Evet beyler böyle içimden gelen bir istekle bir hikaye yazmaya başladım. ilk 3 bölümünü yazdım. Konusu zombiler. Şimdi diceniz yeter amk ne zombisi. Öncelikle kitabın tanıtımını yapayım.
Günlük hayatınızda sevdiğiniz şeyler nelerdir? internette gezmek mi? Oyun oynamak mı? Yoksa yemek yemek mi? Peki ya bunları hiç yapamadığınız veya yapma lüksünüzün fazla olmadığını hayal ettiğinizde sıyırıyor musunuz?
Artık o eski bildiğimiz düzen yok. Kimse artık işe, okula gitmiyor. Hükümet denen bir şeyde yok artık. Adaleti insanların kendisi sağlıyor. Salgın beraberinde yürüyen ölüleride getirdi.
Artık geriye kalanların tek amacı hayatta kalmak.
Her neyse ilk bölümü bırakıyorum şöyle.
1.BÖLÜM: YABANCILAR
David çaresiz bir biçimde yolun kenarındaki eski bir arabanın çalışıp çalışmadığına bakıyordu. Fakat araba o kadar eskiydiki çalışsa bile ne kadar dayanacağı belirsizdi. Gerçi David için arabanın çalışması bile yeterliydi. Fakat araba çalışmadı.
Hay şansımın.. diye geçirdi içinden. Bu tüm dünyanın içini dışına çıkaran kıyametin üzerinden ne kadar zaman geçmişti bilmek bile istemiyordu. Hatırladığı tek şey geride bırakmak zorunda kaldığı kardeşi Jason'dı. Zavallı biçimde bu hafif çorak arazide yoluna devam etmeye başladı. Susamıştı, acıkmıştı. Tüm bu olanlardan önce yiyebildiği hamburgerleri ve pizzaları düşündü. Daha çok acıktı. Yavaşça yürüyordu. Sol tarafına baktığında iki silüet gördü. Kıyametin sebep olduğu yürüyen ölüler kısacası zombiler diye düşündü. Aldırışsız biçimde ters yöne yürümeye başladı. Fakat bir anda bir ses geldi;
-SiYAH TiŞÖRTLÜ!
David şaşırdı, donup kaldı. Önce etrafına baktı o şaşkınlıkla. Yavaşça arkasına döndü ve şöyle dedi;
-Bana mı dediniz?
Arkasına döndüğünde iki adamı net biçimde görebiliyordu. Birinin üstünde eski moda bir tişört diğerindede kapşonlu vardı. Adamlardan biri şöyle dedi:
-Senden başkası mı var?
David:
-Sanırım yok.
Eski moda tişört giyen adam şöyle dedi:
+Ben Austin yanımdakide Zack. Tek başına hayatta kalmaya çalışmak zor oluyor olmalı.
David:
-Eh, öyle.
Austin:
-istersen bizimle beraber şansını deneyebilirsin. Şansını deneyebilirsin diyorum çünkü artık her şeyin zor olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bir saniye sonramız bile belli değil. Yanımızda biraz yemek ve su var. Bu geceyi idare edebiliriz.
David şüpheyle sordu:
-Neden zaten az bulunan yemek ve su gibi temel ihtiyaçları yol üstünde rastgeldiğiniz bir adamla paylaşmak istiyorsunuz.
Zack şöyle cevap verdi:
-Evet bu biraz ilginç gelebilir. Ama kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Yarın ava çıkacağız. Sende eğer bizimle devam edeceksen avlanmak zorundasın.
David karnı guruldayınca ne kadar aç olduğunu bir kez daha anladı. Kabul etmekten başka çaresi yoktu. Karanlıkta çökmeye başlamıştı. Bunu farkeden David merakla sordu :
-Kamp veya ona benzer bir şeyiniz var mı?
Zack:
-Kamp mı? Pek denemez. Yayan gidiyoruz. Çadırlarımız var. Ama ikimize yetecek kadar.
David:
-Bir tanesinde kalma şansım yok mu?
Austin atıldı :
-O kadar da uzun boylu değil. iyice tanımamız gerekiyor seni. ilk geceden bizi öldürüp çadırları alıp kaçabilirsin.
David:
-O zaman nerde yatacağım?
Austin:
-Bak David iyi biri gibi duruyorsun. Ama daha önce yaşadığımız tecrübeler bize kimseye fazla güvenmememizi öğretti. Nerde yatacağının cevabı basit. Biz uyurken birimiz, nöbet tutar ve belli aralıklarla değişmeli nöbet tutarız. Eğer bizimle devam etmek istiyorsan geceyi bi ağacın dalına bağlı halde geçirmek zorundasın.
David:
-Bana uyar.
Austin:
-Şu ağaçların arasına doğru gidelim.
Yoldan ayrılıp sol taraftaki ormanlık alanın içine doğru yürümeye başladılar. Ağaçlığın arasına doğru yürürken David merakla sordu:
-Austin, tüm bu olaylar meydana gelmeden önce napıyordun?
Austin bi an duraksadı ve David'in suratına hafif donuk bir ifadeyle bakıp yoluna devam etti.
Zack David'in yanına gelip sessizce:
-Aynı soruyu zamanında bende sormuştum. Ve bende aynı cevabı aldım. Bazen o donuk yüz ifadesi kanımı donduruyor.
David hafif düşünceli bir şekilde yoluna devam etti. Devam ederken içinden
ikinci geceye kalmadan karnımı doyurup gitmeliyim diye düşünüyordu.
Austin etrafına baktı ve hafif bir ses tonuyla şöyle dedi:
-Burası uygun.
Çadırları kurup ateş yaktılar. Yemek olarak bir kaç konserve ve atıştırmalık vardı. Yedikten sonra ateş başında oturdular bir süre. David Zack'e sordu:
-Ee Zack, sen bu olaylardan önce ne yapıyordun?
Zack şöyle cevap verdi:
Ohio'da eşimle düzgün bir hayatım vardı. Bir bankada çalışıyordum.
David sordu:
-Eşine ne oldu?
Zack:
-Ormanlıkta bir sürüyle karşılaşmıştık. Onlardan kaçarken eşim Laura tuzak gibi bir şeyin içine düştü. Ne olduğunu anlamamıştım. Fakat sürü geliyordu ve Laura'yı oradan kurtarmak için yeterli zamanım yoktu. Hala özlüyorum onu.
David şöyle cevap verdi:
Eşin için üzgünüm. Ama kim tuzak hazırlamış olabilir ki. Demek ki hala hayatta olupta belli bir düzene girmiş insanlar var.
Zack:
-Söylememeyi düşünüyordum ama o zombi sürüsünde dikkatimi çeken bir şey olmuştu...
Austin ilk kez duyuyordu herhalde bunu. Bir anda kafasını kaldırdı yüzündeki merak ifadesi net biçimde okunuyordu.
David sordu:
-Ne gördün orada?
Zack:
-Zombilerin boyunlarından asılmış karınlarına ulaşan kartonlar vardı. O andaki olaylar karmaşası nedeniyle tam hatırlamıyorum ama o kartonlarda;
Yalancı,
Korkak,
ihanet eden gibi şeyler yazıyordu.
1.BÖLÜMÜN SONU
ilk yazma deneyimim olduğunu belirteyim. Okumak isteyen olursa yolla zanza desin özelden wattpad linkini atıcam.
Edit: Beyler devdıbını okumak isteyen şurdan takip edebilir
http://my.w.tt/UiNb/kd6GQNa3RA