1. 1.
    0
    evliyim ama uygunum. güzel sözlük kızlarına selam ederim.
    ···
  1. 2.
    0
    aman avradına dikkat et o zaman
    ···
  2. 3.
    0
    sözlük kızlarına selam ediyonda beyler ne dıbına koim
    mesajmı verion
    ···
  3. 4.
    +2
    evliye ucuncu olunur
    ···
  4. 5.
    0
    yengeye selam
    ···
  5. 6.
    0
    sen evden gecince yenge nete baglanıyomus msn de show falan . valla öyle diyolar ben bişey demedım şimdi
    ···
  6. 7.
    +1
    Bir varmış bir yokmuş ,uzak ülkelerin birinde, dağların doruklarında güzeller güzeli Dağ Fulyası yaşarmış.
    Baharın ilk belirtileriyle uzun kar uykusundan uyanır,
    güneş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığı günlerde tomurcuklanır, yaz boyunca da çiçekleriyle çevresine binbir
    renkler saçar, kokusu ile, güzelliği ile, güzelliğinden çok o
    mahçup saf duruşu ile herkesi kendine hayran bırakırmış.

    Doğa ananın da en sevgili yavrusu, herşeylerden sakınıp
    gözettiği en nadide çiçeği imiş bu Dağ Fulyası. En yakın
    arkadaşı Nergis'le sıcak yaz günleri boyunca gülüşürler,
    oynaşırlar, bütün doğayı neşeyle donatırlarmış. Fulyacık
    Nergis'ini çok sever bir dediğini iki etmezmiş. Elinden
    gelse tüm dünyasını Nergis'le paylaşmak istermiş.

    Nergis'te çok güzelmiş ama Fulya'nın saflığına karşı son derece
    kurnaz, işveli, cilveli, bir kızmış. Fulya'yı çok sever, onunla
    arkadaşlığını sürdürmek için kendini ona benzetmeye çalışır,
    ama içten içe de Fulya'nın herkes tarafından sevilmesine
    tahammül edemez, herkes kendini daha çok sevsin istermiş.

    Fulya'nın tüm çiçekleri sabırla dinleyip, hepsine yardım etmek istemesine, herkese çözüm getirmeye çalışmasına hayret edermiş.
    Çünkü, Nergis çiçek için doğadaki en önemli şey kendisiymiş,
    kendi duyguları kendi düşünceleri , herkesin, herşeyin üstünde
    imiş. Fakat Fulya'ya özel bir değer verir, onun hayranı olduğu
    saflığını korumak için olası tüm kötülüklerden sakınmak istermiş.

    Fulya ise hep tebessümle karşılarmış Nergis'i zira, Doğa
    annesinin de aynı koruyucu kollayıcı davranışlarına alışık
    olduğu için Nergis'e ayrıca çok güvenir, inanırmış.
    Bu arada aşağılarda , dağların, vadilerin ötesindeki
    ovalarda ise Bahar Rüzgârı yaşarmış...

    Bu rüzgârın en sevdiği iş, ovanın tüm çiçeklerine gezip
    gördüğü yerleri anlatarak onlara yeni heyecanlar, yeni
    ufuklar göstermek ve onların hayranlığını, sevgisini
    kazanmakmış. Birbirinden değişik ilginç öykülerle
    çiçeklerin gönlünü çelip en masum görüntüsünü takınır
    en hoş sesiyle onlara birbirinden güzel şarkılar söyler,
    eğlendirirmiş. Çiçekler kendilerinden geçip, hayranlıkla
    onu dinlerken, o fark ettirmeden çiçek tozlarını alıp
    koynunda gizlediği kutusuna atarmış.

    Bahar Rüzgârı, bu çiçek tozlarını karıştırıp bir gün kendine en
    güzel kokulu, en güzel renkli çiçeğini oluşturacağını hayal eder
    yüreği bu hoş beklentiyle çarparmış. Fakat aldığı her çiçek
    tozundan sonra yine bir ekgiblik hissedip daha güzel, daha ışıltılı,
    binbir renkli, çok daha güzel kokulu çiçekler aramaya çıkarmış.

    Rüzgâr, bir gün yine bu amaçla ovadan ayrılıp vadiye doğru yola
    çıkmış. Vadiye geldiğinde birden çok farklı bir çiçek kokusu
    hissetmiş, etrafına bakınmış ama görememiş.Çünkü koku
    yukarılardan geliyormuş. Başını kaldırıp dağa doğru bakmış.
    Tepelere yaklaştıkça kokular daha da yoğunlaşırken içlerinden
    ayırt edici bir koku tatlı tatlı başını döndürüyor, onu daha
    yukarılara çekiyormuş. Sonunda onu görmüş. ilk önce
    heyecandan yanına yaklaşamayıp uzaktan seyre dalmış.

    Fulya çiçek olacaklardan habersiz pervasızca çevresindeki
    arkadaşlarıyla şakalaşıyor, çocuklar gibi neşeli kahkahalar
    atıyor, gülerken gözlerinin içi gülüyormuş. Rüzgâr nasıl olup
    da bugüne kadar çevresine eşsiz ışıltılar saçan bu çiçeğin
    varlığından habersiz yaşadığına hayret etmiş. Hemen harekete
    geçmeye karar verip hafif hafif Fulya'nın etrafında esmeye
    başlamış. Bir yandan da bildiği en güzel şarkıları söylüyormuş.
    Fulya bu beklenmedik hoş esintiyi heyecanla karşılamış, kendine
    yeni ve çok farklı bir arkadaş edineceğini hissetmiş. Çünkü
    arkadaşı Dağ Rüzgârının keskin esintisine karşı Bahar Rüzgârı
    tatlı bir meltem edasıyla yapraklarını okşuyor, yıpratmadan
    dinlendiriyormuş. Güzeller güzeli çiçek, rüzgârın coşkulu, tutkulu
    heyecanlı sesini büyük bir hoşnutlukla dinlemeye koyulmuş...

    Rüzgar, Fulya'ya ovadaki güzellikleri, gezip gördüğü yerlerde
    duyup işittiği ve yaşadığı ilginç hikayelerini anlatırken
    onun da başını döndürüp çiçek tozlarını alacağı anı hayal
    ediyor ve yüreği bu anın heyecanı ile deli gibi çarpıyormuş.
    Fakat kendindeki bu yeni duygulara kendide şaşırıyor,
    Fulya çiçeğin tüm dünyasını merak ediyor, daha yakından
    tanımak için çırpınıyormuş. Bu nedenle çiçek tozlarını almak
    için biraz daha sabredip Fulya ile arkadaş olmaya karar vermiş.

    Rüzgâr, Fulya çiçeğin dünyasına girdikçe hayranlığı daha da
    büyümüş, onunla konuşmak, onun fikirlerini duymak, kendini dinlerken hüzünlü hikayelerde hemen buğulanıveren gözlerine
    dalıp gitmek, neşeli hikayelerde kahkahalarına karşılık
    vermek Rüzgarda tutkuya dönüşmüş.

    Fulya'nın kokusu renklerindeki saflık, konuşmalarında
    kendini hissettiren bilgeliğini, çocuksu ifade tarzı, hele
    sesindeki o içine işleyen ince tını bugüne kadar hiçbir çiçekte rastlayamadığı özelliklermiş. Fulya ise dinlediği o harika hikayelerle, kendini dünyanın her yerine zütürdüğüne inandığı
    bu yeni arkadaşı yüzünden tüm arkadaşlarını ihmal etmeye başlamış. Zamanını hep Rüzgarla beraber geçirmek istiyormuş.
    Zira Rüzgâr öyle güzel konuşuyor ve o kadar çok şey biliyormuş
    ki, Fulya'nın dünyası yepyeni renklerle bezeniyormuş.

    Günler geceler boyu birlikte konuşmuşlar, gülmüşler,
    ağlamışlar. Bahar Rüzgârı Fulya'nın bütün güvenini kazanmış. Fulya bu arada Nergis'i ihmal etmemeye çalışıyor onada
    rüzgâr'ın anlattıklarını anlatıyor ve ikisini tanıştırırsa birlikte
    harika bir dünya kuracaklarını çok eğleneceklerini söylüyormuş. Nergis, Fulya'yı ilk kez bu kadar heyecanlı görüyor ve onu
    bu kadar etkileyen birini çok merak ediyormuş.

    Rüzgâr ise çiçek tozlarını aldığı takdirde Fulya'nın
    arkadaşlığını kaybedeceğini bildiğinden bu çok istediği,
    beklediği anı sürekli erteliyormuş. Fakat aklında da
    yaratacağı o muhteşem çiçek olduğundan dağdaki diğer
    çiçeklerle arkadaşlık kurup, onlarada aynı hikayeleri, aynı
    şarkıları anlatarak başlarını döndürüyor ve çiçek tozlarını
    alıp saklıyormuş. Bir gün Fulya, Rüzgâr'ın tüm yaptıklarını görmüş. Fakat çiçek tozlarını saklamasını anlayamamış.
    Zira çiçek tozları, çiçekler için hayati önem taşıyormuş.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 8.
    0
    lan 7 özetle sunu dıbına koyum merak ettım
    ···
  8. 9.
    0
    lan gibik senin o yazdığın uzun entariyi burada tek bir insan evladı okursa şayet kadaffi zütümden gibsin şuursuz musun nesin olm sen
    ···
  9. 10.
    0
    @10 ben okudum gerizekali
    ···
  10. 11.
    0
    @7 mal gibi heryere doldurma şunu
    ···
  11. 12.
    0
    @11 özet geç o zaman merak ettik üşenmeden ne yazıyo bu mal diye
    ···
  12. 13.
    0
    (bkz: kısa yaz dıbını gibtim)
    ···
  13. 14.
    0
    karına kaysın tüm inci ahalisi o zaman.
    ne diyem mahmut mu diyem?
    ···
  14. 15.
    0
    yengede uygun dert etme
    ···
  15. 16.
    0
    evliysen bize ne ulan gavatlıkmı yapıyorsun?
    ···
  16. 17.
    0
    iyi bi şi mi. her gün mala vurungmu.
    ···