1. 1.
    -1
    gelin teorik düzeyde seviyeli bir biçimde tartışalım. hayek, rothbard, misses, smith okumamış elemanlar gibtirsin gitsin..
    ···
  2. 2.
    0
    peki yukarıda sıraladığım -smith hariç- ve kabaca "viyana okulu" şeklinde tabir edebileceğimiz isimlerin neye tekabül ettiğini söyleyebilir misin?
    ···
  3. 3.
    0
    @3 daşşaanı yerim ben onun. anarko kapitalist üstad. iyi marxist giber..
    ···
  4. 4.
    0
    @5 özetle ne kadar az devlet o kadar mutlu bir toplum..
    ···
  5. 5.
    0
    @7 basit panpa; insanlar doğarlar, ölürler. bu çok normal. dünya adil olmak zorunda değil..
    ···
  6. 6.
    0
    @7 bütün bunlar senin hayatta kalma yetine kalmış..
    ···
  7. 7.
    0
    @11 bütün bu sıraladıkların neyi açıklıyor dostum. kapitalizm oldukça gerçekçi ve insanı doğru anlayan bir yaklaşım. kabaca bize söylediği, devletçi, planlamacı, totalci yaklaşımların

    insanları özgürleştirmek yerine daha da köleleştireceğidir. insanlar ne kadar bireyselleşirse, o kadar özgürleşir. çünkü insanların kendi haklarını en iyi kendileri korur bir başkası değil.

    böyle olduğunu söyleyen, iddia eden bütün kurum, kuruluş, parti, ideoloji, bil ki kendi çıkar ve düşüncelerini sana dayatıyordur..
    ···
  8. 8.
    +1
    @13 özet geçmiş gardaşım..
    ···
  9. 9.
    0
    basit bir kaç örnekle açıklamaya çalışalım, başlık; "eğitim" olsun. bu oldukça temel bir meseledir. kapitalist yaklaşıma göre eğitimin olabildiğince özel olması gerekir. ideal olan toplumda bütünüyle özel olmasıdır. çünkü "eğitim" başlı başına bir ideolojik aygıttır ve devlet eliyle bütün insanlara, hakim ideolojiyi dayatır. buralardan kendi sistemine uyacak aynı tornadan geçmiş insan türü üretir. özgür düşünce yoktur, tek doğru vardır, o da devletin verdiği eğitimle size dayatılan doğrular..
    ···
  10. 10.
    0
    @18 yok panpa..
    ···
  11. 11.
    0
    varolan eğitim sistemi üzerinden örnekler vererek devam edelim. devlet eliyle verilen yaygın-örgün eğitim sisteminde, ele alınan insan tipi tek tiptir. burada "eşitlik" ifadesiyle göz boyanarak insanlar bu masala inandırılır. ama hiçbir insan eşit değildir. her insan özgündür ve farklıdır. bu pek çok farklı ölçüye göre böyledir. mevcut eğitim sisteminde çocuklara aynı yaşta okula başlaması dayatılır. ki yanılmıyorsam bu sene türkiye'de bu meseleye dair bir tartışmada yaşandı. sistemde yapılan değişiklike çocukların okula başlama yaşı, yanılmıyorsam "6 yaşa" çekildi. tabii pek çokları buna itiraz ederken, büyük bir çoğunluk da koyun gibi bunu onayladı. ama onaylamasalar bile devlet eliyle bu durum dayatıldığı için insanlar buna uymak zorunda kaldı.

    pedagojik araştırmalara göre 6 yaşın daha uygun olduğu belirlendi. ama bu daha geçen yıla kadar 7 yaştı ve bu da "pedagojik" araştırmalarla, "bilimsel olarak" kanıtlanmış bir sistemdi. buna karşın değiştirilebildi. elbette devleti elinde bulunduran "ideoloji" ya da "partiye" göre bu "bilimsel" kanıtlanmışlıklar değişebiliyor. bu durumda öneri basit, devleti küçült, insanlar istedikleri eğitim sistemini kendi kursun, istediği eğitim sistemini kendi seçsin..
    ···
  12. 12.
    0
    @21 açıklıyorum panpa..
    ···
  13. 13.
    0
    açıklamaya devam edelim; çocukların zihinsel ya da fiziksel gelişimleri farklı olabilir. bu yöresel, coğrafi olarak farklılık gösterebileceği gibi, yaşam standartları, beslenme biçimleri, yaşam koşullarıyla da farklılaşabilir. bunun yanında aynı şartlara sahip çocukların farklı özellikler gösterebildikleri görülebilir.

    çocuklar farklı zamanlarda zihni gelişim gösterebilir, farklı yaşlarda olgunlaşabilirler. o yüzden ülke genelinde yaşayan milyonlarca öğrenciyi tornadan çıkmış kereste gibi değerlendirmiyorsak, her bir öğrencinin aynı yaşta okula başlamasının doğru olmadığını anlayabiliriz.

    aynı sınıfta bulunan 6 yaşındaki bir çocuk zeka düzeyi olarak algısı oldukça açık olabilirken, bir başka çocuk bu yaşta örnekte belirtilen çocukla aynı düzeyde algılama becerisine ve zeka düzeyine sahip olmayabilir. bu durumda ikisinin aynı yaşta, aynı sınıfta, aynı müfredata tabii tutulması yanlıştır. peki, devlet her çocuk için ayrı hoca mı tutsun, ayrı okul mu açsın dediğinizi duyar gibi oluyorum. hayır, devlet okulları kapatsın, insanlar kendi eğitim, öğrenim ihtiyaçları kendileri karşılayacaktır..
    ···
  14. 14.
    0
    eğitim başlığı altında, yine bir kaç örnek daha verelim. örneğin, ülkemizde devlet eliyle yaygın ve örgün uyugulanmaktadır ve bu durumda bütün ülkede okullar aynı günde açılıp aynı günde kapanmakta, aynı mevsimlerde tatil olup, aynı aylarda eğitime devam edilmektedir.

    takdir edersiniz ki, ülke genelinde bırakın farklı bölgeyi, birbirine bitişik iki il'de bile bazen farklı hava koşullarına rastlayabilmek mümkün. çarpıcı bir örnekle meseleyi daha da açalım: örneğin; ülkemiz'de okullar eylül ayında eğitime başlamakta, aşağı yukarı ocak-şubat ayına kadar eğitime devam etmektedir. 15 günlük ara tatilin ardından eğitim yeniden başlayıp, haziran'da sona erer. bu ülkemizin batısında yer alan izmir ilimiz için görece müsait bir zaman dilimidir. ancak, aynı zaman diliminde, bırakın ülkemiz'de kar nedeniyle aylarca ulaşım olmayan van, ağrı, erzurum gibi illerimizi, yine ege'nin biraz iç bölgelerinde, rakımın arttığı köylerde de hava koşulları sebebiyle eğitime ara vermek zorunda kalınmaktadır. bu da çok normal olarak, bütün ekgiblere bir de bu yerleşim birimlerimiz için dezavantaj oluşturmaktadır.

    bu durumda yapmamız gereken nedir diye soracak olursak, bırakalım herkes istediği zaman diliminde eğitim-öğrenim görsün. bunun içinde, devlet eliyle bir merkezden eğitim yerine, devletin müdahil olmadığı, insanların kendi eğitim ve öğretim yapılarını kendilerinin oluşturduğu bir özgürlük alanı bırakalım..
    ···
  15. 15.
    0
    @30 fırsat eşitliği dediğimiz şey bu dünya'da yaşıyor olduğumuza göre mümkün olmayan bir şeydir. imkanlar bu dünya içerisinde hiçbir zaman bir eşitliği sağlamaz. başta da söylediğimiz gibi, bütün insanlar farklıdır, kimisi ekgib, kimisi fazla.

    mesela kimi insanlar sakat doğarlar. eşitliği bozuyorlar diye doğar doğmaz öldürelim mi ne dersin? öjeni spartalılar'da varmış. hitler de uygulamaya çalıştı ama tutmadı.

    mesela, dünya'nın her coğrafyası, birbirinden farklı öyle değil mi? kimi yerler doğal bitki örtüsü, yeraltı kaynakları, yiyecek stoklarıyla, oldukça geniş imkanlar sunarken, bir başka yerde, kaynaklar her açıdan oldukça kıt olabilir. bu durumda, bütün insanları her imkanıyla oldukça gelişmiş bir coğrafya'ya yerleştiremeyeceğimize göre, birileri de kaynak bakımından yetersiz topraklarda yaşamak zorunda olacak. bu durumda bir adaletten bahsedebilmemiz mümkün mü?

    burada, hep bu kapitalizm bu eşitsizlikleri yarattı geyiklerini bir tarafa bırakalım da, avcı-toplayıcı topluluklar döneminde de bazı insanlar daha iyi yerlerde yaşarken, bir başka insan topluluğu, dha zor coğrafyalarda yaşam sürmek zorundaydı.

    örneği basit veriyorum ki anlayasın güzel kardeşim..
    ···
  16. 16.
    0
    @42 kapitalist sistem senin bu duygulara sahip olup güçsüz ve fakirlere yardım etmene karşı çıkmaz. sadece devlet eliyle sosya-devlet sloganıyla insanlardan topladığı vergiyle insanlara zorla hayır yaptırtmaz. ister yap, ister yapma sana kalmı..
    ···
  17. 17.
    0
    @45 güzel bir nokta. örneğin, ülkemizde istanbul'da varolan yalılar, sosyalist bir devlette kimlere tahsis edilecek. madem eşitlik var, neden birileri hakkari'nin dağında bir köyde yaşamak zorunda oluyor da bir diğeri istanbul'da yalıda oturuyor. bu yalılarda, ya da gibtirettim yalıyı, boğazda kimin oturacağına, kim, neye, hangi kritere göre karar verecek?
    ···
  18. 18.
    0
    @50 iyi ben boğaz'da yalıyı, alim de, o takılsın hakkari falan.. :d
    ···
  19. 19.
    +1
    @49 insan aç gözlü olduğuna göre, bu durumda yapılması gereken o insanın eline devlet gibi afedersin bütün insanları gibebileceği bir aygıtı mı vermek olmalı? yoksa, bütün insanları bu şekliyle kontro altına alıp eziyet edebileceği bir sistem oluşturmak yerine, mümkün olduğunca yapıyı küçültmek midir yapılması gereken.

    bir insan, aç gözlüyse ve şirketin başındaysa, marxistlerin iddiasına göre işçisinin emeğini sömürüyorsa, devletin başında bulunan kişi ya da kişiler, bütün bir toplumun emeğini, hasiyetini, şerefini, parasını, pulunu sömürüyor. yapıyı ne kadar parçalarsan, o kadar çok adil bir sistem olur. çünkü, yalnızca bir kişinin adil deyip milyonlara dayattığı şeyle, milyonların kendi içinde oluşturduğu adalet ölçüsü birbirinden oldukça farklıdır. ve çok doğaldır ki tek bir odağın -devletin- milyonlara dayatacağı adalet algısı, beraberinde milyonlarca adaletsizlik doğuracaktır. ama local düzeyde bulunan milyonlarca merkez, kendi adaletini kendi sağlar ve bu her zaman daha denetlenebilir, birebir sorgulanma imkanı daha yüksek bir mekanizmadır..
    ···
  20. 20.
    0
    @53 canı saolsun panpa.. *
    ···