1. 101.
    0
    sinemin vücudunu izlemekten kendimi alamıyordum.. tişörtünün altından belli olan beyaz sütyeni, kollarını kaldırdığında bol olan kısa kolundan sütyenini görmem beni öyle heyecanlandırıyordu ki kelimeler kifayesiz kalır. zamanla sinem in her hareketi ciks kokmaya başladı benim için.. saçları, gözleri, oturuşu, ah o bacakları beni benden alıyordu heryeri.. konuşurken elini bacağımın üstüne koyuyordu bazen.. o an boşalacak gibi oluyordum.. sanki elinden gelen bi elektrik dalgası bacaklarımla vücuduma giriyor bütün bedenimi sarıp beni boşaltıyordu.. tarifler yetersiz kalır.. bende fırsattan istifade konuşurken aynısını yapmaya çalışıyordum.. ben bacağına dokununca ir an gözleri elime gidiyor sonra hiç bişey olmamış gibi kabullenerek tekrar yüzüme bakıyordu.. bu bile bazı şeyleri açıklıyordu aslında..
    ···
  2. 102.
    0
    ee bin ?
    ···
  3. 103.
    0
    1913'te danimarkalı fizikçi niels bohr (1885-1962), hidrojen atomunun tayf çizgilerini kuantum kurdıbına dayanarak açıkladı. buna göre çekirdek çevresindeki elektron, her enerjiyi değil, ancak belirli enerjileri alabiliyordu. en düşük enerjili durumdaki atoma temel durumdaki atom, enerji verilmiş atomlara da uyarılmış atom denir. elektron yüksek enerjili durumdan daha düşük enerjili duruma sıçrayarak düşer,bu sırada ışık yayınlanır. bohr modeli hidrojen atomunun yanı sıra bir elektronlu helyum(+1 yüklü helyum iyonu) ve lityum iyonu (+2 yüklü lityum iyonu) tayf çizgilerini başarıyla açıkladı. bununla birlikte, kuram çok elektronlu atom ve iyonların karmaşık tayf çizgilerini açıklamakta yetersiz kaldı.( atom kuramları - modelleri ) - atom modelleri-2 -
    ···
  4. 104.
    0
    klagib mekanik çok başarılı olmasına karşın, 1800'lü yılların sonlarına doğru, kara cisim ışıması (blackbody radiation), tayf çizgileri, fotoelektrik etki gibi bir takım olayları açıklamada yetersiz kalmıştır. açıklamaların yanlışlığı bilim adamlarının yetersizliğinden değil aksine klagib mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. en yalın halde klagib mekanik evreni bir "süreklilik" olarak modelliyordu. 1900 yılında max planck enerji'nin, 1905 yılında ise albert einstein ışığın paketçiklerden oluştuğunu, yani süreksizlik gösterdiğini, bazı deneyleri açıklamak için bir varsayım olarak kullanmak zorunda kaldılar. elbette bu iki darbe klagib mekaniği yıkmadı. uzunca bir süre bilim adamları bu süreksizliği klagib mekanik kuramlarından türetmek için uğraştı. yine aynı yıllarda atomun iç yapısı üzerine yapılan deneyler korkunç bir gerçeği gözler önüne serdi. ernest rutherford yaptığı deneyle atomun küçük bir çekirdeğe sahip olduğunu gösterdi. bu dönemde elektronun varlığı biliniyordu. bu durumda eğer negatif yüklü elektronlar pozitif çekirdeğin etrafında dairesel hareket yapıyorlarsa, çok kısa bir zaman diliminde elektronlar çekirdeğe düşeceklerdi. bu elektromanyetik teoriye göre açıklanacak olursa, ivmelenen yükler ışıma yapar, dairesel haraket de ivmeli bir hareket olduğu için, elektron bu ışımayla enerji yayacak ve çekirdeğe düşüp sistem çökecekti. geçiçi çözüm niels bohr tarafından geldi. elektronlar belli kuantizasyon kurallarınca, belli yörüngelerde hareket ediyorlar, enerjileri belli bir değere ulaşmadıkça ışıma yapamıyorlar bu sayede sistem dengede durabiliyordu. bu geçici çözüm küçük atomlarda işe yaradıysada daha büyük kütlelerde işe yaramıyordu. bohr atom modeline, modeli deneylere uydurulmak için birçok yama yapıldı. ne var ki bohr'un "yamalı bohça"sı 1920'lere gelindiğinde artık iş görmüyordu, tayf çizgilerinin gözlenen yoğunluğunu yanlış veriyor, çok elektronlu atomlarda salınım ve emilim dalgaboylarını tahmin etmede başarısız oluyor, atomik sistemlerin zamana bağlı hareket denklemini vermedeki başarısızlığı gibi birkaç konuda daha gerçekleri gösteremiyordu. kuantum mekaniğini planck doğurduysa, bebekliğinin sonu da de broglie ile gelmiştir. louis de broglie; birçok elçi, bakan ve dük yetiştirmiş, aristokrat bir fransız ailesinin çocuğuydu. tarih eğitimi gördükten sonra fiziğe geçmiş ve 1923'te verdiği doktora tezinde, ışığın hem dalga hem de parçacık karakteri olmasından esinlenerek, aslında bütün madde çeşitlerinin aynı özelliği gösterebileceğini önerdi. ortaya koyduğu fikir, bohr'un "gizemli" yörüngelerini açıklamada başarılı oluyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 105.
    0
    kuantum kuramı ise olayı bambaşka bir şekilde ele alır. parçacıklar artık doğrudan 3 konum ve 3 momentumla tanımlanmak yerine bir "dalga fonksiyonu" ile tanımlanırlar. bu dalga fonksiyonu parçacığın bütün bilgisini içinde barındırır ve dalga fonksiyonuna uygun "sorular" sorularak gerekli bilgi alınır. örneğin konum bilgisi için dalga fonksiyonuna "parçacık nerede?" sorusunu sorarsınız, o ise size parçacığın soruyu sorduğunuz anda nerede olabileceğini söyler. buradaki kritik nokta olabilirliktir. bu, dalga fonksiyonunun bir de olasilik fonksiyonu olarak anilmasina neden olmaktadir. daha sonra, bu olasiliksal durumu bilincli olup olmama durumuna baglayan kopenhag yorumu ortaya atilmistir. matematik altyapısı yetersiz olanlar denklemleri görmezden gelebilirler. matematiksel olarak olayı şöyle tanımlayabiliriz;
    ···
  6. 106.
    0
    @8 ağır ağır ineceksin bu merdivenlerden bin
    ···
  7. 107.
    0
    sinemle zaten tanışıyorduk. bayramda seyranda gelip giderdik ama çok da samimi değildik açıkcası.. sinemle nasıl yakınlaşacağımı düşünmeye veriyordum boş zamanlarımı.. sigara içerken onu düşünüyor.. aldığım her nefeste onunkilerin ciğerlerime dolduğunu hayal ediyordum.. onunla ilişkimi ilerletmeye başladım.. ayrıntılara girmicem fazla ama kendisini çarşıya falan çıktığı vakit takip ediyor, sanki tesadüfen karşılamşmış gibi önünde bitiveriyordum.. bi kaç defa bunu yaptıktan sonra haliyle anladı bunu kasten yaptığımı.. ve o an yüzünde oluşan o belli belirsiz tebessümden bana karşı boş olmadığını anladım.. artık önem açılmıştı, amacıma ulaşmam benim isteğimin derecesine bağlıydı. ve ben bu kızla sevişmek istiyordum.. hem de çok
    ···
  8. 108.
    0
    ayraç koyalım bakalım
    ···
  9. 109.
    0
    dvm bin
    ···
  10. 110.
    0
    vay amk başlık ölmüş
    ···