakları bile sallayacak adam bulmak için bin bir dil dökeceğiz... Oysa eskiden Maraton'da bayrak sallamak için can atan onlarca insan olurdu..

    1 gün önce forumda veya toplantılarda maça 1 saat önce girileceği söylenecek ancak gene herkes maça 10 dakika kala gelecek ve turnikelerde ki sıkışıklığı yaşayacağız. Gene çoğu insan bağırıyormuş gibi yapıp playback yapacak ve insanlar "sadece bağırmak için toplanan bu kadar adamdan neden böyle az ses çıkıyor" diyecek. Geçen sene tribünün patladığı dakikalarda Türk Telekom'la karşılıklı besteler söyleniyordu.. Vamos,CK,Unifeb vedasından sonra buda son derece güç bir hal aldı... Ki zaten Migros'a sesimizi duyurmak için Kızılderililer gibi ateş yakmaktan başka denemediğimiz yol kalmadı..

    Tribünler ise gene karman çorman bir hal aldı..Biz bu sefer bunun dışında duruyoruz.iyi mi yapıyoruz kötü mü yapıyoruz orası ayrı tartışılır, ancak bu kadar olumsuzluğun yanında birde ayrılık ve kavgaların baş gösterdiği tribünlerimizde, bu sene bir mucize yaratmak bizim elimizde.

    Tartışmaların, ayrılıkların yaşandığı şu günlerde tek amacı Fenerbahçe olanlara sesleniyorum ;
    Evet beyler artık mikrofon bizde,ya sahnenin tozunu atacağız yada tozu yutacağız... Yukarda saydığım tüm olumsuzluklara karşı gellicem diyorsanız , Çarşamba günü olmamız gereken yerde görüşmek üzere..

    Tribünsel SevdaAylardır hasretini çektiğimiz Fenerbahçemize Çarşamba günü Young Boys rövanş karşılaşması ile kavuşuyoruz.Her sezon öncesi hissedilen telaşın içine girmiş bulunmaktayız. Maç öncesi dostlarla hasret giderecek olmak ayrı bir mutluluk sebebi zaten.

    Ancak bu mutluluk ve heyecan ne kadar uzun sürecek bu sene kim bilebilir ? Bugün sabah 9'da Göztepe'den Bostancı'ya kadar minibüs yolunu takip ederek yürüdüm... Bostancı'ya gelene kadar bütün besteleri tek tek sıradan geçirdim. Kısa bir prova yaptım kendimce fakat biliyorum ki onlarca güzel bestemiz varken biz gene Omuz Omuza'dan sonra ; " Ne Beşiktaş,ne Cimbom nede Trabzon'la" giriş yapacağız.. Maçı 1-0 önde zütürürken dakika 80'leri gösterdiği sırada biz gene Aşığım Aşığım Sana diye bağırıcaz... Bağırmayı geçtim onca emekle yaptırılan bayrakları bile sallayacak adam bulmak için bin bir dil dökeceğiz... Oysa eskiden Maraton'da bayrak sallamak için can atan onlarca insan olurdu..

    1 gün önce forumda veya toplantılarda maça 1 saat önce girileceği söylenecek ancak gene herkes maça 10 dakika kala gelecek ve turnikelerde ki sıkışıklığı yaşayacağız. Gene çoğu insan bağırıyormuş gibi yapıp playback yapacak ve insanlar "sadece bağırmak için toplanan bu kadar adamdan neden böyle az ses çıkıyor" diyecek. Geçen sene tribünün patladığı dakikalarda Türk Telekom'la karşılıklı besteler söyleniyordu.. Vamos,CK,Unifeb vedasından sonra buda son derece güç bir hal aldı... Ki zaten Migros'a sesimizi duyurmak için Kızılderililer gibi ateş yakmaktan başka denemediğimiz yol kalmadı..

    Tribünler ise gene karman çorman bir hal aldı..Biz bu sefer bunun dışında duruyoruz.iyi mi yapıyoruz kötü mü yapıyoruz orası ayrı tartışılır, ancak bu kadar olumsuzluğun yanında birde ayrılık ve kavgaların baş gösterdiği tribünlerimizde, bu sene bir mucize yaratmak bizim elimizde.

    Tartışmaların, ayrılıkların yaşandığı şu günlerde tek amacı Fenerbahçe olanlara sesleniyorum ;
    Evet beyler artık mikrofon bizde,ya sahnenin tozunu atacağız yada tozu yutacağız... Yukarda saydığım tüm olumsuzluklara karşı gellicem diyorsanız , Çarşamba günü olmamız gereken yerde görüşmek üzere..

    Tribünsel Sevda
    Tümünü Göster
    ···
  14. 114.
    0
    @142 harbi amk bnde tam unutmustum ama kafamı gibti yine
    ···
  15. 115.
    0
    i̇şte o sırada bir tilki çıkıverdi ortaya.
    “günaydın” dedi tilki.
    “günaydın” dedi küçük prens kibarca. ama etrafına baktığında kimseyi göremedi.
    “buradayım! elma ağacının altında.”
    “sen kimsin? çok güzel görünüyorsun.”
    “ben bir tilkiyim.”
    “gel, birlikte oynayalım. öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens.
    “seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.”
    “buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. ama biraz düşündükten sonra: ”evcil ne demek?” diye sordu.
    “anladığım kadarıyla burada yaşamıyorsun” dedi tilki, “kimi arıyorsun?”
    “i̇nsanları arıyorum,” dedi küçük prens, “ peki ama ‘evcil’ ne demek?”
    “i̇nsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. tam bir baş belasıdırlar. bir de tavuk yetiştirirler. tüm işleri bundan ibarettir. sen de mi tavuk arıyorsun?”
    “hayır, ben arkadaş arıyorum. ama ‘evcil’ ne demek?”
    “bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘bağ kurmak’ anldıbına gelir.”
    “bağ kurmak m
    ···
  16. 116.
    0
    @144 amk bende ayrıldım 1.5 sene önce ama hala unutamıyorum işin acı yanı benimki alt sokağımda oturuyo amk ben nabıyım ulan!!!
    ···
  17. 117.
    0
    i̇şte o sırada bir tilki çıkıverdi ortaya.
    “günaydın” dedi tilki.
    “günaydın” dedi küçük prens kibarca. ama etrafına baktığında kimseyi göremedi.
    “buradayım! elma ağacının altında.”
    “sen kimsin? çok güzel görünüyorsun.”
    “ben bir tilkiyim.”
    “gel, birlikte oynayalım. öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens.
    “seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.”
    “buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. ama biraz düşündükten sonra: ”evcil ne demek?” diye sordu.
    “anladığım kadarıyla burada yaşamıyorsun” dedi tilki, “kimi arıyorsun?”
    “i̇nsanları arıyorum,” dedi küçük prens, “ peki ama ‘evcil’ ne demek?”
    “i̇nsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. tam bir baş belasıdırlar. bir de tavuk yetiştirirler. tüm işleri bundan ibarettir. sen de mi tavuk arıyorsun?”
    “hayır, ben arkadaş arıyorum. ama ‘evcil’ ne demek?”
    “bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘bağ kurmak’ anldıbına gelir.”
    “bağ kurmak m
    ···
  18. 118.
    -2
    i̇şte o sırada bir tilki çıkıverdi ortaya.
    “günaydın” dedi tilki.
    “günaydın” dedi küçük prens kibarca. ama etrafına baktığında kimseyi göremedi.
    “buradayım! elma ağacının altında.”
    “sen kimsin? çok güzel görünüyorsun.”
    “ben bir tilkiyim.”
    “gel, birlikte oynayalım. öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens.
    “seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.”
    “buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. ama biraz düşündükten sonra: ”evcil ne demek?” diye sordu.
    “anladığım kadarıyla burada yaşamıyorsun” dedi tilki, “kimi arıyorsun?”
    “i̇nsanları arıyorum,” dedi küçük prens, “ peki ama ‘evcil’ ne demek?”
    “i̇nsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. tam bir baş belasıdırlar. bir de tavuk yetiştirirler. tüm işleri bundan ibarettir. sen de mi tavuk arıyorsun?”
    “hayır, ben arkadaş arıyorum. ama ‘evcil’ ne demek?”
    “bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘bağ kurmak’ anldıbına gelir.”
    “bağ kurmak m
    ···
  19. 119.
    0
    pusko neyin peşindesin amk
    ···
  20. 120.
    0
    eşinci gezegen çok değişikti. şimdiye dek gezdiği en küçük gezegendi. burada ancak bir lamba direğiyle bir lamba yakıcısına yetecek kadar yer vardı. küçük prens gökyüzünün bir köşesinde, evlerin ve insanların olmadığı bir gezegende lamba direğiyle lamba yakıcısının ne işe yaradığını merak etmişti doğrusu.
    “yine de kendi kendine şöyle dedi: “ evet, belki lamba yakıcısının burada bulunması saçma. ama kral kadar, kendini beğenmiş adam, iş adamı ve ayyaş adam kadar da saçma değil. en azından yaptığı işin bir anlamı var. bu sokak lambasını yaktığında sanki evrene yeni bir yıldız doğuyor, ya da yeni bir çiçek dünyaya geliyor. lambayı söndürdüğünde ise, çiçek ya da yıldız uykuya dalıyorlar. bu güzel bir iş. be güzel olduğu için de faydalı bir iş.”
    gezegene ayak bastığında lamba yakıcısını saygıyla selamladı.
    “günaydın efendim. niçin lambanızı söndürdünüz?”
    “emirler böyle” diye yanıtladı lamba yakıcısı, “günaydın.”
    “hangi emirler?” diye sordu küçük prens.
    “lambayı söndürmemi emreden emirler. i̇yi akşamlar.”
    ve lambayı tekrar yaktı.
    “peki ama onu niçin yeniden yaktınız?”
    “emirler böyle.”
    “anlayamıyorum”dedi küçük prens.
    “anlayacak bir şey yok” dedi lamba yakıcısı. “ emir emirdir. günaydın.”
    ve lambayı söndürdü. sonra alnını kırmızı kareli bir mendille sildi
    “çok yorucu bir mesleğim var benim. önceler her şey daha iyiydi. lambayı sabahları söndürür, akşamları yakardım. böylece günün geri kalan bölümünde dinlenir, geceleri uyuyabilirdim.
    “yani emirler artık değişti mi?”
    “emirler değişmedi” dedi lamba yakıcısı. “sorun da burada zaten. o zamandan beri gezegenin hızı günden güne arttı ve emirler hala değişmedi. “
    “yani?”
    “yani artık gezegenin güneş etrafında dönme süresi bir dakikaya düştü. ben de lambayı dakikada bir yakıp söndürmek zorundayım.”
    “yaşadığın yerde bir gün sadece bir dakika sürüyor, bu çok eğlenceli olmalı.”
    “hiç de eğlenceli değil “ dedi lamba yakıcısı. “seninle konuşmaya başlayalı şimdiden bir ay oldu.”
    “bir ay mı?”
    “evet. otuz dakika, otuz gün eder. i̇yi akşamlar.”
    lambayı yeniden yaktı.
    onu izlerken, bu lamba yakıcısını sevmeye başladığını fark etti küçük prens. görevine ne kadar da bağlıydı. kendi gezegeninde, sandalyesini birkaç adım ilerleterek izlediği günbatımlarını hatırladı birden. dostuna yardımcı olmak istedi.

    “biliyor musun, “ dedi “ istediğin zaman dinlenmeni sağlayacak bir yol biliyorum ben.”
    “bunu hep isterim” dedi lamba yakıcısı. i̇nsan hem görevine bağlı, hem de tembel olabilir. tıpkı bu lamba yakıcısı gibi.
    küçük prens konuşmasını sürdürdü: “ gezegenin çok küçük. neredeyse üç uzun adımda bütün çevresini dolaşabilirsin. uygun bir hızla yürüdüğünde, istediğin kadar güneşte kalabilirsin. yani dinlenmek istediğinde yürürsün. böylece gün istediğin kadar uzun sürer.”
    “ama bunun bana pek yararı olacağını sanmıyorum” dedi lamba yakıcısı. “hayatta tek istediğim şey uyumak.”
    “i̇şte bu şanssızlık.”dedi küçük prens.
    “evet şanssızlık. günaydın.”
    ve lambayı tekrar söndürdü.
    küçük prens yolculuğuna devam ederken kendi kendine şöyle diyordu:” belki kral, kendini beğenmiş adam, ayyaş adam ve iş adamı bu lamba yakıcısını küçümserlerdi. ama içlerinde bana saçma sapan gelmeyen tek kişi o. belki de sadece kendisini düşünmediği içindir. onunla arkadaş olabilirdim ama bu gezegen gerçekten de çok küçük. i̇ki kişiye yetecek kadar yer yok burada.”
    artık küçük prens kendi gezegenini terk ettiği için ne kadar üzgün olduğunun farkındaydı. her gün bin dört yüz kırk kez günbatımını izlemek istese bile, yine de en iyi gezegen dendi gezegen
    Tümünü Göster
    ···