beyler 40 yaşındayım gelin muhabbete

ahaahah iyi güldüm yaa *

ahahaa:) devam ediyormuş bir de. " efenim, ben o kadar söyledim mahmut abiye, yapma dedim beni dinlemedi!"

ayak üstü de satmış amk mahmut'u. sanki ne yaptıysa? g.ötü kurtarmak için sallıyor yavşak:)
sonra girmişler içeri, gülmekten bir acayip olmuşlar. eleman da kıpkırmızı, dal taşak bakıyormuş bunlara.

biz iki senedir kopuyoruz kızan. ne zaman canımız sıkılsa "efenim bin müşteriiiyiimmmmm!" ahaha:))

başlık tutmuş amk

bizim bu mahmut abi 120 kilo, şişman uzun da boylu bir adamdı. eskiden çok ünlü bir mafyacıya tahsilatçılık yaparmış. yanına da okan diye bir salak vermişler. gidip korkutuyorlar vatandaşları, borçlarını ödetiyorlar, ödetemezlerse senet imzalatıp geliyorlar falan filan. anadoluda bir iş çıkmış bunlara. ama iş ciddi. bu sefer gidip sıkacaklar adamın bacaklarına. yanlış yapmış adam büyük yerlere.
bunların yanına iki kişi daha vermişler. binmişler arabaya yallah. orta anadolu şehirlerinden birine yola çıkmışlar. vardıkları şehirde polis çevirmiş bunları, arama yapmış. sincap gibi yakalanmışlar silahlarla. aynen de hapishaneye tıkmışlar bunları. birisi kesin ihbar etmiş ama bilemiyorlar kim olduğunu da.

bunlar düşmüş bir cehenneme amk. koğuşa girmişler ki ne kadar tipi bozuk adam varsa kötü kötü bunlara bakıyor. çiğ çiğ yiyecekler bizim dörtlüyü amk. koğuş ağasının ayakçısı gelmiş. süpürge getirmiş bunlara, sıra sizde demiş. bugün siz temizleyeceksiniz koğuşu! ayak çekiliyor, yoklama atılıyor anlayacağınız. eğer alttan alırlarsa bizimkileri parça pinçik edecekler oracıkta.(!)

mahmut düşünmüş düşünmüş. "okaan!" diye bağırmış. salak okan da tıpış tıpış gelmiş yanına. ne olduğunu anlayamamış daha. mahmut abi buna sağlam bir osmanlı tokatı asılmış "şırraaak!" diye. bütün koğuş inlemiş amk. " çalışsanıza layn, niye laf getiriyonuz bize!" diye bağırmış mahmut. okan zaten anlamamış da ne olduğunu "ha, ne?" diye yanağını tutuyormuş. şekil bu olunca hemen koğuştan birileri gelmiş. "olur mu abi, siz misafir sayılırsınız, biz hallederiz" diye almışlar süpürgeyi gitmişler. bunlara çaylar, yemekler, karpuzlar gelip gitmeye başlamış.

ertesi gün bunların kimin adamı olduğu ortaya çıkınca zaten hapishane kul köle olmuş amk. başgardiyan geliyormuş:

"ağem, eğer ki bir mağruzatiniz olur da bağa demezseniz vallah hatrim kalir ha" diyormuş.:)

ilk senem okulda. semih'le sadece memleketten biraz tanışıyoruz. samimiyetimiz yok o zamanlar. o daha hazırlık okuyor, ben birinci sınıftan başladım. okulda spor lokali vardı. alkolsüz bira satılırdı. bir öğlen semih'i gördüm orada içiyor. yanına gittim. elimde de koca bir dosya var, içi de teknik resim ödevleri dolu. kartonlar, aydinger kağıtlar falan full. naber falan derken benim dosyanın kenarından birkaç tane kağıt döküldü yere. onları topluyorum, eğildim. ben toplarken bir kaç tane daha döküldü. kıstırıyorum dosyanın arasına, eğildikçe bir iki tane daha düşüyor yerlere amk. eeyyyhh! dedim. açtım doyayı hepsini yere silkeledim amk. her tarafa yayıldı kağıtlar. sonra rahat rahat topladım. deste yapıp tekrar dosyanın içine tıktım. semih gülmekten masanın altına girdi. o zaman anlamış benim de onun gibi deli olduğumu:)

birkaç gün sonra kantinde otururken bu geldi yanımıza. aynı derse girecekmiş benimle. dedim:
"ya sana zahmet şu benim kitapları da zütür de koyuver sınıfa, ben ikinci derse geleceğim."
"tamam" dedi bu. sigarasını söndürdü, gidiyor.
"dur!dur!" dedim. "bir de yoklamaya imza atıversene benim yerime."
"tamam a.mına koyim, kitaplarını da zütüreyim, imzanı da atayım, ama sebastiyan muhabbetinden hiç hazzetmem onu da söyleyeyim!"
ahaha:) ben de o zaman anladım amk. bu da benim kadar manyak, lafı direk söylüyor.:)

beşiktaş'ta başka bir arkadaşıyla evde kalıyordu semih o aralar. bir seferinde misafir oldum. neden bulaşıkları yıkamadın diye ev arkadaşı caz yaptı. çekildik bunun odaya. sigarayı duvarda söndürüyor, izmariti de yatağının arkasına atıyor. ev arkadaşını da deli edermiş öyle. sigarayı kahvaltıda ekmeğin içine basıp söndürürmüş. mahsus fişeklermiş adamı. adam da kıl birşeydi. mesela semih çayı çok şekerli içerdi.
"niye o kadar çok şeker koyuyorsun, sağlığına zararlı" dermiş. semih de :
"ben böyle seviyorum, sakıncası mı var?"
"düşünecek olursan başka bir sebebi daha var" diyormuş herif. (yani sen benden fazla kullanıyorsun şekeri, haksızlık oluyor gibisinden)

oluyor böyle vakalar. herkesin fıtratı herkese uymuyor tabi ki. bu adamla uyumsuzluğu delirtmişti zaten bizimkini.

reyiz gel bana akıl ver öyleyse hayatıma giren kadınların hepsi beni aldattı. askere gittim sevgilim aldattı, nişanlanacağım kız amerikaya eğitime gittiğimde aldattı. ünidekileri saymıyorum bile reyiz ulan bende mi sorun bazen ama amk çevremde ki çoğu kişide de bu güven problemi var. sen ne diyorsun reyiz.

muhabbete geldik bizi sallamıyorsun reyiz 25 yaşında bir kardeşiniz burada.

@2485 panpa. gözden ırak olan gönülden de ırak olur. yapacak bişey yok. daha önce de dedim. karılar zayıf varlıklar. zayıf düştüklerinde omzuna yatıp ağlayamazsa bulurlar kendilerine bir omuz.

reyiz napaılım peki ipnemi olalım. amk karıları yüzünden. off çal keke çal.
http://www.youtube.com/watch?v=yIGoJtncP8I

@2488 kadınları idare etme sanatı panpa. g.tünü açık bırakırsan s.kecek biri mutlaka çıkar. kadın da s.ker. açığı bırakmayacaksın. kıçına yastık bağlayacaksın.

@2489 reyiz züt sağlamda bu karılar hep bir açık buluyor. bende artık giblememeye başladım yaş ta geçiyor zaten aman bir kere gelecez dünyaya. koy zütüne be :D

aynen panpa. benim bir arkadaş denk gelmişti bana. sevgilisi içkiyi fazla kaçırınca bir adamla yiyişmiş. sonra pişman olmuş gelmiş buna anlatmış. bizimki kafayı yedi. kızı da affedemiyor, ama terk edemiyor da. seviyor garibanım. ben saatlerce affet be kardeş ayağı anlatıyorum. seni sevmese zaten anlatmazdı sana diyorum. kafası yatıyor elemanın. tam böyle mutlu olacakken, ben parmaklarımı kafama dayayıp boynuz işareti yapıyorum. "geyiiik, geyiiik" bağırıp kaçıyorum. kovalıyor peşimden. sinirden beni s.kecek amk. sonra şaka yahu! diyorum. yine başlıyorum anlatmaya. yine tava getiriyorum bunu. sonra yine "geyyiiiik!"

demem o ki, kimseyi fazladan kafaya takmaya değmez. aldattıysa kendi kaybetmiştir. tak! bitireceksin. bir dakika daha düşünürsen onu, haketmişsindir sen seni haketmeyeni.

ulan kimle evlenecez biz

iki tane laz öğrenci arkadaşımız vardı. bunlar da belalı tiplerdi. ev tutmuşlar, ev sahibi her kira almaya gelişinde başlarmış kapıyı kırmışsınız depozitten düşeceğim. musluğu bozmuşsunuz depozitten düşeceğim. bunlar da yeter bea demişler. nasılsa bu yavşak bize depoziti geri vermez. salonun duvarının önüne çekyat çekmişler. biraları içip bitirip şişeleri duvara çakıyorlar. "al bunu da depozitten düş amk!" bir ay sonra çekyatın arkası cam yığını haline gelmiş. kürekle boşaltmaya kalksan yirmi çuval çıkar o derece. evin a.mına koydular taşınana kadar.

bizim ev de eski ama yeri itibariyle kirası çok yüksek bir evdi. ev sahibinin ne adresi, ne telefonu vardı. her ay başında alır kirayı elden, sonra gider. bir daha görmeyiz. isminden gayrimüslüm olduğu anlaşılıyordu zaten. o zamanlar her öğrenci evinde olduğu gibi bizimkinde de elektrikle ısınılırdı. elektrik kaçak kullanılırdı tabi. yapacak birşey yok. soba yakacak ne zamanımız ne yerimiz var. kaloriferli ev nadir bulunur. doğalgaz daha yaygınlaşmamış.

birgün evdeyken kapı çaldı. açtım. genç bir kızla annesi. üst daire boş, onu soruyorlar.
"ev sahibine bakmıştık da?"
--yok burada
"telefonu var mı sizde?
--yok
"buralarda mı oturuyor?
--bilmiyoruz
"allah, allah. nasıl görüşüyorsunuz peki?
--ay başlarında gelir. bir de kiralık daire varsa perşembe günü bekler o dairede.
"sizin kira ne kadar?"
o zaman için bir memur maaşından fazlaydı. söyledim, aptallaştılar bunlar.

"allah, allah. peki nasıl ısınıyorsunuz?"
--kaçak elektrikle!

ben bunu söyler söylemez annesiyle paldır küldür kaçtılar merdivenlerden. ahaha:))