1. 1.
    0
    montrö boğazlar sözleşmesi, türk boğazlarından geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir. 1923'te lozan antlaşması ile birlikte imzalanan boğazlar sözleşmesinin yerine geçmiştir.
    türkiye, lozan antlaşması'yla birlikte imzalanan boğazlar sözleşmesinin getirdiği kısıtlamalardan dolayı daima kaygı içinde bulunmuştur. sözleşmenin imzalandığı tarihlerde güncelliğini koruyan silahsızlanma ümitlerine güvenen türkiye'nin, silahlanma yarışının tekrar başlamasıyla duyduğu huzursuzluk giderek artmıştır. türkiye, duyduğu bu huzursuzluğu ve boğazların statüsünde değişiklik yapılması yolundaki teklifini konu ile ilgili imzacı devletlere duyurduğunda, farklı kutuplarda yer almaya başlayan bu devletlerin hemen hepsinden ortak bir anlayış görmüştür. i̇ngiliz dışişleri bakanlığının 23 temmuz 1936 tarihli bir muhtırasında konu hakkında şu görüşlere yer verilmiştir: "türkiye'nin boğazlar sözleşmesi'nin değiştirilmesi ile ilgili isteği haklı kabul edilmektedir."
    boğazların statüsü ve gemilerin geçiş rejimi ile her zaman yakından ilgilenen i̇ngiltere'nin türkiye'yi desteklemesine paralel olarak balkan antantı daimi konseyi'nin 4 mayıs 1936'da belgrat'ta yaptığı toplantıda, türkiye'nin teklifini destekleme kararı alınmıştır. türkiye'nin girişimi lozan boğazlar sözleşmesi'nin diğer akitleri tarafından da kabul edilince, boğazların rejimini değiştirecek olan konferans, 22 haziran 1936'da i̇sviçre'nin montreux kentinde toplanmıştır. i̇ki ay süren toplantılardan sonra, 20 temmuz 1936'da imzalanan yeni boğazlar sözleşmesi ile türkiye'nin kısıtlanmış hakları iade edilmiş ve boğazlar bölgesinin egemenliği türkiye'ye geçmiştir. türkiye daha önce sovyet rusya ile yaptığı anlaşma uyarınca (saldırmazlık antlaşması) sovyet rusya'nın da desteği ile bu sözleşme yapılmıştır. tamamı yirmi dokuz madde, üç ek protokolden meydana gelen sözleşmeye göre:
    boğazlardan serbest geçiş esası kabul ediliyordu. ancak ticaret ve savaş gemilerinin boğazlardan geçişi, barış ve savaş hâline göre, ayrı statüye bağlanıyordu. savaş durumu da türkiye'nin girdiği, girmediği ve savaş tehlikesi olma durumlarında uygulanacak esaslara ayrılıyordu.
    boğazların askerî kontrolü ve savunma tedbirleri tamâmen türkiye'ye aitti.
    boğazlardan geçişi denetleyen milletlerarası boğazlar komisyonu kaldırıldı.
    bu ana maddelerle türkiye'nin boğazlar üzerindeki genel hâkimiyeti sağlandı. diğer maddelerin bazıları ise; barış zamanında:
    karadeniz'de kıyısı olmayan devletlerin ticaret gemileri serbestçe geçerler. savaş gemileri 8-15 gün önceden haber verilmek ve bir arada dokuz gemiyi ve belli tonajı aşmamak üzere geçebilir. denizaltılar, uçak gemileri ve 10.000 tondan büyük savaş gemileri hiç geçemez. sözleşmeye uygun şekilde geçen savaş gemileri karadeniz'de yirmi bir günden fazla kalamaz.
    karadeniz'de kıyısı bulunan devletlerin ticâret gemileri serbestçe geçerler. savaş gemileri geçmeden sekiz gün önce türkiye'ye haber verecekler, bir arada geçen gemilerin tonajı 15.000'den fazla olmayacaktır. karadeniz'de kalışları için belli bir süre yoktur.
    savaş zamanında:
    türkiye savaşan ülke ise ya da kendisini yakın bir savaş tehdidinde görüyorsa; ticari gemilerin geçişini engelleyemese de, geçişlere bazı kısıtlamalar getirebilmek hakkına sahiptir.
    türkiye tarafsızsa; ticaret gemileri serbestçe geçmesine rağmen savaşan tarafların savaş gemileri geçemez.
    savaş tehlikesinin çok olduğu zamanlarda ticaret gemileri barış zamanı kurallarına göre sadece gündüzleri geçebilecektir.
    sözleşmenin süresi yirmi yıl olacaktı. bu sürenin bitiminden iki yıl önce taraflardan hiçbiri sözleşmenin feshini istemezse, böyle bir istekten iki yıl sonraya kadar yürürlükte kalacaktı.

    vikikaynak'ta bu konuyla ilgili metin bulabilirsiniz.
    montrö boğazlar sözleşmesi
    montrö antlaşmasında türk tarafını,
    tevfik rüştü aras, dışişleri bakanı(temsilci heyeti başkanı),
    fethi okyar, londra'da türkiye büyükelçisi,
    suad davaz, paris'teki türkiye büyükelçisi,
    numan menemencioğlu, büyükelçi, dışişleri bakanlığı genel sekreteri,
    asım gündüz, korgeneral, genel kurmay i̇kinci başkanı,
    necmettin sadık sadak, sivas milletvekili, milletler cemiyeti'nde türkiye sürekli temsilcisi,
    ziya kızıltan, baş danışman, dışişleri bakanlığı baş hukuk danışmanı,
    sadullah güney, i̇ktisat bakanlığı, deniz ticareti müsteşarı,
    müşfik selami i̇negöl, dışişleri bakanlığı daire başkanı,
    dr.asım arar, sağlık i̇şleri genel müdürü,
    fahri engin, savaş filosu komutanı,
    rıfat mataracı, kurmay albay,
    şefik çakmak, kurmay yarbay, hava alayı komutanı,
    yusuf egeli, kurmay binbaşı,
    i̇hsan orgun, hava binbaşı,
    fahri korutürk, deniz binbaşısı, roma deniz ataşesi,
    seyfi kurtbek, kurmay yüzbaşı, paris askeri ataşesi,
    r.amir kocamaz, başkonsolos, dışişleri bakanı özel kalem müdürü,
    genel sekreter cevad açıkalın, dışişleri bakanlığı daire başkanı,
    sekreterler abdülkadir örencik, bedri tahir şaman, h.rıfat sözen, nedim veysel i̇lkin, fatin rüştü zorlu, celalettin ziyal,
    basın bürosu vedat nedim tör, i̇çişleri bakanlığı genel müdür, asude zeybekoğlu, basın ateşesi, şekip engineri, basın ataşesi, muvaffak menemencioğlu, anadolu ajansı genel müdürü,
    temsil e
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    kanka lise 1de 2de ne dersanesi onu anlamadm ben amk??

    takipteyim ama
    ···
  3. 3.
    0
    sonraları baydı bin okumuyorum artık
    ···
  4. 4.
    0
    onunla 1 hafta küserken bile mahvoluyordum şimdi aylrca küsmüştük. mayıs ayından ağustos ayına gelene kadar hemen her gün ağladım. tek bir sesini duysam yeterdi aslında ama gururum vardı asla ama asla yapamazdım. asıl kötü olansa, o tekrar sözele dönmüştü son sene. yani okul değiştirmişti. yani o artık yoktu ve benim için okulun da anlamı yoktu.

    tek bir kere yüzünü görsem, her şey geçip giderdi belki içimde ama onu da yapamazdım. ağustos olunca dersane falan başladı, annemler o zor halleriyle beni dersaneye gönderiyordu ben de karşılığını vermek için çalışmaya başladım. ama aklımda o varken istediğim kadar çalışayım kafama bir şey girmiyordu.

    onu hayatım boyunca hiçbir zaman göremeyecek olmamın fikri bile korkutucuydu. boğuluyordum. gece yatağımda onu bir daha asla göremeyeceğimi düşününce kalkıp derin derin nefes almaya başlıyordum, ağlıyordum sessizce. ben yalnızca sessizce ağlayabiliyordum çünkü kardeşimle aynı odada kalıyorduk, beni duymamalıydı. annemle babam her zaman evdeydiler o yüzden banyoda sessizce ağlıyordum.

    aylar o kadar yavaş geçiyordu ki ekim, kasım, aralık derken ağlamalarım da azalıyordu. ama artık onun resimlerine baktığımda bir türlü hatırlayamıyordum. böyle korkunç bir duygu olamaz. resimde, karşında duruyor ama kokusunu duymadığın için tanıyamıyorsun. karşında durduğunda nasıl görüneceğini bilmiyorsun. yüzü nasıldı bir türlü çıkartamıyorsun, fotoğraflara rağmen.

    ve koca bir sene böyle büyük işkenceyle geçip gidiyordu.
    ···
  5. 5.
    0
    @109 hocam manevi çöküşünde yaşadıın youn duyguları tiyatroya yansıtsan bilimum altın başak taşak vs gibi ödülleri alırdın
    ···
  6. 6.
    0
    devam et ama daha hızlı ol panpa.
    ···
  7. 7.
    0
    bu olaydan 1 ay sonra okul tiyatromuz vardı. heyecanlydı herkes, ben hiçbir şey hissetmiyordum. zaten bu yüzden tak gibi bir oyuncuydum. o günü asla unutamam, biraz önce son kavgamızı ettiğimiz entrydeki en gibko detayları nasıl hatırlıyorsam onu da öyle hatırlarım.

    kulisteyiz, herkes hazırlanıyor. kostümümü giydim, saçlarımı yaptırdım falan. kulis koridorunun sonunda bir cam var, cam dışarıya bakıyor ve davetliler o yoldan geliyor. ben de hazırlanır hazırlanmaz camın oraya gittim ve dışarı baktım. tam o anda bu, o yavşakla elele tutuşmuş tiyatroya geliyordu. çocuk uzun boylu ve zayıftı, aslında biraz bana da benziyordu ama ben ortaboyluydum. öyle mutlu görünüyordu ki, altında şort vardı saçları her zmaanki güzelliğindeydi. önümden geçip gittiler. hayatım gibildi, dünyam başıma yıkıldı.

    o an yanımda bir silah olsa kendimi çekip vururdum. öyle sessiz sessiz oturdum gene. hayatımın en loser anlarından biriydi. o an belki milyonlarca şey düşündüm, biraz zengin olsaydım farklı olur muydu diye. halbuki bunun zenginlikle falan alakası yokmuş, cesaretle ilgisi varmış sonradan öğrendim.

    o moral bozukluğu ve taktan oyunculuğumla tiyatroyu tamamladık ve ben o gün ölmüştüm. artık hiçbir şeyden zevk de almıyordum. yalnızca bir şey hissedemiyor olsam iyiydi.
    ···
  8. 8.
    0
    @106 yazara bakmadan okudum amk şok oldum ilk başta.
    ···
  9. 9.
    0
    upupupupupup
    ···
  10. 10.
    0
    yaz panpa takipteyiz
    ···
  11. 11.
    0
    herneyse, sene sonu gelmişti. mezuniyet balosu falan vardı. bu hala o çocukla çıkıyormuş. o kız bizim okuldan baloya gelebilirken diğer bin gelemiyordu. bir sene sonra onu görecektim ama küstük.

    baloya gittiğimizde bence en yakışıklı puşt bendim. takım elbise için yaratılmışım resmen. baloda onu gördüm, uzun bi elbisesi vardı. melek gibiydi, öyle bi güzellik olamazdı. sonunda nasıl göründüğünü hatırlayabiliyordum.

    biraz özet geçelim bu tarafları.

    fotoğraf makinem vardı ve bir sürü fotoğraf çekiliyordum. arkadaşlar da fotoğraf çekilmek istiyordu ve arkadaşların yanında o da fotoğraflara giriyordu. aslında o sırada gözlerinde biraz eski günleri özlediğini gördüm, sanki tek kelime söylesem barışacakmış gibiydi. ben de öyleydim ama o kelimeyi etmedim, o da etmedi.

    veda gecesinin sonunda bir mekana gidilecekti, gittik. oraya bunun sevgilisi de geldi. o an bir bıçağım olsun isterdim. boynuna saplayıp her tarafı kan gölüne döndüreyim. kalbini çıkarıp onun suratına atayım istedim. yapamadım tabi.
    ···
  12. 12.
    0
    yavaş yavaş bitiriyorum hikayeyi beyler.
    ···
  13. 13.
    0
    öss sonuçlarımız açıklanmıştı. o istanbula gidiyor, ben izmirde kalıyordum. ayrılık yeniden gelmişti. 1-2 ay sonra gidecekti ve onu belki 1 sene daha göremeyecektim. o gittikten sonra uzun süre yemek yiyemedim, fazla konuşmadım ve bol bol ağladım. arkadaşlarım bu kadar ağladığıma asla inanmazdı heralde.

    uzun süreli uzaklığın ne demek oldugunu biliyordum artık. nasıl katlanacağımı hayal bile etmek istemiyordum ama yapacak bir şey yoktu. üstelik o huur cocuguyla bi ayrılıp bir barışıyordu. ayrıl artık o binin biri.
    ···
  14. 14.
    0
    aslında farklı bir duyguydu bu.

    1 yıl önce canından daha yakın olan insanla 1 yıldır hiç görüşmüyordunuz. kim ne yapıyor fikriniz yoktu ve bu 1 yıllık küslükten sonra ne 1 yıl önceki gibi olabiliyordunuz, ne de 1 yıldır oldugunuz gibi. ikisinin arasındaydık, sanki başka bir insanla konuşuyordum. 2-3 yıl boyunca her anımı geçirdiğim insan değil de, başka bir yabancıydı sanki. başabaş konuşamazdık, buluşamazdık, msn kullanamazdık. öyle acaip bir duyguydu ki araf denen şey gibiydi resmen.

    yazın birer ikişer buluşup birbirimize yeniden ısınıyorduk. bunun huur cocugu sevgilisi benden tiksiniyordu, hiç görüşmememize rağmen. bi de ona karşı hissettiklerimi o bilse... hazırlıkta birbirimizden karşılık aldığımız ilk günler gibiydik artık. ama artık onun bana karşı zerre aşkı yoktu, muhtemelen sohbetlerimizi özlediği için konuşuyordu. artık onun arkadaşıydım ama benim ona olan aşkım, bağımlılığım asla geçmemişti. ben buna da razıydım.
    ···
  15. 15.
    0
    hızlandıralım hikayeyi.

    mezuniyet balosundan sonra okulda diploma törenimiz vardı. orda da o vardı. yine aynı şekilde fotoğraflar çkiyordum. yine aynı şekilde ikimiz de tek kelimeyi bekliyorduk. artık daha fazla dayanamıyordum. 1 sene sonra ilk kez kalbim yeniden atmaya başlamıştı. o kelimeyi de ben söyledim, 6-7 kişilik fotoğraf çekerken "xx biraz sağa kayar mısın" dedim aşk dolu bi gülümsemeyle.

    sonra arkadaş sohbeti arasında birer ikişer kelime daha ettik. sonra biraz sohbet de ettik. sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi konuştuk. kalbimin yeniden atıyor olması paha biçilemez bir duyguydu, bağımlılığım geri dönmüştü. artık en azından onu görebilirdim. arkadaşlarla buluşup onunla konuşabilirdim. onu bir yıl sonra ilk kez diri diri görebilirdim.

    bunun nasıl bir duygu oldugunu yaşayanlar bilir. onur, gurur gibinizde olmaz. geçmiş gelecek gibinizde olmaz. karşınızda dursun yeter.
    ···
  16. 16.
    0
    üniversitede falan kızla tekrar denk geldin mi
    ···
  17. 17.
    0
    @114 kanka mayıstan ağustosa geldiğimizde lise3'e geçmiş oluyoruz. son sene yani.
    ···
  18. 18.
    0
    @117 özet:amı olanın imanı olmaz
    ···
  19. 19.
    0
    beyler buraya kadar okumadım biriniz özet geçebilir mi ?
    ···
  20. 20.
    0
    Sonra kendi kendime dedim ki ulan ben napıyorum bu kızı bırakamam ve gittim dershaneyi bastım o herifi dövücem adam badi çalışıyormuş bütün dershanenin önünde tecavüze uğradım kız artık bnden tiksiniyordu dayanamadım okl çıkışında yakın bi arkadasımın minibüsüyle kızı kacırdım tecavüz edicektim bi mahsene zütürdüm açtım heryanını tam gibicem kızın babası geldi beni gibti sonra okul değiştirdim işte bütün hikaye bu
    ···