1. 1.
    0
    bin demedi merak ediyorum nasıl birşey hadi bayram oncesi sevindirin şu bini..

    Gazete bir bakıma haber demektir. insanlar bilgilenmek için gazete alırlar. Olaylarla ilgili haberleri okumak isterler. Olup biteni, ilgisini çeken tüm haberleri aldığı gazetede görmek isterler. Haberlerin, belli kurallar içinde yerleştirildiği gazete, yazı işlerinde, yani gazetenin mutfağında şekillenir.
    Haber merkezinde veya havuzda toplanan haberlerin hangi kaynaklardan geldiğine bakalım:


    1. Ulusal ve uluslararası haber ve fotoğraf ajansları.

    2. Gazetenin bünyesinde bulunan haber kaynakları veya birimleri.

    a) istihbarat Servisi. Bu servisin bünyesinde ağırlıklı olarak polis ve adliye muhabirleri çalışmaktadır. Eğitim, sağlık ve magazin muhabirleri de bu servis bünyesinde çalıştığı gibi, bazı kuruluşlarda da ayrı birim olarak kurulmuştur. Zamanla başka ilginç konularla ilgilenen muhabirler de barınabilmektedir.

    b) Ekonomi ve Dış haberler Servisleri’ne bağlı muhabirler. Bunlar merkezde olabilecekleri gibi değişik illerde veya ülkelerde bulunabilirler.

    c) Ankara haber Merkezi.

    d) Yurt Haberler Servisinin bünyesinde bulunan muhabirler.

    e) Özel haber yapan, değişik konumda ve statüde bulunan muhabirler.

    f) internet veya başka kaynaklar

    Bütün bu kaynaklardan sürekli haber akar. Haber havuzuna hergün 1000’in üzerinde haber düşer. Haber havuzunun başında Haber Müdürü bulunur. Haber Müdürü ve ona bağlı olan Haber Merkezi bütün bu haberleri toparlamak, geliştirmek, tamamlatmak, yayına uygun hale getirmekle yükümlüdür. Haber Müdürü, tecrübeli ve iyi yetişmiş bir gazetecidir. Haberi iyi seçer, iyi hisseder, iyi takip eder ve tüm gündeme hakimdir. Haberi kısaltmak, uygun başlıkları bulmak, okunur hale getirmek kolay değildir. Her haberde ekgibliği mutlaka farkedebilecek bir birikime sahip olmalıdır.

    Haber Müdürünün değişik kanallardan gelen haberleri birleştirmek gibi oldukça zor bir işi de vardır. Bilgisayarına gelen haberlerin tamdıbını tarar. Çok önemli olanları ayrı dosyalarda toparlar. Benzer olanları bir araya getirir. Gereksiz gördüklerini de çöpe atar. Gözünün önündeki havuza hakim olmak için gereksiz malzemeden temizler.

    Haber Merkezinde tecrübeli gazeteciler bulunur. Gündeme ve gazetenin yayın politikasına uygun haberleri toparlamak için Haber Müdürünün direktifleri doğrultusunda çalışırlar.

    Gazetecilik Ekip işidir

    Gazetecilik ekip işidir. Yayın yönetmeni, yazı işleri müdürü, haber müdürü, servis şefleri, editörler ve diğer gazeteciler uyum içinde çalışmalı, birbirlerini tamamlamalıdırlar.

    Haber Havuzuna düşen haberler, kodlarına göre ilgili servis şeflerinin bilgisayarlarına da düşer (ekonomik, dış haberler, kültür sanat, magazin, spor gibi).

    Haber havuzuna, haberlere müdahale yetkisi belirlenmiştir. Yayın yönetmeni, yazı işleri müdürü tam yetkilidir. Servis şefleri kendileriyle ilgili haberlerde yetkilidir, ama koordinasyonlu olmak şartıyla.

    Yayın yönetmeni, ilgili müdürler ve servis şefleri değişik zamanlarda toplanarak gündemi ve sayfaların oluşumunu görüşür.

    Yazı işleri

    Gazete, pazara sunulan herhangi bir maldan farksızdır. Okuyucu beğenirse alır. Bütün gazetelere büyük ölçüde aynı malzeme gelir. Buna şekil verenlerin yetenekleri farklılık kazandırır.

    Gazeteyi şekillendiren yazı işleri ekibidir. Başında, yazı işleri müdürünün bulunduğu, sayfa sekreterleri ve diğer elemanlardan oluşmuş bir ekip. Gazetenin şekli ekibin damgasını taşır, uyandırdığı ilgi veya ilgisizlik de başarı veya başarısızlık olarak algılanır.
    Sayfalar yapılırken, haberler değerlendirilirken bulvar gazeteleri ile fikir gazeteleri farklılıklar gösterir. Bulvar basınınında büyük hurufat, bol fotoğraf, büyük başlıklar, kısa yazılar, kısaca göze hitap etme esastır. Fikir gazetelerinde ise beyne yönelme, nisbeten küçük hurufat, uzun yazılar, okuyucuyu düşünmeye yönelten bir anlayış öne çıkar.
    Birinci Sayfa

    Haberlerin ilginç, çekici, albenili olarak sunulması için sayfalar, özellikle birinci sayfa büyük önem taşımaktadır. Birinci sayfa gazetenin vitrinidir. Okuyucu bu sayfayı görerek gazeteyi alır. Günün önemli gelişmelerinin sergilendiği sayfadır. Birinci sayfa gazetenin başarısını gösteren önemli bir skaladır. En yetenekli sekreter tarafından yapılır. Gazetelerin karakteristik özelliklerini taşır. Bulvar ve fikir gazetelerinde büyük farklılıklar göstermekle beraber, birinci sayfalar bazı kurallar dahilinde yapılır.

    Syfanın başında, logonun altında manşet bulunur. O günkü olaylar ayıklanır, en önemli olanı seçilir, manşet yapılır, bu da başka haberlerle desteklenir. Manşet haberin önemine göre büyük puntolu başlık seçilir. Manşet çarpıcı olmalı, gazeteyi aldırmalıdır. Sıradan bir haber manşete çıkarılıp sekiz sütüna verilemez. Manşete çıkarılan haberin önemi, veriliş büyüklüğüne uygun olmadır. Manşet haber sonraki günlerde devam ettirilmelidir. Bir gün verilip, kesilmemeli, okuyucu merakta bırakılmamalıdır. Zaten gazetecilik takip gerektirir, bütün haberlerin gelişimi takip edilip okuyucuya sunulmalıdır.
    Eksiden sürmanşet denilen ve gazetenin başlığının üzerinde verilen haberler çoktu, ama şimdi genellikle buralar promosyon anonsları için kullanılıyor.

    Birinci sayfayı, bir fotoğrafı tablo gibi işleyerek yapanlar da oluyor. Ama genel olarak birinci sayfada 13 haberin yer alması kuralı göz önüne alınır. Günün en önemli olayları, önem derecesine göre ve büyüklükte verilir.

    Mizampaj, yani sayfa düzeninde çeşitli kurallar göz önüne alınır. Gazetelerin çoğu blok çalışmaktadır. Yukarıdan aşağıya doğru hurufatlar küçülmektedir. Rengarenk yazı yerine siyah yazı seçilmektedir. Ancak zaman zaman dikkati arttırmak için renkli spotlar kullanıyor. Fotoğraflar da sayfaya dengeli bir şekilde yerleştirilir.

    Dil

    Kullanılan dil çok önemlidir. Kısa ve anlaşılır cümleler kullanılmalı. Ağdalı anlatımlardan kaçınılmalıdır. Bir cümlede onbir kelimeden fazla kullanmamaya çalışılmalıdır. Uzun cümleler ve uzun yazılar okuyucuyu sıkmaktadır. Uzun yazılarda ara başlık ihmal edilmemelidir. iyi Türkçe ve düzgün üsluptan taviz vermemek gerekir.

    Allah belanızı vermesin 100. entryde devamı geliyor madem
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    beyler zütlük yapmayın nolur soyleseniz
    ···
  3. 3.
    0
    ya abi nasıl guzel bir yazı bir yerden kopyala yapıstır yaptım muallaklik yapmayın nolur
    ···
  4. 4.
    0
    @47 kurbanın olayım ne mütevaziligi ne anladınız simdi siz bu yazıdan? oylesine koydum bunu buraya of
    ···
  5. 5.
    0
    Lan bin kuruları ne anladınız bu yazıdan biri cıkıpta soylesin madem gibicem ya bir saçmalayak dedik taku çıktı
    ···
  6. 6.
    0
    @67 abi nolur yapmayın şaka mısınız ya özet geç desen bitecek olay
    ···
  7. 7.
    0
    hadi bi an salaklıgınıza denk geldi okudunuz bari hataları bulmayın abi bu nedir ya
    ···
  8. 8.
    0
    tamam lan siz kaşındınız 100. entryde devamı geliyor meraklılarına
    ···
  9. 9.
    0
    devamı 100. entryde beyler asılın madem
    ···
  10. 10.
    0
    Sizin ben agzınıza sıcayım alın gerizekalılar bunuda begeninde gibeyim zütünüzden bi temiz

    RUMUZ:TAŞRA KIZI
    Avrupalarda, Amerikalarda okumuş, piyasaların nabzını tutan,
    vitaminlerle ayakta duran,bir para uzmanıyım.
    Bir taşra kızı arıyorum.
    Süratli ve gülen suratlı mesajlar göndermese de,
    gözlerinin içi gülen ve bu sıcaklığı esirgemeyen,
    felsefe adına ezmeyip, dünyayı zehir etmeyen,
    hayvan denince aklına ayıyı da,ineği de getiren,
    Kimya Nobel'i almasa bile, tarhana çorbası pişiren,
    gizemli hediyeler yerine, huzur da verebilen,
    sade giyinen, senin için de dua eden,
    bir bardak suyu gurur meselesi yapmayan,
    dört lisan bilmese de,yumuşacık konuşan,
    örgüden de,övgüden de,türküden de anlayan,
    yokluğu da paylaşan, haksız da olsan kollayan,
    küçük şeylerden mutluluk duyup,
    tek şifresi s-e-v-g-i- olan

    bir taşra kızı arıyorum.

    Bir yaşamı paylaşmak,ona koca olmak, onunla bir yastıkta kocamak istiyorum...

    Okurken beni gülümseten dizeler... Amma velakin taşralarda bile kaldımı böyle kızlar?

    5.Kitabımız;
    SÜPERMEN TÜRK OLSAYDI PELERiNiNi ANNESi BAĞLARDI...
    Ahmet Şerif izgören'i çok severim, yaşama bakışını, konuşmalarını,farkındalıklarını... Ve bunu paylaşma şeklini ve anlatımlarını... Şimdilerde Face'de bir çok video'su dönmekte ama kitapları da çok keyifli...
    Daha önceki bir çok kişisel gelişim kitabından sonra, yine aynı mantıkla ama bu sefer toplum geneline hitaben yazılmış bir kitap Süpermen...

    Bu kitabı kişisel gelişmeyin diye yazdım, toplumsal gelişin.
    Etrafa da gram katkınız olsun


    Ben kitaptan uzunca bir alıntı yaptım... Aslında bu kadar uzun yazıp yazmama konusunda çekimserdim ama geçen gün gördüm ki zaten mail kutularında dolaşmaya başlamış hikayeler... O yüzden paylaşmak istedim... Hani bazen bir şey veya bir şeyler yapmalı?' diye yakınıp dururuz ya...

    GiRiŞiMCiLiK
    Yıl 1943. Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok. Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır: “Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.
    -Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu
    -Alıyorum.
    -Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.
    23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.
    O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden gelir. Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da“ zihniyeti aynen var.
    O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır. iki tane de sandık yaptırır. iki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap iare Sandığı” yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.
    Kütüphaneye de bir yazı asar: “Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.” Köydeki çocuklar şaşırır. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var. Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da.
    “Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der.
    Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel’le köy köy gezmektedir. Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa’nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.
    Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor. Zenith ve Singer’e mektup yazar: “Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.
    Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder.
    Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.

    Girişimcilik ne biliyor musun? Bulunduğun yere yenilik katmalısın. Mutlaka adım atmalısın. Yaptığın iş olduğu yerde durup duruyorsa, sende bir uyuzluk vardır arkadaş. insan var, dokunduğu yere değer katar; insan var, dokunduğu yere değer kaybettirir.
    – Bakın Nevşehir’den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykeli var.

    Bugünlük bu kadar tomurcuklanma yeter:)
    Bu kitaplar çerez niyetine...
    Bu aralar hiç roman okuma modunda değilim nedense?... Sanırım sıkıldım kurgudan?
    Şu sıra felsefik takılıyorum:)
    Okurken bir de üstelik neden bu kadar geç kalmışım ben bu dünyaya! diye bir de kendime kızıyorum...
    Öyle keyifli ve doyurucu ki...
    Geç kalmışlığıma misal;'Tanrılar Okulu'ki benim alış tarihim;20.02.2007!
    Ve ben daha yeni okumaya başladım.O da D&R da vs.de kitabın yeni baskılarını görünce hatırladığım için:(
    Neyse geç olsun güç olmasın diyelim toparlayalım...
    Felsefe dizinden örneklemeler yapmak isterim ileride...
    Halil Cibran'dan, Nietzsche'den...
    Kısmet?
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    ne oldu binler madem begenmediniz bir özet geç bini çok görmeyin bende gibtir olup gideyim hadi
    ···
  12. 12.
    0
    züt yemeyince öyle gidersiniz işte hususi okudum da yazdım buraya binler
    ···
  13. 13.
    0
    hocu hakkaten bi gibtirin gidin ya ne anladın simdi sen bundan?
    ···
  14. 14.
    0
    Oglum az yavas okuyun digerleri yetisemiyor özel bir konu isteyen varsa belirtsin
    ···
  15. 15.
    0
    Alın lan son kozumu ortaya koyuyorum madem.. beğenen çıkarsa giberim veee önsöz geliyorrrrr

    Bu kitap hazırlanırken, tıbbın değişik ihtisas dallarında çalışan yardımcı elemanların anatomi

    bilim dalındaki temel bilgileri göz önüne alınmıştır. Kitapta yer alan üniteler, bu temel bilgileri

    destekleyecek niteliktedir.

    Kitabın hazırlanması sırasında ayrıntılı anatomik bilgilerin verilmesinden mümkün olduğu

    kadar kaçınılmıştır. Ayrıca Avrupa'da bu alanda eğitim veren merkezlerin program, uygulama

    ve ders kitapları da incelenmiş ve bunlardan kaynak olarak yararlanılmıştır.

    Konuların işlenişi sırasında, verilen anatomik bilgiler zaman zaman klinik bilgiler ile desteklenmiş

    ve fonksiyonel bir özellik kazandırılmaya çalışılmıştır. Ayrı bir ünite halinde ve girişte

    ele alınan hücre ve dokuya ilişkin bilgiler ise, makroanatominin anlaşılabilmesi için gerekli

    olan ve en alt düzeydeki bilgilerdir.

    Kitapta resim ve şema verilmemiştir. Bununla birlikte, teorik anatomik bilgilerin, tamamlayıcı

    atlaslar ve sözlükler ile çalışılması gerektiğine inanmaktayız. Konuların işlenişinde

    genel anlatım ve açıklamalar Türkçe yapılmıştır. Ancak gerekli olan yerlerde mutlaka Latince

    terminoloji verilmiştir. Anatomi bilim dalında Latince adlandırmaların çok önemli bir öğe

    olduğu unutulmamalıdır.

    Kitabın sizlere yararlı olması dileği ile.
    ···
  16. 16.
    0
    Lan önsöze bile açmışsınız ne gibim bir toplum olmuşuz elimde son bir yazı kaldı artık herkes üsttekini sindirsin bugün koymam diyordum ama çıldırttınız beni
    ···
  17. 17.
    0
    Tamam lan siz istediniz yemin ediyorum siz istediniz ultim geliyor şimdi bin kuruları..

    Ve en büyük kozum Açılış Konuşması geliyor

    “HABER DEĞERLENDiRMESi VE KOORDiNASYON”
    Behçet FAKiHOĞLU
    Türkiye Gazetesi Sorumlu Müdürü


    Gazete, bir bakıma haber demektir. insanlar bilgilenmek için gazete alırlar. Olaylarla ilgili haberleri okumak isterler. Olup biteni, ilgisini çeken tüm haberleri aldığı gazetede görmek ister. Haberlerin, belli kurallar içinde yerleştirildiği gazete yazıişlerinde, yani gazetenin mutfağında şekillenir.

    Haber merkezinde, veya havuzda toplanan haberlerin hangi kaynaklardan geldiğine bakalım:

    1. Ulusal ve uluslararası haber ve fotoğraf ajansları.

    2. Gazetenin bünyesinde bulunan haber kaynakları veya birimleri.

    a) istihbarat Servisi, bu servisin bünyesinde ağırlıklı olarak polis ve adliye muhabirleri çalışmaktadır. Eğitim, sağlık ve magazin muhabirleri de bu servis bünyesinde çalıştığı gibi, bazı kuruluşlarda da ayrı birim olarak kurulmuştur. Zamanla başka ilginç konularla ilgilenen muhabirler de barınabilmektedir.
    b) Ekonomi ve Dış Haberler Servisleri'ne bağlı muhabirler. Bunlar, merkezde olabilecekleri gibi değişik illerde veya ülkelerde bulunabilirler.
    c) Ankara haber Merkezi.

    d) Yurt Haberler Servisi'nin bünyesinde bulunan muhabirler.
    e) Özel haber yapan, değişik konumda ve statüde bulunan muhabirler.
    f) Internet veya başka kaynaklar.

    Bütün bu kaynaklardan sürekli haber akar. Haber havuzuna her gün bin-iki bin haber düşer. Haber havuzunun başında Haber Müdürü bulunur. Haber Müdürü ve ona bağlı olan Haber Merkezi bütün bu haberleri toparlamak, geliştirmek, tamamlatmak, yayına uygun hale getirmekle yükümlüdür. Haber Müdürü, tecrübeli ve iyi yetişmiş bir gazetecidir. Haberi iyi seçer, iyi hisseder, iyi takip eder ve tüm gündeme hakimdir. Haberi kısaltmak, uygun başlıkları bulmak, okunur hale getirmek kolay değildir. Her haberde ekgibliği mutlaka farkedebilecek bir birikime sahip olmalıdır. Haber Müdürü'nün, değişik kanallardan gelen haberleri birleştirmek gibi oldukça zor bir işi de vardır. Bilgisayarına düşen haberlerin tamdıbını tarar. Çok önemli olanları ayrı dosyalarda toparlar. Benzer olanları bir araya getirir. Gereksiz gördüklerini de çöpe atar. Gözünün önündeki havuza hakim olmak için gereksiz malzemeden temizler.

    Haber Merkezinde tecrübeli gazeteciler bulunur. Gündeme ve gazetenin yayın politikasına uygun haberleri toparlamak için Haber Müdürü'nün direktifleri doğrultusunda çalışırlar.

    Gazetecilik ekip işidir. Yayın Yönetmeni, Yazı işleri Müdürü, Haber Müdürü, servis şefleri, editörler ve diğer gazeteciler uyum içinde çalışmalı, birbirlerini tamamlamalıdırlar.

    Haber Havuzuna düşen haberler, kodlarına göre ilgili servis şeflerinin bilgisayarlarına da düşer. -Ekonomi, Dış Haberler, Kültür Sanat, Magazin, Spor gibi-.

    Haber havuzuna, haberlere müdahale yetkisi belirlenmiştir. Yayın yönetmeni, Yazı işleri Müdürü tam yetkilidir. Servis Şefleri kendileriyle ilgili haberlerde yetkilidir, ama koordinasyonlu olmak şartıyla.

    Yayın yönetmeni, ilgili müdürler ve servis şefleri değişik zamanlarda toplanarak gündemi ve sayfaların oluşumunu görüşür.

    Yazı işleri

    Gazete, pazara sunulan herhangi bir maldan farksızdır. Okuyucu beğenirse alır. Bütün gazetelere büyük ölçüde aynı malzeme gelir. Buna şekil verenlerin yetenekleri farklılık kazandırır.

    Gazeteyi şekillendiren yazı işleri ekibidir. Başında yazı işleri müdürünün bulunduğu, sayfa sekreterleri ve diğer elemanlardan oluşmuş bir ekip. Gazetenin şekli, ekibin damgasını taşır, uyandırdığı ilgi veya ilgisizlik de başarı veya başarısızlık olarak algılanır.

    Sayfalar yapılırken, haberler değerlendirilirken bulvar gazeteleri ile fikir gazeteleri farklılıklar gösterir. Bulvar basınında büyük hurufat, bol fotoğraf, büyük başlıklar, kısa yazılar, kısaca göze hitabetme esastır. Fikir gazetelerinde ise beyne yönelme, nispeten küçük hurufat, uzun yazılar, okuyucuyu düşünmeye yönelten bir anlayış öne çıkar.

    Kısa ifadeler ve yalın bir dil, okurun hoşlandığı konu çeşitliliği bulvar gazetelerinin tipik özellikleridir. Okuru ciddiye alan tüm gazetelerin bu özelliklere sahip olması gerekir. Yaygın tabirle "solucan balıkçının değil, balığın hoşuna gitmelidir".

    Gazeteler genel olarak incelendiğinde sürekli yeni renkler keşfedilmektedir, daha kısa metinler ve daha esnek başlıklar. Aslında bulvar gazeteleriyle fikir gazeteleri giderek daha çok benzerlik göstermeye başladılar.

    Birinci Sayfa

    Haberlerin ilginç, çekici, albenili olarak sunulması için sayfalar, özellikle birinci sayfa büyük önem taşımaktadır. Birinci sayfa, gazetenin vitrinidir. Okuyucu bu sayfayı görerek gazeteyi alır. Günün önemli gelişmelerinin sergilendiği sayfadır. Birinci sayfa, gazetenin başarısını gösteren önemli bir skaladır. En yetenekli sekreter tarafından yapılır. Gazetelerin karakteristik özelliklerini taşır. Bulvar ve fikir gazetelerinde büyük farklılıklar göstermekle beraber, birinci sayfalar bazı kurallar dahilinde yapılır.

    Sayfanın başında, logonun altında manşet bulunur. O günkü olaylar ayıklanır, en önemli olanı seçilir, manşet yapılır, bu da başka haberlerle, ilginç fotoğraflarla desteklenir. Manşet haberin önemine göre büyük puntolu başlık seçilir. Manşet çarpıcı olmalı, gazeteyi aldırmalıdır. Sıradan bir haber manşete çıkarılıp sekiz sütuna verilemez. Manşete çıkarılan haberin önemi, veriliş büyüklüğüne uygun olmalıdır. Manşet haber sonraki günlerde devam ettirilmelidir. Bir gün verilip, kesilmemeli, okuyucu merakta bırakılmamalıdır. Zaten gazetecilik takip gerektirir, bütün haberlerin gelişimi takip edilip okuyucuya sunulmalıdır.

    Eskiden sürmanşet denilen ve gazetenin başlığının üzerinde verilen haberler çoktu, ama şimd, genellikle buralar promosyon anonsları için kullanılıyor.

    Birinci sayfayı, bir fotoğrafı tablo gibi işleyerek yapanlar da oluyor. Ama genel olarak, birinci sayfada 13 haberin yer alması kuralı gözönüne alınır. Günün en önemli olayları, önem derecesine göre ve büyüklükte verilir.

    Mizanpaj, yani sayfa düzeninde çeşitli kurallar göz önüne alınır. Gazetelerin çoğu blok çalışmaktadır. Yukarıdan aşağıya doğru hurufatlar küçülmektedir. Rengarenk yazı yerine siyah yazı seçilmektedir. Ancak zaman zaman dikkati arttırmak için renkli spotlar kullanılıyor. Fotoğraflar da sayfaya dengeli bir şekilde yerleştirilir.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    Rantiyer medyacılık ve Yakup Cemil Meselesi de var elimde ama bilmem ki ilginizi çeker mi?
    ···
  19. 19.
    0
    tamam beyler pm ler susmuyor ne kadar bilgiye açmışız amk

    yoğun istek üzerine rantiyer medyacılık ve yakup cemil meselesi geliyor. emeğe saygı lutfen teraziye tıklayalım...

    Rantiyer Medyacılık

    Ülkemizde de bu hastalık sıkça görülür. Cüneyt Ülsever'in "rantiyer medyacılık” dediği olgu, yine Ülsever'e göre şu şekildedir:

    1. Devlet katında muteber olmayan kişilere, yalan-doğru, genellikle kulaktan dolma haberlerle, belden aşağı vurmak.

    2. Devletin muteber kurumlarına (TSK, MiT) yakınmış gibi hava basmak, onlar adına konuşmak. "Adı bizde saklı paşa... " gibi...

    3. Ulufe dağıtma durumundaki siyasilerle yüz-göz olunmuş gibi davranmak. "Dün akşam beni arayan başbakan... " gibi...

    4. Fikir üretmek, emek istediği ve zaten okurların bir kısmı fikre önem vermediği için tembel okur-tembel yazar!-flaş, magazin değeri yüksek, dedikodu ihtiyacını gideren, komplo teorilerini kışkırtan, karalamayı hüner sayan popülist yazılar yazmak. Ülsever'e göre, teknolojik devrim ve başka bazı gelişmeler "rantiyer medyacılığı" bitirecek, "rasyonel medyacılık" yerleşecek. Küresel rekabet hepimizi mecburen hizaya getirecek...

    Yakup Cemil Meselesi

    Birkaç yıl önce bir devlet adamımız medyada "Yakup Cemiller"in bulunduğunu söyledi. Bazıları gocundu, bu sözün doğru olmadığını iddia etmeye kalkıştı; bazıları da Yakup Cemil'in üstün meziyetlerini sıralayarak, bununla gurur duyduklarını belirtti...

    Yakup Cemil, ittihat ve Terakki Komitesi'nin silahlı militanıydı. Bazen komitenin emriyle, bazen de kendi öfkesiyle "muhalifler"i vururdu. Selahattin Duman'ın ifadesiyle; "Yakup Cemil, elindeki tabanca ile o yıllarda çıkan her türlü fikir ihtilafına arabulucu olurdu... ittihatçıların görüşlerine karşı çıkan herkesi ikna ederdi. Yakup Cemil tarafından vurulduktan sonra ittihatçılar'ın fikrine karşı çıkan tek bir kurban bile tespit edilmemiş olması, onun ‘ikna gücünü’ gösterir... Sonunda ittihatçılar tarafından idam edildi."

    Yine bunun gibi bir de Baba Tahir var. Bu zat, Osmanlı döneminin bir gazetecisi. O da başka teknikler geliştirmiş. Yine Selahattin Duman'ın espirili anlatımıyla; "Mesela 'Terkos gölüne düşen bir domuz boğuldu... ' diye haber yaparmış. O zaman istanbul'un içme suyu buradan alınırmış. Terkos'u işleten yabancı şirket telaşlanır, haberin doğru olmadığını anlatmak için Baba Tahir'e koşarmış. Baba Tahir de yüklü bir zarf almadan ikna olmazmış. Bedelini alınca da haberini düzeltirmiş. 'Terkos gölüne düşen hayvanın domuz değil, keçi olduğu anlaşıldı. Müslümanlara geçmiş olsun!' diye yeni bir haber yaparmış."

    Basının Alet Olduğu Linç Olayları

    Türkiye'de "toplu linç" olaylarına bulaşmayanımız kalmadı neredeyse. Gerçek nedenini çoğumuzun tahmin ettiği komplolara alet olduk. Yapılan baskınlara ya da gözaltılara bütün kameralarımız, foto muhabirlerimiz, muhabirlerimiz katıldı zaman zaman. insanları peşinen suçladık, suçlu olduklarına dair büyük haberler yaptık. Birçok kişiye "yargısız infaz" yaptık. Bunların beraat kararlarını, suçsuz olduklarına dair mahkeme kararlarını ya görmezden geldik, ya da yasak savma babından kuytu köşelerde küçücük verdik.

    "Suçlu olduğu mahkeme kararıyla kanıtlanmadıkça kimse suçlanamaz" kuralını bile bile bu hataları işledik, birilerinin emellerine alet olduk...

    Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün. Üstelik bu tür örnekler dünyanın her tarafında var. Birçok ülkede baskılar yüzünden üç maymunlar oynanır. "Bilmiyorum, görmedim, duymadım" denerek birçok gerçek görmezden gelinir.

    11 Eylül'den sonra Amerikan basınının objektif bir habercilik sergilediğini kim iddia edebilir. Veya, yaptıkları haberler yüzünden baskılara maruz kalan birçok meslektaşımızı duymadık mı?... Benzer örnekler şimdiki israil- Filistin savaşında da verilebilir.

    Beş Maymunlar

    Üç maymunları oynayan gazeteciler zamanla 5 maymunları oynar. 5 maymun bir odaya kapatılır. Maymunlar aç bırakılır. Yüksek bir yere muz konur, muzun bulunduğu yerden aşağıya da bir ip sarkıtılır. ilk başta muzu gören maymun ipe tırmanmaya kalkışır, bunun üzerine tazyikli soğuk su sıkılır, maymun tırmanmaktan vazgeçer. Bunu deneyen her maymuna bu yapılır, sıkılan su diğer maymunlara da rahatsızlık verir. Odadaki maymunlar tırmanmaz olur. Kafese yeni bir maymun alınır, o da tırmanmaya kalkışır, onun üzerine de soğuk su dökülür; bundan rahatsız olan diğer maymunlar bunu dövmeye kalkışır. Başka bir maymun alınır, o da aynı davranışta bulunur, ondan önce gelen maymun onu en çok döven olur. Yeni maymun geldikçe, eskiler çıkarılır. Öyle ki, su dökülmediği halde, ipe tırmanan maymunlara diğerleri saldırır. Su dökme olayını gören hiçbir maymun kalmamasına rağmen, ipe tırmanan her maymun iyi bir dayak yer... Biz gazeteciler de zamanla böyle oluyoruz...

    New York Times'taki ilginç Deprem

    2003'ün yaz aylarında dünyanın en itibarlı gazetesi sayılan New York Times'ta tepe yöneticilerini koltuklarından eden bir skandal yaşandı.

    Rick Bragg adlı ödüllü muhabir, gittiği her yerde yerel yardımcılar çalıştırmış, yazdığı haberlerde onların katkılarını belirtmemiş, kendi imzasını kullanmış. Jayson Blair adlı başka bir muhabir de, seyahatlere katlandığı, birileriyle konuştuğu süsünü vererek haberlerini oturduğu yerden yazıyormuş...

    Bu iki olay ortaya çıkınca skandala dönüştü, sonunda da NYT'ın Genel Yayın Müdürü Howell Rainess ile yardımcısı Gerald Boyd koltuklarını kaybettiler. Bu iki isim çok başarılı gazetecilerdi, ama maiyetinde çalışan muhabirlerin o hatalarını fark edememeleri mesleki kariyerlerini bitirdi.

    Sonra o gazeteye giden bir meslektaşımızın belirttiğine göre, bu olay New York Times'i derinden etkilemiş, eleman alımlarında daha tecrübeli gazetecilere yönelmelerine yol açmıştır.

    Benzer olaylar bizde sık sık yaşandığı halde kimse oralı olmazken, dünya ölçeğinde itibarlı bir gazete bu kadar derinden etkilenebiliyor...

    27 yıldır Ortadoğu'da muhabirlik yapan saygın ingiliz gazeteci Robert Fisk, çarpıcı tespitlerde bulunarak, gazeteciliğin şaşmaz doğrularına dikkat çekiyor. Independent muhabiri olarak çalışan Fisk, son Irak Savaşında görüşlerine en çok başvurulan gazetecilerden oldu. "Ben ingiliz resmi makamlarıyla temastan kaçınıyorum" diyen Fisk, kaynakları sınırlı olan gazetecilerin resmi kaynaklara yöneldikleri ve bununla yetindiklerini; yetkililerin de gazetecileri kullanarak bu yolla toplumu yönlendirdiklerini belirtiyor. Bu şekilde tarafsız ve doğru haber yapılamayacağını belirten Fisk, bu şekilde haber yapılacaksa, Londra'daki bürodan çıkmanın bir mantığının bulunmadığını da sözlerine ilave ediyor.

    Ulusal Güvenlik ve Medya

    Medyaya kısıtlamalar genellikle "Ulusal Güvenlik" gerekçesiyle getirilir. Değerli iletişimci Haluk Şahin'in, bu konuyla ilgili makalesini vermemek ekgiblik olur:

    ‘Medyanın süzgeci' ulusal güvenlik ve çıkarlar söz konusu olduğunda nasıl işlemeli?

    Ulusal güvenlik ve çıkarlarla medya arasındaki ilişki tüm demokratik ülkelerde tartışma konusu oluyor, ancak önerilen çözümler ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor. Toplumların siyasal kültürleri ve demokratik kurumlarının sağlamlığı bu farklılığa yol açan faktörlerden ikisi. Ancak, farklar ne olursa olsun, demokrasilerde bu sorunun 'hiç bitmeyecek tartışmalar' öbeğinde yer aldığını söyleyebiliriz. Çünkü yapısal bir karşıtlaşma söz konusu.

    Ulusak güvenlik-medya karşıtlaşmasını bir urgan çekme oyununa benzetebiliriz. Kökleri Aydınlanma'ya giden demokrasi kurdıbına göre, sistemin iyi işleyebilmesi için, gazetecilerin ipi mümkün olan en geniş özgürlük yönünde çekmesi beklenir. Medya, başta kendi özgürlüğü olmak üzere tüm yurttaş özgürlüklerinin bekçisi ve savunucusudur. Bu, onun asal rolüdür ve özel konumunu haklı gösteren temel etik sorumluluğudur.

    Buna karşılık, ülkedeki erk sahipleri ipi en fazla kısıtlama yönünde çekmek isteyeceklerdir. Mümkün olduğu kadar çok enstrümanı, bu arada mümkün olduğu kadar çok enformasyonu kontrol çabası, iktidarın özünden gelen bir reflekstir. Bu çekişme, demokrasi olduğu sürece hep devam eder. Bu nedenle, kural olarak, basın özgürlüğünün hiçbir ülkede kesin olarak kazanılmış olmadığı ve daima tehlikede olduğu söylenir.

    işte en taze örnek: Amerika Birleşik Devletleri'nde, urganı basın özgürlüğü tarafından çekenler, 11 Eylül'den sonra çok zemin kaybettiklerinden söz ediyorlar. Urganı kısıtlamalar yanından çeken Bush-Cheney-Ashcroft ekibi ise gizlilik alanını genişletmenin teröre karşı mücadelenin başlıca silahlarından biri olduğu görüşünde.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    0
    ayrıca son cümlelere dikkat ettiniz mi bilmiyorum..

    işte en taze örnek: Amerika Birleşik Devletleri'nde, urganı basın özgürlüğü tarafından çekenler, 11 Eylül'den sonra çok zemin kaybettiklerinden söz ediyorlar. Urganı kısıtlamalar yanından çeken Bush-Cheney-Ashcroft ekibi ise gizlilik alanını genişletmenin teröre karşı mücadelenin başlıca silahlarından biri olduğu görüşünde.

    Buda herşeyi açıklıyor sanırsam
    ···