1. 1.
    0
    belki okumak istemezsiniz ama 1 aydır yazıyorum ve yarışmanın konusu yalnızlık

    görüşlerinizi bekliyorum :

    Başlık Bulamadım Daha

    önce bunu rüya sandı.

    uzayın soluk ışığı taş kütleyi aydınlatıyor. simsiyah, sonsuz boşluğun içinde beyaz yıldızlar ve renkli galaksiler var. fakat hiçbir şey aslında olması gerektiği gibi değil. burada hiç hava olmaması gerekirdi. halbuki çocuk rahatça nefes alıp veriyordu. sonra bu yıldız kümeleri.. birçoğu rengarenkti. halbuki güneş sisteminde böyle renkli yıldızlar çıplak gözle görülmezdi. tabi güneş sistemiyse bu.

    çocuk bir rüya gördüğünü sandığı için önce pek fazla endişelenmedi. ayağa kalktı. rahatça nefes alıyor. veriyor. alıyor. veriyor. al. ver. al. ver. al..

    sonra o güneşi gördü.

    kırmızı dev, inanılmaz, apayrı bir evren gibi ışıl ışıl parlıyordu. dev güneşin sıcaklığı meteordan duyuluyordu. dev taş kütle bu yıldızın yörüngesinde yol alıyor. çocuk hayranlıkla bu büyük, bu devasa yıldıza baktı. sonra başını çevirip bakışlarıyla diğer yönlerdeki yıldızları araştırdı.

    büyülenmişti.

    mavi, yeşil, kırmızı, mor ve lacivert yıldızların kalabalığı göz alabildiğine uzanıyor, renkli yıldız kümeleri ve büyük gaz bulutları korkunç, aralıksız bir döngü içinde deviniyordu. dairesel hareketlerle ivmelenen meteorlar bir anda ortaya çıkıp bir anda kayboluyorlardı. meteor yağmuru ve pulsar. kozmik ışıklar ve ateş! bu sürekli akış, bu cümbüş, sanki hayatın ve var olmanın bir kutlaması gibiydi. çocuk büyülenmişti.

    gözlerinin önündeki bu kutsal ve sessiz hülyayı ağzı açık seyrediyordu.

    birden acıyla irkildi. başına bir şey çarpmıştı. parçalanan bir meteordan geriye kalan küçücük bir zerre. elini saçlarının arasına zütürdü. başı kanıyordu.

    bu kan!

    gözleri büyük açıldı. demek ki rüya değil bu! peki, öyleyse?

    korkuyla sarsıldı çocuk. evrenin derinliklerinde, bir meteorun üstünde, dünya’dan binlerce ışık yılı uzakta, yapayalnız uyanmıştı. bu bir rüya değildi. onun yerine, olabilecek en korkunç yalnizliklardan biriydi.. dünya çok uzaklardaydı.

    işık bir saniyede üç yüz bin kilometreden daha fazla yol alır. bir ışık yılı ışığın bu süratle giderek bir yılda aldığı yoldur. çocuğun bir meteorun üzerinde, içinde yol aldığı galaksi dünya’dan milyonlarca ışık yılı uzaktaydı.

    bilinmeyen bir nedenden dolayı çocuk bu büyük taş kütlesinin üzerinde uyanmıştı ve açıklanamayan bir şekilde hayatta kalıyordu. ne radyasyon ne havasızlık ne de başka bir şey sorun olmuyordu. yalnızca sıcaklık biraz yüksek sayılabilirdi. fakat insanların hayatta kalabileceği sıcaklıkların bütün olası sıcaklıkları gösteren bir çizelgede yalnızca küçücük bir aralığı işgal edeceği düşünüldüğünde bunun da ne kadar inanılmaz bir şey olduğu anlaşılıyordu.

    çocuk bir adım attı. ellerini iki yana açmıştı. böylelikle, aklınca, herhangi bir sarsıntıda yere yuvarlanmamak için önlem almış oluyordu. bir adım daha attı.

    kolları açık..

    yer çekimi burada dünya’dakinin aynıydı.

    renkli güneşler ve gölgeli göktaşları çevresini dolduruyordu. biraz önce çocuğu büyüleyen bu manzara şimdi onu korkutuyordu. işık oyunları ve yıldızların o büyük kalabalığı içinde korkunç bir yalnızlık duymasına yol açtı.

    gözlerini kapadı.

    çömeldi, ellerini yere koydu ve oturdu. başını ellerinin arasına alırken gözleri hala kapalı. hafifçe titriyor. korkmuş.

    gözünü açtı. burada böyle durmanın kimseye bir faydası yok. tekrar ayağa kalktı.

    meteorun üzerinde dolaşıp etrafı araştırmaya karar verdi. yürümeye başladı.

    ne bir bitki, ne biraz su, ne de bir kum tanesi vardı. aslında tuhaftır, çocuk hiç açlık hissetmiyordu. susamış da değildi. canı su çekmiyordu. sanki yemeye içmeye ihtiyacı yok gibiydi.

    fakat buradaki bu yalnızlık. açlık duymasa bile bu yalnızlık onu öldürebilirdi. insan insanı arıyor.

    dünyadaki açlık sorununu çözdüğümüz gün, biz de bu yalnızlıkla sarsılıp başımızı ellerimizin arasına alacağız.

    güneş doğmuyor. sabah olmuyor. burada akşam, sabah yok. gün yok. güneş yok. yalnızca yıldızlar var..

    yalnızca rüzgar..

    yanında başka bir insanın gölgesi yoksa, bu devasa hayat ışığı hiçbir şeye çare değil.

    çocuk açlık hissetmiyor. ama yine de aç, o! yine de susuz.

    metorun üzerinde yaptığı araştırma sonuçsuz kaldı. fen derslerinde öğrendiği şeyleri hatırlamaya çalıştı. bunun bir faydası yoktu. burada olan hiçbir şey bilimin gerçeklerine uymuyor. uyumsuz. yanlış.

    yıldızların devinimi ve meteor ‘uygun’ belki. fakat burada hiç hava olmamalıydı. saçlarını dalgalandıran bu hafif rüzgar..

    burada bir insanın hayatta kalması mümkün olmamalıydı. hava olsa bile, kozmik ışıklar, radyasyon ve yakındaki yıldızların sıcaklığı savunmasız, küçük bedenini anında kavurmalı, küle çevirmeliydi. sıcaklık, basınç ve çekim.. hiçbiri olması gerektiği gibi değil. hepsi yanlış. ve hatalı.

    çocuk bu bilmeceyi çözebileceğine dair umutlarını yitiriyordu. evine bir daha asla dönemeyeceğinden korktu. artık gerçeği anlamıştı: bu kesinlikle bir rüya değildi.

    eğer burada kalacaksa ve bu hep böyle olacaksa.. bunun yerine ölmeyi tercih ederdi! acıkmak hiç sorun değil. susamak da öyle.. fakat burada böyle, kimsesiz.

    nefes alıp vermeye mi diyorlardı ‘yaşamak’ diye? yoksa başka bir şey miydi?

    burada bu yalnızlık onu öldürmese bile, çıldırtacaktı.

    okulda öğrettikleri ve angiblopedilerde okuduğu kara delikleri anımsadı. keşke burada da olsaydı onlardan biri! onu içine çekseydi! bu gri, dev meteoru.. bu kırmızı, dev güneşi.. her şeyi ama her şeyi.. işığı, maddeyi, tozu.. maddeyi, tozu, zamanı.. tozu, zamanı, çocuğu.. çocuğu.. yalnızlığını..

    bir nefes aldı. bir nefes daha. sonra bir nefes.. bir daha..

    çaresi yok. değişmiyor. ne bir kıpırtı.. ne de bir gölge.. bir ses, bir dokunuş, biri.. hiç kimsecikler yok burada. burada yalnız, yalnızlık..

    gözleri doldu. dünya’daki hayatı düşündü. annesizliğini, babasızlığını ve kardeşsizliğini.. bir yetimhanede kalıyordu. oradaki arkadaşlarını düşündü. okulu.. öğretmenini.. oradaki yalnızlığını..

    dünya’daki yalnızlığı buradakine tercih ederdi. açlığı tercih ederdi.

    dünya’daki açlığı, ölümleri, işkenceyi tercih ederdi.. umudu tercih ederdi! umudu tercih ederdi!

    burada umut yok.

    yere diz çöktü. başını yine ellerinin arasına aldı.

    karanlığın içinde hüngür hüngür ağlamaya başladı.

    gözyaşları bu zemini ıslatan ilk şey oldular
    ···
  1. 2.
    0
    reserved
    ···
  2. 3.
    0
    @1 aydır yazıyorum dan sonrasını okumadım korkuttun
    ···
  3. 4.
    0
    okunurmu lan bu . bak ben sana yalnızlık nedir hemen yazıyım . yalnızlık aylardır am yüzü görmemektir . aylardır pc başında olduğunu asosyal olduğunu farkettiğin anda yalnızsındır. yaz gönder bin yarışmayı kazanırsın belki
    ···
  4. 5.
    0
    amk girişi kötü bu hikayeyle sen anca mahalle aralarında tezgah kuran cocuklara satarsın
    ···
  5. 6.
    0
    b den sonrasını okumadım
    ···
  6. 7.
    0
    belki okumak istemezsiniz den sonrasını okumadım
    ···
  7. 8.
    0
    özet gec pic
    ···