-
1.
+21 -72004
Antalya'nın kış yağmurları vardır. Sanki gökyüzü tam acısını o zaman kusar, tüm öfkesini o zaman boşaltır. Eğer kışın gelmemiş iseniz Antalya'ya şaşırırsınız, bu sakin gökyüzüne ne olduğunu merak edersiniz.
O da öyleydi işte. Annesiyle yalnız yazları gelirdi Antalya'ya. Ama o yıl farklıydı; annesi apar topar yola çıkmıştı. Öyle ki, ellerinde orta boy spor çantasından başka hiçbir şey yoktu. Annesi müdürü arayarak okuldan izin almış ve dakikalar sonra hava alanına gitmek için çağırdıkları taksiye binmişlerdi.
Sonra dedesinin evine gelmişlerdi. Bir uğultu, bir curcuna...
Fakat daha sekiz yaşında bir çocuksanız, sıcak, temiz ve yemeği olan bir yere gelince unutursunuz o curcunayı... -
2.
+1 -3O da öyleydi işte; o an için en büyük derdi dışarı nasıl çıkacağıydı. O yaşta bile severdi yağmuru. Ve böylesinde hiç dışarı çıkmamıştı.
Aklında tilkiler cirit atıyordu. Nasıl dışarı çıkabilir onu hesap etmeye çalışıyordu.
Sonunda annesini biri çağırdığında başını dayadığı camdan kaldırdı, gözleri sadece bir an etrafı taradı ve saniyeler içinde dışarı attı kendini. Bir an için yüzüne soğuk çarpsa da vazgeçmedi. Hırkasına daha çok sarıldı ve seraların arasına doğru yürüdü. -
-
1.
-5Okumadim kiskandim eksi
-
1.
-
3.
+1 -1Serada çalışan insanlar olurdu yazın. Şimdiyse sadece birkaç kişi vardı. Bu onu daha da cesaretlendirmişti. Kimseye görünmeden seralardan birine girdi, ama bir hayal kırıklığı sardı kalbini.
Seradaki çiçekler yoktu. Sadece boş, topraklı saksılar vardı.
Ayağını yere vurdu, arkasını döndü ve kapıya doğru yürüdü. Fakat bir kahkahayla olduğu yerde kaldı. Ardından birkaç gürültü duydu ve bir adam bağırdı.
Bana nerede olduklarını söyle! -
-
1.
0aşk hikayesi' nden sonra pcyi fırlattım
-
1.
-
4.
+1 -2Ses Ahmet Amca'nın sesiydi. Buradaki en huysuz, en ruhsuz ve sinirli adamdı. Zaman zaman dedesinin bile o konuşurken yüzünü buruşturduğu olurdu. Bazen o bile Ahmet Amca'yı sinirlendirmeye çalışırdı.
Aynı kahkahayı tekrar duydu.
O kadar hoş bir sesti ki bu, onun da dudakları yukarı kıvrılmıştı. Ses sanki ruhunda çınlamıştı. Sesin sahibiyle tanışmayı o kadar çok istiyordu ki! -
5.
+1 -1Sabırsızlıkla seslerin geldiği yöne, seranın arkasına yürüdü. Önündeki şeffaf plastiği kaldırdı ve birbirine tezat iki bedenle karşılaştı. Öyle bir tezatlıktı ki bu, sahneyi durdurup saatlerce gülmek istemişti.
Ahmet Amca izbandut gibi iri, kırkını devirmiş bir adamdı. Ama başa çıkamadığı kişi zayıf kendisi gibi küçük bir çocuktu.
Ama bu çocuk bu savaşı kazanacaktı. Bunu o gri gözlerinin yoğunluğundan anlamlılığından anlamıştı. Ruhsuz gri gözler değildi onunkiler! O kadar parlaktılar ki... Gümüş gibi!
Kuş beyinli Ahmet Amcanın bu cocuk karşısında hiçbir şansı yoktu.
Çocuk onu fark etmişti fark etmesine ama arkası dönük olan Ahmet amacınn ruhu duymamıştı. Çocuğun yakalarından tuttuğu gibi kaldırdı ve ileri geri sallamaya başladı. Öyle bir sallamaydı ki bu çocukcağızın başı kopacak gibi ileri geri sallanıyordu.
Daha fazla bekleyemedi, tiz bir sesle bağırdı. -
6.
-2Ne yapıyorsun sen Ahmet Amca?
Adam şaşkınlıkla çocuğu bıraktı, ona döndü. Kim olduğunu bildiği için mahçup bir tavırla başını eğmişti.
Küçük hanım...
Neden dövüyordun onu?
Adamın işini kaybetme korkusuyla etekleri tutuşmuştu.Hayır, hayır! Vallahi dövmüyordum.
Neden, dedim.
Sekiz yaşında bir çocuk olmasına rağmen bazen büyük bir adam gibi konuştuğunu söylerlerdi. Şimdi de öyle olmuştu; hatta sesi öyle güçlüydü ki bir an çocukla beraber kendisi de şaşırmıştı.
beyler şu an geçmişi anlatıyorum biraz sıkıcı sabredin güzel yerler gelecek birazdan -
7.
-2Efendim, tohumları çalıyordu.
Bu sefer çocuğa döndü.Bir de sen söyle, ne oldu?
Çocuk billur gibi sesle, soğukkanlı bir tavırla konuştu.Tohum çaldığım felan yoktu. Hikmet fırtınada dışarıda kaldı, burada ona yer yapıyordum. Eşyaları çekiştirince bazı tohumlar döküldü, onları toplayayım derken bu kalın kafalıya yakalandım.
Kızın gözlerinin içi güldü.Sen Sedat Amca'nın oğlu musun?''
Çocuk 'sonunda biri beni anladı' dercesine salladı başını
Küçük kız daha da mutlu oldu. ''Gördün mü Ahmet Amca bir de patron çocuğunu hırpalıyormuşsun. Hadi hadi , sen git de biz de Hikmet' e yer yapalım.'' -
8.
-1Adam bir ton özür diledi, kaçarcasına dışarı koştu. ikisi de bu haline gülerek eşlik ettiler.
Sonra sessizce etrafı düzenlediler, Hikmet'i içeri aldılar. Küçücük bedenleri yorgun düşünce serdikleri kilime, Hikmet'in yanına uzandılar.
Gözleri kapanıp kendilerini tatlı bir uykuya bırakmadan önce, sanki aralarında bir konuşma geçmişcesine birer kelime söylediler.
Giray.
Zühre.
( geçmiş bitmiştir beyler ) -
9.
+12014
ZÜHRE
istanbul'daydım. Yaz tüm sıcaklığıyla kavuruyordu toprağı. Yaz eğer su yoksa eziyet gibi bir mevsimdi benim için. Eğer tatile gidemiyorsanız ve benim gibi yazın büyük kısmını çalışarak geçiriyorsanız...
Dükkanda çalışıyordum. Dükkana annem girdi. Tezgahın arkasına geçti. Başını tezgaha dayadığı eline yasladı ve dikkatlice beni inceledi. Tatlım, biliyorum yazın hiç de istediğin gibi geçmiyor. Daha üniversite sınavından yeni çıktın ama burda çalışıyorsun.
Haklıydı; sıkıntıdan ölüyordum. Sınava girmiş, üstüne ay devirmiştim ama hiçbir şey değişmemişti. Bununla birlikte sıkıldığımı belli etmemek için omuz silktim. Annem yalnız bir kadındı. Beni hem tek başına büyütüp hem de çalışmıştı. Bir yerlere giderek onu büsbütün bırakamazdım. -
10.
+2Öyle yapma Zühre. Sıkılıyorsun biliyorum.
Bir kez daha omuz silktim. Sorun değil anne.
Ama o vazgeçmedi. Sorun küçük hanım. Bu yüzden sana iki aylık izin veriyorum.
Anne hayır! dedim ellerimi kaldırarak.
''Ne kadar çok çalıştığının farkında değilsin sanırım. Ama neyse Antalya'da geçirdiğin iki ay sonunda anlayacaksın... '' -
11.
+2Ne? O kadar heyecanlanmıştım ki, sesimi kontrol edemiyordum.
Annemler Antalyalı'ydı. Bende küçükken yazları orda geçirirdim. Ama sonra annem kendini dükkana vermiş, dolayısıyla bende vermiştim.
''Biliyorsun, Antalya'da bir çeşit çiçekçiler kongresi var. Sen de neredeyse benim kadar deneyimlisin. Kongre bir hafta kadar sürecek, sonrasında asıl tatiline başlarsın.''
Şakaa yapıyordu galiba. Annem beni Antalya'ya mı göndemek istiyordu? Bir başıma Antalya'ya? Bakkala izin verirken yüzü ekşiyen kadın? -
12.
+2Hayal ettiğiniz gibi değil hanımefendi. Uçağa ben bindireceğim, dayın da seni orada alacak, onlarda kalacaksın.
Doğru tahmin etmiştim yani.
''Dayımlar derken, dayım ve Sevim'den mi bahsediyorsun?diye sordum kaşlarımı garip bir şekilde kaldırıp indirerek.
O da göz kırptıAynen öyle''
içim koca bir heyecanla dolmuştu. Sevim benim biricik kuzenimdi. Bizim aksimize onlar sürekli istanbul' a gelirdi. Ve benim Sevim ile olan arkadaşlığım sadece akrabalıkla ilgili değildi. O benim en iyi arkadaşımdı.
Ve şimdi oraya gidiyordum. O şehre
ilklerimin şehrine...
( beyler iyi gidiyor muyum ilk defa aşk hikayesi yazıyorum:) -
13.
+3Hadi git eve, eşyalarını topla. iki gün sonra kalkıyor uçağın.
Seke seke dükkanın kapısına ilerledim, ama elim kapıya deyince bir sancı girdi karnıma. Bir anı istila etti zihnimi.
12 yaşındayım. Son yazım Antalya'da. Ve bunu herkes biliyor. Herkes. Bir hüzün var tüm ailede. Ama ben anlamıyorum. Neden son? Neden diğer yaz da gelemiyorum? Kimse söylemiyor. Umutsuzlukla yürüyorum sahile. Gün batımı... Sanki ressam bir avuç kızıllık saçmış gökyüzüne.
Sonra onu görüyorum. Arkası dönük, benden sadece iki yaş büyük olmasına rağmen sanki bugün yirmi yaşında koca bir adam. Sanki onun da omuzları koca bir adamınki gibi kederden eğilmiş...
Giray! -
14.
+2Dönmüyor bana. Üzülüyorum. Çok fazla zaman yok. Belki yarım saate ayrılacağız buradan. Hızla koşuyorum yanına. Kum adımlarımı yavaşlatıyor, lanet ediyorum.
Yaklaşınca elim usulca omzuna değiyor. Sıcacık. Elime ürpertiler yayıyor.
O da ağır ağır bana dönüyor. Kumral saçları kızıllıkla buluşmuş, başının etrafını bir haleyle çevirmiş.
Giray... Yemin ederim bilmiyordum. Yemin ederim haberim yoktu. Bilseydim... Bilseydim... Sesim kırılıyor. Konuşamıyorum. O da daha fazla dayanamıyor. Alıyor beni kollarına.
Şşş... Tamam, biliyorum Manolya. Haberin yoktu. -
15.
+2Biraz da olsa rahatlıyorum. Çünkü bana kendi verdiği isimle sesleniyor. Eğer kızgın olsaydı böyle seslenmezdi diyorum kendi kendime. Sımsıkı sarıyor beni. Biliyorum, şimdi biri gelse, Zühre'nin gitmesi gerek, dese beni vermez.
Hıçkırarak devam ediyorum.
Ben... Ben ne yapacağım orada?Eğeer sen bir daha olmayacaksan...
Sesim yine kırılıyor. O da beni daha çok bastırıyor kendi vücuduna.
O nasıl söz? Ben her zaman yanındayım. Ben.. Sevim, Reşat Amca... '' -
16.
+1Korkuyorum. Ya bir daha göremezsem seni? Ya da daha kötüsü, bir gün geldiğimde sen artık beni sevmiyorsan, unutmuşsan?
Yavaşça saçlarımı okşamaya başlıyor. Bu ruh senin ruhun Manolya. Bu beden, bu zihin, bu kalp senin. Eğer ben gün gelir de bir eşeklik edip inkar edersem inanma. Sakın. Ne olursa olsun ben seninim. Gerekirse bana hatırlatmaktan da kaçınma, dedi sert bir sesle. Sonra sesi yumuşadı, dalgalarla yarışır hale geldi. -
17.
+1''Sen benim kitabımdaki ilk sayfamsın Manolya'm. Nasıl unuturum, nasıl sevmem seni?
Sözleri daha on iki yaşındaki benin içine işlerken, kulağıma sessizce fısıldadı.
Ama gel olur mu? 5 yıl sonra 10 yıl sonra... Yine de gel. Gel Manolya'm. Gel ki ilk sayfam sen olduğun gibi, son sayfam da sen olasın.''
Şimdi de korkuyordum işte. Ya söyledikleri geleceğimizden bir kesitse? Ya o beni unutmuşsa? Ya hatırlatmam gerekirse?
Ya da en kötüsü, ya çok geç kaldıysam ve onun çoktan bir son sayfası yazıldıysa? -
18.
+2Of Zühre! içim şişti içim! Bir an önce in aşağı da gidelim artık!
Annemin sinirlendiğinde korkutucu olduğunu söylemiş miydim?
Bir elimle çorabı giymeye çalışırken, diğer taraftan elime dolanan kulaklıktan kurtulmaya çalışıyordum.
Ve sonuç belliydi.
Pat!
AAAAH!
Yere düşmüş, kuyruk sokumumu incitmiştim. Ama hala ne çorabı giymiş ne de kulaklıktan kurtulmuştum.
Annem oflayarak yanıma geldi, birkaç saniye inceledikten sonra halime gülmeye başladı.
Ya anne ya! -
19.
+2Tamam tamam. diye mırıldandı ve beni kolumdan tutup çekti. Kulaklığı elimden çıkarıp çantama koydu, bende oturup çorabı giydim.
Birkaç saniye boyunca boş boş annemi inceledim. Annem artık sabrının son sınırlarındaydı. Yine ne oldu? diye sordu burnundan soluyarak.
Ben sensiz orada ne yapacağım? diye homurdandım burnumu çekerken.
Başını yana eğdi, birkaç saniye sonra konuştu. Adamı dellendirmeden in aşağı, dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.
Ne?
Efendiiim?
Bana dönmeye gerek duymadı. Beni duydun. -
20.
+2Bu ince ruhlu kadın nasıl bir anda cezaevinden yeni çıkmış ağalara benziyor anlamıyordum doğrusu.
Oflayarak sırt çantamı aldım ve iki bavulumu çekerek, sürünerek aşağı indim.
Yardım edeydin...
Tabii yine cevap vermeden dışarı çıktı. Allah razı olsun.
Çantaları bagaja yerleştirdim ve arabaya bindim.
Şimdi bir adım daha yakındım...
başlık yok! burası bom boş!