-
69.
0reserve
-
68.
0Çarmıha gerildiği yaşta isa'nın
avuçlarımdan tutan
iki çocukla çiviliyim yaşama
aşk bardağını çalkaladığım su olmak
kırılacak eşya taşıyan
bir kamyon gibi gidiyor Ağrıma
Kendi kendime konuştuğum sanılıyor
hep yanımdadır oysa
giderken bıraktığın yüz havlun
bozdun saklambaç oyununu ama
bana gizlendiğim yerden
çık demeyi unuttun -
67.
0UZUNCA ZAMANDIR GÖRMEYELi SENi
BiR BAŞKA KADIN, BiR HOŞ OLMUŞSUN
KOLLARIMA ALIP DA SARMAYALI SENi
BEYAZ PEYNiR GiBiYDiN KAŞAR OLMUŞSUN -
66.
0en sevdiklerimden
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Orhan VELi -
65.
+1rezerve
-
64.
+1rabbim şimdi bir polisi tutuklar gibi
değişik bir hayvan tıkanıyor göğüslerimde
menşei cam çocukların haysiyetiyle
pasiflora anlamında tiren koşayım
koşayım filmlerin adı bu olsun
şehre laciverd bir ceket gibi yakışsın yağmur
rabbim gör rabbim duy rabbim bağışla
rabbim kızın annesi bankada memur
sol yanlarım cumartesi küle çalışsın
mason teşkilatlara çapsın bigiblet
titreyeyim muştalara sapayım kopkor
rabbim kız okula geliyor, yaşasın cumhuriyet!
işte yeniden gür bir kapsül sürçsün eşikte
al sakallı bir kelebek başlasın bitsin
bu kestiğim sn kardeşim surları kesin
hayır judas düğünüme gelmeyeceksin!
semerkandı denetleyen bir dedektif mor
yar göğsüne salmadığım şu pürüz sicim
sakis dahi peşindedir bir kur’an’ım vor
eh onu da siyah kotumla giyeyim rabbim!
rabbim o tarz bir tiyatro gelsin bu şehre
haddinden fazla mermi küvezden ciksin
rabbim rabbim ben de sordum sarı çiçeğe
ah beni de şu direğe bağlayın gitsin!
işteşimdi kör bir masat yorumluyorum
ham meçlere seyrediyor gözbebeklerim
öğrettiğin trenlerle baştan çıkayım
lübabeyim lübabesin lübabe rabbim!
ah muhsin Ünlü -
63.
0Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
Iyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni gorebilesin
Fedakarliğimi anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşiyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacagız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
Içimden bir şey :
belki diyor.
nazım hikmet - 62.
-
61.
+1BUGÜN (kendi şiirim kankalar ) umarım begenırsınız.
Bir tutukluk var bugün içimde birşeyler tetik almıyor
Patlayıp akmıyor içimdeki zehir.
Müptelası olduğum kasvet, karanlığıma tiryaki bir arzu biriktiriyor
devamlı olarak rahatsız çıkan kegib nefesime.
Bir inanç var içimde, inanmayı bir türlü beceremediğim.
Bir korku var bir türlü yeterince korkmadığım.
Halihazırda nükseden telaşlarım var bugün
Beni bugün dışarıdan görecek normal bir kaç profilin,
yüzüme ne maksatla baktığının şizofrenik merakı oluşacak içimde.
Kendi ekgibliklerim tadımı kaçıracak bugün biliyorum.
Onlardan bir parça katacağım kendime ama ben hiç bir zaman onlara birşey demiyeceğim.
Ama, onlar beni vuracaklar kendi gözümün önünde bensiz kalacağım biliyorum.
Belkide onlardan kaçacağım. Ya sonra ?
Yürek kaçışlarımda boğulacağım hiç bir zaman nereye kaçtığımı bilmeden yorulacağım bugün.
Karanlık bir yolun içine düşeceğim.
Ay ışığının hiç bir zaman davet almadığı bir yer olacak orası.
Karanlıktan düşler yapamayacağım orada.
Sonra belki halime gülüp bir küçük tebessüm yayacağım hiç sanmasamda belki bunuda yapacağım.
Ama kimse karanlığımdan farketmiyecek.
Kimse gözyaşlarımı göremiyecek
Her ağlamadığımda yeni bir gün doğacak dünya veremliler günü olacak bugün burada
Üzerime düşen kasvet gözyaşlarımın teselli edilmemesine baş etken olacak
çünkü aydınlığa çıkamıyacağım
bugün göz yaşlarımı kimse göremiyecek.
Çünkü ben gündüz ağlamıyor olacağım.
Ben bugün kendi gölgemin aynası olacağım karanlığa eşdeğer olan!
Onların her saniyelik göz kırpmalarında benim gözümden bir damla yaş akıcak hemen kuruyan .
Onuda göremiyecekler o geçen 1 salisede içime dert olacak gözyaşımı göremeyişleri!
Bunların hepsi BUGÜN OLACAK BiLiYORUM ...
CiHANGiR iLLEEZ 01 07 2010 PERŞEMBE 13:16 -
60.
0Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı rahat.
Ve sönmüs bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hala şarabımızı vermek
için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
-demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatin çogu senin, canim kardeşim
Nazım Hikmet -
59.
0ey milletim,
ben, mustafa kemalim
çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
hala en hakiki mürşit, değilse ilim,
kurusun damağım, dilim.
özür dilerim
unutun tüm dediklerimi,
yıkın, diktiğiniz heykellerimi
özgürlük hala,
en yüce değer
değilse eğer
prangalı kalsın diyorsanız, köleler
unutun tüm dediklerimi.
yıkın, diktiğiniz heykellerimi
yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
baş tacı edebiliyorsanız
sanatın içine tüküren adamı
unutun tüm dediklerimi.
yıkın, diktiğiniz heykellerimi
yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
anlamı kalmadıysa
yurtta sulh, dünyada barışın.
eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
unutun tüm dediklerimi.
yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
özlediyseniz fesi, peçeyi.
aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
hala medet umuyorsanız
şıhtan, şeyhten, dervişten.
şifa buluyorsanız,
muskadan, üfürükçüden
unutun tüm dediklerimi.
yıkın, diktiğiniz heykellerimi
eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek
kara çarşafa girsin diyorsanız,
yobazın gazabından ürkerek
diyorsanız ki, okumasın
kadınımız, kızımız;
budur bizim alın yazımız
unutun tüm dediklerimi.
yıkın diktiğiniz heykellerimi
fazla geldiyse size, hürriyet, cumhuriyet
özlemini çekiyorsanız,
saltanatın, sultanın
hala önemini anlayamadıysanız,
millet olmanın&
kul olun, ümmet kalın,
fetvasını bekleyin, şeyhülislamın
unutun tüm dediklerimi.
rahat birakin beni̇[/center]
süleyman apaydin -
58.
0rezervedTümünü Göster
ben de yazıcam ama soora
deniz kızı i̇çin şiirler
sunu
bedenini bir dünya haritası gibi dizlerime
serip de, yollar aradım yürümek için
i̇çime çekmek için hava, koklamak için çiçek
ve bir kadın, yaşamı benimle bölüşecek
sevdiğim şeyleri sevecek, bir incir ağacından
damlayan süt dolarken memelerine
çocuklar doğuracak, kara gözleri
dünyaya bıkıp usanmadan sorular soran
kendiyle yüzleşmekten çekinmeyen, doğayla
ve insanla sonuna dek barışkın...
yüzünü ak bir kitap gibi ellerimde
açıp da, umutlar aradım yaşama ilişkin
uçurumların yamacında kök salacak ağaçlar
boğulanlara uzanacak bir kol belki
bunun için sevgilim, seninle başlattım bu şiiri.
şiir, 1
sen bir deniz kızısın, saçları
düşlerimin erimince uzayan
yağmurda kıpırtılı, güneşte gümüşsün
bir yakamoz ağı, geceyle atılan
sen bir deniz kızısın, doğanın
yüzgörümlüğü olsun diye bana sunduğu
allayıp pulladığı ayışığının
yelin, terkisine atıp kapıma koyduğu
sen bir deniz kızısın, yaşamla ölümü
i̇ki kaşının arasında öpüşür buldum
yaşamı seçtiysem sensin nedeni
ölümdeki sonsuzluğa seninle erdim...
şiir, ii
sen yollara yürürsen, çiçekler de yürür
şaşarım gülüşünün ardından güneş doğmazsa
bir çocuk, kapıları kırıp kırlara koşmazsa
o ufuk çizgisinin düşüncesiyle özgür
bedeni ışık olup da yüzüme akan düş
eğninde samanyolu, ülker, çobanyıldızı
o uzak kıyıların, mersinlerin kızı
deyin ki, şairin yüreğinde açan bir gülmüş...
şiir, iii
günlerce gözlerinin aylasında
dağılıp, devindi bütün biçimler
kimi bir çocuk sevinci buldum orada
kimi de uçsuz bucaksız keder
günlerce gözlerinin aylasında
dönüp durdum bir gece kelebeği gibi
kanına sinmek için, o ipek soluğuna
işığına gömüldüm de yaktım kendimi...
şiir, iv
seviyorum, ırmaklar gibi boşanıyor
bu sözcükler yüreğimden
deniz oluyor da sonra, köpürüp inleyen
bütün kıyılarımda saçların uzanıyor
seviyorum, hiç solmayan bir çiçeğe
dal olmanın sevincini duyar gibi
uçsuz bucaksız gökyüzü belki
senin kanatlandığın bir mavilikte
seviyorum, bu sevdanın seninle
bitmeyeceğine inanacak kadar
yüreğimi dolamadım ki ben telörgülerle
sen gidersen, sana benzeyenler var...
şiir, v
ellerini tutarken kanın sızıyor damarlarıma
gözlerinle gözlerim arasında incecik bir köprü
kuruluyor ve üstünde iki yürek düşe kalka
yürüyor, kirpiklerinin kıvrımlarına düğümlü
usuldan bir yağmur başlıyor sonra
bir damla düşüyor aramıza ve giderek bir ırmak
oluyor da, biz iki ayrı kıyıda
bakışıp duruyoruz el sallayarak...
şiir, vi
bedeninin her noktasından söz alıyorum
öpmek için, uğurlarken seni ayrılığa
boğazımdaki taş güle dönüşüyor
öyle görünüyor, dudaklarımın ucunda
beni böyle anımsa, böyle düşün istiyorum
gülümseyen bir adam, ağlar gibi, sarsak
anla ki, yitik bir ülkeyi korumaya benzer
bir şairin sevgilisi olmak...
şiir,vii
okyanusun taşması bile bir damlanın günahıdır
ki sen bir ırmaktın yaşamımda
bütün çelişkilerin barıştığı bir alan
aykırı bir düş, bütün karabasanlara
bir çiçeği sıkıştırıp dudağımın ucuna
tek bir söz söylemeden insanlara seni soruyorum şimdi:
o ki, yürek gönderlerine her sabah çektiğim bayraktır
ölümden sonra inandığım tek dünya... görmediniz mi?
şiir, viii
seni gülüşü gül olup da açan kız
uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti
seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis
seni, turuncu düş, seni deniz mavisi...
ekgib kalmış tek sözcüğü uzun bir şiirin
bir dalın açmamış o son tomurcuğu
yüreğime selamsız sabahsız girdiğin
belli, geçerek o dikensiz yolu
seni, yaz günleri topraktan tüten buğu
o bir anlık, bir solukluk yağmurlardan sonra
seni, sevincin yangını, acının külü
gittin artık, bu şiirler kaldı bana
gittin artık, ardında mavi bir tütsü
saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun
ey kara sevdalarımın göçmen kuşu
diyemem istesem de, seni unuttum...
şiir, ix
gene şiirlere dönmeliyim, dargın ve uzak
bir gülüşü parçalayarak içimde
yaşamım hep böyle sürüp gidecek
karşılıksız soruların bildik seyrinde
gene şiirlere dönmeliyim, yenilmiş
binlerce kez taşlanmış bir adam olarak
şiirde kazanan aşkta yitirirmiş
zar tutanlar gülebilirmiş ancak
gene şiirlere dönmeliyim, öyle kırgın
öyle yalnızım ki, sığmıyorum sözcüklere
gene şiirlere, şiirlere sevgilim
burgaçlar yaratarak yorgun beynimde...
şiir, x
yazıya dökülmemiş masallar, saza vurulmamış türküler gibisin içimde
unutulmaya yakın, bir köşede saklanan
uyanılmış düşler gibisin gecenin bir yerinde
sabah olunca kopuk kopuk anımsanan
yüreğime oyalar işledi sevdan, turuncu, mavi
i̇pekten portakallar, deniz köpükleri, ama
bütün turuncular donuk kırmızıya
ve bütün maviler mora dönüşüyor şimdi..
şiir, xi
yardım et bana, çıkayım bu uçurumdan
biraz da senin ellerinle kurtulur dünya
sen beni seversen çocuklar büyür
karşılık bularak bütün sorularına
yardım et bana, çok acı çekiyorum
bu şiir her sözcüğüyle bir yara bende
nasıl ki, yayından fırlayan ok
yatağına gerisin geri dönerse
sensin, sevgilimsin, beni bilirsin
usandım artık dünyayı sorgulamaktan
yardım et bana, kendimle barışayım
kanıtlar devşirerek taştan, topraktan..
şiir, xii
şair, sevmedi seni o esmer çiçek
bu sevdada konuşacak şimdi ne kaldı?
o havva ki, adem’i kaburga kemiğinden
bir kez olsun yaratmadı
şair, sevmedi seni o esmer çiçek
bedeni bir taş gibi gömülse de sularına
boğuldu bütün denizlerinde, bunaldı
ve birdenbire çekip gitti sonra
şair, sevmedi seni o esmer çiçek
o aykırı düşlerin senin, soruların gelini
yitirdi rengini, yadsıdı anldıbını artık
hep kendine bakan bir ayna gibi..
şiir, xiii
burada bitiyor bir sevda, yenisi nerde?
başlar; ya da başlar mı bilmem?
kendi derinliğiyle dolan bir kuyu mu
yüreğim; kendi boşluğuyla yetinen?
burada bitiyor bir sevda, ele avuca
sığmayan kederle, kimi gülüşler ve bir
o kadar da unutulmaya yatkın anılar
bırakarak geride; belki de birkaç şiir..
sürüp gidecek yaşamım, kimi yerlerde
sanki yeniden okur gibi bir romanı
ve gülümser gibi yine aynı şeylere
sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı.
burada bitiyor bir sevda, kaldım işte
yine dağlar, uçurumlar arasında bir başıma.
burada bitiyor bir sevda, önsöz gibiydi
bir çağrıydı, daha nice yeni sevdaya...
şiir, xiv
onun dolaştığı yollara yağmur yağmasın
yıllar sonra bulayım ayak izlerini
onun saçlarını yel savurmasın
dursun kıvrımları öyle, öptüğüm gibi
nasıl unuturum ki gülüşü gül olanı
sevgilimdi, ya da ben öyle sanırdım
o gitti, elimde bir çiçek incinlığı
bütün yolların ucunda kalakaldım.
deniz, ona çok sevdiğimi söyle
bir gün gelir de kıyına böyle durursa
sularını kollarım bil, o ak köpüklerinle
onu bir de benim için okşa...
sonu
ben dünyanın yitiği, yaşamın üveyoğluyum
acıyım, acıdan da öte bir şeyim belki
bir kız sevdim gülüşü düşlere akan
benim dışımdaki her yerden gelirdi sesi
burgaçlandı birdenbire gözleri- boğuldum..
1980-82
ahmet erhan -
57.
0inciTümünü Göster
Yüzlerce senen evvel çok güzel bir kız varmış.
Ayağına kapanıp bütün gençler yalvarmış
Bu eşi bulunmayan güzeli almak için.
Erimişler aşk denen alevden için için,
Güneşin sızağıyla eriyen karlar gibi;
Hepsinin bu sevdadan hicran olmuş nasibi...
Böyle yaşıyorlarken dünyalarına küskün,
Güzel kız davet etmiş aşıklarını bir gün.
Demiş:"Elbet veremem gönlümü hepinize,
Fakat bir müsabaka açıyorum ben size:
En güzel en kıymetli inciyi bana her kim
Getirirse onunla artık evleneceğim... "
Aşıklar mallarını feda edip satmışlar,
Dört taraftan en büyük inciyi aratmışlar.
Yüzlerce sene evvel bir saz şairi varmış;
Bu gencin de gönlünü o kızın aşkı sarmış.
Aklını alıvermiş gök ela renkli gözler;
Her dakika biricik sevgilisini özler,
Her dakika ağlarmış, sızlarmış, ah edermiş;
perişanmış, mahzunmuş, derbedermiş..
Duymuş müsabakayı bu aşık da nihayet,
"inci nedir" diyerek o anda etmiş hayret.
Çünkü o ana kadar inciyi bilmiyormuş.
"inci nasıl şey?" diye bir ihtiyara sormuş:
"Ben onu hiç görmedim gezdim de diyar diyar."
Demiş ki zavallıya gülümseyip ihtiyar:
"Güzel bir taştır inci, kadınların süsüdür;
Durduğu yer onların açık, beyaz göğsüdür.
Denizden çıktığından pahalıdır gayetle..
Bu sözleri duyunca aşık bakar hayretle,
Der ki:"Ben deniz nedir, onu da bilmiyorum."
ihtiyar denizi de anlatır: "Dinle yavrum,
Bu öyle bir susur ki ufuğa kadar açık,
Bazen dalgalar kıyısında ufacık;
Bazen fırtına çıkar, hava olunca lodos,
Deniz birden kudurup kayalara vurur tos.
Sen karada gezmişsin belli bu yaşa kadar.
Bu dağların ardında çok uzak bir deniz var.
Pek merak ediyorsan yürü, memleketler aş."
Saz şairi, bu sözler bitince, yavaş yavaş
Denizi bulmak için seyahate koyulur;
Uzun yollar üstünde harap olur, yorulur.
Nihayet gök toprağa ışığını dökerken
Bir sahile yaklaşır, henüz şafak sökerken...
Aradan bir yıl geçip nihayet mühlet bitmiş,
Aşıklar akın akın kızın yanına gitmiş.
Hepsi de dizilmişler önüne birer birer;
Ellerinin üstünde donuk, beyaz inciler.
Güzel kız seyre dalmış, oturarak yerine;
ipek elbisesinin uzun eteklerine
Bütün delikanlılar koymuş hediyesini!
Gözlerini açarak herkes kesmiş sesini:
"Acaba hangisini kabul edecek ?"diye.
Dışardan bir gürültü duyulmuş o saniye:
"Bırakın muradıma ben bugün ereceğim,
Bırakın sevgilime inciler vereceğim... "
"O da getirsin" diye güzel kız vermiş izin,
Şair içeri girmiş tereddüt etmeksizin.
Anlatmış kalbindeki sızlayan bir yarayı,
Anlatmış uzun uzun bütün bu mecarayı.
"Ben bir şair aşıkım, elimde bir kırık saz,
Yapyalnız yaşıyorum, derdim çok, sevincim az.
O güzel gözlerine bir pınar gibi gönlüm
Yıllarca aka aka tükendi tahammülüm.
Fakat seni unutmak gelmiyordu elimden.
Ve bir gün işittim ki inci istemişsin sen.
Ama bu ana kadar görmemiştim ben onu,
Öğrendim bu incinin denizde olduğunu.
Deniz nerde diyerek arıyordum bu sefer;
Aşkının kuvvetiyle aştım dağlar tepeler.
Nice ülkeler gezdim nice dağlar dolaştım,
Bir sabah sonu gelmez bir denize ulaştım:
Güneş içinden doğup içinden batıyordu;
Sular arzın üstüne yaslanmış yatıyordu.
Rüzgar yavaş esiyor, engin sessiz, durgundu;
Vücudum aylar süren yolculuktan yorgundu.
indim büyük denizin o büyük sahiline
incileri topladım ,uğraşıp didinerek."
Aşıkın sözlerini dinlerken kadın erkek;
Şair omuzundaki bir torbayı uzatmış,
Yere bağını çözüp, incileri boşaltmış.
Fakat o anda herkes kahkahalarla gülmüş:
Çünkü inci yerine çakıl taşı dökülmüş.
Güzel kız genç aşıka demiş: "Bunu iyi bil:
Bu, parayla alınan incilere mukabil,
Senin çakıl taşların pek değerlidir elbet;
Şair! Yaşayacağım seninle ilelebet.."
Nazım Hikmet Ran : inci. -
56.
+1ben bu dünyanın devr-i devranını, izzet-i nefsini gibiyim,
yansın bu muallakler su veren itfayenin hortumunu gibiyim,
ben delimiyim mecnun gibi bir am için çöllere düşeyim,
verirse verir, vermezse leylayı da gibiyim.
( Neyzen Tevfik ) -
55.
0rezerved
-
54.
0atilla ilhan - 3.şahsın şiiri
-
53.
0rezerve
-
52.
0rezerved
-
51.
+1beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar…
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu…
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim…
beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini…
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir ekgibliğini,
beni üzdün, kınamadım.
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım…
beni güzel hatırla!
sayfalarca mektup bıraktım sana.
şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim…
senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
beni güzel hatırla!
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar…
gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş “merhaba”lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.
beni güzel hatırla!
dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
alnından öptüğüm dakikaları…
birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun.
bu da sana son sürprizim olsun.
şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla.
gidiyorum…
cemal süreyya-beni güzel hatırla -
50.
+1kim demiş haram nedir bilmez hayyam
ben haramı helalı karıştırmam
seninle içilen şarap helaldir
sensiz içtiğimiz su bile haram
-
painful anal izleyen efendi erkek
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 23 12 2024
-
dexerin sonu saddam gibi olacak
-
sitede kimss yok bengidiyom
-
faizden para kazananların parası dağıtılsın
-
clint eastwood öl artik huur cocugu
-
mahkeme kararıyla gibişleri iptal ettiricem
-
beyler aylık 45 bin maaş alıyorum ama
-
150 kez ciks yalanı
-
2028 seçimlerinde akp mhp dem ittifak yapar mı
-
damacananın ağzı neden sivri değil
-
yillardir stresle yaşadım yaşiyorum ama hala
-
atatürkçü seküler kürt erkeği prototip
-
suriye hükümeti ypgyi dehleyecek
-
traş makinaları zamanın gerisinde kalmış
-
webcam taklu anal ferresi izledim
-
micheal caine öl artik huur cocugu
-
blake blossom
-
gelecekteki kariniz banyoda agliyor
-
bi domuz milleti olduğunuz halde
-
gran torino gel hele gel
-
acaba sözlükteki herkes
-
kurtlar vadisinde ömer baba allahsız
-
20 yaşındayım elimlen beraber olmaktan sıkıldım
-
sportingisbin macinda korner iynayacakfim
-
pek bi tadı tuzu yok sözlüğün
-
beyaz adama verseydi ölmeyecekti
-
beyler 31 çekmekten penisim yara oldu
-
kadın okuryazarlığında arabistandan gerideyiz
-
kafkas man sende güvenlik olsana
- / 2