0
bazen geceleri giriyorum dedemin odasına. uyuyor tabii o. indiriyorum asker yeşili külodunu dizine kadar. hani küçükken çamurdan pastalar yapardık ya. heh aynen o şekil yuvarlıyorum dedemin pipisini avuçlarımın arasında.
sonra tutuyorum başından. çekiyorum, çekiyorum, çekiyorum, bir bırakıyorum, taşaklarının arasına düşüveriyor dedemin küçücük pipisi. o sırada uyanıveriyor recai dedem. hafifçe gülümsüyor, başımı okşuyor ve uykusuna devam ediyor. o kadar mutluyum ki. o sırada babaannem giriyor içeri. napıyorsun evladım diyor. hiç diyorum babaanne. dedemin taşşaklarıyla oynuyordum. hoşuna gidiyor, o da yanaklarımı okşuyor.
uykumun geldiğini fark ediyorum ve başım, recai dedemin pipisinin hemen yanına düşüveriyor. o sırada babaannem; oy dedemin taşağa, in aşağa aşağa manisini söylemeye başlıyor. duyar gibiyim. üşümeyelim diye üstümüzü örtüyor.
sabah oluyor saatler sonra. bir ses duyuyorum, gitar sesi, evet evet bu babaannemin riffleri, onun gitar çalışı. dedeme serenat yapıyor. tesbihini asmış gitarının sapına, gel yarim ol, sevdalım ol, sultanım ol, fermanım ol, dertlerimin dermanı ol recai.
dedem de uyanıyor sonra, alnından öpüyor cefakar kadını. hep beraber namazımızı kılıyoruz. ve sonra içimden diyorum ki, evet evet küçük şeylerle mutlu olmak tam da böyle bişey. dedemin küçük ama dev gibi bir yüreği olan pipisiydi bizi böyle mesut eden. o kadar mutluyum ki bilimsel araştırmalarda kullanılmak üzere beni, dedemi ve babaannemi tübitak a bağışlayan babama bile kızamıyorum.
aynı akşam babaannemin kuran kursundan mezuniyet balosuna gidiyor ve çılgınlar gibi eğleniyoruz.