1. 94.
    0
    Barzo musun dostum sen sıvacı mısın aq o saç sakal ne lan insanın teorinede bişeyinede inanası gelmiyo ak de get bi traş ol liseli bin seni
    ···
  2. 93.
    0
    upupupupupup soru sorduk yarram
    ···
  3. 92.
    0
    pkk hakkında ne düşünüyosun
    ···
  4. 91.
    0
    iyi tak yedin reyiz
    ···
  5. 90.
    0
    @1 6 sene sosyolojide anamı gibtin marks bini doktorada kamuya geçtim şimdide sakso çektiryosun amk sosyal bilimlerin anasını gibtin
    ···
  6. 89.
    0
    cevap versene bin
    ···
  7. 88.
    0
    fuck off dedim yaa
    ···
  8. 87.
    0
    marx'ın yurt severliğe bakış açısı nasıldır? merak ettim amk çünkü çoğu sosyalist için vatanseverlik bile faşizm de...
    ···
  9. 86.
    0
    oncelikle basligi acan ve altini "ay bu turkler oyle isler yapar ki altima sicarim, cisimi tutamam" diye dolduranlarin da turk olmasindan kaynaklanan bir salaklik oldugunu sanirim benim disimda birileri de farketmistir. benim gordugum kadariyla esas buyuk hiyarlik halivud filmleri (bakiniz dogru dedim, a ile, alkislar) agirlikli egitimi sonunda duyabildigi tek ingilizcenin california aksani olan kimselerin ingilizcenin telaffuzu hususunda linguist edasiyla atip tutmalarindan kaynaklaniyor; zira yapilan hatanin cogunlukla "o" ve "a" harfi kullanimi konusunda yogunlastigini gordum. simdi egitimini movieplex'te tamamlamis kimseyi hayalkirikliga ugratmak istemem ama ne yazik ki ingilizce'de birden fazla aksan var, bu aksanlarin arasinda en belirgin fark olarak amerikan ve ingiliz aksanini kabul ediyoruz. bunun sebebi tamamen nufus cogunlugu ile alakali, yoksa misal iskoc aksani aslinda daha antikadir ama bir sanayi standardi degildir. ingiliz ile amerikan aksaninin vurucu farkinin altini cizdigim bu girizgahtan sonra soyle apayri bir paragraf olarak soylemek isterim ki:

    turkiye'deki muzikseverin yuzyillardir icine dert oldugu gibi bir rak mi rok mu sorunsali ne yazik ki yok. cunku neden? cunku britanyalilar o harfini oldugu gibi okumakta israr edip "rok" derken, amerikali kuzenleri agizlarini yaya yaya "rak" demektedirler. sorunsal amerikali mi ingiliz mi olacaginiza karar verme asamasinda baslar.

    bu linguistik mevzu acikliga kavustuguna gore esas insani cileden cikarici noktaya gelmek istiyorum. bir yabanci dili (ozellikle de ingilizce gibi, kimsenin uzmanlik iddia etmedigi ve ortak anlasma medyumu olarak kullandigi bir dili) "ay valliyi amerikali gibi" okumadiginiz zaman ne olur? bir tak olmaz sevgili okuyucu, zira yabanci diller zaten adlari uzerinde yabancidirlar. siz gercekten o dili hakkini vererek, zerre hata yapmadan konusmak istiyorsaniz, meydan sizindir ama norvec'e gidip cat pat norveccenizle cam devirseniz hic bir norvecli size burun kivirmaz, keza amerikalilar da dillerini konusan yabancilara burun kivirmamakta, anlasabildikleri olcude alan ve verenin memnun olmasi temeline dayali iliskiler kurmaktadirlar. buranin, dili donmeyip "intineeaashinil" yerine "intirneysinil" diyen turklerden ziyade 25 senedir burada yasayip iki kelime haricinde (yes ve no) ingilizce konusamayan ispanyollar ve cinlilerle dolu oldugunu; kendilerinin aslanlar gibi amerikan vatandasliga dahi sahip olduklari bir ulkede yasadiklarini soylemek istiyorum.

    aksan konusunda yapilmis arastirmalardan biri de sudur ki, aksan bir statu belirleyici semboldur. ornegin hispanik aksaniyla ingilizce konusan bir mekgibali amerikalilardan cok fazla saygi gormezken, ayni derece bozuk ama fransiz aksaniyla ingilizce konusan bir frenk "cok ciksi" bulunmaktadir. bunlarin hepsi toplumsal mitlerdir, esasen fransiz elbette ispanyol aksanli ingilizceden daha "ciksi" falan konusmuyordur ama fransizlar romantik olmalari, sarap icmeleri, jotem demeleri ile taninmis bir ulus olduklarindan bu ayricaligi elde etmislerdir. sunu rahatlikla soyleyebilirim ki, amerikada asyali, hispanik ve hintli aksani haricinde aksanlar asagi yukari esit muameleyi gormekte, sadece kendini marsa kadar soyutlamis gerzek vatandaslariniz "skecil skejul diil salak turk" diye havaya girmektedirler. amerika'ya gelmezden evvel bu "supper ingilizce konusacagim" inadinin ne kadar salakca bir iddia oldugunu farketmis olsam geldigim gunden beri "ay vant ay ken" diye konusur, egzotik bir imaj cizerdim, lakin bir kere agzi yavsatmaya "yeaa i dunno" falan demeye gorelim o agiz toparlanmiyor, dikkat etmeyen tarafindan amerikali muamelesini goruyorsunuz, egzotik avrupali hayallerini elinize aliveriyorsunuz, bastan dikkat edin benden soylemesi; th'leri z okuyum, w falan demeye hic kasmayin, halivud size "orta avrupali villain" rolu bile verebilir.

    linguistikle ilgili yapilmis onemli bir arastirmaya da deginmeden gecemeyeceim (kaynak: american linguistic association) dil ogrenimi ve buna bagli "aksan"inda en onemli yaslar 1-2 yasina kadarki sure. bebek dili duydugu sesleri taklit ederek ogrendigi sirada kendi konusulan dilinde cok tekrar eden ve onemli olan sesleri duymayi ve ayirt etmeyi, onemsiz olanlari ve kullanilmayanlari geri plana atmayi ogreniyor. ayirt etmeyi ogrendigi seslerde basari kazanirken, turkiye'den ornek vermek gerekirse hic duymadigi bir ses olan "th" sesini dil hafizasina almiyor. ilerde yabanci bir dil ogrenildiginde yasanabilen "aksan" sorununun temeli kisilerin kendi dil ogrenimleri sirasinda duymaya alismadiklari sesleri esasen ayirt edememeleri. turkce anadili olan birinin ingilizce anadili olan birisi "th" sesini cikarirken bunun "t" degil de "th" oldugunu anlamasi bu dille uzunca bir sure muhatap olmasini gerektiriyor. insanlar elbette dogarken butun sesleri taklit edebilme yetisiyle doguyorlar ama konsantrasyonlari bir dili ogrenirken diger sesleri onemsememelerine bagli. ayni sorun japonlarin l ve r harfleriyle zorluk yasamasini da acikliyor, zira japonca'da l ve r birbirleriyle degisimli ve ayni telaffuzda kullanilan sesler.

    ingilizcenin dogru durust konusulamamasindan ve aman tanrim bu ingilizcede surekli hata yapan zavalli salak turklerin donmeyen dillerinden utanc duyan marsli turk ulusunu cerkes dilinin hemen her lehcesinde yer alan 4 (ya da lehceye gore 6, kesmezse 7) farkli "kh" sesini cikarmaya davet ediyorum. essekler sizi be.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 85.
    0
    evet geri döndüm sorular ?
    ···
  11. 84.
    0
    @65 terimleri okuyup otuzbir çeken genç
    ···
  12. 83.
    0
    @82 pardon abi
    ···
  13. 82.
    0
    evet başka sorusu olan ?
    ···
  14. 81.
    0
    @80 kendimi marx sanmıyorum, sadece sohbetin konseptinin oluşması için, ufak bir alegorik yöntem kullanıyorum.. çok mu zor bunu anlamak ?
    ···
  15. 80.
    0
    @73 türkiye şu an hala finansal kapitalist egemenlerin boyunduruğunda olan, ama onun da ötesinde kendi özerk emperyalist hareket alanını yaratan bir ülke.. türkiye'de yer yer feodal yapılar mevcut olsa da, bu, sosyalist devrim koşullarının gelişmediği anldıbına gelmiyor elbet..
    ···
  16. 79.
    0
    vay amk. herif harbiden kendini marx sanıyo ya. gibtiğim danası.
    ···
  17. 78.
    0
    @77 doğru değil
    ···
  18. 77.
    0
    @72 kapitalizmin sonu vardır yoldaş.. ama biz mücadele edersek vardır.. evet her mücadele başarıyla sonuçlanmaz, ama başarıyla sonuçlanan her şey de mücadele gerektirir.. sorun ne biliyor musun, evinde oturup kapitalizmin sonu gelecek mi acaba, ne zaman gelecek, e hadi gelsin artık! diye hayıflanan insanlar eğer sokağa çıksalardı, kapitalizmin sonu gelecekti zaten.. komünizm gökten zembille inmeyecek.. bir kurtarıcı da beklemeyin.. kendi ellerimizle yaratabiliriz ancak yeni dünyayı.. Kapitalizmin sonu gelecek mi? diye sormak yerine, ben kapitalizmin sonunun getirilmesine katkıda bulunmak için ne yapabilirim? diye sor kendi kendine..
    ···
  19. 76.
    0
    @1 sen engelsle eve çıkmışsın orda paso eve karı atıyomuşunuz sonra engelsin hatuna sen yazmaya başlamışın ordan engels senin ağzını burnunu dağıtmış zütünü gibmiş diyolar. sen ondan sonra özgür ciks yok efendim ailenin gereksizliği vs. gibi akademik eserler kaleme almışsın doğru mu?
    ···
  20. 75.
    0
    @71 dostum.. her şeyden önce yöntem üzerine konuşmak benim haddime değil.. yani daha silah alıp çıkacak mısın, tabandan mı örgütleneceksin, alan mücadelesi mi vereceksin... bu soruların cevabı, somut durumun somut tahlili yapılarak elde edilir ve somut durum, her mücadele coğrafyasında değişir.. bunun da ötesinde, her coğrafyanın kendi mücadele yöntemleri de zamanla değişmelidir somut durum değiştikçe..

    öte yandan.. insan doğası değişiyor..

    sana bir alıntı yapayım :kapitalizm, 1970’lerde patlak veren yapısal krizini 1990’ların sonuna kadar, bir taraftan tüketimi bedensel hazlara, statü kanıtlamaya odaklı ve hızlandırılmış eskimeye (modası geçmeye) dayalı bir model içinde körükleyerek, diğer taraftan bu tüketimi gittikçe büyüyen bir kredi köpüğü ile destekleyerek, hızlandırarak yönetmeyi ve “aşırı üretim” –talep yetersizliği- durumundan kaynaklanan sorunlarını ötelemeyi başardı.

    bildiğiniz gibi, kredi köpüğünün patlamasıyla bu öteleme süreci ve buna olanak veren kriz yönetim modeli de tükendi.

    bu krizin sorunlarını öteleme dönemi boyunca, postmodernizm olarak tanımlanabilecek bir kültürel akım, kapitalizmin bu “kriz yönetme modelini”, bu modelin çalışması için gerekli öznellikleri, insan tipini üreterek, destekledi.

    postmodernizm, bu desteği öncelikle, kapitalizmin ufkunun ötesini düşünme araçlarını ve olasılığını ortadan kaldırmaya çabalayarak yerine getirdi. postmodernizmin savlarına göre “evrensel ilkeler” yoktur, dolayısıyla “büyük söylemler” (kurtuluş teorileri) olanaklı değildir. toplumu bütünsel olarak değiştirmeyi amaçlayan projeler yalnızca, bir perspektifin diğerlerine dayatılması anldıbına gelir. hiç bir perspektif diğerinden daha doğru olma iddiasın sahip olamayacağından, bu dayatma kaçınılmaz olarak baskı ve teröre yol açar.

    böylece kapitalizm, postmodernizmin yardımıyla, ufkunu kapatıyor ve genç kuşakları, yaşamlarını yönlendirecek ilkelerden yoksun bırakıyordu. tarih yapılamayacak, toplum değiştirilemeyecekse, genç kuşak yaşdıbına nasıl bir anlam yükleyecekti. toplumdaki adaletsizlikler ortadan kalkmadığına göre...

    bu koşullarda kapitalizm gençlere iki yol sunuyordu. yeni bir toplum yapamayacağına göre kapitalizme katılarak kar yapma sürecinin parçası ol. ya da intihar et. bu intihar kestirmeden kendini öldürmek olabileceği gibi, mutsuzluğunu, ruhunun acılarını, heroin, ketamin, krak gibi maddelerle bastırarak yavaş yavaş ölmeye durmak da olabilirdi


    gördüğün üzere, kapitalizm son 30 yılda, kendi içinde dahi pek çok değişikliğe doğru gitti.. şu an da kapitalizmin nihilist aşamasını yaşıyoruz işte.. yani sürekli bi dönüşüm var, sadece biz içinde olduğumuz için bu dönüşümün, onu algılamak pek kolay olmuyor..

    ayrıca evrensel bir ahlak yoktur.. ahlak, insan doğası, siyaset, hukuk, felsefe, bunlar üstyapısal kurumlardır, yani bağlamsaldırlar, yani içinde yaşanılan koşullara göre -örneğin kapitalist sisteme göre- şekillenirler.. mesele ahlakı düzeltmek değil; mesele, yozlaşmık ahlaka sebebiyet veren altyapısal koşulları, ekonomik üretim ilişkilerini ve finansal ilişkileri düzenlemek..
    Tümünü Göster
    ···