0
Pgiboloji bir bilim olarak, insanın çevresi ile olan ilişkisindeki aktivitelerinin bilimsel bir incelemesi olarak tanımlanabilir. Bu oidukça geniş tanım bazı yaklaşımlarca daraltılabilirse de temete insanı ve insanın aktivitelerini koyan pgibolojinin eleştirel bir gözle değerlendirilip diğer bilimlerle olan ilişkisini ortaya koyabilmek ve onlar arasındaki yerini tayin edebilmek onu felsefe ile ilişkilendirmek demektir. Bu ise pgiboloji felsefesi yapmaktır. Yani bir bilim olarak pgibolojiyi felsefî bir gözle değerlendirmektir.
Niçin pgiboloji felsefesi? diye sorutabilecek bir soruya verilebilecek cevap ise felsefî pgiboloji ile pgiboloji felsefesi arasında bir ayırımı gerektirir. Felsefî pgiboloji davranış ve zihin hakkında yalnızca felsefenin yardımı ile elde edilen bilgiyi kendine konu edinip zihnin sırlannı deneysel pgibolojinin dışındaki bir bakışla incelemek ister. Dolayısıyla geçmişi felsefenin tarihi kadar eskidir.
Pgiboloji felsefesi ise deneysel bir bilim dalı olarak pgiboloji hakkında felsefi bir araştırmadır. Pgiboloji felsefesi ile uğraşanlara göre, felsefenin mantık, semantik, epistemoloji, ontoloji, etik ve estetiği ihtiva etmelidir. Pgiboloji felsefesinin geçmişi ise pgibolojinin bir bilim olarak ortaya çıktığı 19.yüzyılla sınırlıdır. Pgibolojinin deneysel bir bilim olmadan çok önce felsefenin içinde değerlendirilmesi sonucunda onun felsefe ile olan ilişkisi günümüze kadar çeşitli şekillerde devam etmiştir.
Gerek etimolojik olarak inceleme sonucu "ruhbilim" olarak değerlendirilmesi ve gerekse Antik çağdan 19.yüzyıla kadar filozofların pgiboloji ile ilgili görüşlerini felsefi bir yorumla ortaya koymaları onun felsefe ile olan bağının ne kadar güçlü ve gelişiminin ne kadar içice olduğunun bir başka göstergesidir. Düşünce tarihi içinde özellikle beden-zihin ilişkisinde açığa çıkan ve vurgulanan pgiboloji hem bu problemin çözümüne getirilen öneriler hem de mevcut felsefî görüşler ışığında değerlendirildiğinde değişik yaklaşımlar ve bunlara bağlı pgiboloji tanımları ile karşılaşılmaktadır.
"Pgiboloji zihin fonksiyonlarının araştırılmasıdır." diyenler için zihin bir unsur veya şey olup fonksiyonları ve aktiviteleri vardır. Böyle bir ifade pgibo-fîzik dualizmin bazı uyarlamalarını da kabul eder. Pgibo-biyolojik bir zeminde ise zihin beyin fonksiyonlarının bir toplamı olarak kabul edildiğinden bu Rez bu ifade "beyin fonksiyonlarının topldıbının fonksiyonlarının araştırılması" biçimine dönüşmüş olur:
Zihnin varlığını kabul etmeyen ya da en azından bilimsel olarak konulanamayacağına inanan radikal davranışçılar için bu ifade " açıkça gözlenebilen davranışın araştırılması" biçimine dönüştürülür. Böylece pgiboloji yaygın tanımı itibariyle bir "davranış bilimi" olarak anılır. Böyle bir tanım pgibolojiyi: fizyoloji, fizik ve biyolojinin etkin metodlanm insan davranışlarına uygulayan ampirik bir bilîm olarak ortaya koyar. Ancak burada ortaya çıkan problem davranışın mahiyetidir. Şayet davranış gözlenebilen her türlü beden değişikliği ya da hareketi olarak daraltılırsa, duygu ve düşünce gibi insana özgü özellikler bir tarafa bırakılarak sadece bir organizma olarak insan davranıştan incelenecektir. Bu davranışçılar için pgibolojiyi felsefeden tamamen ayırdığından bir kazanç olarak görülmekte ise de duygu ve düşünceleri olan insanın bu boyutunu göz ardı ettiği için bir kayıp olmakta ve insan ile hayvan arasındaki çizgiyi ortadan kaldırmaktadır. Şayet davranış, insanın duygu ve düşüncelerini içine alacak kadar genişletilirse bu kez de davranışın etkisinin kaybolması tehlikesi ortaya çıkmak ve ayrıldığı felsefe ile tekrar işbirliği gündeme gelmektedir.
O halde, bugün bir bilim dalı olarak pgiboloji incelenirken üzerinde düşünülmesi gereken en önemli noktalardan biri pgibolojinin sahasının ne olduğudur. Bîr diğer nokta ise doğa bilimlerinin metodlarını insan davranışlarına uygulamaya çalışan pgibolojinin karşılaştığı sorunlardır.
Bilim gözlenen unsurlarla, olaylar arasında fonksiyonel bir ilişki kurarak anlamaya ve açıklamaya çalışır. Bilimsel yasa da iki ya da daha çok değişken arasında değişmeyen bir ilişkinin ifade edilmesidir. Aynı şekilde ampirik, sistematik ve deneysel olan pgiboloji de psişik olayları fonksiyonel bir ilişki çerçevesinde açıklamaya çalışır. Bilimsel pgiboloji içindeki değişik yaklaşımlar psişik olguları (olaylan) kendi yaklaşım metodlan ile sınırlanmış olarak açıklamaya çalışırlar:
idealist felsefelerin sonucu olarak ortaya çıkan mentalist yaklaşım mental olayları içgözlem (introspection) metodu ile açıklamaya çalışır. Burada birinci şahıs tecrübesindeki algılama, hatırlama, hayal etme ve düşünme gibi, tecrübe eden süjenin farklı fonksiyonlarının verileri pgibolojinin objektif verileri olarak kullanılır. Mentalizme ve metoduna karşı bir reaksiyon olan davranışçı yaklaşım felsefedeki pozitivizmin bir yansıması olup organizmanın davranışını objektif bir biçimde araştırmak ister. Pgibolojideki biyolojik yaklaşım ise hem mentaä hem de davranışçı işlemleri nöro-biyolojik metodlar ve terimlerle açıklamaya çalışmaktadır.
Diğer bilimlerde de olduğu gibi pgibolojinin de temel amacı çalıştığı olguları tasvir etmek, açıklamak ve önceden tahmin etmektir. Bilimsel pgibolojiyi savunanlar için pgibolojide tasvirler objektif, açıklamalar geçerli ve tahminler doğru ve isabetlidir, Bilime karşı olanlar bilimde objektivitenin olamayacağı! iddia ederler. Bir kısmı da bilim adamlarının olguları dış dünyadan toplamak yerine kendi oluşturdukları laboratuar ortamından topiadjklan için hatah olduğunu savunurlar.
Oysa bilimi savunanlar, bilimsel araştırmanın analizinin bu iddiaları çürüttüğünü belirtirler. Onlara göre şayet bilim addıbının bir hatası varsa bu düzeltilebilir, kurulan fonksiyonel ilişkiler yeniden keşfedilebiîir zira, bilimsel bilgi mükemmel olmasa da mükemmeleştirilebilir bir bilgidir. Ayrıca bilim adamlarının verilerini topladıkları laboratuar şartlarında doğal çevre yeniden oluşturulmaz yalnızca bir parça değiştirilir bu sebeple hata yoktur demektedirler.
Bundan başka, davranışı önceden tahmin etmeye çalışan bilimsel pgibolojinin bu özelliği ve dolayısıyla biliselligi hakkında da şüpheler mevcuttur. Bu şüphelere göre pgiboloji davranışı Önceden tam olarak tahmin edemez ve bu sebeple de tam bir bilim değildir. Onlar, pgibolojinin davranışı önceden tahmin etmedeki başarısını diğer bilimlerin başarısı ile kıyaslar ve pgibolojinin başansıni düşük bulurlar. Buna karşılık, pgibolojinin bir bütün olduğunu iddia edenier ise onun başarısının diğer bilimlerinkinden mesela bir meteorolojinin tahminlerinin başarısından daha düşük olmadğıni iddia ederler. Onlara göre, her ikisinin de doğru tahminleri yanlış tahminlerinden daha fazla ve isabetli tahminlerinin başarısı sayıca birbirlerine yakın olmasına rağmen pgibologlar suçlanırken meteorologlar suçlanmamaktadır.
Bir bilim olarak pgiboloji psişik olaylar arasında fonksiyonel ilişkiler- kurar. Bu ilişkilerin kurulmasında teoriye ihtiyaç olduğunu iddia edenler, bilimselleşme ve radikal davranışçıların felsefeden uzaklaşmak için kullandıklan anti-teori eğilimi sonucu teoriden uzaklaşan pgibolojinin bir takım yetersizlikler içine düştüğünü belirtirler. Teori bilimsel olarak ne doğru ne de yanlıştır. Ancak pgibolojide teori kullanılmasını savunanlara göre. bilimin metodolojisi temel olarak teorideki iddialara dayanmalıdır. Çünkü teoriler davranış ve mental olaySarîa ilgili tasvir, açıklama ve tahminlerin geliştirilmesine yardımcı olur, pgibolojinin araştırma sahasını genişletir.
Oysa bugün pgibolojideki teori azlığı bu olanağı ortadan kaldırmakladır. Öte yandan, pgibolojinin bilimselliğini eleştirenlerin bir kısmı da onun ferdi inkar ettiğini belirtirler. Pgiboloji ferdi değil, pgibolojik yasaları konu edindiğinden, ferdin pgibolojisi yoktur denmektedir. Ancak her fert diğerleri ile ortak özelliklere sahip olsa da kendine has özellikler de taşımaktadır. Bu eleştiri, bugün kısmen ortadan kaldırılmış ve çağdaş pgiboloji davranişlarındaki bireysel farklılıkları göz önüne almaya başlamıştır.
Çağdaş pgiboloji dört temel özelliğe sahiptir. O. ampirik, deneysel, davranıştaki bireysel farklılıkları idrak eden ve irrasyonel davranışları doğal biçimde açıklamaya çalışandır. Bu özelliklere sahip pgibolojinin bir bilim olarak karşı karşıya kaldığı problemlerden birisi de tüm bilimlerde olduğu gibi uzmanlaşma sonucu bütünlüğün kaybedilmesi tehlikesidir. Algı, şahsiyet, hafıza gibi alt dallara sahip pgibolojideki bu yapay bölünümü ortadan kaldırıp bir bütünlüğe sahip olması sağlanmalıdır. Ayrıca, yine yapay bir çaba ile ayrılmaya çalışılsa bile duyusal, duygusal, davranışsal ve bilişsel yönleriyle bir bütün olan insanın bu özelliklerinin birbirinden bağımsız düşünülemeyeceği de göz önüne alınırsa bu bütünlüğün ve birliğin sağlanması kaçınılmaz otamaktadır.
Sonuç olarak, sevsin ya da sevmesin, hoşlansın ya da hoşlanmasın her pgibolog, pek çok felsefî düşünceye sahip olmak ve hatta kullanmak; yalnızca bir bilim adamı ya da uygulamacı değil, aynı zamanda amatör bir felsefeci de olmak zorundadır.
özet: düşünüyorum o halde varım