yine sakin bir game of thrones bölümünü daha geride bıraktık, dizi de o kadar çok karakter var ki, nerede olduklarını görmemiz bile iki bölüm sürdü. kötü bir bölüm değildi elbette, yine güle, eğlene, duygulana, ağlaya izledik.
şimdi spoiler’lar. ama bölümle ilgili, kitap spoiler’ı yok, gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
--
spoiler--
--
spoiler--
sonunda gözümün nuru biricik starklarımızın tıfılı bran’in warg olduğunu öğrendik. astral seyahatler yapıyormuş meğerse çocuk. lady stark’ta çocuklarının kaybolduğunu sonunda öğrendi. kadının hiç umurunda değildi iki ufaklık, düştü kızların peşine bu iki zavallıyı unutup gitmişti. belki fıttırı fıttırı o savaş kampı senin, bu müzakere benim gezip durmasaydı şimdiye kingslayer ölmüş olurdu, veletlere de sahip çıkabilirdi. bu lady stark’a çok uyuzum o yüzden.
theon greyjoy’a da kim işkence ediyor, dertleri nedir anlayamadık ama theon’un winterfell’i neden almak istedin sorusuna ürettiği milyon tane mazeret beni güldürmedi değil. “kendime aldım”, yok yok, “stark’lara kıllık olsun diye aldım”, yok o da değil, “babamı ourlandırmak için aldım” şeklinde uzayıp giden bir listesi var adamın. bence tümüyle şuursuzluktan yaptı, boşuna işkence ediyorlar, kendisinin de bildiği sabit bir sebebi yok gerizekalının.
brienne ile jaime arasındaki muhabbetlere bayıldım bu bölümde. jaime lannister her ne kadar bir pislik olsa da gerçekçiliği ve sarkastik espri anlayışının hastası olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. brienne’nin renly’e olan platonik aşkını anında fark edişi ve renly hakkındaki yorumları beni sesli güldürdü. bunların akabindeki “sizi suçlamıyorum, sevdiğimiz insanı biz seçemiyoruz” yorumu da biraz içimi acıttı açıkçası. neticede adam kız kardeşine aşık.
joffrey ile cercei arasındaki muhabbet ise bana göre bölümün en can alıcı sahnelerinden biriydi. öncelikle cercei’nin cadı kaynana konseptini bir adım ileri taşıdığını gördük. kadın sürahi nine gibi, gelin beğendiremiyorlar kadına. sansa hainin kızıydı, isyancının kardeşiydi beğenmedi, etmediği cadalozluk kalmamıştı. şimdi de margaery nasipleniyor gazabından. joffrey’i doldurmak için kıza demediği kalmadı. zütünü başını açıyormuş, zaten bir hainle evlenmiş, pis sokak çocuklarıyla da boşuna ilgilenmiyormuş, hesapçıymış. kendisi çok erdemli bir insan olduğu için tabi garibine gidiyor margaery’nin uyanıklıkları. bence margaery tam sana göre bir gelin cercei. dinsizin hakkından imansız gelir usulü senin ağzını cart diye ortadan ikiye ayırmasını bekliyorum.
joffrey’nin planları insan olanın aklına gelmeyecek şeyler gerçekten. kuzeylilerle çarpışım lordlarını asacakmış, kalelerini yakacakmış, topraklarına da tuz ekecekmiş, böylece bir yüzyıl kimse isyan edemezmiş. pgibopatlığa gel. bari şunu da yapsaydın yazmak için kötülük düşündüm, aklıma kötülük gelmedi it herif. şeytanın aklına gelmeyecek pislik senin kafanın içinde.
sansa’da saflığından ölecekse ölsün artık, beyinsizliği beni rahatsız ediyor. gerizekalı ser loras’e aşık ama adam gay. gitti joffrey hakkında bütün düşündüklerini tyrell’lere anlattı. sen ne diye güveniyorsun ki margaery gibi bir tipe. bence her söylediği ileride aleyhinde delil olarak kullanılır. ayrıca lady olenna’ya bayıldım, çok kafa bir nine kendisi.
lady stark’ın jon snow ile ilgili itiraflarını çok acıklı buldum. ne çekmiş zavallı jon snow bu lady stark’tan arkadaş, ölsün diye dualar etmiş, sonra vazgeçmiş, iyileşsin valla seveceğim demiş, sonra yine sevmemiş, kadın git gellerle dolu. zavallı jon snow arada perişan. şimdi de wildling’lerin arasında kaldı gariban. ortama pek uyum sağlayamadığını gözlemliyorum üzülerek.
tarly’e de sürekli the lord of the flies’daki jack tadında “öl piggy, geber piggy” diye askıntı olan adam her kimse whitewalkers ilk onu öldürsün, pis herif.
sonunda arya’mızı da gördük mutlu olduk. aylak aylak dolaşırken şimdi de brotherhood’un eline düştüler. buyur buradan yak şimdi. gendry benim de akıl erdiremediğim bir konuyu arya’ya sordu sonunda. jaqen h'ghar kendisine üç öldürme hakkı verdiğinde ben de olsan joffrey, cercei ve tywin lannister’ı seçerdim. diziyi bitirirdim, hep beraber muhteşem yüzyıl izlerdik şimdi.
shae’nin tyrion reise attığı triplere de ayrıca güldüm. kıskançlık konusunda sınırları zorluyor shae, uçan kuştan nem kapıyor kendisi. sansa’yı neden bu kadar önemsediğini de anlamış değilim, altından bir taklar çıkacak gibi hissediyorum. tyrion reis ise her zaman olduğu gibi mantığın ve sağ duyunun sesi.
lady margeary’nin ne kadar sinsi bir yılan olduğundan joffrey ile olan muhabbetinde bir kere daha emin oldum. nasıl da çözdü joffrey’i, nasıl parmağında oynattı. joffrey hayvanı renly’ninki gibi sapkınlıkları ölümle cezalandıracakmış. sen ölüm, kan vahşet denilince bile orgazm oluyorsun, senin sapkınlığın ne olacak? margeary o kadar zütünü başını açtı ilgisini çekmedi, “beni bir şeyi öldürürken izlemek ister misin?” sorusu akabinde boşaldı hayvan.
son sahnede brienne jaime’nin tozunu atınca da baya eğlendim. dövüşürken bile sarkastik olabilen jaime ölsün istemiyorum arkadaş.
o değil de, bu bölüm daenerys’i göremedik, mutsuzum o yüzden. ama her bölüm daenerys’i görelim desem, cevap belli, cgi is expensive you know.
--
spoiler--
--
spoiler--