-
101.
0Yetenek yarışmasını kazandığım zaman mı? Niyeyse hatırlayamıyordum. Yarışmaya girdiğim zamanı hatırlıyordum, ama Sevim'le yaşadığım konuşma sisle kaplıydı sanki.
Hatırlayamadım. dedim hayalkırıklığıyla.
Birazdan hatırlarsın. Ben devam edeyim. Dediğim gibi, klagib bir konuşmamızdı-
Ve ben onu sordum tabii! dedim utançla.
Koca kahkahası Saba Tümer'e taş çıkarttı.
Aynen öyle! Tabii garibim senin orda hiçbir şeyden haberin yok, ben senin sorularına cevap verirken kızarıyordum.
Yaaaaa! dedim ellerimle yüzümü kapatıp.
Çünkü bu bizim klagib konuşmalarımızdandı.
Benim muhtemelen sorduğum sorular şunlardı:
'O ne yapıyor?'
'Etrafında kız var mı?'
'Beni soruyor mu?'
'En son ne zaman konuştunuz?'
Tipi nasıl? Değişti mi?'
Cevaplara karşı muhtemel tepkilerim:
'Ay inanamıyorum!'
'Lan ben o kızı öldürmez miyim?'
'Bu çocuk nasıl bir öküzdür?'
'Niye beni sormuyor, beni unuttu mu acaba?'
'Ben onu çok özlediiim!'
'Ay ya beni unuttuysa!'
'Git ağzından laf al Sevim.'
'Ya ben onu çok seviyoruum!'
'Gidip o kızları benim için dövmezsen seni ben döverim!'
Bu benim bittiğimin resmidir. -
102.
0Eee... Daha ne arıyoruz? diye sordum umutsuz bir sesle. Kesin benim sapık sorularım yüzünden vazgeçti benden.
Bekle de bitireyim. Çok da sapıkça konuşmamıştım. Hatta öyle şeyler dedin ki...
Ve bu cümleyle hatırladım.
Sesim anıların yoğunluğuyla kısıldı. Elimi kaldırarak onu susturdum. Dur, hatırlıyorum.
Konuşmayı harfi harfine hatırlıyordum. Sevim'in öyle şeyler dedin ki... demesi sanki beynimdeki tüm çarkları çalıştırmıştı. Ve şimdi, sanki beynimde bir film oynamaya başlamıştı. istanbul'da yatağımda yatıyorum, gözlerimden yaşlar dökülüyor. -
103.
0'Onu o kadar özledim ki Sevim... O yanımda olmadığı için kalbimde kocaman bir boşluk var. Bazen, mutlu olduğumda, kahkahalar atarken geliyor aklıma. Onun gülüşü... bir büyü gibi. Sonra açıyorum gözlerimi, yok. Yüreğimi büyük bir umutsuzluk kaplıyor.
Neden birbirimizden uzağız anlamıyorum. Neden annem onunla konuşmama izin vermiyor, neden Antalya'ya gitmemek için bahaneler buluyor, neden onun adını yalnız seninle anabiliyorum, anneme bahsettiğimde bir tepki alamıyorum?
Elimde bir fırsat olsa, onu bir kez daha görsem, onun yanına gelmek için elimde bir şans olsa... Onu hiç bırakmazdım Sevim. Elini tutardım, sahile giderdik. Yine yüzme bilmiyorum derim, bana öğretir. Doğum gününü kutlarım. En güzel hediyeyi alırım ona. En sevdiği yemeği yaparım, korku filmi izlerken, korkmasam bile koluna sarılırım.
Çok özledim Sevim. Tarifi yok. Onunla seralara, tarlalara gidip çiçeklerden konuşmayı özledim. Ahmet Amca'yı kızdıralım beraber. Bana bir kez daha Manolya'm desin. Çiçekler hakkında kavga edelim, hatta yine beni boğacak kadar kıskansın, vallahi sesimi bile çıkarmam. Yeter ki yanımda olsun. Yeter ki kokusunu alabileyim. Yeter ki o gümüş gözlerinin parlaklığını göreyim, kahkahasını işitebileyim.'' -
104.
0Zihnimde konuşma bittiğinde, beynimdeki hayali sinema sona erdiğinde, gözlerim yaşlarla dolmuştu.
Gerçeklerden habersiz ona olan sevgime ağlıyordum, yaşadıklarımız için ağlıyordum, geçen bunca zaman için ağlıyordum, Sevim için ağlıyordum, kendim için ağlıyordum.
Onun için ağlıyordum.
Sevim yatakta doğruldu, beni iyice kendine çekti.
Hadi Zühre, sen uyu, kalanını sonra da anlatırım.
Hayır, hayır... Anlat sen. dedim içimi çekerken. Bugün burada bitireceğiz, sonra çözüm arayacağım.
Anlayışla başını salladı. Derin bir nefes aldı ''Sonra... Sen telefonu kapattın. Giray'a döndüm, gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Açtığındaysa kıpkırmızıydı. Başını eğdi, bir ben gidiyorum mırıldanıp çıktı odadan.
Birkaç hafta görmedim onu. Sonra bir geldi pir geldi. Bu soğuk haline büründü, bana seni bir daha sormadı. Aslında benimle neredeyse hiç konuşmuyordu. Ona kaç kez neler olduğunu sordum, hiç cevap vermedi. Sonra o sarı kızla takılmaya başladı. Tabii ben iyice kafayı yedim. Ama cevap vermiyordu işte. Kimse de neler olduğunu bilmiyordu. O zaman yazdı. Sonra da okul dönemi gitti. Dediğim gibi nereye gittiğini bilmiyordum. istanbul'daymış işte.'' -
105.
0Kaşlarım çatıldı. Sedat Amca biliyor muydu?
Evet... Yani biliyormuş. Sen uyurken babama sordum. Aslında babam da biliyormuş. Giray babasına deneyim kazanmak için gidiyorum demiş.
Tamam, olabilir. Belki deneyim kazanmak istemiştir. Gitmesine lafım yok. Ama neden bir kez olsun beni aramadı, niye sana söylemedi , kafam almıyor... dedim oflayarak.
Sevim'in de benden aşağı kalır yanı yoktu. Sadece o da değil. O birkaç hafta kaybolduğunda oldu her şey. Tavırları yüz ciksen derece değişti. Ne oldu o kaybolduğunda acaba... Sonra hareketlendi, ''Amaaan, kalkalım artık şu yataktan. Hem... Seninle yapacak çok şeyimiz var. Sonra Sherlock'çuluk oynarız.
Kaşlarım havaya kalktı. Ne yapacağız ki?
Sahile gideceğiz tatlım. Beyefendi neler kaçırdığını öğrensin. -
106.
0beyler sanırım şu an okuyan yok mola vereyim biraz yoruldum devam ederim bugün daha
-
107.
0Sahile nasıl gideceğiz?
Sırıttı. Bir arkadaşım alacak.
Kaşımı gözümü oynatmaya başladım. Ooo kim bu arkadaş?
Havalılığından eser kalmadı.Ay Zühre görmen lazım o kadar yakışıklı ki! dedi üstüme atlarken
Sakin ol sakin... Heyecanı benim de yüzümü güldürmüştü.
Hevesle anlatmaya başladı. Adı Mert. Kirli sarı saçlı, kehribar rengi gözlü... Dövmelerini filan görsem var ya. Bir de motor kullanıyor. Görünce dilin damağın kuruyor.
Yine bir bad boy ' a vurulmuşsundedim göz kırparak.
Bahçeden gelen motor sesiyle bağırdıAay geldiii'' -
108.
0Hızlı adımlarla bahçeye yürüdük. Kapının önünde bir Lamborghini vardı.
Gerçek bir Lamborghini.
Siyah bir Lamborghini.
Lamborghini.
Yüzümün ne hal aldığını bilmiyorum ama halim Sevim'i çok eğlendirmişti.
O da gülümsemesini bozmadan arabadan inen çocuğun üstüne atladı.Sevgilimm
Ben bu kızı anlamıyordum. Böyle bir çocuk benimle ilgilenecek ve ben umursamayacağım.
Yüzümden silemediği gülümsesiyle arabasını gösterdi. Hadi arabaya geçelim.
Alanya'ya gidiyorduk. Aslında Mert hiç de Sevim'in dediği gibi değildi. Çok tatlıydı. Ama şu sıkan tatlılıktan değil, baya yerinde bir tatlılıktan bahsediyorum. Biz konuşurken dinliyordu. Telefonuyla falan ilgilenmiyordu yani. Saçma sapan espriler yapıyordu, ki o kadar tatlıydı ki biz de mal mal gülüyorduk. Sonra, bana kardeşi gibi davranıyordu, benimle uğraşıyordu. Hatta nefret ettiğimi bile bile bana Zühtü diyordu.
Hakikaten ben bu çocuğu niye sevdim acaba ? -
109.
0Bir kez daha soruyorum. Bu kızın derdi neydi acaba?
Yandan yandan bakıyordu sürtük.
Ben bununla konuşacağım bu akşam.
Üç saat süren iç gıcıklatıcı yolculuktan sonra Alanya'ya vardık. Mert park edecek bir yer bulduktan sonra arabadan indik.
Girişin önünde durduk.
Birkaç kişi daha gelecek, onları bekliyoruz. diye açıkladı Sevim.
Mert birisini aramak için biraz uzaklaştı.
Kim gelecek?
''Buradan birkaç arkadaşım. Gizem, Ayça , Erkin ve Utku. Gizem Utku'yla, Ayça da Erkin'le beraber
Kaşlarımı çattım ve dudak büktüm.Randevu günü gibi bir şey yapıyorsunuz yani... '' -
110.
0Mert bir grupla bize doğru geliyordu.
Allahım kendimi fena halde üçüncü şahıs gibi hissediyordum. Tamam, bu kadar kalabalık olunca imkansız oluyordu ama öyle hissediyordum işte!
Gizem ve Ayça dünyada gördüğüm en güzel kızlardan biriydi.
Kendimize yer bulduktan sonra şezlonglara yerleştik. Erkekler adeta birbiriyle yarışarak denize koştular. Ben de sabırsızlıkla yerimde kıpırdanmaya başladım. Ee, ne zaman giriyoruz?
Ayça ve Sevim güneşleneceklerini söylediler. Gizemle ben denize girdik.
Ohh. Suya girince o kadar rahatlamıştım ki gören Coca Cola reklamında oynadığımı sanardı. -
111.
0Beraber insanların azaldığı kadar uzağa yüzdük. Dinlenmek için başımızı sudan çıkardığımızda Gizem sevgilisinden bahsediyordu.
... işte geçen de oraya gittik... Fakat gözlerim birisininkilerle karşılaşınca dediklerini dinleyemedim.
Oradaydı işte.
Çok uzakta da değildi. Belki sadece üç, dört metre. Yanında dünki kızla.
Acaba şu an ne düşünüyordu? Muhtemelen o benim ne düşündüğümü biliyordu. Çünkü değişen ben değildim, oydu. Yine de içimden bir ses değişmediğini söylüyordu.
O değişmezdi. O değişemezdi işte. Olmazdı. Olamazdı.
Ama farklıydı. Bunu inkar edemezdim. Sadece bakışları değil. Daha hiç konuşmamıştık ama içimden bir ses konuşsam duvar gibi bir sesle cevap verecek diyordu. Aslında dün bana dayan demişti. Belki hayal görmüştüm ama ben gerçek olduğuna inanmak istiyordum. Bu şekilde değişmediğine inanırdım. Biraz da bu yüzden onunla konuşmak istemiyordum. Bu kadar somut bir şekilde bana bir yabancı gibi davranmasını kaldıramazdım. -
112.
0Gizem onu dinlemediğimi anlamış olacak ki konuşmasını bitirdi. Nereye bakıyorsun sen?
Cevap vermedim. Zaten bakışlarımı takip edince anladı. ''Tanrım! Sakın bana Giray Zerenoğlu'yla bakıştığını söyleme! Vallahi kaldıramam!
Ben transtaymışım gibi tepki vermeyince beni kendine çevirdi.Zühre! Beni dinle. Sen onu tanımıyorsun. Çocuk Antalya'nın en gizemli çocuğu gibi bir şey. Seni etkilemesine izin verme.
Sen nereden tanıyorsun onu?'' diye sordum. Giray'ı çocukluğumdan beri tanıdığımı hatta tanışmaktan çok fazlasını yaşadığımı söylemeyecektim. Bir gün öğrenirdi zaten. Şimdilik onu tanımadığımı düşünürse daha çok şey anlatırdı.
Aslında pek tanımıyorum. Tamam, hiç tanışmadım ama bunun bir nedeni var.
Neymiş bu nedenler?
Onun hakkında bazı dedikodular var. Aslında dedikodudan da fazlası. -
113.
0Eee anlatsana?
Ben daha geçen yıl buraya taşındım. Ama olaylar geçen yıl başlamış. Önceden de popüler biriymiş ama geçen sene değişmiş her şey. Gece hayatıyla ilgilenmezken her gün kulüplere, barlara gitmeye başlamış. Ama zengin olsa da daha aşağıdan insanlarla da takılmaya başlamış. Ve o sarışın kızla takılmaya başladı.
O kız kim? diye sordum merakımı gizleyemeden.
''Begüm. Semih Kömürcü'nün kızı, tek varisi.''
Semih Kömürcü kim biliyordum. Antalya'nın en zenginlerindendi. Ama alın teriyle kazanmıyordu parasını, bir nevi mafyaydı. Dedem ve dayım ondan nefret ederdi. Sedat Amca da nefret ederdi o adamdan. -
114.
0Giray senin ne işin var bu insanlarla?
Peki neden böyle olduğunu bilen var mı?
Bilmiyorum. Belki onunla birlikte takılanlar... Ama hepsinin bildiğini sanmıyorum.
Anladım, güvendiği biri. Yakın biri.
Önceden Murat en yakındı ona. Aralarından su sızmazdı. Hala öyleyse...
Evet... Sahi sen niye bu kadar ilgilendin?
Güldüm. Pgibiyatri okumak istiyorum. ilgimi çekti.
Güzel. Sen iyi birisin Zühre. Seninle oynamasını istemiyorum. Senin için hasta adayından fazlası da olmasın. Tam bir baş belası. -
115.
0Herke voleybol oynarken ben de yüzüyordum. Aynı zamanda öğrendiklerimi sindiriyordum.
Öküz Giray.
Kıyıdan biraz daha uzaklaştım. insanları duymak istemiyordum. Ayrıca rahat rahat yüzemiyordunuz. Sürekli birine çarpmak kadar sinir bozucu bir şey yoktu. insanlardan uzaklaşınca su daha da soğuk oluyordu ve soğuk su zihnimi açıyordu.
Tahminen boyumun iki katı derinliğinde bir yerdeydim. Ama bu beni korkutmuyordu, aksine huzur veriyordu.
Ta ki başımı sudan çıkardığımda ayağıma kramp girdiğini hissedene kadar.
Lanet olsun! -
116.
0Sakin ol Zühre. Sakin ol. Bacaklarını kullanmadan kıyıya yüz.
Hayır olmayacaktı işte. Başaramazdım.
Korku ve panik beni ele geçirince yapmamam gereken bir şeyi yapmaya başladım.
Çırpınmaya.
Sonunda aklıma yardım istemek geldi. YARDIM EDiN! iMDAT! AYAĞIMA KRAMP GiRDi! YARDIM EDiN!
Fakat gittikçe daha çok korkuyordum ve bu yüzden sesim ne kadar çıkıyor bilmiyordum. Kafam suyun üstünde kalmıyordu. Sürekli su yutuyordum. Su gözlerime, kulaklarıma giriyordu. Bir dalıp bir çıkıyordum.
Üstüme gelen bir dalgayla bir daha yüzeye çıkamadım, altımda bir girdap varmış gibi dibe çekilmeye başladım. Yukarıda nefes almamış olmam daha da paniklememe neden olmuştu.
Etraf iyice karanlığa karıştığında, olduğum yerin tahminimden de derinde olduğunu anladım. Azıcık olan nefesimi de tutmaya çalışıyordum, ama kulaklarım zonklamaya, beynime baskı yapmaya başladığında nefesimi vermeye başladım. Azar azar vermeye çalışsam da hiç öyle olmamıştı ve refleks gereği tüm havayı vermiştim. -
117.
0Sakin olmaya çalışıyordum. Ama yüzme bilen biri olmam bile bir şeyi değiştirmiyordu. Dehşet kalbimi sarıp sarmaladı. Çıkamayacaktım buradan.
Ciğerlerime su dolmaya başladığında sanki bir işe yararmış gibi öksürmeye çalışıyordum ama nafile. Bu, canımı daha çok acıtıyor ve sadece süreci hızlandırıyordu. Ölmek isteyen biri olsanız bile ölüm geldiğinde hayatta kalmak istersiniz. Doğanın kanunu budur. Ve ben de hayatta kalmak istiyordum. Ölümü kabullenemiyordum. Ama bu bir şeyi değiştirmiyordu. Ciğerlerim yanmaya başlamıştı, burnumdan ve ağzımdan tuzlu su giriyordu.
Kendimden geçmeye başladığımda güçlü bir elin kolumu sardığını hissettim. Sıkı tutuşu acı vericiydi ama umrumda da değildi. Yüzeye çıktığımı vücuduma çarpan rüzgarla anladım. O zamana kadar da gözlerimin kapalı olduğunu bilmiyordum.
Muhtemelen kulağıma kaçan su yüzünden hiçbir şeyi duyamıyordum. Kulağıma sadece rüzgarla birlikte bir uğultu geliyordu. -
118.
0Beni sımsıkı saran sıcak beden beni ters yöne çevirdi, karnıma sert bir baskı uyguladı. Baskılar, ağzımdan sular çıkana kadar devam etti. Ciğerimi çıkaracak gibi öksürmeye başladım. Sonra beni eski halime döndürdü. Bir el yüzüme dokunuyordu. Sonra parmaklar teker teker kulaklarıma geldi, suyu çıkarmak için yine baskı uyguladı. Bir süre sonra uğultuyla beraber bir ses daha duydum.
Zühre! Cevap ver! Aç gözlerini!
Giray.
Hadi Zühre! Yapabilirsin!
Sekiz yaşındayım. Giray ve Sevim bana yüzme öğretiyor. Yüzme kursuna gitmek istemiyorum, onlar bildiği için tek bilmeyen benmişim gibi hissediyorum. Bu yüzden gitmek istemiyorum. En güvendiğim insanlar onlar. Onlardan istiyorum yardım etmelerini, seve seve kabul ediyorlar. -
119.
0Evet Zühre, bana doğru gel!
Bir tarafta Sevim, diğer tarafta Giray. Giray ona doğru yüzmemi istiyor. Böyle yapmamızın nedeni Sevim'e dayımın böyle başlatması.
Ama ben korkuyorum. Çünkü bana nasıl yüzmem gerektiğini anlatmadılar. Ve şimdi de heyecandan gördüklerimi bile hatırlamıyorum.
Ama Giray orada. Güven veren bir gülümsemesi var. Sanki 'Bir şey olursa seni tutarım.' diyor. Ben de güvenip yüzmeye başlıyorum.
Başta iyi gidiyor, hatta arkadan Sevim'in destekleyici çığlıklarını duyuyorum. Ama ani çıkan fırtınayla dalgalar büyüyor. Ve soğuk bir dalga üstümü örtüyor. Çıkamıyorum, korkuyorum. Ama saniyeler sonra bir kol belime dolanıyor, beni yüzeye çekiyor.
Giray.
Ben öksürürken saçımı okşuyor, bir yandan da aptal fikri yüzünden Sevim'i azarlıyor. Sonra bana dönüyor. Sanki bir şeyi söylemeyi unutmuş da yeni hatırlamış gibi bakıyor. Gri gözler o yaşta bile içimi titretiyor.
Zarar görmene asla izin vermem!
Gözlerim tuzlu suyun verdiği yanmayla birlikte açıldı. Giray endişeyle bana bakıyordu. Gri gözleri denizde olduğumuz için suyun yansımasıyla mavi gibiydi. Bedenlerimiz birbirine yapışık olduğu için vücudundan yayılan sıcak dalgasıyla beraber hızlı kalp atışlarını da hissediyordum. -
120.
0Çırpındığını gördüğümde çok uzaktın, sonra da senin yerini bulmakla zaman kaybettim. Kendi kendine konuşuyor gibiydi.
iyiyim ben. Genizim tuzlu suyla yanıyordu. Sesim titriyordu. Yalnız sesim de değil, tüm bedenim titriyordu aslında.
Titriyorsun, üşüyor musun? Kolları belimi daha da sarmaya başladı.
Bilmiyorum Bilmiyordum da. Üşüyor muydum, yoksa korku mu beni bu hale getirmişti bilmiyordum.
Şimdi seni kucağıma alacağım, kollarını boynuma dola. dedi ve yaptım. Bu bir soru değildi, fikrimi almıyordu. Kesin bir emirdi.
Gövdemi kendi gövdesine bastırdı, bacaklarımı alttan kavradı.
Derinde değil miyiz?
Hayır, seni çıkardığımda kıyıya yüzdüm, ayaklarım yere değiyor.
Sonra beni kaldırdı. Bedenlerimiz birbirine yaslı olduğu için aynı boyda gibiydik, bu şekilde de su yüzüme gelmiyordu.
ikimiz de kıyıya kadar konuşmadık. Ne bekliyordum ki? Benden özür dileyecek, affedeceğim, sonra da beyaz atıyla gün batımına doğru yola çıkacağız. Mutlu son.
Gözlerim Sevim'i aradığında kendimi tokatlamak istedim. Voleybol sahası olduğumuz yerden uzaktaydı. Muhtemelen hala ordaydı ve olanlardan haberi yoktu.
Onun aksine, herkesin gözü bizim üstümüzdeydi. Demek istediğim Giray'ı tanıyan herkesin...
Tabii neden olmasın. Şehire yeni gelenn (!) kız şu an şehrin gizemli çocuğunun kollarının arasında! Yarına dedikodu çıktı!
Her şey o kadar saçmaydı ki... Giray nasıl bu kadar kötü bir ün yapmıştı? Nasıl barlara gider , o kızlarla takılırdı?
iti an çomağı hazırla.
başlık yok! burası bom boş!