1. 26.
    0
    takipteyim takipçi gardaşım, reserved diyorum hattaa
    ···
  2. 27.
    0
    devam panpa
    ···
  3. 28.
    +1
    biz 4-5 sap taşak muhabbetine devam ederken ezgierin de kapıdan girdiğini görünce, hemen onlara sarmaya başladık bu sefer. ilk gün gibicliğiyle, tatlı tatlı taşak geçtik saçlarıyla başlarıyla. iyi anlaşıyorduk lan biz bu ezgilerle.

    biz olduk mu 8 kişilik kızlı-erkekli grup. şişşşt sessiz olun yoksa o ahlak bekçisi alır bizi hapse koyar aman diyim beyler dikkat edelim lütfen.

    yeni kız da oturuyordu kendi köşesinde, arada sırada bizi seyrediyordu, en ço k ses bizden çıkıyordu tabi, dikkatini gibe gibe çekecekti mecbur.

    bi ara dayanamadım lan orda öyle mal gibi insanları seyretmesine. arada sırada göz göze geliyorduk, başlarda beni giblememişti ya hani sırasını benim yakınlarıma koymamıştı, onu unutup yanımıza çağırmak istiyordum. ne biliyim amk tatlı bir şeye benziyordu.
    ···
  4. 29.
    0
    dedim arkadaşlara hafif sessizce, gelin şu kıza bir hoşgeldin diyelim falan diye, tabi bizim kızlarda da hafif bir dışlama, hafif bir kıskançlık egoalrı var, mırın kırın ettiler ama ikna ettim bi şekilde.

    hep beraber kalkındık huurra kızın yanına. bizim yavşak elemanlar sırıta sırıta, hafif de cıvık şekilde merhabalarını serdiler kızın önüne. hatta o anlarda acayip bir anı da yaşadık lan ahahaha anlatayım onu da amk hatırladıkça gülerim

    bizim trakyalı arakdaş var haşmet diye bi çocuk, tam şopar adam. siyah değil ama, aksine beyaz tenli sarışın, boncuk gibi çocuk amk. gittik kızın yanına işte, bu oşgeldin bre yeni kız dedi, biz güldük işe, yeni kız da güldü. buydu benim en çok güldüğüm anı. evet. mizah seviyem bu benim amk. ama o an hakkaten çok komik olmuştu lan kahkahalara boğulmuştum lan öyle böyle değil
    ···
  5. 30.
    0
    adam takip etmiş bunu dinleyen var amk
    ···
  6. 31.
    0
    evet, sohbeti kurmanın zamanı gelmişti bu hoşgeldinlerin, ya da 'ojgeldin' lerin ardından.
    adı, ezgiymiş bununda. bizim ezgi, adını duyar duymaz bir hayal kırıklığına uğradı resmen. hani şu pişti olma durumu gibi birşey.
    dediğim gibi, bizim kızlar hafif soğuk davranıyorlardı, böyle samimiyetsiz gülümsemeler, biz seni dışlıycaz der gibi. toparlaması güç sorular soracaklar diye korkuyordum, daha kızı ilk günden rezil ederler falan diye.

    zaten bizim kızlar böyle milletle taşak geçmesini falan çok severlerdi, böyle bildiğin laf sokmaktan bahsediyorum. aşağılamaktan bahsediyorum. hadi biz kendi içimizde eğlencesine laf sokuyorduk birbirimize de, onların yabancılara karşı yaptıkları pek hoş şeyler değildi.
    ···
  7. 32.
    0
    neyse, küçük tanışma faslından sonra, kızı kendi grubumuzun olduğu tarafa doğru davet ettik. ilk bi kaç kez kibarlığına reddetti, sonra kabul etti, taşıdı sırasını bizim olduğumuz tarafa.

    daha sırasına oturmamışlar falan da vardı, onları nservis gelince sınıfta bir kaos ortamı oluştu, kızın da sırasını taşıyoruz, ben o kaostan istifade bi kaç değişiklik yaptım sıralarda, küçük oyunlarla kızı, hemen önüme oturttum.
    ···
  8. 33.
    0
    Reservasyön
    ···
  9. 34.
    0
    küçük oyunlarla kızı hemen önüme oturttum bu cümle pek hoş olmadı da neyse.

    yeni gelen hocanın sınıfa girmesiyle, bizim suratlarda bir şaşkınlık oluştu. hani, ilk önce hocanın fena mı iyi mi olduğuna karar vermeye çalışırsınız ya yüzüne bakarak, ben çok fenadır, bu kadın bizi feci gibecek demiştim ilk gördüğümde. hafif disiplinli bir görüntüsü vardı kadının. arada sırada eteğine gözümüz takılmadı değildi tabi, itiraf ediyim ki asılırken kurduğum hayallerimin baş mimarı olduğu zamanlar da olmuştu, ama bir patron tipi vardı kadında. disiplinli kadın işte. ingilizce hocasıydı.
    ···
  10. 35.
    0
    ilk olarak kendimizi türkçe tanıtmamızı istedi. tanıtma sırası ezgi'ye geldi, geldiği yeri söyledi önce, nişantaş'ıydı galiba, istanbuldan. bizimkiler için yine bir laf sokma konusu çıkmıştı tabi. imalı imalı züppe damgası vurmaya çalıştılar kıza. diyalog yazmayı sevmem ama kısaca aklımda kalanlardan şöyle bir şey yazayım:

    ezgi: ben nişantaşında geldim buraya

    bizimkilerden ezgi: vay bu kız da çok elitmiş hani

    bu ezginin yanlarından gelen samimiyetsiz kahkaha sesleri.

    içimden kızı kurtarıcı bir hamle yapmak geldi ama, ne gerek var bütün sınıfa bu kızla ilgileniyorum demeye amk. gibtir ettim, o anlık umrumda değilmiş gibi bekledim sadece. gülmedim ama.
    ···
  11. 36.
    0
    sıra bize geldi, biz tabi artık oraların hep dutlukken ki halini görmüş dedeleri olarak bi kaç espri patlatıp anlattık kendimizi. geçti gitti bizden. bizimkilerden ezgiye geldi sıra, bekledim bakalım bir contra gelecek mi yeni kız ezgiden diye ama, o oralı bile olmamaıştı. güzel bi şeydi aslında bu, kedi köpek gibi takışmaya ne gerek varı amk. ama belli ki bir gruplaşma olacaktı bu iki ezgi arasında. belki bizm grubu da etkilerdi bu. bilmiyorduk.

    ziller yapılmamıştı ilk gün, genelde de yapılmazdı zaten. ilk 1-2 hafta o ziller hep ayarlanıyor dur.
    ···
  12. 37.
    0
    efsane olursa birileri çükülesin
    ···
  13. 38.
    0
    2 hafta ısınmamış okul, ilk defa yakmışlar kaloriferleri, soğuk tabiki sınıf. millet montlarla kalorifer kenarlarına yavşıyor. e tabi değerli o kalorifer kenarındaki sıralar. herkes napıyon kanka ayağına gelir, koyarlar zütleri sıralara, bi güzel ısınmaya çalışırlar sıcak sıcak.

    ezgiye iyi bir iyilik yapmıştım aslında. değerli bir yeri kazndırdım. biraz gözüne sokmak hakkımdı bunu. hem, belki biraz muhabbeti de ilerletmiş oluruz.

    kendi konuşmalarımı + işaretiyle göstericem, onlarınkini de isimleriyle.

    +: kaptın gene kalorifer kenarını iyisin hani

    ezgi: ahahaha hakkaten sağol ya baya rağbet görür buralar

    +: yok canım ne demek takıl sen iyidir buralar

    bu kadar ilerletebildim amk. aklıma pek bir şey gelmemişti. zaten kız önümde oturuyordu, ilerde illaki bir samimiyetimiz oluşacaktı zaten. ne gerek vardı şimdiden kasıntı kasıntı muhabbet etmeye.
    ···
  14. 39.
    0
    5-6 dakika sonra tekrar bir hoca girdi, bu eskilerden matematik hocasıydı. yeni kızı tanıdı o da, konuştular falan. hocayla 3 lü bir muhabbetimiz geçti. kimin önünde oturduğuna dikkat et bu senden kopya çeker falan muhabbeti döndü. güldük, eğlendik. bir de kızın derslerinin iyi olduğunu öğrendim o arada.
    ···
  15. 40.
    0
    öğle yemeği vakti geldiğinde, fırsat bu fırsat daldım muhabbete.

    +: öğlen oldu sen buraları biliyo musun çarşıyı falan ?

    ezgi: ya yok kantinde yiycem zaten pek bilmiyorum buraları

    +: kantinde yemek yemekten emin misin?

    ezgi: (gülümseyerek) niye o kadar abartılı sordun ne var ki kantin yemeklerinde bir sıkıntı mı oluyor?

    +: yok canım sen bilirsin git ye buyur.

    ezgi: ya söylesene ne var kantin yemeklerinde

    +: bay bay

    ezgi: heey sana diyorum ne var kantin yemeklerinde

    +: boşver ne olduğunu, ama yeme sen kantinden falan. oraya vericen parayla daha kaliteli yemekler yiyebilirsin dışarıdan.

    ezgi: bilmiyorum ama ben buraları

    +: ben biliyorum çok iyi yer tarifi de yaparım

    ezgi: tarif edeceğine direkt göstersen ? (gülümsedi.)

    +: buyrun öyleyse bayan yeni kız, önden.

    ezgi: teşekkür ederim (gülümseyerek)

    ezgi: ama bir şartım var, bana o kantin muhabbetini anlatıcaksın yolda.

    +: tamam tamam hadi.
    ···
  16. 41.
    0
    yolda yürüdük işte, küçük muhabbetlerimiz oldu. işte klagib şeyler. nerden geldin, niye geldin, ne okumak istiyorsun, sınava hazırlanıyor musun vs vs.

    kızı ilk nereye zütüreceğimi bilemedim. dışarsının yemeklerini de övdük şimdi, dandik bir yere zütürmek olmaz. kız nişantaşından gelmiş bi de, biraz lüks bir mekana zütürmeliydim. zaten zengin de bir şeydi. servisten indikten sonra bir arabanın yanına gidip biraz durmuştu orda. babası falandı heralde.

    benim cebimdeki para da malum, zorlasan 20 tl anca çıkacak bozukluklarla. kız da ikide bir soruyordu nereye gidicez, nereye gidicez falan diye. beklenti yüksekti malum.
    ···
  17. 42.
    0
    ben de seçimi ona bırakmak açısından, restoranların olduğu, hafif de gösterişli bir mekana gitmemizin daha uygun olacağını düşündüm ve şık bir caddeye doğru ilerledik. burasının gece atmosferinden çok etkilenirim. kıza da anlattım biraz. geceleri şu ağaçların arkasından rengarenk ışıklar saçılıyor, kaldırımlar daha bir güzel gözüküyor falan diye. o da meraklandı iyice. gece de gelmek lazım o zaman buraya diyip bana hafiften yeşil ışık yaktı.

    o şık restorantların olduğu mekana geldik nihayet. dedim, seç beğen al. buraların yemekleri çok sağlamdır. hafif de züt korkusu var bende, hesabı nasıl yapıcaz, ben ödiycem heralde de, sıkıntı orda değil zaten, nasıl ödiycem amk.

    ben stres içinde nereye gideceğini beklerken, kızın dikkatini köşede bir dükkan çekti. sordu işte ne yemek yapıyor falan diye, bilmiyorum gel bakalım diyip yanına doğru gittik dükkanın, x çiğ köfte yazısını görünce, içten içe sevindim amk. lezzetlidir de çiğ köfte. yanına da bir ayran söylerdik of ki ne of.
    ···
  18. 43.
    0
    bu akşamlık bu kadar atalım bakalım. pek andırgırand gidiyoruz gibleyen yok heralde ahahahaha ilerde tutarsa bu başlık, çakın bu entrye bir eksi de haddimi bileyim amk
    güzel de bir şarkı paylaşasım var, bu da bu yazıyı okumayıp, varlığımdan bile haberdar olmayan kimseler için gelsin:

    http://www.youtube.com/watch?v=iZSHpCXPjgo
    hadi çakın cigaraları, açın pencereyi de, şu kasım ayında soğuk soğuk damlayan yağmuru sessizce seyredin. ışıkları da kapayın, güzel bir ortam olsun işte. sonra eskileri hatırlayın, eski anılarınızı toplayın gerekirse önünüze serin hepsini, dikkatlice inceleyin. o gülen suratları, ilk aşklarınızı düşünün. sonra açın bir fotoğraf albümü, telefondan olmasın ama küserim, canlı kanlı kağıttan işte, dokunun onlara, sevgililerinize, annenize, babanıza.

    hadi ben çufçufladım hanımlar beyler
    ···
  19. 44.
    0
    reserve
    ···
  20. 45.
    0
    geldim beyler başlıyorum
    ···