-
1.
018 yaşındayım beyler, üniversite 1. sınıf.
o zamana kadar el gibiyoruz.
neyse çağdaş yaşamcı arkadaşlar var bunlar kız-erkek karışık kalıyo ben de çok özeniyorum tabi.
bi gün elemanın birine dedim ki hacı nasıl oluyor ya diye o da gayet medeni şekilde kalıyoruz dedi. ben de hadi gibtir dedim amk kız erkek kalıyonuz gibiş yok mu diye.
o da olum sevgilisi olan sevişiyo gerisinin bişey yaptığı yok dedi.
ben de iyi tamam dedim.
-
2.
0şakirt detected
-
3.
0neyse final zamanı ben bu arkadaşlara gittim ders çalşıcaz hep beraber.
yaz ayları malum sıcak.
iki kız var evde şortla dolaşıyolar amk.
ben de dayanamıyorum tabi gördükçe bi garip oluyorum. -
4.
0@2 gibtir parazit yapma mal
-
5.
0rezerved
-
6.
0neyse gece geç saate kadar çalıştık.
yorulduk yataklara gidicez.
eleman kızın biriyle sevgiliydi girdiler odalarına biz de diğer kızla kaldık odada. -
7.
0rezerved
-
8.
0kızla muhabbete başladık ilk sevgilin var mı diye sordum yeni ayrıldık dedi, ben de üzüldüm dedim o da üzülecek bişey yok hayvanın biriydi falan dedi bana sordu sevgilin var mı diye ben de yok dedim.
sıcak olduğu için kız şortla bide askılıyla oturuyo benim yarak kalktı tabi.
eşofman altı var çok belli olmasın diye uğraşıyorum ama arada gözü çarpıyo hissediyorum. -
9.
0HIZLI PiÇ
-
10.
0rizörv
-
11.
0Rüyalar Gerçek Olsa
Seni Her gün Görürdüm
O incecik Beline
Sarılarak Yürürdüm
Sabah Olmasın Diye
Güneşi Durdururdum
Yanardağlarda Tüten
Ateşi Söndürürdüm
Yatağına Her Gece
Gelincik Doldururdum
Dudağına Bin Kere
Öpücük Kondururdum
Rüyalar, Rüyaalaar
Rüyaaalaaaaaarrrr
Aaahhhh
Rüyalar Gerçek Olsa!
Rüyalar Gerçek Olsa
Sana Güller Verirdim
O Güllerle Belki de
Kucağıma Gelirdina
Sarılırdım Boynuna
Sokulurdum Koynuna
O Gül Dudaklarını
Öperdim Doya Doya
Sabah Olmasın Diye
Güneşi Durdururdum
Yanardağlarda Tüten
Ateşi Söndürürdüm
Rüyalar, Rüyaalaar
Rüyaaalaaaaaarrrr
Aaahhhh
Rüyalar Gerçek Olsa! -
12.
0kız bi ara ben çayları tazeleyim diye kalktı mutfağa girdi ben de o ara bizim yarrağa bi bakıyım dedim kaç saattir bi kalkıyo bi iniyo amk mosmor olmuştur diye.
tam açtım taşakları falan kontol ediyorum gizlice birden odaya daldı bardağın birini unutmuşum diye beni o vaziyette gördü, kötü oldum amk hemen toplandım özür diledim -
13.
0ruyaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
-
14.
0devam etseneee huur çocuğuu
-
15.
0Moğolların veya bazı kaynaklara göre Göktürklerin yaradılışına ilişkin hikâye. 14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserinin "Mujallad-i Awwal" (Birinci Kitabı: Moğol tarihi)'in "Bāb-i Awwal" (Birinci Kapısı: Türk ve Moğol kabilelerinin tarihi)'inde Moğolların yaratılış destanı olarak anlatılan efsane,[1][2][3] 17. yüzyılda Şiban'ın torunlarından ve Hiva Hanlığının hanı olan Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türkî adlı eserde de Moğolların yaratılış destanı olarak anlatılır, bazı kaynaklara göre ise bir Türk destanıdır.[2][3] Bahsi geçen iki tarihî kaynakta Nekuz (Nüküz) ve Qiyan (Kıyan) adlı kardeşler ile onların eşleri Tatarlar tarafından yenilince önce Ergene Kon (Farsça:ارگنه قون; Ergene Qon) adı verilen dar ve sarp bir yere gitmiş, 400 yılda sülalesi çoğalıp oraya sığımaz olunca Ergenekon'dan çıkmıştır. Ergenekon'dan çıktıkları zaman yol göstericilerinin Börte Çine olduğu düşünülmektedir.[3]Tümünü Göster
Ancak Göktürklerin yaratılış destanıyla olan benzerlikleri gerekçe göstererek Türklere ait bir destan olduğunu iddia eden araştırmacılar da mevcuttur.[3][4] Ayrıca Talât Sait Halman ise, bozkurt efsanesinin genişletilmiş bir versiyonudur; mitolojik bir varlık olan bozkurtun koruması sayesinde soylarının tükenmesi tehlikesinden kurtulan ve yine bozkurtun sayesinde geçit vermez dağlarla çevrili Ergenekon vadisindan kaçan bir Türk topluluğunun öyküsünü anlattığını iddia etmektedir.[5] Diğer görüşlere göre ise Türkler ve Moğollar arasında benzer şekilde anlatılan efsaneler sözkonusudur. [6] Efsane kimi zaman Nevruz ile de ilişkilendirilmiştir. [7]
Konu başlıkları [gizle]
1 Destanının kökenleri
2 Tarihî kaynaklar
3 Destanın özeti
4 Türk edebiyatında Ergenekon Efsanesi
5 Kaynakça
Destanının kökenleri [değiştir]
Önce sözlü olan efsane daha sonra çeşitli kaynaklarda bahsedilerek yazılı hale getirilmiştir. Tamamı hakkında fikir birliği olmadığı ve yazılı metinlerde kısa özet şeklinde olduğu için "Ergenekon Efsanesi" şeklinde de isimlendirilmektedir. Ergenekon Destanı olarak bilinen öykü, iki ana kısımdan oluşmaktadır:
bir bozkurdun yardımı ve korumasıyla soyun devamlılığının sağlanması;[kaynak belirtilmeli]
geçit vermez dağlarla çevrili bir vadiye yerleşilmesi ve daha sonra buradan çıkılması.
ilk öykü üç ayrı Çin vakayinamesinde Türklerin türeyiş öyküsü olarak anlatılmıştır.[8] ikinci öykünün özeti yine Çin kaynaklarında yer almıştır. Reşidüddin Hamedani'nin Cami’üt-Tevarih'i ve ikincisi ise Ebul Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî isimli eserleri gibi XIII-XVII. yüzyıl arasında yazılmış çeşitli eserlerde, efsanede yer alan vadiye "Ergenekon" adı verilmiştir; ancak bu kaynaklarda efsanenin kahramanı Türkler değil, Moğollardır.
Orta Asya tarihi profesörü Devin DeWeese, bir mağara ya da vadideki tutsaklıktan kurtuluş motifinin Orta Asya halklarınca değişik biçimlerde anlatıldığına dikkat çeker ve Türkler ile Moğollar arasında benzer öykülerin anlatılmasının olağan olduğunu belirtir.[9]
Daha sonraki bir tarihte bozkurdun himayesinde türeyiş teması ile vadiye yerleşme ve vadiden kaçma motifleri birleştirilmiş, "Ergenekon Destanı" başlığı altında bir Türk destanı olarak anılmaya başlanmıştır. Fuat Köprülü'ye göre, Cengiz Han'ın soyunda var olan Türk kökenli aile nedeniyle efsanede bahsedilen Moğollar aslında Oğuzlar'dır. Reşidüddin Hamedani ve Ebul Gazi Bahadır Han'ın hikâyelerindeki benzerliğin nedeni de budur.[kaynak belirtilmeli]
Tarihî kaynaklar [değiştir]
MS VI. yüzyılın ikinci yarısı ve VII. yüzyıl başı arasındaki dönemde yazılmış Çin vakayinamelerinde, bir savaş sonucunda kavminin hayatta kalan tek üyesi olan çocuğun bir kurt tarafından büyütülerek ölümden kurtulması ve soyunu devam ettirmesi anlatılır. Çin kaynaklarına göre Göktürkler bu soydan gelmektedir.[8] Bu öykü daha sonra Ergenekon destanı çerçevesinde anlatılmıştır. Yine VI. yüzyıla ait Çin kaynaklarında Türklerin tutsak kaldıkları bir mağaradan ya da dağlarla çevrili bir vadiden kurtuluşları öyküsü aktarılmaktadır. Ancak bu anlatılarda "Ergenekon" ismi yer almamaktadır.[9]
"Ergenekon'dan Çıkış" öyküsü, XIII. yüzyıl sonunda ilhanlı saray görevlilerinden Reşidüddin Hamedani'nin Cami’üt-Tevarih'inde (cilt I, bölüm I) anlatılmıştır. [9] Ancak bu metinde anlatılan öykünün kahramanı Göktürkler değil, Moğollardır. Bu metinde Ergenekon vadisinden çıkış öyküsü ağırlık taşır, "kurttan doğan çocuk" motifi yer almaz.[10]
Sonraki dönemlerde, XV. ve XVI. yüzyıllarda Çağatay Türkçesi ve Farsça yazılmış eserlerde Ergenekon destanı bir Moğol efsanesi olarak yer almaktadır. XV.-XVI. yüzyıllarda Farsça yazılmış bir eser olan Şeceretü'l-Etrak (Türklerin Şeceresi), XVI. yüzyıl başında Türkçe yazılmış Tevarih-i Güzide-i Nusretname, XVI. yüzyıl ortasında Türkçe yazılmış olan Zübdetü'l-Athar ve XVI. yüzyıl sonuna ait Farsça bir kitap olan Abdullahname gibi metinlerde Ergenekon efsanesi aktarılır.[9] Türk Dili ve Edebiyatı profesörü isa Özkan'ın aktardığına göre, XVII. yüzyılda Ebul Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî adlı eserinde aynı öykü anlatılmıştır.[8] Camiü't-Tevarih'ten yararlanılarak yazılan bu eserde de Moğolların konu edildiği görülmektedir.
Meydan Larousse adlı angiblopediye göre, XIX. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Rus şarkiyatçı Nikita Biçurin (iakinf / Hyacinth), sarp dağlarla çevrili vadiden çıkış öyküsünün bir benzerini "Ergenekon" adını vermeksizin Türklerin atalarının türeyiş öyküsü olarak anlatır ve bu anlatısını Çin kaynaklarına dayandırır.[10]
Destanın özeti [değiştir]
Moğol ilinde, Oğuz Han soyundan il Han’la, Tatar Sevinç Han’[11]ın savaşında Moğolların hepsi öldürülür. Yalnızca il Han'ın oğlu Kiyan ve amcasının oğlu[11] Nukuz, eşleriyle birlikte kaçarak bir dağa sığınır.[12] Bu bölgede 400 yıl boyunca kalıp çoğalırlar.
Bu alt başlığın geliştirilmesi gerekiyor.
Türk edebiyatında Ergenekon Efsanesi [değiştir]
Şecere-i Türk Ahmet Vefik Paşa tarafından Çağataycadan Osmanlı Türkçesine çevrilmiş, bu çeviri Ekim 1863'ten itibaren Tasvir-i Efkâr gazetesinde tefrika edilmiştir. Ergenekon efsanesine ilişkin bölüm gazetenin 8 Kasım 1863 tarihli 143. sayısında yayınlanmıştır.[11]
I. Balkan Savaşı döneminde Ergenekon efsanesi milliyetçi yazarlar tarafından ilgi görmüştür. Ziya Gökalp'in Ergenekon temasını işleyen şiiri Türk Duygusu dergisinin 8 Mayıs 1913 tarihli sayısında "Türk An'anesi: Ergenekon" başlığıyla yayınlanmıştır; aynı şiir Ziya Gökalp'in 1914 tarihli Kızılelma kitabında "Ergenekon" başlığıyla yer almıştır.[13] Ömer Seyfettin de Halka Doğru dergisinin 9 Nisan 1914 tarihli sayısında Ergenekon temalı bir şiir yayınlamıştır.[8] Ömer Seyfettin'in bu şiiri büyük ölçüde Ziya Gökalp'in Ergenekon'undan izler taşır.[14]
Rıza Nur, 1928 tarihinde iskenderiye'de yayımlanan Oğuznâme adlı epik eserinde Ergenekon temasını işlemiştir.[15]
Ergenekon destanının bir Türk efsanesi olarak Kurtuluş Savaşı sırasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından yazıldığını ve Osmanlı'da, Selçuklu'da en küçük izine rastlanmayan bir hikâye olduğu iddia edilmektedir.[16] Ancak Orhan Çekiç, bu ifadelere; Yakup Kadri'nin yazdığı eserlerin Ergenekon'u değil Kurtuluş Savaşı'nı anlattığını ve Hive Hanı Ebul Gazi Bahadır Han'ın 17. yüzyılda yazdığı "Şecere Türkî" eserinde Ergenekon Destanı'ndan bahsettiğini söyleyerek yalanlamıştır. -
16.
0hadi bin hızlı yaz dıbını gibicem
-
17.
0loading... #30821514 * :o :( /msj ?Tümünü Göster
Moğolların veya bazı kaynaklara göre Göktürklerin yaradılışına ilişkin hikâye. 14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserinin "Mujallad-i Awwal" (Birinci Kitabı: Moğol tarihi)'in "Bāb-i Awwal" (Birinci Kapısı: Türk ve Moğol kabilelerinin tarihi)'inde Moğolların yaratılış destanı olarak anlatılan efsane,[1][2][3] 17. yüzyılda Şiban'ın torunlarından ve Hiva Hanlığının hanı olan Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türkî adlı eserde de Moğolların yaratılış destanı olarak anlatılır, bazı kaynaklara göre ise bir Türk destanıdır.[2][3] Bahsi geçen iki tarihî kaynakta Nekuz (Nüküz) ve Qiyan (Kıyan) adlı kardeşler ile onların eşleri Tatarlar tarafından yenilince önce Ergene Kon (Farsça:ارگنه قون; Ergene Qon) adı verilen dar ve sarp bir yere gitmiş, 400 yılda sülalesi çoğalıp oraya sığımaz olunca Ergenekon'dan çıkmıştır. Ergenekon'dan çıktıkları zaman yol göstericilerinin Börte Çine olduğu düşünülmektedir.[3]
Ancak Göktürklerin yaratılış destanıyla olan benzerlikleri gerekçe göstererek Türklere ait bir destan olduğunu iddia eden araştırmacılar da mevcuttur.[3][4] Ayrıca Talât Sait Halman ise, bozkurt efsanesinin genişletilmiş bir versiyonudur; mitolojik bir varlık olan bozkurtun koruması sayesinde soylarının tükenmesi tehlikesinden kurtulan ve yine bozkurtun sayesinde geçit vermez dağlarla çevrili Ergenekon vadisindan kaçan bir Türk topluluğunun öyküsünü anlattığını iddia etmektedir.[5] Diğer görüşlere göre ise Türkler ve Moğollar arasında benzer şekilde anlatılan efsaneler sözkonusudur. [6] Efsane kimi zaman Nevruz ile de ilişkilendirilmiştir. [7]
Konu başlıkları [gizle]
1 Destanının kökenleri
2 Tarihî kaynaklar
3 Destanın özeti
4 Türk edebiyatında Ergenekon Efsanesi
5 Kaynakça
Destanının kökenleri [değiştir]
Önce sözlü olan efsane daha sonra çeşitli kaynaklarda bahsedilerek yazılı hale getirilmiştir. Tamamı hakkında fikir birliği olmadığı ve yazılı metinlerde kısa özet şeklinde olduğu için "Ergenekon Efsanesi" şeklinde de isimlendirilmektedir. Ergenekon Destanı olarak bilinen öykü, iki ana kısımdan oluşmaktadır:
bir bozkurdun yardımı ve korumasıyla soyun devamlılığının sağlanması;[kaynak belirtilmeli]
geçit vermez dağlarla çevrili bir vadiye yerleşilmesi ve daha sonra buradan çıkılması.
ilk öykü üç ayrı Çin vakayinamesinde Türklerin türeyiş öyküsü olarak anlatılmıştır.[8] ikinci öykünün özeti yine Çin kaynaklarında yer almıştır. Reşidüddin Hamedani'nin Cami’üt-Tevarih'i ve ikincisi ise Ebul Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî isimli eserleri gibi XIII-XVII. yüzyıl arasında yazılmış çeşitli eserlerde, efsanede yer alan vadiye "Ergenekon" adı verilmiştir; ancak bu kaynaklarda efsanenin kahramanı Türkler değil, Moğollardır.
Orta Asya tarihi profesörü Devin DeWeese, bir mağara ya da vadideki tutsaklıktan kurtuluş motifinin Orta Asya halklarınca değişik biçimlerde anlatıldığına dikkat çeker ve Türkler ile Moğollar arasında benzer öykülerin anlatılmasının olağan olduğunu belirtir.[9]
Daha sonraki bir tarihte bozkurdun himayesinde türeyiş teması ile vadiye yerleşme ve vadiden kaçma motifleri birleştirilmiş, "Ergenekon Destanı" başlığı altında bir Türk destanı olarak anılmaya başlanmıştır. Fuat Köprülü'ye göre, Cengiz Han'ın soyunda var olan Türk kökenli aile nedeniyle efsanede bahsedilen Moğollar aslında Oğuzlar'dır. Reşidüddin Hamedani ve Ebul Gazi Bahadır Han'ın hikâyelerindeki benzerliğin nedeni de budur.[kaynak belirtilmeli]
Tarihî kaynaklar [değiştir]
MS VI. yüzyılın ikinci yarısı ve VII. yüzyıl başı arasındaki dönemde yazılmış Çin vakayinamelerinde, bir savaş sonucunda kavminin hayatta kalan tek üyesi olan çocuğun bir kurt tarafından büyütülerek ölümden kurtulması ve soyunu devam ettirmesi anlatılır. Çin kaynaklarına göre Göktürkler bu soydan gelmektedir.[8] Bu öykü daha sonra Ergenekon destanı çerçevesinde anlatılmıştır. Yine VI. yüzyıla ait Çin kaynaklarında Türklerin tutsak kaldıkları bir mağaradan ya da dağlarla çevrili bir vadiden kurtuluşları öyküsü aktarılmaktadır. Ancak bu anlatılarda "Ergenekon" ismi yer almamaktadır.[9]
"Ergenekon'dan Çıkış" öyküsü, XIII. yüzyıl sonunda ilhanlı saray görevlilerinden Reşidüddin Hamedani'nin Cami’üt-Tevarih'inde (cilt I, bölüm I) anlatılmıştır. [9] Ancak bu metinde anlatılan öykünün kahramanı Göktürkler değil, Moğollardır. Bu metinde Ergenekon vadisinden çıkış öyküsü ağırlık taşır, "kurttan doğan çocuk" motifi yer almaz.[10]
Sonraki dönemlerde, XV. ve XVI. yüzyıllarda Çağatay Türkçesi ve Farsça yazılmış eserlerde Ergenekon destanı bir Moğol efsanesi olarak yer almaktadır. XV.-XVI. yüzyıllarda Farsça yazılmış bir eser olan Şeceretü'l-Etrak (Türklerin Şeceresi), XVI. yüzyıl başında Türkçe yazılmış Tevarih-i Güzide-i Nusretname, XVI. yüzyıl ortasında Türkçe yazılmış olan Zübdetü'l-Athar ve XVI. yüzyıl sonuna ait Farsça bir kitap olan Abdullahname gibi metinlerde Ergenekon efsanesi aktarılır.[9] Türk Dili ve Edebiyatı profesörü isa Özkan'ın aktardığına göre, XVII. yüzyılda Ebul Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî adlı eserinde aynı öykü anlatılmıştır.[8] Camiü't-Tevarih'ten yararlanılarak yazılan bu eserde de Moğolların konu edildiği görülmektedir.
Meydan Larousse adlı angiblopediye göre, XIX. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Rus şarkiyatçı Nikita Biçurin (iakinf / Hyacinth), sarp dağlarla çevrili vadiden çıkış öyküsünün bir benzerini "Ergenekon" adını vermeksizin Türklerin atalarının türeyiş öyküsü olarak anlatır ve bu anlatısını Çin kaynaklarına dayandırır.[10]
Destanın özeti [değiştir]
Moğol ilinde, Oğuz Han soyundan il Han’la, Tatar Sevinç Han’[11]ın savaşında Moğolların hepsi öldürülür. Yalnızca il Han'ın oğlu Kiyan ve amcasının oğlu[11] Nukuz, eşleriyle birlikte kaçarak bir dağa sığınır.[12] Bu bölgede 400 yıl boyunca kalıp çoğalırlar.
Bu alt başlığın geliştirilmesi gerekiyor.
Türk edebiyatında Ergenekon Efsanesi [değiştir]
Şecere-i Türk Ahmet Vefik Paşa tarafından Çağataycadan Osmanlı Türkçesine çevrilmiş, bu çeviri Ekim 1863'ten itibaren Tasvir-i Efkâr gazetesinde tefrika edilmiştir. Ergenekon efsanesine ilişkin bölüm gazetenin 8 Kasım 1863 tarihli 143. sayısında yayınlanmıştır.[11]
I. Balkan Savaşı döneminde Ergenekon efsanesi milliyetçi yazarlar tarafından ilgi görmüştür. Ziya Gökalp'in Ergenekon temasını işleyen şiiri Türk Duygusu dergisinin 8 Mayıs 1913 tarihli sayısında "Türk An'anesi: Ergenekon" başlığıyla yayınlanmıştır; aynı şiir Ziya Gökalp'in 1914 tarihli Kızılelma kitabında "Ergenekon" başlığıyla yer almıştır.[13] Ömer Seyfettin de Halka Doğru dergisinin 9 Nisan 1914 tarihli sayısında Ergenekon temalı bir şiir yayınlamıştır.[8] Ömer Seyfettin'in bu şiiri büyük ölçüde Ziya Gökalp'in Ergenekon'undan izler taşır.[14]
Rıza Nur, 1928 tarihinde iskenderiye'de yayımlanan Oğuznâme adlı epik eserinde Ergenekon temasını işlemiştir.[15]
Ergenekon destanının bir Türk efsanesi olarak Kurtuluş Savaşı sırasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından yazıldığını ve Osmanlı'da, Selçuklu'da en küçük izine rastlanmayan bir hikâye olduğu iddia edilmektedir.[16] Ancak Orhan Çekiç, bu ifadelere; Yakup Kadri'nin yazdığı eserlerin Ergenekon'u değil Kurtuluş Savaşı'nı anlattığını ve Hive Hanı Ebul Gazi Bahadır Han'ın 17. yüzyılda yazdığı "Şecere Türkî" eserinde Ergenekon Destanı'ndan bahsettiğini söyleyerek yalanlamıştır. -
18.
0kız önemli değil ilk defa görmüyorum ya dedi ben de ama benimkini ilk defa b,i kız görüyo dedim.
hadi ya bakir misin dedi ben de utanarak evet dedim.
aç o zman hadi dedi.
ya nasıl olacak dedim sevgili değiliz dedim.
o da illa sevgili olmamıza gerek yok hem kapıyı dinle istersen tolgayla zeynep napıyo zannediyorsun dedi.
ben de ama onlar sevgili dedim.
olsun dedi sevgilimden ayrılalı kimseyle sevişmedim hem bakir bir erkekle olması zevkli olur dedi. -
19.
0okuyorum ak
-
20.
0hadisene bin