-
26.
0ingiltere'deki tüm kuğular kraliçenin malıdır ve kuğulara zarar verenler ağır şekilde cezalandırılır.
-
27.
0vermesse capsı yıkarlar bu başlığı.
-
28.
0@1 sözünde duramadığı için eli ayağı birbirine dolaştı bi gib yazamıyo simdi .
-
29.
0hadi ulan amın feryadı ver şu lanet olasıca capsı
-
30.
0Osmanlı Devletinin Parçalanmasına Yol Açan Önemli Siyasi ve Askeri OlaylarTümünü Göster
Osmanlı Devleti'nin parçalamanmasına yol açan ve bu süreci hızlandıran önemli siyasi ve askeri olaylar şunlardır:
* ittihat ve Terakki Cemiyeti ve Yönetimi
* Trablusgarb Savaşı
* Balkan Savaşları
ittihat ve Terakki Cemiyeti ve Yönetimi (bak. ittihat ve Terakki (ittihad ve Terakkî) Cemiyeti)
Osmanlı Devleti’nin son dönemi olarak nitelendirdiğimiz “1908-1918 Döneminde” üzerinde durulması gereken siyasal kuruluşlardan en önemlisi, daha sonra bir siyasî parti niteliği kazanacak olan “ittihat ve Terakki Cemiyeti”dir. Bu cemiyet, 1908-1918 yılları arasında on yıla yakın bir süre Türk siyasi hayatını yönlendirmiş ve damgasını vurmuştur.
Sonradan “ittihat ve Terakki Cemiyeti” adını alacak olan bu cemiyet, 1889 yılının Mayıs ayında “ittihad-ı Osmanî” adıyla istanbul’da kurulmuştur. Bu gizli cemiyetin ilk kurucuları, Askeri Tıp Okulu öğrencilerinden ibrahim Ethem (Temo), ishak Sukuti, Mehmet Reşit ve Abdullah Cevdet, ve Hüseyin Zade Ali Bey’dir.
ittihatçılar ülkede yeniden “Meşrutiyet Yönetimi” kurmak, Kanun-i Esasî’yi yürürlüğe koydurarak devleti anayasal yapıya kavuşturmak, kapatılmış olan Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nı açtırmak ve anayasa ile Osmanlı vatandaşlarına verilmiş olan hak ve hürriyetlere yeniden sahip olmak için, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit’e ve yönetimine karşı mücadeleyi temel amaç olarak belirlemişlerdi.
Cemiyet, ilk kuruluşunda örgütlenme modeli olarak italyan “Carbonari Cemiyetini” örnek almıştır.
Kuruluşundan sonra bir süre sessiz kalan cemiyet, daha sonra Askeri Tıbbiye, Harbiye, Mülkiye ve Bahriye gibi okullarda hızla örgütlenmiştir.
Subaylar arasında, askerî ve sivil yüksekokullarda, medreseler ve hatta tekkelerde taraftarlarını artıran cemiyet, üyeleri kanalıyla da çeşitli illerde örgütlenmiştir. Cemiyetin böyle hızla yayıldığı, taraftarlarını çoğalttığı günlerde II. Abdülhamit yönetimi, cemiyetin varlığından haberdar olarak, üyelerini takip ettirmiş ve tutuklatmıştır. Takip ve yakalanmaktan kurtulan bir çok cemiyet mensubu yurt dışına kaçmıştır.
Yurt dışına kaçan cemiyet üyeleri burada da kendilerinden önce Avrupa’ya gelmiş olan “Genç Türk (Jön Türk)”lerle ilişkiye girmişler ve bulundukları yerlerde örgütlenmeye çalışmışlardır. Burada ismini de “Osmanlı ittihat ve Terakki Cemiyeti” olarak değiştiren cemiyetin Ülke dışındaki örgütlenmesi başlıca Üç merkezde yoğunlaşmıştır. Bunlar:
* Paris Şubesi
* Cenevre şubesi
* Kahire şubesi
4-9 şubat l902’de yapılan büyük “Jön Türk Kongresi’nde”, ülkeye yeniden kazandırılacak olan Meşrutiyet yönetiminin uygulanması konusunda beliren görüş ayrılıkları cemiyeti ikiye bölmüştür. Prens Sebahattin Bey’in öncülüğünde bir grup üye cemiyetten ayrılarak “Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti”ni kurmuşlar ve Terakki Gazetesi’ni çıkarmaya başlamışlardır. Ahmet Rıza Bey başkanlığında temsil edilen diğer grup ise, kongre sonrası ilk icraat olarak “Osmanlı ittihat ve Terakki Cemiyeti”nin ismini “Osmanlı Terakki ve ittihat Cemiyeti”ne dönüştürmüştür.
Diğer taraftan, Selanik’te de 1906 Eylül’ünde içlerinde Bursalı Mehmet Tahir Bey, Kazım Nami Bey (Duru), Ömer Naci Bey, Talat (Paşa) gibi bilahare ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin (Partisi) önde gelen isimlerinin yer aldığı “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti” adıyla yeni bir cemiyet kurulmuştur. Bu cemiyet, yurt içinde ve yurt dışında kurulmuş olan Jön Türk cemiyetlerinin bir devamı değildir.
Aynı günlerde, 1906 Ekim’inde Şam’da “Vatan ve Hürriyet” adlı gizli bir cemiyet kurmuş olan Mustafa Kemal Selanik’e gelmiştir. Burada, kurduğu cemiyetin Selanik Şubesi’ni oluşturan Mustafa Kemal daha sonra Suriye’ye geri dönmüştür. Ancak, bir süre sonra Vatan ve Hürriyet Cemiyeti, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’yle birleşmiştir. Böylece Vatan ve Hürriyet Cemiyeti ortadan kalkmıştır.
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kısa zamanda Rumeli’nin her tarafına yayılmıştır. Makedonya’nın bütün şehir ve kasabalarında ve özellikle Türk Alayları’nın bulunduğu yerlerde genç subaylar arasında taraftar bulmuştur. Böylece, Makedonya’da bulunan Osmanlı III. Ordusu’nun teğmen, yüzbaşı, binbaşı rütbesindeki subayları bu cemiyete katılmışlardır. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti 27 Eylül 1907’de merkezi Paris’te bulunan Osmanlı Terakki ve ittihat Cemiyeti ile resmen birleşmiştir.
Bu birleşmeden güçlenerek çıkan cemiyet, artık Sultan II. Abdülhamit yönetimine karşı yaptığı mücadeleyi siyasî olmaktan çıkararak askerî bir temele de dayandırmıştır. Abdülhamit’in baskıcı yönetimini sona erdirmek amacıyla bazı genç subaylar genel bir ayaklanma çıkarılmasını istemekteydiler. Bu amaçla Kolağası Niyazi Bey Resne’de emrindeki kuvvetlerle dağa çıkmış, daha sonra da Enver Bey Tikveş’te, Eyüb Sabri Bey Ohri’de, Selahattin ve Hasan Tosun Bey’ler Arnavutluk’ta aynı şekilde “Hürriyet Taburları” kurarak dağa çıkmışlardır.
Cemiyet, saraya telgraflar çekerek Anayasa’nın hemen yürürlüğe konulması ve Meclis-i Mebusan’ın toplantıya çağırılmasını istemiştir. Ayrıca şayet milletin bu isteklerini kabul etmeyecek olursa, tahtından indirileceği Sultan II. Abdülhamit’e bildirilmiştir. Nitekim 23 Temmuz 1908’de Manastır’da ve Selanik’te Meşrutiyet resmen ilân edilmiştir. Bütün bu gelişmeler üzerine Sultan II. Abdülhamit, yayınladığı bir bildiriyle Osmanlı Devleti’nde anayasayı yeniden yürürlüğe koyduğunu ve meşrutiyeti ilân ettiğini açıklamıştır.
Artık ittihat ve Terakki ismini kullanmakta olan cemiyet için, Meşrutiyetin ilânından sonra yeni bir dönem başlamıştır.
Cemiyetin, 1911 Kongresi’nde tüzüğünde yapılan bir değişikle ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkezi istanbul olan bir siyasal parti olduğu belirtilmiştir. Böylece, Türk demokrasisinde ilk siyasî parti olma özelliği ittihat ve Terakki Partisi’nin olmuştur. Bu parti, 5 Kasım 1918’deki son kongresinde kendisini feshetmiş ve Teceddüt Fırkası adıyla yeni bir kimlik kazanmıştır.
ittihat ve Terakki Cemiyeti (Partisi) bünyesinde, çok sayıda asker, sivil, fikir adamı, gazeteci, yazar ve şair isimleri barındırmıştır. Ancak, ittihat ve Terakki deyince ilk akla gelen isimler “Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa”lardır. Aynı zamanda bunlar lider olarak da ön plâna çıkmışlardır. Ancak şunu hemen belirtmeliyiz ki; Milli Mücadele’mizin büyük önderi Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarındaki bir çok önemli isim bu cemiyetin bünyesinden çıkmıştır.
ittihat ve Terakki Cemiyeti Osmanlı Devleti’nin dağılmasını önlemek için “Osmanlıcılık veya Pan-Osmanizm” düşüncesini “ittihad-ı Anasır” (Unsurların Birliği) şekliyle benimsemiş ve cemiyet-parti içinde ve devlet yönetimindeki uygulamalarında bunu gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu nedenle; cemiyet-parti bünyesine Türklerin yanında Araplar, Arnavutlar gibi Türk olmayan Müslümanları ve Ermeniler, Rumlar, Yahudiler gibi gayri müslimleri almışlardır. Ancak gayri müslimler ile Arnavutlar ve bilahare Araplar gibi Türk olmayan Müslümanların her yönden Türk milletine ve Osmanlı Devleti’ne karşı ihanet, isyan ve ayaklanmaları üzerine bu düşüncelerini terketmişlerdir. Özellikle, Balkan Savaşları esnasında uğradığımız yenilgi ve Türk insanının uğradığı haksızlık ve zulüm devlet adamlarımızın ve aydınlarımızın savundukları “Osmanlılık” ve “islâmcılık” fikirlerinden uzaklaşarak “Türkçülüğü” ön plana çıkarmalarına yol açmıştır. Bu nedenle ittihatçılar, Türkçülük fikrini parti programlarına almışlar ve 1913-1918 yılları arasında iç ve dış politikalarında adeta bir devlet politikası olarak uygulamışlardır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Türk milletinin anavatanının, yani Anadolu’nun işgal edilerek milletimizin esaret altına alınmak istenmesi karşısında, ittihat ve Terakki Cemiyeti-Partisine mensup bir çok vatansever Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlamış olan Milli Mücadele’ye katılmışlardır.
Genç ve idealist bir kadroya dayanan ittihat ve Terakki Cemiyeti-Partisi, Osmanlı Devleti’ni parçalanmaktan kurtarmak amacıyla yola çıkmalarına ve iktidara hiç düşünmedikleri kadar kolay ulaşmalarına rağmen, devlet yönetimindeki tecrübesizlikleri ve dönemlerindeki iç ve dış gaileler sebebiyle bu amaçlarını gerçekleştirememişlerdir. Üstelik Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve nihayet I. Dünya Savaşı’yla ülkeyi parçalanmanın ve yıkılmanın eşiğine getirmişlerdir. - 31.
-
32.
0hadi amuğa goyim ya
-
33.
0500 amk
-
34.
0500 hadi aq caps
-
35.
0Filozof Immanuel Kant, hayatı boyunca yaşadığı kasabadan hiç ayrılmadan felsefe yapmıştır
-
36.
0am var dediler geldik
-
37.
0Blue Blood - avatarıTümünü Göster
Trablusgarp Savaşı
Trablusgarp Savaşı
Osmanlı-italyan Harbi.
italya, birliğini kurunca, diğer Avrupa devletleri gibi sömürge siyaseti takibine başladı. Kendi toprakları karşısına düşen Trablus ve Bingazi’yi, ülkesine katmak istiyordu. Bu topraklar, o devirde Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetinde olduğundan, doğrudan saldırıya cesaret edemedi. Destekçi ve ittifak aradı. Bu gayeyle; 1902’de Avusturya ve Fransa, 1904’te ingiltere, 1909’da Rusya ile antlaşmalar imzaladı. Antlaşmalara göre; italya, Trablus ve Bingazi'de serbest hareket edecekti. italya’nın bu faaliyetlerine karşı, devrin Osmanlı Sultanı ikinci Abdülhamid Han (1876-1909), dahiyane siyasî tedbirler aldı. Ayrıca, muktedir ve seçme kumandanlar tayin ettiği Trablusgarp Tümenini, silah ve mühimmat bakımından takviye ettirdi. Sultan Abdülhamid Han, siyasî, askerî ve merkezî tedbirlerin yanında bölgenin kuvvetli, itibarlı sülalelerinden, Bingazi’deki, Senûsîleri de silahlandırdı. Osmanlı Sultanının merkezî ve mahallî tedbirleri sayesinde italya, denizaşırı sömürgeleri de olan ingiltere, Fransa, Avusturya ve Rusya’yla ittifak antlaşmaları imzalamasına rağmen, saldırmaya cesaret edemedi. Bu planın tatbikatına Sultan Abdülhamid Hanın tahttan indirilmesinden sonra başlanıldı.
12 Ocak 1910’da, Roma sefirliğinden sadrazamlığa getirilen Hakkı Paşa, ittihat ve Terakki Partisi programı istikametinde siyaset takip etti. Hakkı Paşa, italya’nın, topraklarına yakın Kuzey Afrika ülkelerine karşı emellerini bilmesine rağmen, Trablus’taki Osmanlı Tümenini kaldırıp, Yemen’e sevk etti. Tümenin mühimmatını da, birçok ihtarlara rağmen istanbul’a getirtti. Bölge bütün müdafaa tedbirlerinden mahrum bırakılınca; italya’nın teşebbüsleriyle Trablusgarp vali ve kumandanı Müşir ibrahim Paşa, vazifesinden alındı. Bütün bunlar ittihat ve Terakki Partisinin akıl almaz bir dış siyaset takip etmesinin neticesiydi. italya ile mesele çıkarmamak düşüncesinden hareket ettiklerini iddia eden ittihatçılar, sonunda işi ihanete kadar zütürdüler. italya, 14 Şubat 1910 tarihinde, Avrupa devletleriyle yaptığı antlaşmalara dayanıp, Akdeniz’deki kuvvet dengesi bakımından Kuzey Afrika’daki bu toprakların italya için son derece önemli olduğunu belirterek Trablusgarp’ta imtiyazlar istedi. Osmanlı Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Rıfat Paşa, müstakil bir devletin hakimiyet telakkisine aykırı italyan teklifini reddetti. Yüzyıllardır Osmanlı hakimiyetinde yaşayan bölge halkı da, sadakatle, italyan teklifi aleyhine cephe aldılar. italya, sömürgeci teklifini dünyaya, kendi siyaseti istikametinde bildirdi. italya, 23 Eylül 1911 tarihli ilk notasında; ittihat ve Terakki Partisinin Trablusgarp ve Bingazi’de, halkı italyanlar aleyhine tahrik ettiğinden ve Osmanlı vapurlarıyla bölgeye asker ve mühimmat sevk olunduğundan şikâyet edip, italyan tebaasının, ertesi gün o havaliyi terk edeceklerini bildirdi. Bölgedeki durumun vahim bir hâl alacağı belli olunca da, istanbul’a daha önce getirtilen mühimmat hatasını telafi edici mahiyette, bir vapurla bir miktar cephane gönderildi. Bundan sonra, italya’nın cüretkâr teklif ve icraatları, bitmez tükenmez bir şekilde devam etti.
italya, 28 Eylül 1911 tarihinde verdiği yirmi dört saatlik ültimatomda Trablus’la Bingazi’nin tahliye ve teslimini istedi. Hakkı Paşa, bu ültimatomu, gayrimüslim ve Türk jandarma müfettişliğiyle Osmanlı hizmetinde bulunan italyan generali Robilant Paşanın evinde, briç oynarken aldı. Sadrazam, brici bırakıp, ültimatomu okumak hareketinde dahi bulunmayınca, ev sahibesi bayan Robilant, meselenin vahâmetini bildiğinden, ısrarla okuttu. Ültimatoma 29 Eylül 1911 tarihinde verilen cevapta; Osmanlı Devleti, toprak bütünlüğünün tanınması şartıyla italya’ya bu bölgede iktisadî ve kısmen siyasî imtiyazlar verilmesini kabul ettiğini bildirdi. italya, ültimatomun cevap tarihi olan 29 Eylül 1911’de, Osmanlı Devletine harp ilan ettiğini notayla bildirdi.
Harp için önceden bütün hazırlıklarını tamamlamış olan italya, modern şekilde teçhiz edilen 36 000 kişilik bir orduyu, çıkarma yapmak için bölgeye gönderdi. italyan donanması, 1 Ekim 1911 tarihinde, Libya sahillerini abluka altına aldı. 4 Ekim’de karaya çıkarılan bir italyan müfrezesi, boş bulduğu Hamidiye Tabyasını işgal etti. Bu kolay işgalden cüretlenilip, 5 Ekim’de 1700 bahriye askeri daha karaya çıkarıldı. Kara askerlerinin de sahile çıkarılmasıyla başlayan harekât neticesinde, Trablusgarp vilayetinin sancak merkezlerinden Humus kasabası, 18 Ekimde işgal edildi. 19 Ekim 1911 tarihinde Bingazi sahiline çıkarma yapan, ilk işgalci kuvvetler, 20 Ekimde şehre girdi. Fakat bütün bunlara rağmen, italyanların hakimiyeti, daha çok donanmasının bulunduğu sahil boylarındaydı.
Vali vekili ve kumandanlığı üstüne alan Miralay Neşet Bey, şehirdeki çok az sayıdaki kuvvetler ve Sultan Abdülhamid Hanın silâhlandırdığı Senûsîlerle elbirliği ederek, her türlü mahrumiyetler içinde, müdafaa cephesi kurdu. Bölgeye, istanbul’dan kara kuvveti göndermek mümkün değildi. Bunun için Tunus ve Mısır yoluyla gizli olarak ve ayrıca subay, para ve mühimmat gönderildi. Bunlarla Tobruk ve Derne ve diğer kuvvetli müdafaa hatları kuruldu.
italyan ordusu, bütün taarruzlarına rağmen sahilden içeri pek giremedi. Birçok taarruzunun püskürtülmesi, italyan kumandan ve askerlerini ümitsizliğe düşürdü. italyan ordusunun askerî itibarı, dünya kamuoyunda sarsıldı. italya bunu telâfi etmek için, donanmayla Rodos, Oniki Adalar ve Boğazları işgal etmek istedi. Bununla, Osmanlı Devletini tehdit ederek bölgeye yardım gönderilmesini engellemeyi düşünüyordu. italya, Osmanlı donanmasının bölgeye hareket etmemesinden faydalanarak, Rodos ve Oniki Adayı, 1912 baharında işgal edebildi. italyan donanması, 1912 yazında, Çanakkale Boğazını zorladıysa da, kuvvetli müdafaa karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.
Trablusgarp Harbi devam ederken, 8 Ekim 1912’de Balkan Harbi çıktı. italya’nın bütün başarısızlıklarına rağmen, Balkan Harbi çıkınca, Osmanlı Devleti, cephe sayısını azaltmak ve Trablusgarp meselesini halletmek üzere, Londra’da italya ile görüşmeleri başlattı. Osmanlı-italyan görüşmeleri, antlaşmayla neticelendi. Osmanlı-italyan Antlaşması, 15 Ekim 1912 tarihinde, Lozan’ın iskelesi olan Ouchy’de (Uşi) imzalandı. Trablusgarp Harbine son veren Antlaşma, üç parçası gizli olmak üzere dört parça hâlindeydi. Açık parça on bir madde olup, şunları ihtiva ediyordu:
Türkiye, Trablusgarp ve Bingazi’yi, italya da işgal ettiği adaları derhal boşaltacaktır. italya, bölgede islâm dininin serbestiyetini kabul edip, hutbelerde Halifenin isminin zikredilmesine, padişahın "Nâib-üs-Sultan" unvanıyla bir temsilci bulundurmasına, bu temsilcinin, tahsisatını mahallî gelirlerden almasına, Trablusgarp ve Bingazi kadısının Meşîhat (Şeyhülislamlık) makamı tarafından tayin edilmesine ve bu kadının seçeceği naiplere mahallî gelirlerden aylık verilmesine, evkafın (vakıflar) istiklâline, yerli eşrafın da iştirak edeceği bir meclis tarafından yeni idare esaslarının tanzimine izin verildi. Nâib-üs-Sultan ile kadı'nın tayininde, Osmanlı ve italyan hükümetlerinin izni alınacaktı. Trablus ve Bingazi’den Düyûn-u Umumiye'ye para verilmeye devam edilecek ve yıllık taksit miktarı iki milyon italyan liretinden, yani takriben 90 000 Osmanlı altınından aşağı olmayacaktı. Kapitülasyonların kaldırılmasında, italya hükümeti, Türkiye’ye yardım edecekti. (Bkz. Uşi Antlaşması)
Trablusgarp ve Bingazi, ittihat ve Terakki Partisinin, affedilmez gaflet ve hıyanetiyle kaybedilmesine rağmen, harbe katılan gönüllü subaylardan Binbaşı Enver Bey, parti yayın organlarınca “Bingazi kahramanı” unvanıyla tanıtıldı. -
38.
0caps ver bin
-
39.
0Trablusgarp SavaşıTümünü Göster
2. Meşrutiyet'in ilanından sonra, Osmanlı Devleti ile yabancı devletler arasındaki ilişkilerde meydana gelen gelişmeler içerisinde savaşla sonuçlanan ilk büyük olay, Osmanlı-italya Savaşı oldu. Bu savaş, her şeyden önce italya'nın sömürgecilik politikasının ve Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu bunalımların bir sonucuydu.
italya, 19. yüzyılın ikinci yarısında, Almanya gibi siyasal birliğini kurarak güçlü bir devlet durumuna gelmişti. Dünya üzerindeki zengin sömürgeler, güçlü emperyalist devletlerce paylaşıldığından, italya ancak zayıf devletlerin elindeki toprak parçalarını alarak hedefine ulaşabilirdi.
Ülkesine çok yakın olan Trablusgarp, Osmanlı Devleti'nin Afrika'da kalan son toprağı idi. Trablusgarp yoluyla, Afrika'nın ortalarına kadar inebileceğini hesaplayan italya, Rusya ile yaptığı Racconigi Antlaşması'yla (1909), onun da desteğini sağlamıştı.
italya, Rusya'dan başka diğer devletlerin de desteğini sağlamıştı. italya; Trablusgarp ve Bingazi'nin uygarlık bakımından geri bırakıldığı, burada yaşayan italyanlara kötü davranıldığını bahane ederek, 28 Eylül 1911'de bu bölgeyi işgale başladı. italyanlar Trablusgarp, Tobruk, Derne ve Bingazi'ye asker çıkardılar.
ingiltere, Kuzey Afrika'daki bu önemli işgal hareketine kayıtsız kalmış, hatta destek bile olmuştur. Çünkü Akdeniz'de Fransa'ya karşı italya'yı bir denge unsuru olarak kullanmak istiyordu. ingiltere, Fransa'nın yerleşmiş olduğu Cezayir ve Tunus arasında, bir tampon bölgenin kurulmasından yanaydı.
Osmanlı Devleti, işgal karşısında, büyük devletlerden arabuluculuk yapmalarını ve savaşı durdurmalarını istemişti. Devletler, savaş karşısında tarafsız kalacaklarını ilan edince Osmanlı Devleti, italya ile karşı karşıya kaldı.
Osmanlı Devleti'nin işgal karşısında Trablusgarp'ta çok az askeri vardı. Makedonya, Arnavutluk ve diğer yerlerde meydana gelen isyanlar dolayısıyla Osmanlı Hükümeti, savaş için hazırlıkları tamamlayamamıştı. ingiltere'nin de Mısır'da tarafsızlığı ilan etmesi ile karadan bağlantı da kesilmiş oldu. Osmanlı'da deniz gücü de yetersiz olunca, denizden yardım ümidi de sona erdi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, istanbul'da bulunan bazı kurmay subaylar, zor şartlar altında Trablusgarp'a ulaştılar. Mustafa Kemal ve Enver Paşa gibi komutanlar, halkı italyanlar'a karşı örgütleyerek iyi bir savunma cephesi oluşturmuşlardı. italya bu savunma karşısında güç duruma düşmüştü.
Osmanlı Hükümeti'nin italya'ya uyguladığı ekonomik ambargo da italya'da önemli etkiler meydana getirdi. italya, kesin bir başarı sağlayamayınca, Akdeniz'e yönelerek, 17 Mayıs 1912'de Oniki Ada'yı işgal etmişti.
Osmanlı Devleti'nin bu tarihlerdeki durumu da iyi değildi. isyanlar artmış, hükümet bunalımı meydana gelmiş, parti çekişmeleri başlamıştı. Osmanlı'nın dış politikadaki yalnızlığı sürüyordu. Bu durumdan yararlanan Balkan Devletleri, Osmanlı Devleti'ne karşı savaş hazırlığına girişmişlerdi. Balkanlardaki bu durum, Osmanlı Devleti'ni italya ile barış yapmaya zorlamıştı.
Uşi Antlaşması (18 Ekim 1912)
Osmanlı Devleti, Trablusgarp ve Bingazi'yi boşaltacak.
italya, Oniki Ada'yı Osmanlı Devleti'ne geri verecek, ancak Balkan Savaşı bitinceye kadar Yunan işgaline karşı italya'nın elinde geçici olarak bulunacak.
Trablusgarp'ta Naip adıyla bir temsilci, Padişah adına bulunacak.
italya, kapitülasyonların kaldırılmasında, Osmanlı Devleti'ne yardım edecek.
Uşi Antlaşması'yla, Osmanlı-italya Savaşı sona ermiş oldu. Kuzey Afrika'daki son toprak parçamız da kaybedilmiştir. Kuzey Afrika'daki kayıp, sırası şöyledir: Cezayir (1930 Fransa), Tunus (1881 Fransa), Mısır (1882 ingiltere).
Ege Adaları'nın bir kısmına, dolayısıyla Ege Denizi'ne ve Anadolu Kıyılarına büyük bir devlet, geçici olarak da olsa yerleşmiştir. Oniki Ada, elimizden fiilen çıkmış, italyanlar, Ege Denizi'ne yerleşmişlerdir.
Kuzey Afrika'da, italyan sömürgeciliği başlamış, Doğu Akdeniz'de güçler dengesi bozulmuş, böylece italya, etkisi olan bir devlet haline gelmiştir.
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durum ortaya çıkmış, topraklarını koruyamayacağı bir kez daha anlaşılmış, Balkan Savaşı'nın başlamasına cesaret vermiştir.
Bu Mesajı Yetkililere Rapor Et -
40.
0gibiş var
-
41.
0caps nerde lan
-
42.
0caps ver bin.
-
43.
0caps isterük
-
44.
0caps isterük
-
45.
0cappppppppsssssssssssssss
-
tosuncuğun 1 2 seneye çıkacak olması gerçeği
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 05 02 2025
-
grann torinoo seni 7 parçaya bölüpp
-
beyler bugün iki defa masaj salonuna gittim
-
sözlükte bana karşı bir antipati var
-
bu adamm size bıçakk çeksee
-
mevlana zalinazortu gorseydi
-
gene mi geldin zalinazort
-
belediye işçisibe 113bin lira verirlerse
-
kamyoncukamil gibi birinin mod olması
-
evet ben incelim
-
donanım haber den
-
nasyonel sosyalizmin hayal dunyasi
-
yağmur yağacak yağmıyor
-
telefonun ekranına hep kaynak sıçrıyo
-
pes fifadan başka kolda oynaması
-
yalnızlık benim yazgım
-
beyaz tv de yuri boyka var
-
4 tane embesil oç var şunları silin
-
bura hala açık mı la
-
yalnızlık korkusu çöktü üzerime
-
caner taslaman hocanın videolarını izleyen varmı
-
daşşanızı sıkıp istiklal marsini tersten oku
-
başlık açmak çok kolay la deneyin
-
duymamak leş bir şey amq
-
hakan abi diyor filistinler türkiyeye geliyor
-
incisozluk işte işi biten
-
otuz bir spor kulubu beraber
-
ayfer alcam tavsiye ediyonuz mu
-
kar yağmaz ise çilekli sütle intihar edeceğim
- / 2