beyler 40 yaşındayım gelin muhabbete

benzer şeyleri ben de yaşadım. herkesle herşeyini paylaşan benim, arkamdan "enayi" demişlerdir. acından ölecek arkadaşlarıma koşa koşa yardıma gittim, elimde avcumdakini paylaştım. gün geldi yüz çevirdiler. ihanetin acısı çok fecidir. insanı ruhundan yaralar. o acılar çıkmaz asla. insanların yaşlandıkça insanlardan uzaklaşmasının sebebi budur. güven kalmamıştır. samimiyet azdır. k.ıçını kollamaktadır. bir tek kulağının arkası kalmıştır s.kilmedik. her yerde duyarsınız bu lafı.

@2001 panpa. bu başlıkta yazmıştım gerçi ama şunlardan başla:

çakırcalı mehmet efe/yaşar kemal
yıldızın parladığı anlar/stephan zweig
kürk mantolu madonna/sebahattin ali
roma'nın batısı/john fante
diğer bütün dostoyevski külliyatı
tarihe ilgi duyuyorsan zweig yine mesela magellan
satrançdan az biraz anlıyorsan satranç/zweig süper kitaptır. kısa ve ince.
john fante'nin kitapları
ergen isen bukowski'nin şiir hariç kitapları

panpa bu karpuza rakı enjektesini okudum da çok ilginç geldi * bu arada 35lik mi yoksa 70lik mi enjekte edecez?

@2003 o muhabbetten 14 sene geçti panpa. inan hatırlamıyorum dozajı:) zehirlenmeyin sonra amk.

hayatta unutamayacağınız arkadaşlıklarınızı lisede, üniversitede ve askerlikte yaşarsınız. bunlar arasında bir ekmeği bölüp yedikleriniz, sabah akşam birlikte vakit geçirdikleriniz, beraber eğlendikleriniz yer eder. ancak unutmayın zamanı ve mekanı artık paylaşmadığınız arkadaşlıklarınız zamanla bitecektir. kimseyle ömür boyu görüşmeyeceksiniz. acı ama gerçek budur. bu yüzden fazla bağlanmayın kimseye. üzülmeyin.

yedi sene çıktığı kızdan kız yurtdışında okuyacak diye engel olmamak için ayrılan arkadaş gördüm. resmen kızın geleceği için kendini feda etti adam.

üç sene çıktığı adamı abd'ye gidip okumak için bir bahaneyle terk eden kız da gördüm. böyle şeyler olur. takılmayın.

yurtta kalırken gariban bir arkadaşıma allahın günü sigara verirdim. istemesine fırsat vermeden ikram ederdim. aylarca böyle devam etti. bir gün sigaram azdı. ilk kez de o gün geldi istedi. vermedim, kötü oldum amk. keşke hiç vermeseydim. o zaman benden iyisi olmazdı. anlatabiliyor muyum? sen vermeye alışırsan insanlar da almaya alışır.

saygı duyulacak insanlar da tanıdım öğrenciliğimde. eleman karadenizde bir üniversiteden yatay geçişle gelmiş. iyi bir bölüme girmiş istanbulda. ailesi çok fakir. babası vefat etmiş. bir tanıdığı yardımcı olmuş. okuldan sonra akşamları bir fabrikada bekçilik yapardı. derslerini de orada çalışırdı. bir iki yerden de burs ayarlanmıştı. hem okuyor hem de evine para yolluyordu. ne kadar zor bir işi başardığını anlatmak mümkün değil. böyle insanların olduğu yerde en azından ben ne yapıyorum diye düşünmeniz gerekir. baba parasıyla gezip tozup okurken, bundan mahrum olanları da düşüneceksin. gereğini yapacaksın.

buna mukabil okulu uzattıkça uzatan, senelerce ailesine yük olan ancak bundan gocunmayanlar da vardı. ben de mesela onlardan biriydim. uzattım, fazladan bir sene okul okudum. büyük şehir zaten seni yer bir şekilde. kolay değildir taşradan gelip buralarda tutunman.

okul uzatan arkadaşlara takılırdık.
"oğlum artık baban sponsor olmaz sana, en iyisi cola reklamı falan al üzerine de okula öyle devam et!"

bizim memlekette okuyan babamın eski bir arkadaşının oğlu vardı. gelince karışmış bu cemaatçilerin içine. işi gücü olmuş müslümanlara islam propagandası yapmak. ne alaka a.koyim? herif yedi senede mezun olamadı, ondan iki sene sonra gelen kardeşi okulu bitirip gittiydi. bu hala okuyordu amk. baban seni mücahit ol diye mi yolladı beyin fukarası? anlatamazsın. o yaşlarda dünyayı değiştireceğine seni inandırırlar. hayatın kayar. uyanık olmak lazım.

reserved

taşrada okuyup yurtta kalan dört öğrenci yakındaki bahçeden tavuk çalmışlar. sonra sırayla tavuğa tecavüz etmişler. en sonunda da ne yapacaz bunu diye düşünürken kesip, pişirip yemişler amk.

çok fena metalci bir arkadaş yurtta kalıyordu. o dönem hollanda'da çok meşhur bir rock festivali vardı adını hatırlamıyorum. bu arkadaş o festivale gitmeye ant içmiş. tam sekiz ay boyunca mecburiyet haricinde bir kuruş para harcamamış. yemekhaneden bile yemek yememiş. odada tencerede patates kaynatıp yemiş. bütün gelen parasını biriktirmiş. en sonunda da vizeyi alıp festivale gitmişti. o da öyle bir efsaneydi. insan isterse her şeyi başarır. başarının sadece bir bedeli vardır ödenmesi gereken. göze alırsan halledersin.

bayan arkadaşımıza aşık olan bir oğlan vardı. kızın bu adama bakması bile imkansız. kız çok güzel, çok kültürlü. oğlan kavruk bir anadolu delikanlısı. hayat görüşü bile kızdan çok farklı. ama çok ısrarcıydı. kafası da çalışmıyordu. okulu uzattıkça uzatmış.

birgün gelmiş bizim kıza demiş:
"okulu bitireceğim. askere gideceğim. gelince bir işe gireceğim ve seninle evleneceğim." kız da gülmüş buna.
oğlan dediklerinin hepsini tek tek yaptı. kız teslim oldu. askerden gelip işe girdiğinde kız çok etkilenmişti. her dediğini yaptı, beni de alacaktır dedi. evlendiler.

bu da size bir ders olsun. başarının bedeli vardır. öder ve alırsın.

kendimi örnek vereyim. ilk üç sene hiç dersleri sallamadan gezdim tozdum yattım. üç senede verebildiğim ders 13 adet. birisi de spor bunların. babam baktı transcripte: "ohoo, oğlum sen ortalığın a.mına koymuşsun" dedi. " ben gitseydim şimdiye kadar bitirir gelirdim okulu!"
karar verdim bitireceğim bu okulu amk. okul zaten bir sene uzamış. daha uzatmayacam dedim. dördüncü senemde en baba derslerden tam 23 tane verdim. belki de rekordur bu. ama minibüste giderken aydinger kağıdına ödev çiziyorum artık o derece kaptırmışım. sene bitti. ertesi sene normal duruma getirmiştim okulu. beşinci senemde bitiriverdim. isterseniz yapamayacağınız hiçbirşey yoktur. sadece bedeli vardır. nice güzel ortamdan mahrum kaldım o iki sene. yanıbaşımda ne s.kişler döndü. ne eğlenceleri kaçırdım. ama amacıma da ulaştım. bedeli bu oldu.

@2015 bir de düğünü görsen amk. herifler komple kapkara ailecek. bizim kız parlıyor arada pamuk prenses gibi:) allah mesut etsin.

35 deyim
Guzelmis moruk

yine barda içiyoruz. semih kalktı tuvalete gitti. tuvaletin önünde altı-yedi kişi falan var. sıra bekliyorlar. tuvaletin kapısı çift kanat. amerikan barı kapısı gibi. içeride sadece pisuvar ve lavabo var. semih direk daldı tuvalete. bu bekleyenler "hoop! sıra var! napıyorsun!" falan bağırışmaya başladılar. iki dakika kadar böyle devam etti. "olmaz ki yahu! biz keriz miyiz?" konuşuyorlar bu şekilde. semih çıktı tuvaletten, bunlar üstüne yürüyecek gibi oldular. dedi:

--ne sırası a.mınakoyim! boşmuş zaten tuvalet. salak salak bekliyorsunuz burada, millete de engel oluyonuz! döndü geldi oturdu.

biraz sonra ben gittim. kızın biri de sıraya girmiş bekliyor. "sen ne bekliyon? çömelecen mi?" içeride pisuvar var sadece amk. sarhoş s.ktiğimin salağı, o leş gibi tuvalette ne yapacaksa artık. kikir kikir gülüyor.

ilginç tipler gelirdi o salaş rock barlara. bir keresinde iki tane tip, gömlek, parlak kumaş pantalon, rugan ayakkabı falan giyinmişler, geldiler yanımıza oturdular. saçlar jöleli falan. diğer bütün millet uzun saçlı ve paspal. head bang yapıyorlar, müzik son ses. bu tipler kesin bağdat caddesine takılan züppeler. bize soruyorlar :
"hocam ya, buralardan çok kız zütürülüyormuş, nasıl oluyor o işler?"
semih dedi:
" oğlum siz bu tiple buradan anca babayı alırsınız, siz bence swissotel'e falan takılın" ahah:)

bir keresinde iki tane kel şişman ingiliz geldi. gülümseyip duruyorlardı bana. " hayırdır?" dedim. gey arıyorlarmış. dedim gö.tü kaybetmeden gidin buradan amk. geylerin takıldığı bir bar vardı, orayı tarif ettim. biralarını bitirmeden koşa koşa gittiler.