1. 26.
    0
    zeynepten ayrıldıktan sonra artık nasıl bi pgibolojideyim bilmiyorum bi gün yıldıza msj attım resmen yavşıyodum kıza msjda zeynep bana onunla konuşmamam için yemin ettirmişti biz konuşmaya devam etmiştik ama aramızda asla kötü niyet yoktu taki o güne kadar ben niyeti bozdum bi msj attım buna ve gelen cvp ben zeynep yıldızın telefonu bugün bendeydi sen ne adi bi insanmışsın gerçektende öyleydim amk hayatımda hiç o kadar utanmamıştım kızdan ayrıldıım yetmedi bide arkasından pislik yapıyodum yıldızlada konuşmuyodum artık hayatımda sadece merve kalmıştı amk 3 4 ay sonra merve ailesinin yanındayken bize yakın bi şehirdi bu atladım dedim gelim görüşelim olur tabi dedi gittim ben bunun yanına hiç unutmuyorum buluştuk sabahın köründe otogarda o şehride hiç bilmiyorum aramızda çok güzel bi muhabbet vardı onu görünce artık bana nasıl bi deli cesareti geldiyse buluşmamızın ilk saati içinde yanyana yürürken merve ben seni seviyorum galiba dedim elimi uzatıp elimi tutarmısın seninle o şekilde yürümek istiyorum demiştim çok güzel gülüyodu bana gülümseyip elimi tuttu beyler zeynebe yaptıklarımı hep sorguluyodum kafamda ama sanırım mervedende hoşlanıyodum ve birlikteydik artık zeyneple buluşmak istediğimde devamlı tarih atıp olayı uzatıp duruyodu ama merve olayı daha olası bi olaydı yine farklı şehirlerdeydik ama en azından 2 ayda bir flan görüşebilicektik ve beyler merveyle birlikte olmaya başladık biz
    ···
  2. 27.
    0
    bu başlığa benden sonra yazan huur çocuğudur.
    ···
  3. 28.
    0
    var amk. devam et
    ···
  4. 29.
    0
    rezerve
    ···
  5. 30.
    0
    dinleyen arkdaşlar sağolasınız lan artık anlatmak istiyorum içinde kalıncada sıkıyo insanı @105 sağolasın kardeşim neyse devam edicem beyler o kötü zamanımda nasıl oldu anlamadım ama ben bi anda merveyle çok konuşur oldum devamlı aradı sağolsun halimi hatrımı sordu çok anlayışlı bi kızdı o da o sene ünivsersiteye başlamıştı zeynep lise sondu o sene neyse zeyneple konuşuyoruz devam ediyoruz tabe ama arada soğukluk var o dönemler beni çok sıkıştırmak istemesede bu konularla arasıra belli ediyodu benim değiştiğimden flan bahsediyodu ama ben onu seviyodum sadece o dönemde kırgındım ona bekledğim kadar yanımda olmadığını düşünüyodum neyse beyler biz zeyneple gidgide uzaklaşıyoduk nedenini ikimizde bilmiyoduk ama aynı zamanda benim merveyle olan muhabbetimde bir o kadar ilerliyodu çok daha anlayışlı biriydi onunda ünivsersitedeki ilk senesiydi ailesinden uzaktaydı bu arada sakın yanlış anlamayın aynı şehirde flan okumuyoruz onunlada epey uzak şehirlerdeyiz en son yarışmada görmüştüm onuda 2 yıl flan geçmiş aradan yane neyse ve 4 yıl sonra zeyneple ayrıldık biz neden dedi en sonunda dayanamadım başkasını seviyorum dedim itin tekiyim ben o kız bana yıllarını vermişti hiç görmediği halde bense kafamın bulanıklığından yada artık bu iş olmıcak onu hiç göremicem duygusuna kapılıp ayrıldım ondan o sene üniversiteye hazırlanıyodu ve çok başarılı biri olmasına rağmen kazanamadı ama bitmedi daha ne hatalarım var ona yaptığım
    ···
  6. 31.
    0
    panpa buldum gemi inşaat senin bölüm.
    ···
  7. 32.
    0
    valla duygulandım panpa her canlı bir gün ölümü tadacaktır ama aldırma gönül
    ···
  8. 33.
    0
    Ben dinliyorum
    ···
  9. 34.
    0
    hadi bak 5 dk sonra yemek paydosu hadi hızlı seri
    ···
  10. 35.
    0
    kanka dinliyoz allah sabır versin sana kötü oldum
    ···
  11. 36.
    0
    anlat panpa dinliyoruz. gecmis olsun buarada
    ···
  12. 37.
    0
    Zengin bir adam, karısı öldükten sonra, biricik kızının annesiz büyümemesi için yeniden evlendi.Üvey annesinin de iki kızı vardı.Çok güzel olan bu kızların kalpleri çok kötüydü.Bu kızlar üvey kardeşlerini kıskandıkları için ona bütün gün evin en ağır işlerini yaptırıyorlardı. Yatağında değil küllerin içinde yatırıyorlardı. Güzel kız sürekli küllerin üstünde yattığı için de ona "Külkedisi" diyorlardı.
    Bir gün kral sarayda bir balo veriyordu. Kralın amacı baloya gelen kızlar arasından oğluna bir gelin seçmekti. Kentteki bütün kızlar bu baloya davetliydiler. Külkedisi de bu baloya gitmek istiyordu ama üvey annesi izin vermiyordu.Ve bir tas mercimeği küllerin arasına döktü bunları toplarsan bizimle gelebilirsin dedi. Bunun üzerine Külkedisi bahçedeki bütün güvercinleri kendisine yardım etmeleri için çağırdı, hepsi geldiler ve yarım saatte toplama işini bitirdiler. Külkedisi sevinçle üvey annesine koştu, fakat o;Bizimle gelemezsin senin güzel giysilerin yok dedi. Sonra biz küçük düşeriz dedi ve kızlarını alarak aceleyle oradan uzaklaştı.
    Külkedisi koşarak öz annesinin fındık ağacı altındaki mezarına gitti:"Ağaççık öyle bir sallandı ki,üzerime altın ve gümüş düşsün "diye ağlamaya başladı. Birden beyaz bir kuş, altın bir elbise ve gümüşle islenmiş pabuçları yere attı. Külkedisi elbiseyi giyince o kadar güzel oldu ki,saraya gittiğinde kimse onu tanımadı. Prens balo boyunca hep onunla dans etti,ve sonra sessizce ayrıldı.Öbür gün yine annesinin mezarına gitti.Bu kez kuş daha güzel bir elbise ve altın ayakkabılar attı.Ama balo bitmeden balodan ayrılması gerektiğini yoksa eski elbiseler içinde kalacağını anlattı. Külkedisi saraya geldiğinde herkes bu güzel kızın kim olduğunu merak ediyordu. Prens yine onunla dans etti bütün gece külkedisini bırakmak istemedi,ama külkedisi gitmeliydi. Külkedisi telaş içinde baloyu terk ederken sol ayakkabısı merdivenlere takılıp kaldı.
    Prens ayakkabıyı aldı ve bu ayakkabı kentte kimin ayağına uyarsa, onunla evleneceğini bildirdi ve kentteki bütün evleri dolaşmaya başladı. Böylece ev ev dolaşırken Külkedisi'nin evine geldi. iki kız kardeş küçük ayaklara sahip oldukları için seviniyorlardı. Fakat ayakkabılar uymadı, Prens sordu "başka ayakkabıları deneyecek kim var" dedi.Üvey anne" Bir de Külkedisi var ama onu çağırmaya hiç gerek yok "dedi. Prens ısrar edince Külkedisi'nin elini yüzünü temizleyip Prens'in huzuruna getirdiler. Ayakkabıyı denediler, ayakkabı Külkedisi'ne oldu. Prens de dans ettiği güzel kızı tanımıştı:"Sonunda sizi buldum,siz dünyanın en iyi kalpli ve en güzel kızısınız. Benimle evlenir misiniz?"dedi. Külkedisinin gözleri sevinçle parlıyordu. Yakışıklı prens'e "Evet" dedi.
    Üvey anne ve iki kız kardeş hırslarından ne yapacaklarını sasırdılar. Prens Külkedisi'ni atına bindirip sarayına zütürdü ve ömür boyunca mutluluk içinde yaşadılar...
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    0
    devaaaam bin
    ···
  14. 39.
    0
    Bir zamanlar yaşlı ve yorgun bir eşek varmış. Sahibinin onu artık daha fazla beslemek istemediği ortaya çıkmış. " En iyisi buralardan gitmek " diye düşünmüş eşek. "Bremen'de şarkıcılık yaparım. Bazıları anırmamı pek bir beğenirdi zaten."

    Böylece bir sabah erkenden yola çıkmış. Bir süre yürüdükten sonra iki büklüm bir köpekle karşılaşmış. "Artık sahibime avda yardımcı olamayacak kadar yaşlandım," demiş köpek eşeğe. " Sahibimde artık beni beslemiyor." Eşek gülmüş. " Benimle Bremen'e gelsene şarkıcı oluruz," demiş.

    Yola koyulmuşlar.Çok geçmeden bir damın üzerinde üzgün oturan bir kedi görmüşler. " Çok yaşlandım, fareler bile dalga geçiyorlar, " demiş kedi. "Sen de bizimle gel" demiş eşek. "Sesin hala güçlü çıkıyor, şarkı söyleriz Bremen'de."

    Bağıra bağıra şarkılar söyleyerek yola devam etmişler. Bir çiftlik evinin yakınlarından geçerken kendi seslerinden yüksek bir sesle irkilmişler. " Kuk-ku-ri-kuuuuuuuuu!... Sonum geldi!" diyormuş iri bir horoz. Sonra eşek, köpek ve kediye yana yakıla anlatmış: " Bu akşam sahibimin konukları gelecek. Öyle hissediyorum ki beni pişirip yiyecekler." Eşek"Endişelenme, seninki gibi bir ses bize çok şey katar. Haydi gel şarkıcı olalım," demiş.

    Akşam olduğunda hepsi çok yorulmuş. Bir şeyler yemek ve uyumak istiyorlarmış. ilerde penceresinden ışık süzülen bir kulübe görmüşler. Horoz uçup pencereden içeri bakmış. "Dört soyguncu görüyorum, nefis bir sofranın başındalar," demiş. "Bir planım var," demiş eşek. Birbirlerinin sırtına tırmanmışlar. En altta eşek, sonra köpek, onun üstünde kedi ve nihayet en tepede de horoz. Pencere yaklaşıp çıkarabilecekleri en yüksek sesle bağırmaya başlamışlar. "imdaaaaaat! Bu bir hayalet!" demiş soygunculardan birisi. " "Bence bir canavar!" demiş ötekisi. " Bence cadılar bastı! " demiş öteki. " Annemi istiyorum," demiş sonuncusu. Bir kaç dakika sonra dört şarkıcımız soygunculardan kalan sofradaymışlar.

    Geceleyin onlar uyurken soyguncular geri gelmişler. Ama hayvanlar hazırlıklıymış. Soyguncular içeri girer girmez, eşek "Şimdi" demiş ve saldırıya geçmişler. Soyguncular bir daha hiç dönmemecesine kaçmışlar oradan. Şarkıcılarımız da bu sevimli küçük kulübeye yerleşmişler. Bremen'e gitmeyi de bir süre ertelemişler, ama her gün şarkı söylemeyi unutmuyorlarmış. Eğer bir gün onları dinleme şansınız olursa, Bremen sakinlerinin ne büyük bir tehlike atlattıklarını anlamanız güç olmaz.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    0
    MASAL ANLATIRKEN VE OKURKEN NELERE DiKKAT ETMELiYiZ.

    • Anne ve babaya düşen en önemli görev masalı sabırla okumak ya da anlatmaktır. Çocuğunuz aynı masalı beş kere istediyse beş kere okumak zorundasınız.

    • Şiddet içeren kitapları okumayın.

    • Kitaptaki resimler üzerine konuşun; ama ilk önce çocuğunuzun fikrini alın.

    • Mimiklerinizi canlı tutun. Bir tiyatro sanatçısı gibi davranmanız gerekmiyor elbette; ama en azından el kol hareketleriyle canlılık kazandırabilirsiniz.

    • Masalı her gün okumayı alışkanlık haline getirin.

    • Masalı, kapıyı açmak, yemeğin altını kapatmak için kestiğinizde ve sayfayı çevirirken çocuğunuzu “Ay! Bakalım neler olmuş?” şeklinde cümleler kurarak meraklandırın.

    • Masalı çocuğunuz oyun oynamaktan yorulduğu zamanlarda okumak daha iyi netice verir.

    • Çocuğunuzun okuduğunuz masal üzerinde düşünmesini sağlayın. Sorularınıza cevap verirken ne demek istediğini tam olarak anlatamıyorsa bile sakın “ne dediğini hiç anlamadım” gibi bir cümle kurmayın. Başınızla onu onaylayın ve masalın ana fikrini anlatın.

    • Çocuğunuzun bir kitabı okumasını istiyorsanız, asla emretmeyin. “Şöyle bir kitap okudum. Çok güzeldi. Senin de okumanı isterdim.” deyip kitabı çocuğunuzun odasına bırakın ve çıkın. Emin olun ki çocuğunuz o kitabı okuyacaktır.

    • Kitap okuma saatlerini kendiniz için de bir zevk haline getirin. Yerlere minderler koyun, meyve tabakları hazırlayın ve çocuklarla aynı hizada oturmaya dikkat edin.

    • Masal kahramanını tarif ederken “aynı senin gibi” ya da “teyzene çok benziyor” gibi cümleler kullanırsanız çocuğunuzun hayal gücünü sınırlamış olursunuz.

    • Bütün enerjinizle orada olun. Çocuklar sizin masalı sıkılarak anlattığınızı anında fark ederler. Çocuğunuz uyumak üzereyse yumuşak, hareketliyse canlı bir ses tonu kullanın. Kelimeleri ne çok yayın ne de çok hızlı okuyun. Çocuğunuzun algılama düzeyini kontrol edin.
    ···
  16. 41.
    0
    Bir zamanlar, üç oğlu olan bir değirmenci varmış. Değirmenci ölünce büyük oğluna değirmen, ortanca oğluna eşek, küçük oğluna da kedi miras kalmış. Küçük oğlu bu duruma çok üzülmüş.

    “Kedi ne işine yarar ki insanın?” diye yakınmış. “Pişirip yiyemezsin bile.” Kedi bunu duymuş ve hemen cevap vermiş. “Kötü bir mirasa sahip olmadığınızı göreceksiniz efendim. Bana boş bir çuval ve bir çift de çizme verirseniz, neye yarayacağımı görürsünüz.”

    Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalan çocuk, kedinin istediklerini yapmış. Kedi çizmeleri giyince ayna karşısına geçmiş ve kendini pek beğenmiş. Sonra kilerden taze bir marulla güzel bir havuç seçip ormanın yolunu tutmuş. Ormanda çuvalın ağzını açmış, marulla havucu çuvalın içine yerleştirip bir ağacın arkasına saklanmış. Çok geçmeden taze sebzelerin kokusunu alan küçük bir tavşan çuvalın yanına gelmiş, zıplayıp içine atlamış. Kedi saklandığı yerden çıkıp çuvalın ağzını sıkı sıkı bağlamış.

    Ancak Çizmeli Kedi tavşanı efendisine zütürmek yerine doğruca saraya gidip Kral’la görüşmek istediğini söylemiş. Kral’ın huzuruna çıktığında yere eğilerek, “Yüce Efendimiz, size Efendim Marki’den bir hediye getirdim,” demiş. Bu hediye Kral’ın çok hoşuna gitmiş.

    Üç ay boyunca Çizmeli Kedi saraya o kadar çok hediye zütürmüş ki, Kral artık onun yolunu gözler olmuş. Derken Çizmeli Kedi’nin dört gözle beklediği gün nihayet gelmiş çatmış. “Bana sakın neden diye sormayın ve bu sabah ırmağa gidip yıkanın,” demiş sahibine. Çizmeli Kedi, o sabah Kral’ın Prenses’le, yani kızıyla birlikte ırmağın kenarından geçeceğini biliyormuş.

    O sabah, Kral’ın faytonu ırmağın yakınından geçerken Çizmeli Kedi telaşla yanlarına yaklaşmış. “Yardım edin! Yardım edin!” diye bağırmış. “Efendim Marki boğuluyor!” Kral hemen bir alay askerini ırmağa yollamış.

    Fakat Çizmeli Kedi bununla da kalmamış. Kral’a, efendisi ırmakta yüzerken hırsızların onun elbiselerini çaldıklarını söylemiş. (Oysa Çizmeli Kedi, efendisinin elbiselerini çalıların arkasına kendisi gizlemiş!) Kral, hiç gecikmeden Marki’ye bir takım elbise yollamış. Tahmin edeceğiniz gibi Çizmeli Kedi’nin sahibi, kendisine Marki denmesine çok şaşırmış, ama akıllılık edip hiç sesini çıkarmamış.

    Marki güzelce giyindirildikten sonra Kral onu gideceği yere zütürmek için faytonuna davet etmiş ve kızıyla tanıştırmış. Prenses, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş olan Marki’ye bir bakışta âşık olmuş.

    O sırada Çizmeli Kedi koşa koşa oradan uzaklaşmış. Çok geçmeden büyük bir tarlada ot biçen insanlara rastlamış. “Beni dinleyin!” diye bağırmış. “Kral bu yöne doğru geliyor. Size bu tarlaların kime ait olduğunu sorarsa ona efendim Marki’ye ait olduğunu söyleyeceksiniz. Yoksa sizi dilim dilim doğrattırırım!”

    Sonra Çizmeli Kedi bir süre daha koşmuş ve büyük bir tarlada buğday biçen adamlara rastlamış. Aynı şeyi onlara da söylemiş. Sonra tekrar koşmuş ve her rastgeldiği insana aynı şeyleri tekrarlamış. Derken Dev’in şatosuna varmış.

    Kral’ın Faytonu Çizmeli Kedi’nin geçtiği yerlerden geçerken Kral her rastgeldiği insana, “Bu tarlalar kime ait?” diye soruyormuş. Her defasında da aynı cevabı alıyormuş. Kral, Marki’nin bu kadar çok toprağa sahip olmasına şaşırmış. (Çizmeli Kedi’nin sahibi de öyle!)

    O sırada Çizmeil Kedi Dev’in şatosunda başka bir işler çevirmekle meşgulmüş. “Dev,” demiş Çizmeli Kedi, Dev’in nefesinin kokusundan iğrendiğini gizlemeye çalışarak. “Senin aynı zamanda müthiş bir sihirbazlık gücünün olduğunu söylüyorlar, doğru mu?”

    “Öyle diyorlarsa, öyledir,” demiş Dev alçakgönüllülükle.

    “Örneğin, istersen hemen bir aslana dönüşebildiğini söylüyorlar,” demiş Çizmeli Kedi. Bunu söyler söylemez Dev hemen kendini bir aslana dönüştürüvermiş. Çizmeli Kedi kendini dolabın üzerine zor atmış. Dev tekrar eski haline dönünce dolaptan aşağı inmiş. “Mükemmel!” demiş Çizmeli Kedi. “Ama fare gibi küçük bir şeye dönüşmek senin gibi cüsseli biri için imkânsız olmalı!”

    “imkânsız mı?” diye gülmüş Dev. “Benim yapamadığım şey yoktur!” Dev bir anda fareye dönüşmüş, Çizmeli Kedi de onu hemen yutmuş.

    Derken Kral, Dev’in şatosuna varmış. Şatonun artık kime ait olduğunu tahmin etmişsinizdir herhalde! Çizmeli Kedi Kral’ın faytonunu şatonun yolunda karşılamış. “Bu taraftan gelin,” demiş. “Sizi bir ziyafet bekliyor.” (Dev o gün birkaç arkadaşına bir ziyafet vermeyi planladığı için yemeklerle donatılmış büyük bir masa hazır bekliyormuş!”)

    O günün sonunda Çizmeli Kedi’nin sahibi Marki Prenses’le nişanlanmış. Bir hafta sonra da evlenmişler. Çizmeli Kedi’ye ne mi olmuş? Dokuz canından dokuzunu da sefa içinde sürmüş ve bir daha da fare avlamasına gerek kalmamış , ara sıra avlamış, o da kedi olduğunu unutmamak için
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    0
    @penisim penisilin (bkz: Süha amcayla masal saati)
    ···
  18. 43.
    0
    dinleyen varmı beyler ona göre öğle tatilinde ofiste kalıp yazimde bitsin yoksa çıkıp yemek flan yicem tepki yok hiç
    ···
  19. 44.
    0
    vay amk başta anlatma deyip kesip atsaydım sadece adam dökülemeyecekti
    ···
  20. 45.
    0
    beyler pek dinleyen yok heralde ama devam edicem ben az kaldı zaten
    ···