-
30.
0@8 ağır ağır ineceksin bu merdivenlerden bin
-
29.
0kuantum kuramı ise olayı bambaşka bir şekilde ele alır. parçacıklar artık doğrudan 3 konum ve 3 momentumla tanımlanmak yerine bir "dalga fonksiyonu" ile tanımlanırlar. bu dalga fonksiyonu parçacığın bütün bilgisini içinde barındırır ve dalga fonksiyonuna uygun "sorular" sorularak gerekli bilgi alınır. örneğin konum bilgisi için dalga fonksiyonuna "parçacık nerede?" sorusunu sorarsınız, o ise size parçacığın soruyu sorduğunuz anda nerede olabileceğini söyler. buradaki kritik nokta olabilirliktir. bu, dalga fonksiyonunun bir de olasilik fonksiyonu olarak anilmasina neden olmaktadir. daha sonra, bu olasiliksal durumu bilincli olup olmama durumuna baglayan kopenhag yorumu ortaya atilmistir. matematik altyapısı yetersiz olanlar denklemleri görmezden gelebilirler. matematiksel olarak olayı şöyle tanımlayabiliriz;
-
28.
0klagib mekanik çok başarılı olmasına karşın, 1800'lü yılların sonlarına doğru, kara cisim ışıması (blackbody radiation), tayf çizgileri, fotoelektrik etki gibi bir takım olayları açıklamada yetersiz kalmıştır. açıklamaların yanlışlığı bilim adamlarının yetersizliğinden değil aksine klagib mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. en yalın halde klagib mekanik evreni bir "süreklilik" olarak modelliyordu. 1900 yılında max planck enerji'nin, 1905 yılında ise albert einstein ışığın paketçiklerden oluştuğunu, yani süreksizlik gösterdiğini, bazı deneyleri açıklamak için bir varsayım olarak kullanmak zorunda kaldılar. elbette bu iki darbe klagib mekaniği yıkmadı. uzunca bir süre bilim adamları bu süreksizliği klagib mekanik kuramlarından türetmek için uğraştı. yine aynı yıllarda atomun iç yapısı üzerine yapılan deneyler korkunç bir gerçeği gözler önüne serdi. ernest rutherford yaptığı deneyle atomun küçük bir çekirdeğe sahip olduğunu gösterdi. bu dönemde elektronun varlığı biliniyordu. bu durumda eğer negatif yüklü elektronlar pozitif çekirdeğin etrafında dairesel hareket yapıyorlarsa, çok kısa bir zaman diliminde elektronlar çekirdeğe düşeceklerdi. bu elektromanyetik teoriye göre açıklanacak olursa, ivmelenen yükler ışıma yapar, dairesel haraket de ivmeli bir hareket olduğu için, elektron bu ışımayla enerji yayacak ve çekirdeğe düşüp sistem çökecekti. geçiçi çözüm niels bohr tarafından geldi. elektronlar belli kuantizasyon kurallarınca, belli yörüngelerde hareket ediyorlar, enerjileri belli bir değere ulaşmadıkça ışıma yapamıyorlar bu sayede sistem dengede durabiliyordu. bu geçici çözüm küçük atomlarda işe yaradıysada daha büyük kütlelerde işe yaramıyordu. bohr atom modeline, modeli deneylere uydurulmak için birçok yama yapıldı. ne var ki bohr'un "yamalı bohça"sı 1920'lere gelindiğinde artık iş görmüyordu, tayf çizgilerinin gözlenen yoğunluğunu yanlış veriyor, çok elektronlu atomlarda salınım ve emilim dalgaboylarını tahmin etmede başarısız oluyor, atomik sistemlerin zamana bağlı hareket denklemini vermedeki başarısızlığı gibi birkaç konuda daha gerçekleri gösteremiyordu. kuantum mekaniğini planck doğurduysa, bebekliğinin sonu da de broglie ile gelmiştir. louis de broglie; birçok elçi, bakan ve dük yetiştirmiş, aristokrat bir fransız ailesinin çocuğuydu. tarih eğitimi gördükten sonra fiziğe geçmiş ve 1923'te verdiği doktora tezinde, ışığın hem dalga hem de parçacık karakteri olmasından esinlenerek, aslında bütün madde çeşitlerinin aynı özelliği gösterebileceğini önerdi. ortaya koyduğu fikir, bohr'un "gizemli" yörüngelerini açıklamada başarılı oluyordu.Tümünü Göster
-
27.
01913'te danimarkalı fizikçi niels bohr (1885-1962), hidrojen atomunun tayf çizgilerini kuantum kurdıbına dayanarak açıkladı. buna göre çekirdek çevresindeki elektron, her enerjiyi değil, ancak belirli enerjileri alabiliyordu. en düşük enerjili durumdaki atoma temel durumdaki atom, enerji verilmiş atomlara da uyarılmış atom denir. elektron yüksek enerjili durumdan daha düşük enerjili duruma sıçrayarak düşer,bu sırada ışık yayınlanır. bohr modeli hidrojen atomunun yanı sıra bir elektronlu helyum(+1 yüklü helyum iyonu) ve lityum iyonu (+2 yüklü lityum iyonu) tayf çizgilerini başarıyla açıkladı. bununla birlikte, kuram çok elektronlu atom ve iyonların karmaşık tayf çizgilerini açıklamakta yetersiz kaldı.( atom kuramları - modelleri ) - atom modelleri-2 -
-
26.
0ee bin ?
-
25.
0bu çok garip bişey beyler. sevişmek arzusu doluyordu içime ne zaman bu kızı görsem.. ben de 19 yaşındaydım .. yani mastırdan bıkıp gerçek ama terfi etmek istediğim zamanlardı. ama hiç fırsat olmadı sevişmek gibiş falan . gibtiğimin hayatı her zaman bişeyler ister, gereklerini yerine getirmen de zaman alır.. zaman alınca da sen kendi zevk aldığın şeyleri sürekli ertelersin.. ciks de benim için ertelediğim bişeydi o zamana kadar.. benim için en büyük zevk sinem yürürken kalçalarının etkileyici sallanışını şeffaf eteği üzerinden izlemekti.. öyle anlarda etek yokmuş gibi hayal ederdim sinem i.. kırmızı bi külot giydiğini ve zütünün arasına girdiğini öylece yürüdüğünü düşünürdüm.. kalın bacaklarına rağmen bir hayli ince olan beline sarılmak ve arkadn göğüslerini okşamak isteği.. ne müthiş bir hayaldi benim için..
-
24.
0şu entry şurda dursun kahvaltıdan sonra gelip çekcem
-
23.
0rezerv
-
22.
0@5 doggy style gibmiş
-
21.
-1kırmızı çoraplı küçük bir kız hatırlıyorum. babasıyla el ele tutuşmuş okula gidiyor. fakat ne çantası ne de okul önlüğü var bu küçük kızın. ayrıntıları hafızamdan silinmiş bir etek ve etek altında uzun kırmızı çoraplar... küçük kız okula kayıt olmaya gidiyor.o güne kadar görmediği ama herkesten işittiği okul... acaba nasıl bir şeydi küçük kızın hayalinde. babası,"okula gidince bir çok arkadaşın olacak"demişti. okula gitmeden önce küçük kıza babası, üzerinde atatürk resmi olan bir alfabe kitabı almıştı. kalemleri,defterleri, kitapları vardı küçük kızın. okul çantası, okul önlüğü hepsi hazırdı. okul deyince küçük kızın hayalinde işte böyle bir resim çizilirdi.i̇simleri ayşe, fatma,ali, ahmet olan arkadaşlar, üzerinde atatürk resmi olan kitaplar, kenarları kırmızı kalemle çizilmiş defterler, rengarenk kalemler... haftanın ilk günü,bir pazartesi sabahı okullar açıldı. annesiyle beraber sınıfa girdi küçük kız. hayalindeki resimde bir ekgiblik vardı. öğretmen... ayakta duruyor, ellerini sınıf defterinin olduğu masaya dayamış yoklama yapıyordu. küçük kız onu da ekledi hayalindeki resme ve yoklama bitti. anneler çocuklarını bırakıp gittiler. öğretmen adını söyledi, adım "hülya can"dedi.o günden sonra küçük kızın en sevdiği isim"hülya" oldu.en sevdiği oyun da öğretmencilik... bir gün hülya öğretmen, öğrencilerin defterlerine yazdıklarını kontrol ediyordu. sıra küçük kıza geldiğinde "aferin,ne güzel yazıyorsun"demişti.o günden sonra küçük kız öğretmenini çok hem de çok sevdi. hayalindeki öğretmen resminin çizgileri gittikçe daha belirgin, daha yumuşak ve ayrıntılıydı. günler geçtikçe öğretmenin üzerine siyah bir kazak çizildi. öğretmeni bu kazağı çok giyerdi. küçük kız, hülya öğretmenin saçlarını, yüzünü,bakışlarını, ille de o sevimli yanaklarını-gülerken elmacık kemikleri daha bir belirginleşir, sanki yüzünde güller açardı-evet, illede o sevimli yanaklarını tüm ayrıntılarıyla çizdi.onu çizerken çizgiler o kadar yumuşaktı ki... tıpkı hülya öğretmenin sıcacık, yumuşak elleri gibi... küçük kız doyamıyordu öğretmenine.onu o kadar çok seviyordu ki... paydos zili çalar çalmaz kitaplarını çantasına yerleştirir, hülya öğretmenin arkasından yetişmeye çalışırdı. otobüs durağına kadar hülya öğretmenle beraber yürümek, ayrılırken "iyi akşamlar" deyip el sallamak ne büyük zevk verirdi küçük kıza.ilk iki sene böyle geçti. küçük kız artık 3. sınıf olmuştu.o yıl hülya öğretmen hamileydi. tıpkı annesi gibi o da bir bebek bekliyordu.bir akşam, küçük kızın babası annesini hastahaneye zütürdü. küçük kızla kızkardeşi o gece babaannelerinde kaldılar. ertesi gün babaanne küçük kızla kızkardeşine müjdeyi verdi.bir erkek kardeşleri olmuş.o gün küçük kız okula gitti ancak öğretmeni sınıfta yoktu.o gün hülya öğretmen okula hiç gelmedi. küçük kız eve döndüğünde annesi ona öyle bir haber verdi ki küçük kız çok şaşırdı. tesadüfün böylesi, meğer küçük kızın annesiyle hülya öğretmen aynı hastahanede aynı gün doğum yapmışlar. ertesi gün küçük kız, arkadaşlarına vereceği haberin sabırsızlığıyla okula gitti. sınıfa girdiğinde arkadaşlarına, öğretmenlerinin bir kızı olduğunu bu yüzden okula gelemediğini söyledi. hülya öğretmen kırk gün doğum izni almıştı. küçük kız tam kırk gün hülya öğretmenini göremeyecekti.o gün hülya öğretmenin sınıfını üç, dört gruba ayırıp diğer sınıflara dağıttılar. küçük kız şimdi hem arkadaşlarından hem de hülya öğretmeninden ayrıydı. alışamadı yeni sınıfına, sevemedi yeni öğretmenini, yeni arkadaşlarını. küçük kız artık güzel yazı yazamıyordu. derste parmak kaldırmıyor, sorulara cevap veremiyordu. okulu artık sevmiyordu.her sabah ya başı,ya karnı ağrıyor okula gitmek istemiyordu. küçük kız geçen her günün hesabını tuttu. kırk gün sonra öğretmeni gelecek o yumuşacık, sıcak elleriyle küçük kızın çenesini okşayacak, yine ona "aferin"diyecekti. neyseki günler geçti. kırk gün dolmak üzereyken bir öğretmen sınıfa girdi ve"hülya öğretmen bundan sonra 4.sınıfları okutacakmış"dedi. küçük kız kulaklarına inanamadı. belki de hayatının ilk acı hayal kırıklığıydı. dersin sonuna kadar zor tuttu kendini.zil çalar çalmaz hıçkırıklara boğuldu. okuldan eve ağlayarak geldi. annesine olanları anlattı. annesi hülya öğretmenine telefon açıp kararının sebebini sordu. hülya öğretmen ne söyledi, küçük kızla ne konuştu... hepsi hafızamdan silinmiş hatırlamıyorum.o günkü telefon görüşmesinden sonra küçük kız,bir okul dönüşü hülya öğretmenle karşılaştı. hülya öğretmen küçük kızı görünce çok sevindi.ona sarıldı, yanaklarından öptü. küçük kızın yanaklarında ruj izleri kalmıştı. hülya öğretmen "bak yanaklarına kelebekler konmuş"dedi. yine mutluydu, yine sevinçten uçuyordu küçük kız, yanaklarındaki kelebeklere eşlik edercesine... küçük kız ertesi gün eski sınıfına girdi. okulun ilk günü çizdiği resim yeniden canlandı. hülya öğretmen yazı tahtasının önünde duruyor, küçük kıza gülümsüyordu.ve arkadaşları, isimleri ayşe, fatma,ali, ahmet olan arkadaşları, onlar da o gün oradaydılar. şimdi küçük kız büyüdü.bir zamanlar babasıyla el ele yarı ürkek, yarı heyecanlı girdiği okul kapısından bu yılın sonunda ayrılıyor. yeni bir resim çizecek küçük kız. elleri öğretmen masasının üzerinde, gözleri yoklama listesinde. kendini çizecek küçük kız.i̇simleri ayşe, fatma,ali, ahmet olan öğrencileri-kimbilir bunların içinde okulun o ilk gününü resimleştiren kırmızı çoraplı küçük bir kız olacak. yine resimde bir şey ekgib olacak. kimse dolduramayacak onun yerini. küçük kızı okutan, adı hülya olan öğretmenler de... o kürsü hep boş kalacak. küçük kız elini yanaklarında gezdirecek, kelebeklerin uçtuğunu farkedecek.bir okul dönüşü hülya öğretmeni bekleyecek, kimbilir belki karşılaşırız ümidiyle...Tümünü Göster
-
20.
0ben annem ve babamla birlikte yunanistan a gideceğim. sonunda okullar kapandı yunanistana gitmemize bir hafta kaldı şimdi hemen uyumak istiyorum .sabah uyandığımda sağ kolumda bir ağrı hissetdim bunu anneme söyledim. annem bana biraz dinlenirsem geçebileceğini söyledi. ertesi gün uyandığımda ise sağ bacağım ağrıyordu annem bu kez telaşlandı ve babama bunun bir pskolojik durum olduğunu anlattı. sonunda yunanıstana gittik yunanistanda bir hafta kaldık daha sonra ben banyoda yüzümü yıkarken burnumdan kan gelmeye basladı ve bu kanamayı bir türlü durduramadım büyük bir panik icindeydim babam hemen en yakın eczaneye gidip pamuk aldı burnuma pamukları tıkadım agzımdan nefes alıyordum bu kez burnumdaki kanama durdu ama şimdi de agzımdan kan gelmeye basladı acılen evımıze gerı donduk ve aıle doktorumuza gıttık kan tahlılı de yapıldıktan sonra benım lösemi hastası olduğum anlasıldı bu zor gunumde annem bana babaannemden bana tek hatıra olan bez bebegım angeli getırdı cok sevınçliydim bir yanadan da üzgündüm bir4 aksam benım gıbı lösemi olan arkadaslarla tanıstım odama gerı dondum bebeğim angel yoktu her yerı aradım yatagımın altına düsmüs ama ben bebegımın sadece oyle süs olarak durmasını degıl benımle konusmasını da ıstıyorum fakat o cansız bır bebek benımle konusmayacak bılıyorum yınede sansımı denemek ıstıyorum konus benım le angel bebegım konustu merhaba dedı nımle konustu cok sevınçliyim dün gece bir arkadasım fenalasmıs onu gerı getırmeye calısmıslar ve basarmıslar odasına goturulurken benı kım oradan gerı getırdı ben orada cok mutluydum oradakı akrabalarımı cok ıyı ınsanları gordum dıye sayıklıyordu aradan haftalar gectı kendımı cok kotu hıssedıyordum sımdı yavas yavas rahatlıyorum gıtt gıde yukselıyorum huzur ıcındeyım odama bir hemsıre gırdı ben asagıda oyle bos bos yatan bedenımı goruyorum ne kadar cırkın bır bedenım varmıs hayattayken kendımı cok guzel goruyordum ama sımdı ben o bedenden daha guzel ve mutluyum olunce bu kadar rahat olacagımı bılseydım eger daha once olmekten hıc korkmazdım
- 19.
-
18.
0seminerin sonunda tülin�le bayağı ahbap olduk. hatta ben acaba anlattığım olayda herhangi bir acayiplik yok da be mi abartıyorum diye düşünmeye başlamıştım. sonuçta tülin evli bir insandı. üstelik dört yaşında bir kızı vardı. anlayacağınız bendeki tülin takıntısı tam bir bulmacaya dönüştü bir cuma akşamı okul çıkışı tülin � hafta sonu ne yapıyosun� dedi �hiç� cevabını verince �o zaman cumartesi akşam seni yemeğe bekliyoruz ,işim yok dedin sakın yan çizme ! � deyince büyük bir merak biraz da gizli bir sevinç kaplamıştı içimi.hem cumartesiyi iple çekiyor hem de � ulan amma adisin; kadın seni evine davet etti ,incelik olsun diye senin aklın nerede .� diyordum. neyse cumartesi akşam telefonda adresi aldıktan sonra elimde bir kilo fıstıklı baklava tülin�in kapısını çaldım. eşi emin�le birlikte beni çok içten bir şekilde karşıladılar. tülin ilk üç düğmesi açık dar beyaz bir gömlek çok ince ( şöyle saten gibi bi şey ) dizinin biraz üstünde bir etekle o güne kadar görmediğim yürüyen bir afrodizyak olmuştu. eşi emin ise hafif tombul gözlüklü konuşkan bir tıptı. hatta zevzekçe sözlerinden ötürü tülin tarafından birkaç kez azarlandı o gece.bu azar karşısında en ufak tepki vermeyişi dikkatim çekmişti doğrusu.� emin böyledir işte, a benim salakcığım � gibi cümleleri hiç çekinmeden bir yabancının yanında sarf edebiliyordu tülin .kızlarını sorduğumda emin� bu gece için anneme yolladık � dedi.
pasta çay servisini biz tülin�le otururken emin yapıyordu. üstelik teşekkür alacağına terslenerek karşılık buluyordu. getirdiğim baklavalardan birini yedikten sonra tülin �bu baklava şimdi acayip kuvvet verir di mi kemal ?� demesin mi .bakışı ve ağzının şekli kastettiği imayı o kadar açık kılıyordu ki tülin�in kocasının yanında gösterdiği bu cürrete şaştım kaldım. � ama sen boşuna yiyip de ziyan etme emin sen de işe yaramaz � deyip isterik bir kahkaha patlatınca artık ipler kopmuştu. emin �tülin misafirimizin yanında lütfen böyle konuşma � � gerçekleri söylüyorum kemal yabancı mı yetersiz olduğunu kendinde biliyorsun. sana mahallende bile kız emin derlermiş,sen anlatmıştın unuttun mu -
17.
0reserved
-
16.
0beraber gittiğimiz temel bilgisayar kullanımı seminerinde tülin�le yan yana oturma şansını yakaladım seminer oldukça uzun sürdüğünden ve zaten bildiğimiz konular anlatıldığından değişik konularda kısık sesle sohbet edebiliyorduk.ben bu arada internetteki şakacı sitelerden karikatürler bulup ona gösteriyordum � hangi siteden buluyosun bunları kemal ?� diye sorunca sitenin adını verdim tülin kendi bilgisayarından siteye girdi ve imleci karikatür kategorileri üzerinde dolaştırmaya başladı. siyaset, spor,meslekler derken ciks başlığı üzerinde imleci bir süre bekletti.bu arada onun ekranına baktığımı açıkça görüyordu. o kısa an içinde beynimle penisim yer değiştirmişti sanki. aman tanrım tülin bu başlığı tıklamaz mı hem bu merak ve isteğin heyecanı hem de çevredeki pc�lerde çalışanların tülin�in ekranını görebileceği korkusu ve kıskançlığıyla ( nedense ? ) allak bullak olmuştum. biraz tebessüm ederek � ne yapıyorsun şimdi millet görecek � dedim. �ne var ki bunda karikatür komik işte baksana �diyince tamamen havaya girdim artık. küçük karikatür resimlerinin üzerine sırayla tıklıyor resimleri büyütüp gösteriyordu.�ne var ki bunda � demesine rağmen ekranını ikimiz dışında kimsenin göremeyeceği şekilde çevirmişti. i̇lk resimde tezgahtaki sosisler arasına kendi penisini koymuş kasap ,bayan müşteriye �bunu tavsiye ederim � diyordu.i̇kinci seçtiğinde yatakta sevişen çiftlerden bayan �oh ay ıh harikasın hasan pardon hakkı pardon hüseyin �� benim yanaklarıma adeta ateş basmıştı ama tülin her seferinde erotikten ferregrafiğe doğru ilerleyen karikatürleri kıkırdaya kıkırdaya göstermeye devam ediyordu.bu arada dizinin küçük dokunuşları ve �şuna bak ay şu çok komik � diye kulağıma yaklaşıp fısıldamaları bende harareti tavan yapmıştı. mastürmasyonlarımın değişmez kadını tülin bana resmen erotik kur yapıyordu.son gösterdiği resim ise tam bir bitiriş hamlesi oldu.bu karikatürde komik hiçbir yön yoktu. adam kadını köpek pozisyonunda becerirken damarlı boynunu iyice germiş kurt gibi uluyordu. � bunda espiri ne � diye sordum.� komik diil ama çok güzelmişdedi
-
15.
0sinemi çoğu zaman evinin balkonunda otururken izlerdim. bizim evle karşı karşıya olduklarından ne zaman balkona çıksa kaçırmazdım hemen pencereden gözetlerdim bunu.. onu dikkatle izlerdim , bedensel olarak vücudunun ihtiyaçlarını harekete dökmesini beklerdim hep, kıçını başını kaşırken yada memelerini düzeltirken falan gördüğümde benden mutlusu olmazdı.. zütü çok diriydi.. memeler biraz şekilsizdi ama hiç önemli değildi benim için .. uzun saçlıydı, bacakları kalındı. oldum olası sevmişimdir kalın bacaklı kızları.. kalın bacaklarının arasındaki derin vajinalarının içine girip çıkmak kadar keyifli birşey olmadığını düşünürdüm.. hala da öyle düşünüyorum da neyse...
-
14.
0uzun süredir çalıştığım okulda kelimenin tam manasıyla insanın aklını başından alabilecek çelicilikte esmer bir öğretmen arkadaşım vardı;fakat ne yazık ki evli ve bir çocuğu olan tülin sadece heyecanlı hayalleri süsleyen uzak bir zevk ögesi olabilmişti benim için. giydiği dar pantolonlar uzun bacaklarını tüm güzelliğiyle sergilerken kıyafetinde mutlaka dekolte detaylar bulabilirdiniz. hele diz seviyesindeki eteklerindeki küçük yırtmaçlar otururken kendisine ,acaba bilerek mi yapıyor diye düşünürdüm hep, verdiği ciksi hava ağzınızı kuruturdu.
-
13.
0hizla kalkti kirilan camin sesi̇ni̇ duymadi bi̇le ,hizla birakti kendi̇ni̇ boşluğa... sınıf arkadaşlarıtoplanmıştı başına ağlıyordu.!!!o i̇se cam kiriklariyla kanlar arasinda gülümsüyordu!!! kirmizi geli̇nli̇ği̇ gi̇ymi̇ş okul kapisinda sevdi̇ği̇yleelele duruyordu li̇seli̇ kizz!!!gencecik yaşalrında toprak olan iki sevgilinin gerçek olmuş yaşanmış hika
-
12.
0rezerve
-
11.
0genç yaşta toprak olan sevdiğine ağlıyordu. sonra okula geldi, sınıf aynı sınıf, sıralar aynı sıralar... geçti oturdu camın kenarındaki yerine... !!!o da ne!!!sevdi̇ği̇ kapidaydi ve el salliyordu.
-
yannansizliktan inci sozluge
-
eyy gwynplaine cccrammsteincc ve gran torinoo
-
mentalcelin babaları tam liste v1
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 01 02 2025
-
baycerrahın anasınndan kampanya şok şok şok
-
kafamıza sıkılması gereken saatler
-
beyler cemaat yurdunda kalırken birgün
-
hayat artigi ne zaman gelsem
-
egemen bağış kabe ziyareti
-
frida kahlo hezeyanlarin
-
inci sözlük erkekleri neden tek eşli olamıyor
-
evet arkadaşlar 8 senedir kilo vermeye çalışıyorum
-
teğmenler ihraç edilmiş
-
aynaya bakınca yakışıkla gibiyim
-
1 hafta sonra dna köken testi sonucu açıklanacak
-
ultimate ucube karakter yarattım
-
kaptan kirk dedikleri eleman da bu amg
-
azönce yan odadaki liseli kardeşimin bağırmasını
-
şeriatı türkçe konuşarak isteyen tipler
-
zalinazurtun basliklarini okuyan var mi la
-
beyler murphy yasalarına göre
-
axento riyakasmış
-
herkez yedigiinden ikram edermis
-
ataturk saksaklama basligi
-
siyasal islam 1 nesil sonra biter
-
huurya huur demek geri kafalılık olmuş
-
balkonda bi hava alalım dedik
-
beyler bazen kendimi bu adam gibi hissediyorum
-
ozgur ozelin tuttugu kirmizi karti
-
defter tasdik ücreti
- / 2