1. 76.
    0
    @58 ananenin ami
    ···
  2. 77.
    0
    boş bekleyi̇şler

    hansel günlerini kalede ve arenanın talim çalışmalarında harcamaya başlamıştı. kendini şimdiden büyük bir görevi yüklenmiş gibi hissediyor ve bilmediği aydüşen'e giden yolda kendini korumayı arzuluyordu. hafif kılıçlarda üstüne yoktu , sağ eliyle kafradığı o uzun kılıçlarla gökte ve yerde öyle şovlar yapardıki... sonrasında istirahat etti ve normal bir lord gibi yaşamaya başladı.onu bu duruma dayanılır kılan şeyse iki koca haftanın ardından arzularına kavuşacaktı."peki bu iş nasıl olacaktı" gibisinden düşünceler kafasını yorsada o bunları umursamayarak vakit harvamaya devam etti. üç gün sonra tekrar hana geldi , hancı hala orada tıklım tıklım handa hizmet veriyordu.i̇çeri girmedi ve kasabada dolaşmaya başladı. kasabanın zirvesinde kale şehrinin ulu kütüphanesi bulunmaktaydı , kitaplar arasında ilk önce alev simyacısı hakkında bilgi aradı bulamadı , sonrasında ay düşen'i yokladı ama aynı ismi almış birkaç şehir hikayesi dışında hiçbirşey bulamadı. ve tekrar kaleye döndü.. birkaç gün daha lord kılığında sürdü yaşdıbını , ve biraz daha ve biraz daha...

    yaklaşık üç hafta geçmesine rağmen tın yoktu , bunun üzerine hana giderek hancıya sordu.

    "ne oldu? görevler maceralara ne oldu?"diye şaşkın ve heycanlı bir ifadeyle yerinde tepindi.
    "rahat dur , yollarında aksilik çıkmış olabilir veya.. tabi ya! bunu hesaba katmamıştım , yol üzerindeki han kapısı elluim merkezinin zıttında , ve oraları hemsdeeb dağları kapatıyor.her halde dağların çevresinden dolanırken epey bir zaman harcadılar"diyerek hansel'in içine bir umut bırakıp işlerine geri döndü...

    hansel geri dönmek zorunda kaldı , ilk önce kaleye kadar ilerledi. henüz öğle bitmemişti. güney kapısına giderek elluim'in dağlık diyarına bir göz attı. düz adımlarla birkaç adımda elluim'in bayırlarına kadar vardı. burada oturarak sürekli sırtını verdiği kızıl güneşe baktı , sırtını yere vererek uzun zaman huzurluca geçip giden güneşi izledi... ara sıra gelen kuş sürüleri yakınlara konuyordu , hansel onları heycanla izliyor ve nedensiz sevince boğuluyordu... ve sonra akşam karanlığı geldi , belki onuncu tepeden belkide uzaydandılar misafir karanlık.ve akşam yerini geceye bıraktı , havanın karanlığında yıldızlar hansel'e ışıldadı bir anda.ve sonra ay parıldadı hansel'e karşın... hansel yerinden kalkarak karanlığa karşıtı ve gecenin karanlığında güney kapısına döndü. kapalıydı kapılar , ama ülkenin lordu için değildi bu kural... demir kapının arkasından gardıyan sesi geldi.

    "kimsin?"dedi sessiz bir fısıldamayla , belki bu kelime rüzgar alıp hansel'in kulağına taşınmasaydı kimse duyamazdı.
    ve tekrar "kimsin?" bukez daha yüksek sesle oldu.ve hansel birşey söylemeden kapıya nazik yumruklar çaktı.
    "kimsin!" dedi hiddetle , "sana söylüyorum kimsin!"demesiyle birlikta başka bir gardiyanın ayak sesleri duyuldu , gözcü kulesine çıkmıştı. oradan kapının arkasındaki kişiye baktı.
    "ne görüyorsun? o kim?"dedi aşşağıdaki gardiyan
    "lanet olsun hava kapkara , birşey göremiyorum!"dedi diyeri.
    "sessiz konuş! , nasıl göremezsin , lanet olsun!"
    "ateş yakmamı istermisin?"dedi kuleye çıkan guard
    "saçmalama güneş gitti , bu saatten sonra kızıl ateş yakamazsın , mor alev canlanır... "dedi yavaş yavaş ürken ses.
    bunları dinleyen hansel kapıyı tekrar çaldı "açın kapıyı! benim lord hansel!"demesiyle birlikte guard iki ciyakladı
    "eyvah!" ve kapıyı açtı , içeri davet ederek "buyrun lordum... "

    sonrasında hansel birşey söylemeden içeri girdi , gecenin karanlığında kayboldu...
    hansel kaleye vardığında hemen dinlenmeye gitti..
    Tümünü Göster
    ···
  3. 78.
    0
    devam et amk
    ···
  4. 79.
    0
    sabaha doğru uyandığında gözlerini ovalayarak güne başladığında , odasında kendisinden birtane daha buluvermişti.bu korkunç bir olaydı , yatağının başında ahmakça sırıtan bir hansel daha! sonrasında sahte hansel konuştu.
    "hehe! handa gördüğün iri herifi tanıdınmı?"derken bir yandan kıkırdıyordu. hanselse yorgana sarınıp duvara yapışmış , çığlık atmaktan kendini tutarken bu sözler kulağına geldi.
    "sen! sen o herifsin..ve ben oldun! nasıl yaptın bunu?"dedi.
    "senin yerine lord hansel olacak kişiyim ben"dedi..
    hansel herşeyin bir anlam kazandığını anlayınca "seni kim ben yaptı? nasıl oldun?"!1 dedi ısrarca
    "soruları başka zamana sakla , hadi acele etmen gerekiyor. terket kaleyi!"dedi.
    "ama.."dedi"ama nasıl yapıcağım , hem kaleden gidip hemde burada , odamda durduğumu herkez garipseyecek!"dedi.
    ···
  5. 80.
    0
    sonra ee nasıl haberleşicez dedim kızlar birbirine baktı ben daha çok besteye bakıyorum o daha çok hoşuma gitti ama o durmadan konuyu beray a getiriyo beray da şu okuldan o da böyle falan diyo beray çok konuşkan değil yani. sonra o zaman numaranız verin haberleşiriz başka zaman gideriz dedim beste tamam dedi ben telefonunu çıkarmasını bekliyorum baktım beray ı işaret etti. beray çıkardı telefonu dedim gibi tuttuk yanlış kıza yazıldık
    ···
  6. 81.
    0
    beyler adam tutarsız giblemeye gerek yok
    ···
  7. 82.
    0
    @64 huriii babayın dıbına goyum hurii
    ···
  8. 83.
    0
    tam o sırada duvarın oyuk penceresinde sarı yıldızlarla bezenmiş mavi bir şapka giyen bir ihtiyar belirdi , zıplıyıp hoplayarak girdi içeri üzerinde mavi bir pelerin vardı , pelerin tüm vücudunu çepe çevre kaplayıp yerlere doluşuyordu. hansel'i ensesinden kavradığı gibi kale penceresine doğru sıçradı , hanselde havada çekişerek ardından uçtu.ama kafası kalenin taşlarına pata küte çarparken okadan yüksekten aşşağı atlamak pek sağlıklı görünmemişti ona... aşşağıda kendini toparladığında ihtiyar deminki çılgın yerine ciddi , ağsasına dayanan kambur bir adama dönüşmüştü.ak sakallarını ovarak hansel'i̇ dikkatle süzüyordu ve yanında hancıda vardı , bir süre fısıldaştıılar.
    ···
  9. 84.
    0
    @59 dönücem sana söz pm den ulaşıcam
    ···
  10. 85.
    0
    @3 @2 gibi yapmış
    ···
  11. 86.
    0
    "nasıl? i̇yimi?"dedi hancı , ihtiyara.
    "i̇ş görür"dedi "nerden buldun bunu?"
    "burdan buldum.."...
    "ah , çok ilginç"diyerek hansel'i daha şüpeci izledikten sonra hancının kulağına birşeyler daha fısıldadı.ne dedi bilemem ama hancı güldü , sonra hansel'e döndü.
    "eee , senin maceraların epey zorlu gibi gözüküyor. ama bu saraydan daha iyi kaçış bulamazdın... bu bahsettiğim ateş simyacısı , bir büyü onu çılgınlaştırmadıkça sakin , kaba , hantal ve sıkıcıdır... "
    hansel bir süre baktı i̇htiyara , sonrasında boyun eğerek "kılıcım , zırhım ve eşyalarım kalede kaldı!"dedi.
    "ah , önemli değil. giderken tüccara uğrarız" dedi ihtiyar.
    "paramıda almadım!"dedi hansel cevap olarak
    "ah , önemli deği hancı bey bize servetinden bir parça verecektir... "dedi.
    bu durum karşısında şaşkınlığa uğrayan hancı bir anda dünyanın başına yıkıldığını hisseder gibi olmuştu. gerçektende yıllar içinde biriktirdiği minik bir serveti vardı. vede onu hanının altındaki bodrumda saklardı , onla yeni ev hayelleri ve dahasını isterken yüzsüz simyacının gazabına uğramıştı.
    herşeye rağmen terli ve heycan bir şeyilde sahte ve titrek bir gülümseme aldı "ta-tabi.. ssi̇ze yar-yardım edeceğğim... ,.,"dedi.
    "her neyse gitme vakti yaklaşıyor , acele edelim" dedi ihtiyar , ve ona cevap olarak hancı şöyle dedi:
    "şey , yani hansel kılıcını ve zırhını yanına alırsa tassarruf yapmış olmazmısınız? daha az para harcamış olursunuz değilmi?"dedi , servetindeki kaybı düşürmeye çalışan hancı artık kızarmış ve peçetesiyle durmadan yüzünü silmekteyken...
    "zaman yok gidelim."dedi seri bir şekilde simyacı.
    ve üçlü kasabaya indiler , hana gidip paralarını aldıktan sonra hancıyla vedalaştılar ve silah tüccarına sonrada zırh tüccarına uğradılar. büyücü bir süre hanedan simyacısına uğradı , elindeki bitkisel potionlaragöz attı ve işine yarayacakları şeyleri aldı ve garipdirki hanedan simyacısıda ebeli göbeli garip bir kıyafete bürünmüştü... yinede zaman çabucak geçti , lord kalesini güney yoluna bağlayan patikaların aşılmasıyla birlikte yakınlardaki güney kapısına gidildi.i̇şin en zor bölümü burası olmalıydı , guardlardan gizlice dışarı çıkmaları imkansız gibi görünüyordu. henüz kapıya gelmeselerde gözcü kulelerinin açık açık görünmesi onları korkuttu.

    "ne yapacaız?"dedi hansel.
    "hmm! öldür onları"dedi sakalını ovarken
    "ne! saçmalama!"diye bir ciyakladı hansel
    "ozaman yapcak birşey yok."diyerek pelerininden dışarı garip bir pelerin daha çıkardı."al başını , yüzünü gözünü bununla ört."
    "çıkarken herkezi denetlyorlar , bu işe yaramayacak!"
    bunun karşısında simyacı hansel'e korkunç bir bakış attı , ilk defa ciddi olarak gördü hansel onu.ve bu bakıştan öylesine ürktüki... hiç tereddütsüz pelerini kafasına geçirirken o bakışların büyülü olupta şuan aptal bir efsunun etkisinde olduğunu anlayamamıştı. yavaş adımlarla kapıya yaklaştılar , guard onları görünce kuleden inip denetim için beklemeye koyuldu. simyacı guard'ın yanına erken vararak

    "sadece gezginiz , bizi rahat bırak evladım"dedi.
    guard şaşkın bir bakıştan sonra "peki dede." diyerek gitmelerine izin verdi.o sırada arkadan hansel geliyordu , başı beyaz pelerinle sarılmış bir şekilde. guardın yanından fırlayarak simyacının yanına geldiğinde
    arkadan guard'ın sesi duyuldu "hey sen!"
    hansel korku içinde duraksadı , arkasını dönerek kafasındaki pelerini araladı."benmi?"dedi.
    guard kızgın bir ifadeyle "o ihtiyarın yanından gittiğine göre dışarı kaçmak istiyorsun!"diyerek şüpeci gözlerle baktı.
    "ah , evet bu benim geveze torunum elmurd , onu elluindeki elflere zütürüyorum... "dedi i̇htiyar simyacı.
    guard "ah , afedersiniz. gidin... "diyerek arkasını döndü ve kulenin merdivenlerine doğru ilerledi...

    i̇kili böylece güney kapısından fırlayarak elluin topraklarına çıktılar , bu vadi boş ve saftı. gidilecek sorlu yolculuk için batıya gitmeleri gerektiğinden bir süre ülke surlarından yol takip ettiler , güneştepye yükselmiş ve gezginlere acı veriyordu. şimdiden susamıştı hansel, ama yinede hancıdan aldıkları para sayesinde su tulumbaları ve yeterli erzakları mevcuttu.i̇şte tüm bunlarla saf elluin diyarının kıyısına geldiler , yolları güney çıkınlarından geçiyordu ve orada uzun bir yolculuk etmeleri gerekliydi. önceden bahsettiğim gibi güney çıkınlarında nice ejderha türü yaşamaktadır , bunlara en iyi örnek boynuzlu ejderha olabilir. çıkınlardaki mağralar o tür için oldukça uygu
    Tümünü Göster
    ···
  12. 87.
    0
    @58 özet geç bin ugraştırma
    ···
  13. 88.
    0
    bişey çıkacağa benzemiyo hikayeden ama yinede başladık bikere

    ayraç
    ···
  14. 89.
    0
    beyler adam gibi tutmuş sonunda başka bir tak yapamamış
    ···
  15. 90.
    +2
    megerse bestenin babası sedat pekerin yeğeniymiş kanka ben bi yusuf çektim resmen içime sıçtım topuklarımı zütme soka soka eve kaçtım 4 yıldır evde yaşıyorm dışarı çıkmıyorum o derece
    ···
  16. 91.
    -1
    ve sonra birkaç bulut yükseldi gökte , günşin etrafını çepeçevre sardı. eriyip yok oldu... ve aynı şer birdaha yaşandı , birdaha ve birdaha... elluin'in bereketli toprakları artık bir çölü andırıyordu , çok yakında çıkınlara girilecekti ve bunun için iyi hazırlık gerekiyordu. güney çıkınlarındaki eldoom tepeleri kumların ardında belirdiği fakit ihtiyar yorgun düştü

    "biraz dinlensek iyi olacaktır , akşama doğru yola devam edebiliriz"dedi
    "peki... "

    minik bir kamp kurdular , erzaklarını ve sularını hazırlayarak kısa bir atıştırma yaptılar. şimdiden erzak konusunda dikkatli olmaları gerekiyordu, nede olsa hancı umduğumuz kadar bonkör çıkmamıştı... güneş hafif hafif geri çekilirken kızıllıklardan cizilmiş bataklıkta onu kaplamaya başlamıştı. sonras sarmaşıklar gibi kavradı bu kızıllıklar güneşi.onu aşşağı çekiştirerek düşürdüler , öbür taraftan ay tüm haşmetiyle fırlayıverdi. işıltı soluk ay parıltısına dönüştü hava karardı , o sırada uyku çeken ikili uyandığında göz gözü görmez geceye bürünülmüştü.i̇htiyar doğruldu ve tulumları toplamaya koyuldu , hanselde yardım etti.
    bu karartıda yol almak imkansız gibiydi , ateş yakmak gerekiyordu...

    "kav kutunu ver!"dedi simyacı
    "ne! delirdinmi sen? mor alevi uyandırırsın... "dedi.
    "ver dedim sana!"demesiyle beraber üflüye püflüye verdi hansel kavları...

    i̇htiyar kavla bir ateş yaktı , bu ateş mor renkte yanıyordu.ve öyle hoş parlıyorduki insanı büyülüyordu resmen. aydınlığı çok soluk ve tizde olsa yeterli görüşü sağlamalarında etkiliydi.ama hansel korku içinde ciyakladı.mor alev karşısında parıldamıştı.

    "lanet olsun hepimiz ölüceğiz!"diyerek tepinmeye başladı.
    "hehehe! ateştenmi korkuyorsun? hehehe!"diyerek dalga geçti onunla , simyacı.
    "çek şunu , lanetlendik!"
    "heheheehehe!!!"diyerek yanan kibriti hansele doğru zütürmeye başladı.

    hansel yerinden fırladığı gibi gece karanlığında güney çıkınlarına doğru kaçıştı... i̇htiyar arkasından gülmekle yetindi , ama ciddileşme zamanıydı. nede olsa hansel şer yola gidiyordu... ciddi bakkışlarıyla elindeki mor aleve elini doğrulttu ve şu sözleri sarfetti:
    "elmes minor thufan , bana tepelerden haber getir!"
    bu sözlerle birlikte mor alev yeşile dönüşüverdi , yeşil renk öyle şiddetli bir aydınlık sağladıki.. ama başka bir dünyanın alevini mor dünyada kullanması nasılda olabilidi? belliki bunu bile imkanlı hale getirebileceğinden yüce bir büyücüydü o...
    ardından kaçışan hansel'in peşine gitti , neyseki hansel güney çıkınlarına gitmekten aşırı derece korktuğu için sınırlarda oturup beklemişti. simyacı geldiğinde elindeki yeşil alev onu tekrar korkutsada artık alevden yakması dışında ruhani bir zararın gelmeyeceğini öğrediğine mutluydu... ve birlikte yola devam ettiler , kısa süre içersinde devasa bir kükreme kulaklarını çınlatsada görünürde birşey yoktu.i̇şte böyle girdiler güney çıkmazına , yaklaşık yarım saat düz giden yol sonradan engebeli , bir yığın oyuklarla deşili acı bir şekle büründü. buralarda yol katetmek 2 kat zor oldu bu nedenle varış süreside yavaşlamıştı...

    ejderha kap
    Tümünü Göster
    ···
  17. 92.
    0
    @71 gibtirip gidermisin bakir yalancı pekekent seni
    ···
  18. 93.
    -1
    ejderha kapani

    oyukların çevresindeki karartı simyacı'nın gözünden kaçmadı , bu karartı ancak bir alevin isinden doğacaktır ve o alev bir ejderhanın nefesinden doğar.bir süre yolda ilerlediler , giderek yükselen kaya tepelere dönüştü çıkınlar. tutunacak yeri bile olmayan olanaksız yerlere vardıklarında gecenin o saf pürüzü çöktü , ellerindeki yemyeşil parlak alev olmasa ellerini dahi göremeyecek kıvama gelmişlerdi. simyacı başını kaldırıp göğe baktı , bulutların iç yüzünde birazcık parlaklık varsa bile bulutlar onlara engel oluyordu. sonrasında durdukları tepeden yüksek bir kükreme duyuldu , hansel öylesine korktuki bir anda sıçrayıp kayalara savruldu. aksine simyacı ciddi ve endişeli bir şekilde yeşil ateşin ışığında etrafı inceledi.dev bir mağranın yanı başındaydılar! karanlıkta göremediği hansele selendi.

    "hansel! hansel! gel buraya , ışığa gel!"diye orta tonda bağırdı.ama ses yoktu , hansel'i kayaların arasında biten gölgeler almıştı sanki..

    sonrasında bir kaç kükreme daha duyuldu , tepenin altına kadar oyulmuş mağradan geliyordu sesler. simyacı hemen mağranın yanına sıçradı , mağranın önüne elindeki parlak şişeden sarı sular damlatmaya başladı , sonra bu damlaları daha geniş bir alana döktü ve yolunu kaybetmeden mağra kapısının yanına saklandı. hansel'den çok endişelenmişti ve hala kısık sesle "hansel" diye bağırmaktaydı...

    ama o sırada dalgınlaşan hansel ayağa kalkıverdi , ardı ardına gelen kükremelerin ortasında duruyordu. yeşil ışığın mağra yanndaki parlaması gözüne çarptığında "hey! i̇htiyar! neler oluyor!!"dedi yüksek sesle.
    ama ona karşılık ejderhanın bir kükremesi duyuldu , ve simyacı kısık sesle seslendi "gel buraya.. koş!"...

    hansel ihtiyarın yanına çekildiği sırada kalbi küt küt atıyor ve korkudan titriyordu.i̇nanın bir ejderhanın en kısa bağırışı bile sizi delip geçicek seviyede korkunçtur.i̇şte bu yüzden hansel dayanıklıydı , korku onu delip geçemesede yüreğini eşeliyordu. sonrasında ejderhanın dev ayak sesleri duyuldu , vede mağranın üst katına uçarkenki kanat sesleri... dev adımlardan sonra başını mağradan çıkardı , bu bir boynuzlu ejderhaydı. kafası mağraya zor sığdığından simyacı mağranın maşka bir deliği olduğunu anlayabilirdi.ama mağranın yanında saklanırken hiçbirşey göremiyordu , ve sonra ejderha devasa bir kükreme patlattı. geriye kaçarak mağranın karanlığına süzüldü... hansel bunu duyar duymaz dışarı fırladığıysada karşısında başka bir ejderha belirmişti. yavru bir boynuzlu ejderha hiddetli ve sinirli bir bakışla dik dik bakıyordu hansel'e. henüz solucan formunda kanatsızdı , ama devasa kolları büyümüş ve gelşmişti. hansel koca bir çığlık patlattığında simyacı arkadan gelipde onu geriye çekmeseydi o anda devasa bir ejderha pençesiyle parçalanmış olurdu.
    yavru ejderha sert bir kükreme patlatarak mağranın önüne bir adım attı.i̇şte o sırada simyacının sesi duyuluverdi:
    "parla!"dedi ve daha önce döktüğü sarı su birleşerek kızıl bir alev oldu , yavru ejderhanın elini kolunu yakarak ona zarar vermese bile şiddetli bir sancı verdi. ejderha daha korkunç bağırmaya başladı , simyacı yerinden fırlayarak tepinen ejderhanın karşısınde belirdi
    Tümünü Göster
    ···
  19. 94.
    -1
    "heheh! daha yavru bu , gerçek bir ejderha olsaydı o ateşi hissetmezdi bile."dedi.

    sonra bu ejderhayla ne yapacalkarını bilemediler , kükremeleri duyan diyer ejderhalar gelmeden birşeyler düşünmeliydiler. hansel ona "bırakalım kalsın" dedi , fakat bu simyacının ek hoşuna gitmiyordu.bir süre düşüncelere daldıktan sonra ejderhanın bayıltılması gerektiğini anladı.

    "onu bayıltacaksın!"dedi yanına aldığı bayltıcı potion'u çıkarırken.
    "nasıl? benmi?"diye şaşkın şaşkın baktı simyacıya
    "evet , sana iksir vereceğim. onun kuyruğundan başına kadar tırmanıp ağzında döküceksin bu iksiri... "derken öylesine ciddi ve efsunlu bir bakışla baktıki hansel'e , hemen görevi kabul ediverdi. hansel büyü yüzünden ne yaptığını bile bilmeden simyacıdan potionu alarak ejderha ve onu saran alevlerin arkasına kadar dolandı. sürekli kükreyen ve tepinen ejderhanın o büyük kuyruğu kırbaç misali öyle hareketliydiki çıkma ihtimali çok düşüktü.ama o efsunlu ve bulanık beyniyle hemen kuyruğa sıçradı , sopnrada ona sarılarak sıkı sıkı durdu. kuyruk sallanırken bir oyana bir bu yana çarpsa bile tırmanıp sırtına kadar geldi. ejderhayı ehlileştirmek imkansızdı ve bu yüzden epey afalladı efsunlanmış hansel.ama tamda o sırada büyünün etkisinden kurtulmuştu , kafasını ejderhanın sert derisine öyle bir çarptıki birdan ayılıverdi.i̇şte ozaman herşey daha belalıydı , korku heryanını sardı ve gözünden yaş gelene kadar dayandı. "naptım ben! neden!"...
    ejderhanın sırtıntan kafasına giderken başına ilişmiş dev boynuzun çok yardımı olmuştu. kaygan düğüldü ve tutunabileceği çok çatlağı vardı. böylece ejderhanın kafasına kadar çıktığında elindeki potionu cam şişeyle birlikte aldı. eğilerek sürekli kükreyen ağıza öyle bir savurduki şişeyi , ejderha bir anda cam şişeyle birlikte yuttu. boğazında parçalanan camlardan sonra iksiri tadı ağzına geldi ve baygınlaştı. yere düşerken simyacı yerdeki alevi söndürdüğünde hansel korkular içinde kalmıştı... ejderhanın kafasını bir süre yokladıktan sonra daha önce kapanan gözlerini açtı. doğruldu ve simyacının yanına geri geri geldi. ejderha şiddetle horluyordu.

    kulaklarını kapatarak şöyle söyledi hansel "uyanıkken daha sessizdi bu!"dedi. aslında demin yediği efsunun hesabını bile soramamıştı henüz.
    "boşver , takma kafana bunu. vede gitmemiz gerek mağraya girecez!"dedi.
    "nee! defasa bir ejderha var içeride , belkide bizim tuzağına düşmemizi bekliyor." diyerek çılgınca bağırdı.
    elini kaldırıpta durmadan uzayan şah tepeyi işaret ederken "söylermisin ozaman başka nerden çıkacağız?"dedi.
    "hatırlasana , beni kaleden alırken nasılda yükselmiştin. kalenin penceresine konmuş bekliyordun!"dedi simyacının daha önce kapıdan giripte pencerede onun uyanmasını beklediğini bilmeden.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 95.
    0
    hurininbabası koptum binin dölü burdaa hala gülüyorum
    ···