1. 69.
    0
    reserve
    ···
  2. 68.
    0
    Çarmıha gerildiği yaşta isa'nın

    avuçlarımdan tutan

    iki çocukla çiviliyim yaşama

    aşk bardağını çalkaladığım su olmak

    kırılacak eşya taşıyan

    bir kamyon gibi gidiyor Ağrıma



    Kendi kendime konuştuğum sanılıyor

    hep yanımdadır oysa

    giderken bıraktığın yüz havlun

    bozdun saklambaç oyununu ama

    bana gizlendiğim yerden

    çık demeyi unuttun
    ···
  3. 67.
    0
    UZUNCA ZAMANDIR GÖRMEYELi SENi

    BiR BAŞKA KADIN, BiR HOŞ OLMUŞSUN

    KOLLARIMA ALIP DA SARMAYALI SENi

    BEYAZ PEYNiR GiBiYDiN KAŞAR OLMUŞSUN
    ···
  4. 66.
    0
    en sevdiklerimden

    ANLATAMIYORUM

    Ağlasam sesimi duyar mısınız,
    Mısralarımda;
    Dokunabilir misiniz,
    Gözyaşlarıma, ellerinizle?
    Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
    Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
    Bu derde düşmeden önce.
    Bir yer var, biliyorum;
    Her şeyi söylemek mümkün;
    Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
    Anlatamıyorum.

    Orhan VELi
    ···
  5. 65.
    +1
    rezerve
    ···
  6. 64.
    +1
    rabbim şimdi bir polisi tutuklar gibi
    değişik bir hayvan tıkanıyor göğüslerimde
    menşei cam çocukların haysiyetiyle
    pasiflora anlamında tiren koşayım

    koşayım filmlerin adı bu olsun
    şehre laciverd bir ceket gibi yakışsın yağmur
    rabbim gör rabbim duy rabbim bağışla
    rabbim kızın annesi bankada memur

    sol yanlarım cumartesi küle çalışsın
    mason teşkilatlara çapsın bigiblet
    titreyeyim muştalara sapayım kopkor
    rabbim kız okula geliyor, yaşasın cumhuriyet!

    işte yeniden gür bir kapsül sürçsün eşikte
    al sakallı bir kelebek başlasın bitsin
    bu kestiğim sn kardeşim surları kesin
    hayır judas düğünüme gelmeyeceksin!

    semerkandı denetleyen bir dedektif mor
    yar göğsüne salmadığım şu pürüz sicim
    sakis dahi peşindedir bir kur’an’ım vor
    eh onu da siyah kotumla giyeyim rabbim!

    rabbim o tarz bir tiyatro gelsin bu şehre
    haddinden fazla mermi küvezden ciksin
    rabbim rabbim ben de sordum sarı çiçeğe
    ah beni de şu direğe bağlayın gitsin!

    işteşimdi kör bir masat yorumluyorum
    ham meçlere seyrediyor gözbebeklerim
    öğrettiğin trenlerle baştan çıkayım
    lübabeyim lübabesin lübabe rabbim!

    ah muhsin Ünlü
    ···
  7. 63.
    0
    Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    Iyisi mi,beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni gorebilesin
    Fedakarliğimi anlıyorsun
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşiyorum yanında senin.
    Sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orada beraber yaşarız
    külümün içinde külün
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız
    ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacagız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.
    Ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    Ben daha bir çocuk doğuracağım
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    Bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
    Içimden bir şey :
    belki diyor.

    nazım hikmet
    ···
  8. 62.
    0
    http://rakitube.blogspot..../cem-karaca-hep-kahr.html
    ···
  9. 61.
    +1
    BUGÜN (kendi şiirim kankalar ) umarım begenırsınız.

    Bir tutukluk var bugün içimde birşeyler tetik almıyor

    Patlayıp akmıyor içimdeki zehir.

    Müptelası olduğum kasvet, karanlığıma tiryaki bir arzu biriktiriyor

    devamlı olarak rahatsız çıkan kegib nefesime.

    Bir inanç var içimde, inanmayı bir türlü beceremediğim.

    Bir korku var bir türlü yeterince korkmadığım.

    Halihazırda nükseden telaşlarım var bugün

    Beni bugün dışarıdan görecek normal bir kaç profilin,

    yüzüme ne maksatla baktığının şizofrenik merakı oluşacak içimde.

    Kendi ekgibliklerim tadımı kaçıracak bugün biliyorum.

    Onlardan bir parça katacağım kendime ama ben hiç bir zaman onlara birşey demiyeceğim.

    Ama, onlar beni vuracaklar kendi gözümün önünde bensiz kalacağım biliyorum.

    Belkide onlardan kaçacağım. Ya sonra ?

    Yürek kaçışlarımda boğulacağım hiç bir zaman nereye kaçtığımı bilmeden yorulacağım bugün.

    Karanlık bir yolun içine düşeceğim.

    Ay ışığının hiç bir zaman davet almadığı bir yer olacak orası.

    Karanlıktan düşler yapamayacağım orada.

    Sonra belki halime gülüp bir küçük tebessüm yayacağım hiç sanmasamda belki bunuda yapacağım.

    Ama kimse karanlığımdan farketmiyecek.

    Kimse gözyaşlarımı göremiyecek

    Her ağlamadığımda yeni bir gün doğacak dünya veremliler günü olacak bugün burada

    Üzerime düşen kasvet gözyaşlarımın teselli edilmemesine baş etken olacak

    çünkü aydınlığa çıkamıyacağım

    bugün göz yaşlarımı kimse göremiyecek.

    Çünkü ben gündüz ağlamıyor olacağım.

    Ben bugün kendi gölgemin aynası olacağım karanlığa eşdeğer olan!

    Onların her saniyelik göz kırpmalarında benim gözümden bir damla yaş akıcak hemen kuruyan .

    Onuda göremiyecekler o geçen 1 salisede içime dert olacak gözyaşımı göremeyişleri!

    Bunların hepsi BUGÜN OLACAK BiLiYORUM ...

    CiHANGiR iLLEEZ 01 07 2010 PERŞEMBE 13:16
    ···
  10. 60.
    0
    Akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    Midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı rahat.
    Ve sönmüs bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    Bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    Koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    Ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hala şarabımızı vermek
    için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    -demeğe de dilim varmıyor ama-
    kabahatin çogu senin, canim kardeşim

    Nazım Hikmet
    ···
  11. 59.
    0
    ey milletim,
    ben, mustafa kemalim
    çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
    hala en hakiki mürşit, değilse ilim,
    kurusun damağım, dilim.
    özür dilerim
    unutun tüm dediklerimi,
    yıkın, diktiğiniz heykellerimi

    özgürlük hala,
    en yüce değer
    değilse eğer
    prangalı kalsın diyorsanız, köleler
    unutun tüm dediklerimi.
    yıkın, diktiğiniz heykellerimi

    yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
    ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
    baş tacı edebiliyorsanız
    sanatın içine tüküren adamı
    unutun tüm dediklerimi.
    yıkın, diktiğiniz heykellerimi

    yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
    anlamı kalmadıysa
    yurtta sulh, dünyada barışın.
    eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
    unutun tüm dediklerimi.
    yıkın, diktiğiniz heykellerimi.

    özlediyseniz fesi, peçeyi.
    aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
    hala medet umuyorsanız
    şıhtan, şeyhten, dervişten.
    şifa buluyorsanız,
    muskadan, üfürükçüden
    unutun tüm dediklerimi.
    yıkın, diktiğiniz heykellerimi

    eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek
    kara çarşafa girsin diyorsanız,
    yobazın gazabından ürkerek
    diyorsanız ki, okumasın
    kadınımız, kızımız;
    budur bizim alın yazımız
    unutun tüm dediklerimi.
    yıkın diktiğiniz heykellerimi

    fazla geldiyse size, hürriyet, cumhuriyet
    özlemini çekiyorsanız,
    saltanatın, sultanın
    hala önemini anlayamadıysanız,
    millet olmanın&
    kul olun, ümmet kalın,
    fetvasını bekleyin, şeyhülislamın
    unutun tüm dediklerimi.
    rahat birakin beni̇[/center]

    süleyman apaydin
    ···
  12. 58.
    0
    rezerved

    ben de yazıcam ama soora

    deniz kızı i̇çin şiirler

    sunu

    bedenini bir dünya haritası gibi dizlerime
    serip de, yollar aradım yürümek için

    i̇çime çekmek için hava, koklamak için çiçek
    ve bir kadın, yaşamı benimle bölüşecek

    sevdiğim şeyleri sevecek, bir incir ağacından
    damlayan süt dolarken memelerine

    çocuklar doğuracak, kara gözleri
    dünyaya bıkıp usanmadan sorular soran

    kendiyle yüzleşmekten çekinmeyen, doğayla
    ve insanla sonuna dek barışkın...

    yüzünü ak bir kitap gibi ellerimde
    açıp da, umutlar aradım yaşama ilişkin

    uçurumların yamacında kök salacak ağaçlar
    boğulanlara uzanacak bir kol belki

    bunun için sevgilim, seninle başlattım bu şiiri.

    şiir, 1

    sen bir deniz kızısın, saçları
    düşlerimin erimince uzayan
    yağmurda kıpırtılı, güneşte gümüşsün
    bir yakamoz ağı, geceyle atılan

    sen bir deniz kızısın, doğanın
    yüzgörümlüğü olsun diye bana sunduğu
    allayıp pulladığı ayışığının
    yelin, terkisine atıp kapıma koyduğu

    sen bir deniz kızısın, yaşamla ölümü
    i̇ki kaşının arasında öpüşür buldum
    yaşamı seçtiysem sensin nedeni
    ölümdeki sonsuzluğa seninle erdim...

    şiir, ii

    sen yollara yürürsen, çiçekler de yürür
    şaşarım gülüşünün ardından güneş doğmazsa
    bir çocuk, kapıları kırıp kırlara koşmazsa
    o ufuk çizgisinin düşüncesiyle özgür

    bedeni ışık olup da yüzüme akan düş
    eğninde samanyolu, ülker, çobanyıldızı
    o uzak kıyıların, mersinlerin kızı
    deyin ki, şairin yüreğinde açan bir gülmüş...

    şiir, iii

    günlerce gözlerinin aylasında
    dağılıp, devindi bütün biçimler
    kimi bir çocuk sevinci buldum orada
    kimi de uçsuz bucaksız keder

    günlerce gözlerinin aylasında
    dönüp durdum bir gece kelebeği gibi
    kanına sinmek için, o ipek soluğuna
    işığına gömüldüm de yaktım kendimi...

    şiir, iv

    seviyorum, ırmaklar gibi boşanıyor
    bu sözcükler yüreğimden
    deniz oluyor da sonra, köpürüp inleyen
    bütün kıyılarımda saçların uzanıyor

    seviyorum, hiç solmayan bir çiçeğe
    dal olmanın sevincini duyar gibi
    uçsuz bucaksız gökyüzü belki
    senin kanatlandığın bir mavilikte

    seviyorum, bu sevdanın seninle
    bitmeyeceğine inanacak kadar
    yüreğimi dolamadım ki ben telörgülerle
    sen gidersen, sana benzeyenler var...

    şiir, v

    ellerini tutarken kanın sızıyor damarlarıma
    gözlerinle gözlerim arasında incecik bir köprü
    kuruluyor ve üstünde iki yürek düşe kalka
    yürüyor, kirpiklerinin kıvrımlarına düğümlü

    usuldan bir yağmur başlıyor sonra
    bir damla düşüyor aramıza ve giderek bir ırmak
    oluyor da, biz iki ayrı kıyıda
    bakışıp duruyoruz el sallayarak...

    şiir, vi

    bedeninin her noktasından söz alıyorum
    öpmek için, uğurlarken seni ayrılığa
    boğazımdaki taş güle dönüşüyor
    öyle görünüyor, dudaklarımın ucunda

    beni böyle anımsa, böyle düşün istiyorum
    gülümseyen bir adam, ağlar gibi, sarsak
    anla ki, yitik bir ülkeyi korumaya benzer
    bir şairin sevgilisi olmak...

    şiir,vii

    okyanusun taşması bile bir damlanın günahıdır
    ki sen bir ırmaktın yaşamımda
    bütün çelişkilerin barıştığı bir alan
    aykırı bir düş, bütün karabasanlara

    bir çiçeği sıkıştırıp dudağımın ucuna
    tek bir söz söylemeden insanlara seni soruyorum şimdi:
    o ki, yürek gönderlerine her sabah çektiğim bayraktır
    ölümden sonra inandığım tek dünya... görmediniz mi?

    şiir, viii

    seni gülüşü gül olup da açan kız
    uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti
    seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis
    seni, turuncu düş, seni deniz mavisi...

    ekgib kalmış tek sözcüğü uzun bir şiirin
    bir dalın açmamış o son tomurcuğu
    yüreğime selamsız sabahsız girdiğin
    belli, geçerek o dikensiz yolu

    seni, yaz günleri topraktan tüten buğu
    o bir anlık, bir solukluk yağmurlardan sonra
    seni, sevincin yangını, acının külü
    gittin artık, bu şiirler kaldı bana

    gittin artık, ardında mavi bir tütsü
    saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun
    ey kara sevdalarımın göçmen kuşu
    diyemem istesem de, seni unuttum...

    şiir, ix

    gene şiirlere dönmeliyim, dargın ve uzak
    bir gülüşü parçalayarak içimde
    yaşamım hep böyle sürüp gidecek
    karşılıksız soruların bildik seyrinde

    gene şiirlere dönmeliyim, yenilmiş
    binlerce kez taşlanmış bir adam olarak
    şiirde kazanan aşkta yitirirmiş
    zar tutanlar gülebilirmiş ancak

    gene şiirlere dönmeliyim, öyle kırgın
    öyle yalnızım ki, sığmıyorum sözcüklere
    gene şiirlere, şiirlere sevgilim
    burgaçlar yaratarak yorgun beynimde...

    şiir, x

    yazıya dökülmemiş masallar, saza vurulmamış türküler gibisin içimde
    unutulmaya yakın, bir köşede saklanan
    uyanılmış düşler gibisin gecenin bir yerinde
    sabah olunca kopuk kopuk anımsanan

    yüreğime oyalar işledi sevdan, turuncu, mavi
    i̇pekten portakallar, deniz köpükleri, ama
    bütün turuncular donuk kırmızıya
    ve bütün maviler mora dönüşüyor şimdi..

    şiir, xi

    yardım et bana, çıkayım bu uçurumdan
    biraz da senin ellerinle kurtulur dünya
    sen beni seversen çocuklar büyür
    karşılık bularak bütün sorularına

    yardım et bana, çok acı çekiyorum
    bu şiir her sözcüğüyle bir yara bende
    nasıl ki, yayından fırlayan ok
    yatağına gerisin geri dönerse

    sensin, sevgilimsin, beni bilirsin
    usandım artık dünyayı sorgulamaktan
    yardım et bana, kendimle barışayım
    kanıtlar devşirerek taştan, topraktan..

    şiir, xii

    şair, sevmedi seni o esmer çiçek
    bu sevdada konuşacak şimdi ne kaldı?
    o havva ki, adem’i kaburga kemiğinden
    bir kez olsun yaratmadı

    şair, sevmedi seni o esmer çiçek
    bedeni bir taş gibi gömülse de sularına
    boğuldu bütün denizlerinde, bunaldı
    ve birdenbire çekip gitti sonra

    şair, sevmedi seni o esmer çiçek
    o aykırı düşlerin senin, soruların gelini
    yitirdi rengini, yadsıdı anldıbını artık
    hep kendine bakan bir ayna gibi..

    şiir, xiii

    burada bitiyor bir sevda, yenisi nerde?
    başlar; ya da başlar mı bilmem?
    kendi derinliğiyle dolan bir kuyu mu
    yüreğim; kendi boşluğuyla yetinen?

    burada bitiyor bir sevda, ele avuca
    sığmayan kederle, kimi gülüşler ve bir
    o kadar da unutulmaya yatkın anılar
    bırakarak geride; belki de birkaç şiir..

    sürüp gidecek yaşamım, kimi yerlerde
    sanki yeniden okur gibi bir romanı
    ve gülümser gibi yine aynı şeylere
    sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı.

    burada bitiyor bir sevda, kaldım işte
    yine dağlar, uçurumlar arasında bir başıma.
    burada bitiyor bir sevda, önsöz gibiydi
    bir çağrıydı, daha nice yeni sevdaya...

    şiir, xiv

    onun dolaştığı yollara yağmur yağmasın
    yıllar sonra bulayım ayak izlerini
    onun saçlarını yel savurmasın
    dursun kıvrımları öyle, öptüğüm gibi

    nasıl unuturum ki gülüşü gül olanı
    sevgilimdi, ya da ben öyle sanırdım
    o gitti, elimde bir çiçek incinlığı
    bütün yolların ucunda kalakaldım.

    deniz, ona çok sevdiğimi söyle
    bir gün gelir de kıyına böyle durursa
    sularını kollarım bil, o ak köpüklerinle
    onu bir de benim için okşa...

    sonu

    ben dünyanın yitiği, yaşamın üveyoğluyum
    acıyım, acıdan da öte bir şeyim belki

    bir kız sevdim gülüşü düşlere akan
    benim dışımdaki her yerden gelirdi sesi

    burgaçlandı birdenbire gözleri- boğuldum..

    1980-82

    ahmet erhan
    Tümünü Göster
    ···
  13. 57.
    0
    inci

    Yüzlerce senen evvel çok güzel bir kız varmış.
    Ayağına kapanıp bütün gençler yalvarmış
    Bu eşi bulunmayan güzeli almak için.
    Erimişler aşk denen alevden için için,
    Güneşin sızağıyla eriyen karlar gibi;
    Hepsinin bu sevdadan hicran olmuş nasibi...
    Böyle yaşıyorlarken dünyalarına küskün,
    Güzel kız davet etmiş aşıklarını bir gün.
    Demiş:"Elbet veremem gönlümü hepinize,
    Fakat bir müsabaka açıyorum ben size:
    En güzel en kıymetli inciyi bana her kim
    Getirirse onunla artık evleneceğim... "
    Aşıklar mallarını feda edip satmışlar,
    Dört taraftan en büyük inciyi aratmışlar.
    Yüzlerce sene evvel bir saz şairi varmış;
    Bu gencin de gönlünü o kızın aşkı sarmış.
    Aklını alıvermiş gök ela renkli gözler;
    Her dakika biricik sevgilisini özler,
    Her dakika ağlarmış, sızlarmış, ah edermiş;
    perişanmış, mahzunmuş, derbedermiş..
    Duymuş müsabakayı bu aşık da nihayet,
    "inci nedir" diyerek o anda etmiş hayret.
    Çünkü o ana kadar inciyi bilmiyormuş.
    "inci nasıl şey?" diye bir ihtiyara sormuş:
    "Ben onu hiç görmedim gezdim de diyar diyar."
    Demiş ki zavallıya gülümseyip ihtiyar:
    "Güzel bir taştır inci, kadınların süsüdür;
    Durduğu yer onların açık, beyaz göğsüdür.
    Denizden çıktığından pahalıdır gayetle..
    Bu sözleri duyunca aşık bakar hayretle,
    Der ki:"Ben deniz nedir, onu da bilmiyorum."
    ihtiyar denizi de anlatır: "Dinle yavrum,
    Bu öyle bir susur ki ufuğa kadar açık,
    Bazen dalgalar kıyısında ufacık;
    Bazen fırtına çıkar, hava olunca lodos,
    Deniz birden kudurup kayalara vurur tos.
    Sen karada gezmişsin belli bu yaşa kadar.
    Bu dağların ardında çok uzak bir deniz var.
    Pek merak ediyorsan yürü, memleketler aş."
    Saz şairi, bu sözler bitince, yavaş yavaş
    Denizi bulmak için seyahate koyulur;
    Uzun yollar üstünde harap olur, yorulur.
    Nihayet gök toprağa ışığını dökerken
    Bir sahile yaklaşır, henüz şafak sökerken...

    Aradan bir yıl geçip nihayet mühlet bitmiş,
    Aşıklar akın akın kızın yanına gitmiş.
    Hepsi de dizilmişler önüne birer birer;
    Ellerinin üstünde donuk, beyaz inciler.
    Güzel kız seyre dalmış, oturarak yerine;
    ipek elbisesinin uzun eteklerine
    Bütün delikanlılar koymuş hediyesini!
    Gözlerini açarak herkes kesmiş sesini:
    "Acaba hangisini kabul edecek ?"diye.
    Dışardan bir gürültü duyulmuş o saniye:
    "Bırakın muradıma ben bugün ereceğim,
    Bırakın sevgilime inciler vereceğim... "
    "O da getirsin" diye güzel kız vermiş izin,
    Şair içeri girmiş tereddüt etmeksizin.
    Anlatmış kalbindeki sızlayan bir yarayı,
    Anlatmış uzun uzun bütün bu mecarayı.
    "Ben bir şair aşıkım, elimde bir kırık saz,
    Yapyalnız yaşıyorum, derdim çok, sevincim az.
    O güzel gözlerine bir pınar gibi gönlüm
    Yıllarca aka aka tükendi tahammülüm.
    Fakat seni unutmak gelmiyordu elimden.
    Ve bir gün işittim ki inci istemişsin sen.
    Ama bu ana kadar görmemiştim ben onu,
    Öğrendim bu incinin denizde olduğunu.
    Deniz nerde diyerek arıyordum bu sefer;
    Aşkının kuvvetiyle aştım dağlar tepeler.
    Nice ülkeler gezdim nice dağlar dolaştım,
    Bir sabah sonu gelmez bir denize ulaştım:
    Güneş içinden doğup içinden batıyordu;
    Sular arzın üstüne yaslanmış yatıyordu.
    Rüzgar yavaş esiyor, engin sessiz, durgundu;
    Vücudum aylar süren yolculuktan yorgundu.
    indim büyük denizin o büyük sahiline
    incileri topladım ,uğraşıp didinerek."
    Aşıkın sözlerini dinlerken kadın erkek;
    Şair omuzundaki bir torbayı uzatmış,
    Yere bağını çözüp, incileri boşaltmış.
    Fakat o anda herkes kahkahalarla gülmüş:
    Çünkü inci yerine çakıl taşı dökülmüş.
    Güzel kız genç aşıka demiş: "Bunu iyi bil:
    Bu, parayla alınan incilere mukabil,
    Senin çakıl taşların pek değerlidir elbet;
    Şair! Yaşayacağım seninle ilelebet.."

    Nazım Hikmet Ran : inci.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 56.
    +1
    ben bu dünyanın devr-i devranını, izzet-i nefsini gibiyim,
    yansın bu muallakler su veren itfayenin hortumunu gibiyim,
    ben delimiyim mecnun gibi bir am için çöllere düşeyim,
    verirse verir, vermezse leylayı da gibiyim.

    ( Neyzen Tevfik )
    ···
  15. 55.
    0
    rezerved
    ···
  16. 54.
    0
    atilla ilhan - 3.şahsın şiiri
    ···
  17. 53.
    0
    rezerve
    ···
  18. 52.
    0
    rezerved
    ···
  19. 51.
    +1
    beni güzel hatırla!
    bunlar son satırlar…
    farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
    ya da bir yağmur sel oldum sokağında
    sonra toprak çekti suyu…
    kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
    uyandın ve ben bittim…

    beni güzel hatırla!
    çünkü; sevdim seni ben, herşeyini…
    sana sırdaş oldum, dost oldum,
    koynumda ağladın.
    yüzüne vurmadım hiçbir ekgibliğini,
    beni üzdün, kınamadım.
    alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım…

    beni güzel hatırla!
    sayfalarca mektup bıraktım sana.
    şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
    sakladım günahını, sevabını içimde
    sessizce gittim…
    senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

    beni güzel hatırla!
    sana unutulmaz geceler bıraktım
    sana en yorgun sabahlar…
    gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
    en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
    söylenmemiş “merhaba”lar sakladım her köşeye
    vedalar bıraktım duraklarda.
    ne ararsan bir sevdanın içinde
    fazlasıyla bıraktım ardımda.

    beni güzel hatırla!
    dizlerimde uyuduğunu düşün,
    saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
    mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
    alnından öptüğüm dakikaları…
    birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
    şaşırtmayı severim biliyorsun.
    bu da sana son sürprizim olsun.
    şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
    beni güzel hatırla.
    gidiyorum…
    cemal süreyya-beni güzel hatırla
    ···
  20. 50.
    +1
    kim demiş haram nedir bilmez hayyam
    ben haramı helalı karıştırmam
    seninle içilen şarap helaldir
    sensiz içtiğimiz su bile haram
    ···