beyler içler acısı halim ve karımla ilişkim

beyler. karım, benim lise aşkımdı amk. rüyalar gibi bir düğünle evlendik. her şey harikaydı.

ancak ardından bir trafik kazası geçirdim ve ampüte kaldım. işte her şey o an taka sardı.

beyler, ampute kaldıktan sonra artık gibim kalkmıyordu. bu utanç verici ve aşağılayıcı bir durumdu. ancak aşağılanma bu kadarla kalmıyordu. karım bana aşıktı. ben de ona. ancak işler böyle yürümüyor beyler. amı veya gibi olan her canlı gibişme isteği duyar.

benim artık gibim yoktu. ancak karımın amı vardı ve yaraksızlığa 1 sene dayanabilmişti.

karşıma geçti, benimle konuştu. sana aşığım, senin için her şeyi yaparım. ancak bu şekilde olmaz, olamaz. eninde sonunda seni aldatırım. ihtiyaçlarım var, her kadının ihtiyacı vardır. bir gün bunu gidermem gerekecek ve seni aldatmak zorunda kalacağım. ayrılmamız lazım. dedi.

dünyam başıma yıkılıyordu amk.

o beni terkedemezdi beyler. hele böyle bir şey için asla kabullenemezdim. benim annem yoktu. babam yoktu. hayatımda 3 kez görmediğim uzak akrabalarım dışında hiçbir yakınım yoktu. çocuğum yoktu. hiçbir şeyim yoktu. her şeyi 0'dan elde etmiştim, buna ece de dahildi. 0'dan yükselmiştim, gerçekten çok zengindim, gerçekten. ve tüm bunları kendi tırnaklarımla kazıyarak elde etmiştim. 33 yaşındaydım ve başarılıydım.

ama eğer ece beni terkederse. ben bir hiç olacaktım. yalnız bir adam olarak ölecektim. olamazdı.

internete girdim, araştırdım. bana benzer durum yaşayan adamlar vardı. çeşitli şeyler yazmıştı. ama hepsinin ucu aynı yere çıkıyordu: karılarını, başka erkeklere gibtiriyorlardı. parayla bu işi yapan erkeklere. düz jigololara değil, ağzını dahi açmayan ve gizlilik garantisi veren erkeklere.

bunları ilk okuduğum an bilgisayarı kapatmıştım. yatağa uzandığımda sıkıca eceye sarıldım. ve o an onu kaybedemeyeceğimi anladım. orada yazan şeyler iğrençti, ama başka yolu gözükmüyordu. tanımadığım erkeklerle bilmediğim zamanlarda gibişip beni aldatacağına ya da beni aldatmamak için terkedeceğine, kendi ellerimle başka erkeklere gibtirirdim.

bu düşünceler başta saçma geliyordu. ancak ece'yi kaybetme düşüncesiyle beraber her şey değişiyordu.

tekrar interneti dolaşmaya başladım. -bu arada türk siteleri değildi beyler- bu dertten müzdarip adamlarla birebir görüştüm. kimisi tahmin edeceğiniz üzere fake çıktı. ancak 3 tanesiyle uzun süre sohbet ettim. genelde pgibolojilerini soruyordum, ardından bu işi nasıl yaptıklarını. onlarla her konuşmamda daha da ikna oluyordum. karım bir am parçası değildi, o benimm her şeyimdi. eğer, ciks ihtiyacı varsa ona vermeliydim, aramızdaki bağ basit bir ciks bağı değildi çünkü.

yapacak bir şeyim olmadığına karar verdim. eceyle konuşacaktım.

eceyi karşıma aldım. onu kaybedemeyeceğimi söyledim. hele hele bir ciks için asla kaybedemeyeceğimi söyledim. onun bana olan sevgisinden şüphe duymadığımı anlattım. ve birazdan söyleyeceklerimi düşünmesini, hemen yargılamamasını istedim. yavaş yavaş ve onu incitmeden anlatmaya başladım durumu ve diğer insanların yaptıklarını. ben cümleleri söyledikçe onun gözleri doluyordu.

kalkacak gibi oldu. lütfen, dedim, ece kalkma. seni kaybedemem. istediğin şey ciksse, onu sana ben veremem. ama ben veremediğim için senin mahrum kalmana da göz yumamam. sırf bu yüzden beni terketmeni istemiyorum. ciks istiyorsan, bunu bu şekilde giderebilirsin. bana da çok zor olacak ama katlanırım, önemli değil. sen de bana katlanıyorsun, dedim. bu masada oturup ağlamaya başladı.

neyse beyler, konuşmanın ardından bir cevap vermedi. ertesi gece biz yatakta uzanırken konuyu o açtı. söylediklerini yadırgamıştım, ama şimdi düşününce en doğru kararın bu olduğunu düşünmeye başladım, dedi. peki nasıl olacak dedi, gelen kişinin gizliliğine nasıl güveneceğiz. şu nasıl olacak bu nasıl olacak dedi.

her şeyi tek tek anlattım. sonra birbirimize sıkı sıkı sarılıp uyuduk. daha doğrusu ben uyumadım, gözlerimde yaş, içten içe hıçkırarak yatakta öylece duruyordum. ne hale geldiğime inanamıyordum.

neyse beyler, zorlu süreç yavaş yavaş başlıyordu. bu işlerin profesyonel olarak yapıldığı siteler var yurtdışında. biz de, adını vermek istemediğim başka bir ülkede yaşıyorduk. bize 3 gün sonra katalog gönderdiler. evet, bildiğiniz erkek katalogu. erkeklerin özellikleri yazıyor, bir köle ya da bir çamaşır makinesi satın alır gibi alıyorsun.

katalog geldiğinde kendimi çok küçük düşmüş hissettim. bakmak bile istemedim, ece de bakmadı, sanırım beni incitmemek için. bu konu hakkında da konuşmuyordu. bir gün, kim olduğu önemli değil, dedi. oradan ben seçim yapamam dedi. tamam dedim, ama birini seçmen lazım dedim. tamam, dedi. ben listeyi gönderirim onlara. kendi ellerimle karımı gibtirecektim. kendi paramla. kendi evimde gibtirecektim. kendi rızamla.

evet beyler, 2 gün sonra, bir cumartesi günü ece geldi. geri dönüş yaptıklarını söyledi. pazar (yani ertesi günü) günü göndereceklerini iletmişler. o anı anlatamam, daha önce ameliyat oldunuz mu bilmiyorum. ama doktor size ameliyat olmanız gerektiğini söylediğinde bir şok yaşarsınız. atlatırsınız, birkaç gün sonra size ameliyat tarihini verir ve o an dünya kararır. sanki vücut sizin değilmiş gibi gelir. korkarsınız, aklınıza binlerce ihtimal gelir, birkaç saniye içinde.

işte o öyle bir andı. ruhum bedenimden uçtu gitti.

ertesi gün geldi. ben odamdan çıkmadım, bunlar da odamın karşısındaki odada gibişeceklerdi. çünkü yatak odamız dışındaki tek yatak orada vardı. evet, kendi ellerimle koyduğum yatakta gibecekti. bir zamanlar, çocuk odası yapmayı düşündüğümüz odada gibecekti karımı. kapı çaldı, o gün hizmetlilere izin vermiştim haliyle. ece kapıyı açmaya gitti. holde oturup konuşmalarından korkuyordum. konuşmalarını istemiyordum.

neyse ki korktuğum olmadı. kapı çalındıktan birkaç saniye sonra merdiven çıkma sesleri geldi. ardından da koridordan sesler geldi. karşı odanın kapısı açıldı ve kapandı. o sırada neler olduğunu bilmiyordum, ama tahmin ediyordum.

birkaç dakika sonra iniltiler gelmeye başladı. yatağın sarsıntıyla duvara vurma sesi de geldi. ece, iniltileri duyulmasın diye ağzını kapatıyordu belli ki. sesi boğuk ve içten geliyordu, yatağın gıcırtısı ve gümbürtüsü altında bastırılıyordu. o sırada gözümden yaşlar damlamaya başladı.

iniltiler iyice artmaya başladı. kendini sıkıyordu, ama inleemeyi engelleyemiyordu.
ardından da bir anlık çığlık geldi. ece'nin orgazmıydı bu. başka bir erkeğin gibiyle zevke ulaşmıştı. başımı ellerimin arasına aldım, göz yaşı döküyordum ama ağlamıyordum. öylece durdum. ardından kapı açıldı, kapandı. merdiven sesleri. ve hemen ardından tekrar merdiven sesleri. oradan da banyonun kapısı açıldı, kapandı. ece duş almıştı.

ardından beyler, 1 aylık periyodda 3 kez daha geldi. aynı kişi miydi bilmiyorum, rahatıszlığımın geçmesini istiyordum.
aynı kişi olmamalıydı, aynı kişi olursa bir dahaki gelişinde sohbet de ederlerdi. belki farklı şeyler de denerlerdi ve belki de aralarında bir şeyler başlardı.

ece'ye, aynı kişileri çağırmamasını söyledim. olabildiğince farklı kişileri çağır dedim. rica ettim.

ardından beyler, yeni biri daha geldi. bu sefer merak ediyordum. acaba benden yakışıklı mıydı, acaba kaslı mıydı. acaba uzun muydu, nasıl biriydi. kapı çalınca bizim kamera sisteminden ön kapı kamerasına baktım, laptopla. siyah saçlı, beyaz tenli biriydi. öyle yolda görseniz 'oo bu jigolodur kesin' demezsiniz, normal vatandaş tipinde biri. ece buna kapıyı açtı, tek kelime etmeden arkasını dönüp üst kata çıktılar, ki bu kısmı hol kamerasından izledim. ardından koridordan sesler geldi. ben de laptopı kapattım ve ece'nin iniltilerini dinledim. artık içimden ağlamak da gelmiyordu, üzgünce dinledim sadece. ah'larını dinledim, ıh'larını dinledim ve orgazm çığlığını dinledim. sonra da koridordaki tıkırtılar, ve merdivendeki ve ecenin banyoya gidişi.

ertesi sefer gelen elemanı da kameradan izledim, farklı biriydi.
yukarı çıktılar, iniltiler, çığlık, tıkırtı, banyo.

bunu ece'den ayrılmamak için yapmıştım, ama yavaş yavaş aramız açılıyordu sanki. gözlerimin içine bakmıyordu, utanıyor gibiydi. utanmamasını söylemek isterdim, ama o konu hakkında hiç konuşmuyorduk. tek kelime bile etmiyorduk. bunların gibiştiği günler evde olmak istemezdim aslında, ama kimin ne yapacağı belli olmaz. bir bakarsın evdeki eşyalar için ece'yi öldrür, eve geldiğinde cesedini bulrum. her ne kadar ampute de olsam, elimde bir silahla tillahın oğlu gelse gibertirim. neyse, konumuz o değil.

evet beyler, dediğim gibi, eceyle aramızda ikimizin de farketmediği bir soğukluk giriyordu sanki. akşamları birbirimize sarılarak yatıyorduk, ama iş karşılıklı konşmaya gelince eskisi gibi değildik.

ertesi sefer gelene yine kameradan baktım.
kameradan ilk baktığım adama benziyordu, ama o muydu bilmiyorum. yine siyah saçlı, beyaz tenliydi. ama bunun saçları kısaydı. yüzünü tam göremediğim için çıkartamıyordum. hol kamerasına geçtim, yine bir şey göremedim. eceyle doğruca yukarı çıktılar.

iniltiler, yatak sesi, orgazm çığlığı, tıkırtılar ve duş.

hep aynı senaryoydu. bu işin böyle rutin olması güzeldi, rutin olan hiçbir şeyde şehvet yoktur. görev bilinci aşk getirmez, sevgi getirmez.

o gün başka bir şey düşündüm.
acaba, dedim. karımı gibmeye gelen bu görev adamları arkamdan ne konuşuyor. adamın karısını gibiyorum ve üstüne para alıyorum mu diyorlardı acaba. arkamdan benimle ilgili neler söylüyorlardı. acaba aralarında konuşurken karımdan mı bahsediyorlardı.

sonra kendimi avutmak için onların her ay onlarca kadınla seviştiğini, bizi hatırlamayacaklarını söylüyordum. neden bizim hakkımızda konuşsunlar ki.

ve tekrar laptopın başında giriş kamerasını izliyordum.
lan, dedim. bu son gelen adam amk. yine aynı adam gelmiş. kıllattım beyler, kanım çekildi. acaba, odadan çıkıp, gelme, mi desem diye düşündüm. ancak ben bunları düşünürken onlar çoktan odalarına geçmişlerdi bile. odadaki kamerayı açsam mı diye düşündüm, ama kendime işkence etmenin lüzumu yoktu.

hem belki o gün boş olan başka adam yoktu. zaten ece katalogdan adam seçmiyordu ki, rastgele gönderiyorlardı. evet, bu kaygılarım inanılmaz saçmaydı. zaten holden geçişlerini gördüm, ilk kez görüşmüş gibi geçip gittiler.

ben bunları düşünürken, onlarca hayalin ve kaygının arasında ece'nin çığlığıyla doğruldum. kapı sesi, merdiven sesi, tekrar merdiven sesi ve banyonun kapısı.

o gece düşüncelerden uyuyamıyordum.

eceyle bu konu hakkında asla konuşmazdık. o yüzden, niye aynı adam geldi, diye sormadım. bu değişik bir şey. şöyle düşünün: babasınız. kızınız 27-28 yaşında ve birileriyle gibiştiğini biliyorsunuz. kızım niye o çocukla yattın diye sorar mısınız?

işte durum buydu, o yüzden bu şeyler hiç yokmuş gibi davranıyorduk. bu benim için de daha iyiydi üstelik.
ben eceyle zaman geçirmeyi seviyordum, onu kimin gibtiği umurumda değildi. ece'yle dolaşmak, ece'yle beraber uyumak, aynı yemeği yemek hoşuma gidiyordu.