1. 26.
    +1
    hay amk şimdi karneyle internete mi giricez
    ···
  2. 27.
    +1
    kadin erkek genc yaşli kücük büyük ihtiyar kızlar delikanlilar ve sevimli cocuklar herkez yerini alsin bizim dizi başliyor. sanki gercek hayatta bu mahalle yaşiyor.
    sıra sıra esnafi akillisi ve safi kimisi cok namuslu kiminin yok insafi.
    evlerde sokaklarda dar gelirli insanlar birbirini tanirlar bir arada yaşarlar tartişmalar cıksada dönmez asla kavgaya işi tatliya baglar biri girip araya.
    işte bu mahallenin birtane muhtari var birde temel varki o sevilir muhtar kadar.
    ···
  3. 28.
    +1
    kökünden halledelim bence işi

    toplu intihar (herkes kendi topunu getirsin)
    ···
  4. 29.
    +1
    kupon ver binçç
    ···
  5. 30.
    +1
    @1 adam chuck bartowski beyler
    ···
  6. 31.
    +5 -4
    ustelik bu savasta atom bombasi ve kimyasallar kullanilacak. butun bunlari nereden bildigimi sormayin bilen biliyodur zaten. savassiz son iki ayinizi huzur icinde gecirin gidin sevgilinize sarilin, kus olduklarinizdan ozur dileyin, herkesle helallesin.. kasima savas basliyor
    ···
  7. 32.
    +1
    sana güvenip evi arabayı sattım yemeye başladım
    çıkmazsa giberim
    ···
  8. 33.
    0
    @1 adam ef bi yay beyler kaçınn
    ···
  9. 34.
    0
    hayırlısıyla kasım ayına girdik. dua edin de çıkmasın savaş mavaş a.k. dünyaya bir hayrınız dokunsun.

    (bkz: baba vanga kehanetleri)
    ···
  10. 35.
    0
    @276 kasım ayı bitmeden savaşı göreceksin. tabii ananın dıbını da. o zaman çeneni kapatır sesini de kesersin panpa.
    ···
  11. 36.
    0
    ···
  12. 37.
    0
    up up up
    ···
  13. 38.
    0
    bu yazıyı sabreder de okursanız savaşın neden çıkacağını tüm hatlarıyla anlayabilir ve olayın vehametini kavrayabilirsiniz.

    1-)

    Hindistan’a nükleer teşvik

    Geçtiğimiz ay Pakistan’dan arayan bir dostumla telefonda sohbet ederken, söz çoğu kere olduğu gibi dönüp dolanıp Pakistan-Hindistan ilişkilerine geldi.

    Pakistanlı dostum Hindistan Genelkurmay Başkanı Deepak Kapoor’un Çin ve Pakistan’la aynı anda savaşarak her iki ülkeyi de 6 gün içinde yenilgiye uğratacak savaş gücüne eriştikleri yönünde bir açıklama yaptığını söyledi.

    Bu haberi ilk başlarda yüksek gerilimli Hindistan-Pakistan ilişkilerinin bir sonucu olarak Pakistan kamuoyunda üretilmiş asparagas bir haber gibi algıladım ve dostumun ısrarlarına rağmen doğruluğuna ihtimal vermedim. Uluslararası toplum tarafından tarihinde hiç olmadığı kadar önemsenen ve ciddiye alınan Hindistan gibi bir ülkenin Genelkurmay Başkanı’ndan haliyle daha sorumlu bir açıklama bekleniyor.

    Ancak yaptığım araştırmalar ve Deepak Kapoor’un daha çok Güney Asya basınında yer bulan bu provakatif açıklamaları Pakistanlı dostumu haklı çıkardı. Kapoor’un bu cüretkar çıkışı uzun süredir zihnimi meşgul eden bir karanlığın da biraz daha aydınlanmasını sağladı.

    Deepak Kapoor’un bu açıklamalarının üzerinden çok fazla zaman geçmeden Hindistan Güney Asya’da stratejik dengeleri altüst edecek adımlar atmaya başladı. ABD, Fransa ve israil ile nükleer silah ve teknoloji alanında yakın ilişkiler kurarak çevresinde oluşan Çin-Pakistan kuşatmasına karşı çok güçlü bir kalkan oluşturdu. Bununla da sınırlı kalmayan Hindistan nükleer kulübün bir diğer önemli üyesi olan Rusya’yı da yanına almak istedi. Hindistan 13 Mart tarihinde ülkeyi ziyaret eden Rusya Başbakanı Putin’le çoğunluğu nükleer amaçlı 10 milyar doları aşan 19 anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaların en önemli kısmını ise Rusya tarafından inşa edilecek 12 nükleer santral ve Hindistan için stratejik öneme sahip uçak gemisinin modernizasyonu oluşturuyor.

    1974 yılında ilk nükleer denemesini yapan Hindistan, 1998 yılından bu yana da nükleer silah üretme yeteneğine sahip ülkeler arasında yer alıyor.

    Bugün itibariyle 70’in üzerinde savaş başlığına sahip olduğu düşünülen Güney Asya’nın bu dominant ülkesi, taşıma sistemlerinin menzilini genişleterek Türkiye’yi de içine alan 6 bin kilometre menzile sahip kıtalar arası balistik füzeler geliştirmiş durumda.

    Dünyanın içinde olduğu konjonktür, iki açıdan Hindistan’a nükleer alanda cesur ve ciddi adımlar atması için fırsatlar sunuyor. Bunlardan ilki dünyanın içinden geçtiği ekonomik buhran. Hindistan ekonomisini büyüten etkenlerden biri de kanıksanmış fakirlik. Halk zaten yoksulluk içinde doğup büyüdüğü için ekonomik krizlere dirençli bir topluma sahip Hindistan. Bu nedenledir ki, özellikle Batı âlemini etkisi altına alan ekonomik kriz Hindistan’da nerdeyse hissedilmedi. Hindistan bu süreçte özellikle nükleer kulübün ileri gelen ülkelerine milyar dolarları aşan nükleer ihaleler vererek doğru bir zamanlama ile hem nükleer alanda ilerleme kaydediyor, hem de bu ülkeleri birer müttefiki haline getiriyor.

    Hindistan’a bu yönde cesur adımlar attıran ikinci neden ise Batı’nın özellikle de ABD ve israil’in Pakistan ve iran’ın nükleer varlığını “islami Nükleer” tehdit şeklinde algılaması. Hindistan, Batı’yı ürküten bu paranoyaya dönüşmüş tehdit algısından yararlanarak ve kendini bölgede bu tehdidi dengeleyecek karşı bir güç pozisyonuna oturtarak Batı’nın desteğini almaya çalışıyor. Nitekim Hindistan’ın özellikle Pakistan’ın nükleer varlığını ortadan kaldırmaya yönelik israil’le olan işbirliği uzun yıllardır bilinen bir gerçek.

    Güney Asya hassaslaşıyor

    Hindistan, konjonktürün sunmuş olduğu bu fırsatlarla son birkaç yıldan bu yana ABD, Fransa, israil ve son olarak Rusya ile nükleer alanda işbirliğine giderek çok önemli stratejik bazı hedeflere ulaşmaya çalışıyor.

    Bu hedeflerden ilki Çin ve Pakistan tarafından kendisine karşı oluşturulmuş olan nükleer kuşatmayı kırmak. Hindistan ABD, Fransa, israil ve Rusya’ya milyar dolarları aşan nükleer ihaleler vererek (bir nevi rüşvet gibi) bir yandan nükleer savaş kapasitesini artırırken diğer yandan da nükleer kulübün bu güçlü ülkelerini yanına almak suretiyle Çin-Pakistan nükleer tehdidine karşı güçlü bir savunma kalkanı oluşturmayı hedefliyor. Ve bugüne kadar attığı adımlarla da bunda başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

    Hindistan’ın söz konusu ülkelerle nükleer yakınlaşma içine girerek varmak istediği ikinci hedef ise; Pakistan ve iran’ın nükleer çalışmalarının uluslararası kamuoyu tarafından yoğun baskı altına alındığı bu dönemde, nükleer kulübün lider ülkeleriyle nükleer işbirliğine giderek kendi nükleer silah ve yeteneklerini uluslararası arenada meşrulaştırmak ve güvence altına almak.

    Üçüncü hedef ise bir “süper güç” olma hayali. Hindistan yüzde 8 ‘lerde seyreden ekonomik büyüme hızı, teknoloji alanında sahip olduğu yüksek yetenek, yürütmekte olduğu uzay çalışmaları, bir milyar iki yüz milyon civarındaki dinamik nüfusu, uçak gemilerine sahip güçlü ordusu ile süper güç potansiyellerine haiz bir ülke. Hindistan söz konusu nükleer anlaşmalarla nükleer alanda da arzuladığı seviyeye gelerek süper güç olma hayalini gerçekleştirmek arzusunda.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    0
    ayrıca bkz:

    önce:

    http://www.radikal.com.tr...08.2010&CategoryID=81
    ···
  15. 40.
    0
    @289 savaş kasım ayının son haftasında çıkacak. benim tahminime göre 27sinde patlak verecek. dünyanın yarısı ölümcül hastalıklarla boğuşacak. avrupada iranın attığı kimyasallar yüzünden bitki ve hayvanların soyu tükenme noktasına gelecek. insanlar kanserle boğuşacak. dünyayı karanlık günler bekliyor. savaş 2014 yılında son bulacak. bu kadar net konusuyorum. eğer çıkmazsa dilediğin kadar gib. ama çıkarsa da ben seni acı acı giberim ok?
    ···
  16. 41.
    0
    2-)

    Süper güç olma hayali

    Bu hedeflerin yanı sıra Hindistan, bölgedeki en önemli rakibi olan Pakistan’ın içinden geçtiği bu istikrarsız ve zayıf süreci de iyi değerlendirerek özellikle Pakistan’la olan nükleer rekabetinde arayı açmak niyetinde. Ancak bu adımlar mutlaka karşı tarafta da atılacak yeni adımları tetikliyor. Karşılıklı olarak atılan bu adımlarla birlikte özellikle son dönemde Güney Asya’nın nükleer silahlanma ve nükleer risk bakımından çok kırılgan ve hassas bir bölge haline geldiğini görüyoruz.

    Hindistan nükleer kurnazlığı bu şekilde gelişirken diğer yandan Güney Asya’da çok hassas ürkütücü bazı yapılanmalar ve dengeler oluştuğunu görüyoruz. Özellikle Afganistan’ın işgaliyle başlayan süreçten sonrasını izlemeye aldığımızda Güney Asya’da çok kapsamlı bölgesel bir savaşın olgunlaştırıldığını ve bölgenin dokularının zayıflatılarak nükleer bir savaşa duyarlı hale getirildiğini söyleyebiliriz. Günümüzde en hassas nükleer savaş şartlarının nerede olgunlaştığı şeklinde bir soru soracak olsak sanırım Güney Asya’dan başka işaret edecek bir başka bölge yok.

    israil’i rahat ettirme kaygısı

    Güney Asya’da oluşan nükleer savaş şartlarına bir göz atacak olursak:

    1- Güney Asya bölge olarak Pakistan, Hindistan, Çin ve iran gibi birbirlerine komşu ve rakip nükleer ülkelerin var olduğu bir bölge. Pakistan-Hindistan başta olmak üzere Çin-Hindistan gerilimi bölgede nükleer bir savaşın fitilini ateşleyebilecek çok hassas gerilimler.

    2- Bölgede çıkarılacak kapsamlı nükleer bir savaşla ABD, son 10 yıldır hızla gelişen ve dünya üzerindeki ABD hegemonyasını tehdit eden Hindistan-Çin kaynaklı ekonomik ve siyasi güç merkezini ortadan kaldırma fırsatı yakalarken, Çin ittifakından dolayı böyle bir savaşın içinde mutlaka bulunacak olan Pakistan’ın yıkıma uğramasıyla da israil Ortadoğu’da rahat bir nefes alacaktır. Özetle bölgede şartlar testileri birbirine vurarak kırmak için elverişlidir.

    3- Güney Asya adeta bir terör laboratuarı haline getirilerek bölgedeki ekonomik ve siyasi istikrar ortadan kaldırılmıştır. Son derece aktif olan ve her geçen gün yenileri geliştirilen terör örgütleri bölgedeki nükleer savaş hassasiyetini ve riskini daha da artırmış durumdalar. Nitekim Hindistan’daki Mumbai baskını ile bölgedeki terör oluşumlarının iki ülkeyi birkaç gün içinde savaş noktasına nasıl taşıyabilecekleri test edilmiştir. Afganistan’ın işgali ile birlikte Afganistan ve Pakistan’da geniş otorite boşlukları oluşturulmuş ve bölgede Hindistan için Dekkan Mücahidin, iran için Cundullah, Pakistan için Pakistan Taliban Hareketi gibi her hedefin dokusuna uygun terör örgütleri geliştirilmiştir. Güney Asya’daki terör örgütleri hedef ülkelerin sinir sistemlerini adeta tahrip ederek nükleer bir savaşın şartlarını oluşturur durumdalar.

    Afganistan askeri şantiye

    Güney Asya’da planlanan kapsamlı bir savaşın diğer önemli bir göstergesi ise Afganistan’da halen sürmekte olan büyük askeri yığınak. El Kaide ve Taliban bahane edilerek işgal edilen Afganistan, işgalin üzerinden geçen 9 yılın ardından tam bir askeri şantiyeye dönüşmüş durumda. Ekim 2010 itibariyle Afganistan’daki sadece ABD askeri varlığı 100 bini bulacak. NATO güçleriyle birlikte bölgedeki yabancı askeri varlığı 150 bine ulaşmış olacak. Şimdi kim kalkıp böylesine büyük bir askeri varlığı sadece El Kaide ve Taliban’la mücadele şeklinde açıklayabilir. Afganistan, Orta Asya, Güney Asya, Uzak Doğu, Kafkaslar ve Ortadoğu’nun buluşma ve kesişme noktasıdır. ABD Afganistan’da bulunarak tüm bu bölgeleri kontrol altında tutmakta ve Asya’yı Afganistan üzerinden yeniden şekillendirmektedir.

    Bölge nüfusu dünya nüfusunun üçte birini barındırmaktadır. ABD ve batılı çevreler nazarıyla bölgenin insan yapısına bakıldığında böyle bir nükleer savaş için feda edilebilecek, kobay gibi kullanılacak niteliksiz ve yoksul insan yığınlarından oluştuğu görülmektedir. Bunlar içinde israil’in varlığını tehdit eden Pakistan gibi radikal bir topluluk da olunca bölge nükleer bir savaş oluşumu için en ideal şartları oluşturmuş oluyor.

    Güney Asya’da kopartılacak nükleer bir kasırganın propagandası ise uzun bir süredir dünya kamuoyunun şuur altına sinsice zerkediliyor. Bölgedeki radikal terör örgütlerinin Pakistan’ın nükleer silahlarını ele geçirmeleri durumunda dünyayı bir felaketin beklediği yönünde sürekli yinelenen telkinler, dünya kamuoyunu Güney Asya’da planlanan nükleer bir savaşa hazırlamak için uygulanan pgibolojik bir terapi niteliğinde.

    Hindistan Genel Kurmay Başkanı Deepak Kapoor’un Çin ve Pakistan’ı aynı anda tehdit etmek gibi akıl almaz bir cesareti ortaya koymasını da hesaba katarsak, Güney Asya’ya ilişkin çok ciddi ve tehlikeli bir savaş senaryosunun uygulamaya konulduğunu söylemek abartı olmayacaktır sanırım.

    ABD güç tazeliyor

    Güney Asya’da kopartılacak nükleer bir savaş kasırgası ABD ve Batı dünyasından uzak bir coğrafyada gerçekleşeceği için ortaya çıkacak yıkımdan zarar görecek olan da büyük ölçüde doğu toplumları olacaktır. Böyle bir savaş sadece Güney Asya ile sınırlı kalır mı? Bunu tahmin etmek zor. Ancak böylesine güçlü bir savaştan sonra ABD hegemonyası için orta vadede büyük bir tehdit olan Çin ve Hindistan’ın felç edilmesi küresel güçlerin yeni dünya düzenini kendi menfaatleri doğrultusunda yeniden şekillendirmelerini kolaylaştıracaktır. Böyle bir savaştan en büyük zararı görecek ülkelerden biri de Pakistan olacaktır. Bush’un deyimiyle Pakistan uğrayacağı yıkımla yontma taş devrine dönecek ve Ortadoğu’da israil rahat bir nefes alacaktır.

    Doktorlar bir hastayı ameliyata aldıklarında hastanın çürük diş, bademcik gibi sorunlarına müdahale ederler. Bu açıdan bakıldığında Güney Asya’da kopacak nükleer bir fırtınada iran’ın ABD ve israil tarafından yürütülecek bir operasyona maruz kalması kaçınılmaz olacaktır. Savaş sonrasının doğuracağı pgibolojik atmosfer ABD’nin dünya üzerinde zayıflamaya yüz tutan hegemonyasını yeniden ve daha güçlü tesis edecektir. Kuşkusuz Güney Asya’ya ilişkin savaş senaryolarını planlayanlar savaşın muhtemel sonuçlarını da bu şekilde görmekteler... Ama gerçek olan bir şey var ki o da üretilen bir savaşı planlanan şekilde sonlandırmanın zorluğu.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    0
    amerika askerlerini ırak'tan çekiyor.. neden acaba??

    http://www.radikal.com.tr...08.2010&CategoryID=81
    ···
  18. 43.
    0
    afganistan'dan da çekicek

    http://www.telegraph.co.u...ead-of-2011-deadline.html
    ···
  19. 44.
    0
    sonra:

    http://www.radikal.com.tr...08.2010&CategoryID=81
    ···
  20. 45.
    0
    iran 2000 km menzilli füze denedi

    http://www.radikal.com.tr...=969739&CategoryID=81
    ···