+1
-1
bir gün cebrâil aleyhisselam, çok önemli bir vahiy bildirmek üzere peygamber efendimizin (s.a.v.) yanına gelmiş.
- seldıbınaleyküm muhafazid abi (s.a.v.)
• ve aleykümselaaaaaaam cebrailciğim. nasılsın?
- hamdolsun iyiyim çok şükür. senden ne var ne yok. nasıl öğreniyo musun kuran'ı sana öğrettiğim gibi?
• yok ya cebrailciğim. henüz kuran'a geçemedim. hâlâ şedde ve cezm öğreniyorum. ama hoca böyle gidersem iki haftaya kuran'a geçebileceğimi söyledi.
- aman acele et. yukarıdan patron (c.c.) ikide bir soruyor "daha fatiha'ya geçmedi mi" diyor.
• fatiha hangisiydi yaw?
- yâ yok mu "elhamdülillahi rabbil âlemin" diye başlayan?
• haaa, sen elhamı diyosun
- elham değil lan onun adı. öğren artık sûre isimlerini, koskoca peygamber oldun. ayıp oluyor.
• eee? daha ne var ne yok? mikâil gili görüyor musun hiç?
- yok ya, nerde? adam karşı tarafa, kartal'a taşındı. anca ayda yılda bir görüşüyoruz.
• deme ya? hiç de söylemiyor kerata. neyse görürsen söyle, iki osursun da essin buralar, yazın mekke sıcağı hiç çekilmiyor. zaten ne diye, hangi akılla peygamber oldum, hâlâ aklım almıyor. keşke cumhurbaşbakanı olsaydım, ne güzel özel uçağım, mersedesim, cumhurbaşbakanlığı külliyem, yüksek hızlı trenim olurdu. şimdi ise elimde sadece devem kasva var. o da bir oturuyor iki saat yerinden kaldıramıyoruz, böyle miskin hayvan görmedim ameka.
- neyse muhafazid abi (s.a.v.). ben kaçar. senlen yakında tekrar görüşürüz.
• ne diye gelmiştin cebrailciğim kusura bakma?
- sana bi vahiy indirecektim de unuttum. ben sonra tekrar uğrarım. hadi aeo.
• aeo. selam ve dua ile...
- selam ve dua ile...