-
26.
+1Of anne... Ağlama artık.
Bir saat önce bana dayılık taslayan kadın şimdi ağlıyordu inanabiliyor musunuz?
Hayır bir de utanç verici yani. Gelmişim on sekizime...
Anne-
Bana anne deme! Sarı saçları sanki tımarhaneden kaçmış gibi dağılmış, kahve gözleri umutsuzlukla kararmıştı.
Yani... Bu biraz korkunçtu. Şaka yapıyordu değil mi?
Şaka?
Oflayarak yüzümü ellerimin arasına aldım. Annem, gitmem lazım ama.
Omuz silkti. Tamam git.
Ay anne bir de trip mi atıyorsun? Yani ben onun kocası felan da değildim ki tribini çekeyim.
Bir kez daha denedim şansımı. Annem söz seni günde beş kez arayacağım.
Arkadan kıkırdamalar duyunca sinirle arkama döndüm. Bir grup bronz tenli, Frech'li kız benimle dalga geçiyordu. -
27.
0beyler okuyan var mı
-
28.
+2Harika!
Gidip 'selfie' çekinsenize siz?
Son çağrı anonsunu duyunca anneme döndüm. Bu sefer o konuştu. Ay tamam tamam, git hadi.
Hemen sıkıca sarıldım, yanaklarını öptüm, bir kez daha yapacaklarım hakkında söz verdikten sonra çantamı alıp koşarak uçağımın girişine doğru ilerledim.
Bir adım daha... -
29.
+2Gözlerim ve telefonum son yarım saattir adeta yarışarak dayımı arıyordu. Vallahi ben Antalya sıcağını unutmuştum. Göz kapaklarım bile terler haldeydiler.
Bir de etraftan geçen kızlar yok muydu?
Tabii tabii Giray seni unutmadı devam et sen kızım.
Giray adı aklımda bir şimşek gibi yandı.
Başımı eğdim. Kim bilir nasıldı şimdi? Onu en son gördüğümde on dörttü.
internette hesabı da yoktu ki...
Onunla ilgili haberlerin hepsini Sevim'den alıyordum. Ama bir süre sonra sorularıma baştan savma cevaplar vermeye başlamıştı.
Nedendi ki?
Bir şey mi olmuştu? -
30.
+2içim korkuyla titredi, ellerim bir kez daha dayımın numarasını tuşladı. Yine kapatacakken üçüncü çalışta cevap verdi telefon.
Geldik kız geldik kaçıncı araman bu?
Kaç saat oldu dayı ya!
Saat mi? El insan , ayıp ayıp. Geldik işte. Leyla kafacığını kaldır da karşına bak. -
31.
+2Karşıma bakınca yolun çift tarafından çığlıklar yükseldi.
Ben bavulları boşvermiş, yolun karşısına uçup kendimi Sevim'in üstüne fırlatmıştım resmen. Dayımın ofladığını duydum, göz ucuyla bavullar için yolun karşısına geçtiğini gördüm.
Sevim benden uzaklaştı. Ay inanmıyorum! Kuş, yuvasına geri döndü demek.
Oha Sevim, dedim gözlerimi sapık adamlar gibi pörtleterek.
Bayağı bayağı yaz havasına girmiş, bronzlaşmıştı. Karamel renkli saçları güneşten açılmış, boyanın veremeyeceği bir hava katmıştı. Boyu hemen hemen benim kadar olmuş, vücudu fitness reklamlarındaki kadınlarınki gibi kıvrımlanmıştı.
Giray kesin bununla beraberdi! -
32.
+2Arabada tutulduğum soru yağmurundan sonra klimanın verdiği rahatlamayla eve gelene kadar uyumuştum. Ev şehrin biraz dışında, tatil beldelerine yakın bir yerdeydi. Sevim bana orada yazlıkların olduğunu, bu yüzden sanki bir sitede yaşadıklarını söylemişti.
Bir ara benzinlikte durup dondurma aldığımızda, Benim geleceğimi diğerleri biliyor mu? diye sordum.
Sevim gülümsedi.Hayır, bu akşam bizim evde yemek vereceğiz, senin geldiğini orada görecekler.
Yol boyunca yaptığım son konuşma da bu olmuştu. Ve şimdi evin kapısının önünde biz; yani kendi evinin şifresini unutmuş dayım, arkadaşlarıyla yazışan kuzenim ve sıcaktan apışan ben, dayımın bahçıvanını bekliyorduk
Çiçekçi bir adamın bahçıvanının olması garip değil miydi? -
33.
+2Her yer demir kapı ve tonlarca telle çevriliydi. Annemler zengindi. Bunu zaten her yerde olan sera ve tarlalarından, çiçek işleme fabrikalarından biliyordum. Ama ben böyle büyümemiştim.
Sanki bu soy ikiye ayrılıyordu;
1-Ben ve annem
2- Diğerleri,
Annem meçhul bir sebepten dolayı artık dedemin bir çocuğu değilmiş gibi sadece dükkandan para alıyor, diğer işleri de yapıyordu ama para almıyordu. Bir ara acaba aralarında bir husumet mi var diye düşünmüştüm ama hayır, bir baba-kız nasıl olurda o kadar yakındılar.
Burada aklıma bir soru takılıyordu
Acaba konu babam mıydı? -
34.
+2işte bu konu hakkında hiçbir bilgim yoktu. Çünkü daha babamı tanımıyordum. Babam, orta halli bir adamın oğlu, bir avukatmış. Annemle üniversitede tanışmış, aşık olmuşlar, genç yaşta evlenmişler. Vesaire vesaire... Ben bir yaşındayken de trafik kazasında ölmüş.
Bunları pek umursamıyordum. Çünkü anlatılanlar fazlasıyla klişeydi. Sanki hepsi bir yalandı ama doğruyu bulmak için bir şansım yoktu. Bu yüzden bu seçenek için açık bir kapı bırakıyordum. -
35.
+2Uzun bir bekleyişten sonra bahçıvan geldi kapıyı açtı. Sevim beni heyecanla eve doğru çekerken, dayım arabasını park etmek için geride kaldı.
Zil çaldıktan sonra kapıyı Asiye Teyzem açtı. Sarıldık. Sevimle ilerledik evin içinde. Spiral merdivenlerden çıkarken soruyu sormak aklıma gelmişti. Biz nereye gidiyoruz Sevim?
Cevap netti. Odama.
Sonunda koridorun sonuna geldiğimizde beyaz bir kapıyı açtı, rüzgar hızında içeri girdik.
işte benim odam. -
36.
+2Sevim hemen dolaba girdi. Baktığımda bir sürü kıyafet alıp gelmişti. Bir sürü denemeden sonra bulduk. Eteği karından başlıyordu. Dalgalıydı, kumaşın sertliğinden pileli gibi kıvrılıyordu. Dizimden bir karış üstte bitiyordu.
Üst kısmı müthişti. Bel kısmı diğerleri gibi dardı. Hatta öyle bir dardı ki nefes alır mıydım bilmiyordum ama olsun, güzel duruyordu.
Bayıldın değil mi? dedi kendinden emin bir şekilde gülümseyerek.
Kafamı salladım.
O da bayılacak! -
37.
+2Ana kapı çalınca heyecanla saate baktım. Hangi ara geçti beş saat?
Koşarak banyodan çıktık, bana ve kendisine siyah topuklular çıkardı. Hızla giydik , aynı hızla kapıdan çıktıktan sonra bir anda durdu. Nefes alıp verme çalışmaları yapmaya başladı.
Nefes nefese karşılarına çıkmamak için yapıyordu. Bende derin bir iç çektim, yavaş yavaş merdivene doğru yürüdüm ve inmeye başladım. Bir süre sonra Sevim ' in de ayak seslerini duyunca derin bir nefes aldım. -
38.
+2Korkuyordum işte. Sürekli korkmaktan da sıkılmıştım ama bu da bir şeyi değiştirmiyordu. Çok korkuyordum. Neyle karşılaşacaktım? Neler olacaktı? Her şeyi dakikalar sonra öğrenecektim ama o kadar heyecanlıydım ki, şimdi geri dönüp kendimi Sevim'in odasına kitleyebilirdim.
Alt katın parlak ışıklandırması başımı eğmeme neden olmuştu. Merdivenin sonunda Sevim'in elini omzumda hissedince başımı kaldırdım.
Tekrar iç çektim .
iŞTE BAŞLIYORUZ.
... -
39.
+1iki görevli açık giriş kapısının önünde misafirleri karşılıyor, bazıları ise işleri bitirmek için etrafta koşuşturuyorlardı. Misafirlerin kimi ayakta, kendi aralarında konuşuyorlardı. Uzun yemek masası salonun camlı bölümünde denize bakıyordu. Her köşesi doluydu, yaklaşık kırk sandalye vardı. Nereden geldiğini bilmediğim bir yerden klagib müzik çalıyor, davetlilerin bazıları müziğin seyriyle ritim tutuyordu.
-
40.
+1Sevim koluma girdi, salonun ortasına doğru yürüdük. Bir süre sonra aniden durdu. Gözleri bir yerde takılı kalmış, yüzü acıyla buruşmuştu.
Sevim ne oldu?
Beni oradan uzaklaştırmaya, oraya bakmamam için önümü kapatmaya çalıştı.
Bu sırada çalan parçadaki piyano hızlanmıştı. Sevim, çekil önümden. dedim kararlı bir sesle.
Umutsuzca yüzümü inceledi. Bir şey anlamamı, buradan gitmemi istiyordu ama anlamıyordum işte!
Çekil. dedim daha sert bir sesle.
Küfrederek yana çekildi.
Parça sanki bir acıyı yansıtmak istercesine, son hızla, daha sert bir şekilde devam ediyordu.
Ve gördüm... -
41.
+2Oradaydı işte. Başını biraz eğmişti. Çok değişmemişti aslında. Biraz bronzlaşmıştı. Ama belliydi, bunun için çaba harcanmamıştı. Boyu çok uzamıştı, şu an ondan uzaktaydım ama biliyordum; ancak çenesine yetişirdim. ince bedeni kaslanmış, zaten geniş olan omuzları şimdi ona heybetli bir görünüm vermişti. Siyah smokin üstüne oturmuştu. Bunlar dışında aynıydı. Kumral saçlarını biraz arkaya atmış, dudakları aynı alaycı bir ifadeyle kıvrılmıştı.
Başını kaldırdı. O zaman asıl değişikliği gördüm.
Gözleri... Gri gözleri artık parlamıyordu. Eğer onu tanımıyorsanız bunu ayırt edemezdiniz. Hala sivri zekasıyla dolu doluydu gözleri ama hayat dolu bakışlarını kaybetmişti.
Giray! -
42.
+2işte o an, sanki kalbim asit dolu bir kovaya düştü. Sanki, kalbim o anda yerinden söküldü ve ben ne olduğunu anlamadım. Sanki boş boş baktım yüreğimin ekgib kaldığı vücuduma. Ve yine anlamlandıramadım.
Onun yokluğunu anlamlandırabilir miydim ki?
Acaba parça bitmiş miydi? Duyamıyordum ki... -
43.
+2Sarı saçlı bir kız, kollarını onun beline dolamıştı. Kırmızı rujlu koca ağzı geniş bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Üstünde yukarıda benim iğrenerek baktığım, gece mavisi elbiseye benzer bir elbise vardı. Ve o, ellerini kızın omzuna koydu. Ardından dudaklarına bir öpücük bıraktı.
Onu öpmüştü.
Ve ben onu bir kez bile öpememiştim.
Ben ona titremeden bakamıyordum bile.
Komik değil miydi? Sanki olacakları biliyormuşcasına iğrenmiştim o elbiseden.
Ne kadar süre, nasıl bir ifadeyle o hallerini izledim bilmiyorum ama kız fark etti beni. Nasıl bakıyorsam, gülümsemesi soldu, kollarını çözdü. O , meraklı gibi gözüken ama incelerseniz canı sıkıldığı için sorduğunu anlayacağınız bir şekilde kıza ne olduğunu sordu. -
44.
+1Kız kafasıyla beni gösterdi.
Her şey insanı çıldırtan bir ağırlıkla gerçekleşti. Önce kaldırdı başını, sonra gözleri etrafı taradı. Çok uzakta değil, biraz ötede, dolu gözleriyle, enkazdan ibaret olan hedefini buldu.
Beni.
Kollarını kızın omuzlarından çekti. Bir an anladım ki gri gözler birkaç hisle dolup taştı.
Ağzını açtı. Bir şey söyleyecekti. Söylerdi değil mi?
Konuş, konuş Giray. Konuş ki senden vazgeçmeyeyim, konuş ki seni affedeyim.
Ama muhtemelen ne diyeceğini bilmediği için geri kapadı dudaklarını.
Gözyaşları yüzünden bir şey göremeyecek bir hale geldiğimde arkamı döndüm. Döndüm, çünkü istemedim acımı tatmasını. istemedim beni bilmesini. istemedim değerini görmesini... -
45.
+1Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı ve nefretle doldu kalbim. Yine ortaya koymuştum zayıflığımı. Koşarak insan selini aştım, merdivenlerden yukarı çıktım. Sevim'in odası nerede olduğunu düşünemiyordum. Bu yüzden koridorun sonundaki merdivenlerden bir kat daha çıktım.
Anılar, beni sevdiğini söyleyen, beni bırakmayacağını söyleyen tüm anılar beynimde sanki bir daha oynuyordu. Ve acı... Öfke... Büyüdükçe büyüyordu içimde.
Üst kat sadece terastı. Ama ne bir koltuk, ne de bir sandalye vardı. Kendimi yere bıraktım. Bağırmak istiyordum. Çığlık çığlığa bağırmak, deli gibi ağlamak, kırıp dökmek, aşağı dönüp ona vurmak, yapamasam da canını benimki kadar acıtmak istiyordum.