benimkisi garip bir aşk hikayesi

chapter 112: bursa çoçuğuyum ben her yerde gibişirim.

berk ile buluşuyorum. bununla konuşuyoruz konu fifaya geliyor. bende çok iyi fifa oynarım. ben buna anlatıyorum ne kadar iyi oynadığımı. diyor ki ben seni giberim fifa'da. ahaha gibtir git diyorum. olum yerse diyor. lan gel 5 maç yapalım, tekini al ben kaybetmiş sayıcam kendimi. yenilen de menu ısmarlıyacak, baran bini ile cengiz de dahil. bu iki bini de alıyoruz. başlıyoruz, maça. ben bunu gibiyorum. ordan baran bini bana diyor ki gel pes yapalım 5 mactan sen tekini al sen kazanıcan. bununla da pes yapıyorum bu beni gibiyor. bu sefer cengiz bini gelin lan langırt yapalım diyor. oturup konuşuyoruz, fifa-pes-langırt yapıcaz. ben baran ile bu iki bin birlikte. bunlar bizi langırtta gibiyor, pes ile fifada koyuyoruz bunları. iddaa da söke yolunda ki çöp şişciler de rakı masası. oraya ne zaman gitsem 500 liradan aşağıda hesap gelmez. cengiz bini başlıyor ağlamaya. kankalar param yok, harcın taksitlerini yatıyorum hala diye. bu bini bağır çağır sonunda zütürüyoruz atm den çekiyor parasını. o ara ezgi den mesaj geliyor bana. soda almaya çıkacak müsaitsen buluşalım. tamam diyorum. berk bininden zorla alıyorum arabayı, her kırmızı ışıkta istop ettire ettire ilerliyorum. alıyorum ezgi'yi tanşaştan. zütürüyorum bunu yeşilkente bir de orda gibiyorum. 100 metre ilerimizde de transit den son ses açmışlar gitme ne olur gitme diye bir şarkı çalıyor. bu binlerde içiyor. bende arabada gibiyorum yarım saat falan ezgiyi. bu binler hala aynı şarkıyı dinliyorlar. neyse bu dönüşte carrefourdan alıyor sodayı. evinin bi sokak aşağısında indiriyorum bunu. gidiyorum bizim binlerin yanın..

bu da şarkınız lan. çok eğlenceli şarkıdır; http://youtu.be/mC9AV2aZ12c

dıbınakoyım yazdım sözlük gene hata verdi. anasını gibicem ya

chapter 113: erkek adam erkek giber

sökeye doğru ilerliyoruz. varıyoruz mekana. açtırıyoruz önce bi 70lik. hafiften hafiften demleniyoruz, hava da bir güzel esiyor ohhş. ben telefonu da kapatıyorum çalıpta keyfimi bin etmesin diye. bu sefer cengiz bininin telefonun dan surekli dıt dıt mesaj geldi sesleri. anasını gibicem kapat olum şunu diyorum. yok kapatmam. 15-20 dakka geçiyor hala aynı dıt dıt. iyice sinirlerim bozuluyor. bundan telefonu alıp atıcam. hamlemi yapıyorum bu bin elimi tutuyor çekiyor beni. benim elde rakı şişesine çarpıyor. şişe düşüyor. bütün millet bize bakıyor, cengiz ile berk bininin kafaları hafif yannan yannan bağırıyolar çok aşığın var diyolar yalan de yeter bana diye. kalkıyoruz daha fazla durmıyıp. bu cengiz bininin barana travesti borcu varmış. bin tutturuyor bende gibecem diye. izmir'e doğru yola çıkıyoruz. alsancağın arka sokaklarındayız. bunlar 3 tane travesti görüyor. gidiyolar yanlarına. geliyorlar tekrar arabaya. ücret yüzünden tartışmışlar. berk diyor anasını gibicem bunun. olum bunun cantasında bıcak vardır, biber gazı vardır. başka travesti bulun diyorum. yok benim bunlara bir şey yapmam lazım diyor. karşim raadol diyorum. gidiyoruz bununla market buluyoruz. marketten yumurta alıyorum ben. bu bin arabayla önünden gececek biz de baran ile atıcaz üstlerine. varıyoruz bunların yanına, bu yavaşca geçiyor yanlarından atıyoruz biz yumurtaları. bi tanesinin tam suratına geliyor. bunların tekinin elinde bira şişesi var. koşuyor arkamızdan, bu salakta arabayı istop ettiriyor heycandan. karı benim cama dayanıyor, vuruyım mı lan vuruyım mı diye bağırıyor elinde bira şişesiyle..

http://www.youtube.com/watch?v=5BmEGm-mraE

chapter 114: haydi çoçuklar kampa

vurmuyor huur çoçuğu. bizim bin basıyor gaza gidiyoruz. dönüyoruz yaşadığımız yere. tam böyle hava aydınlanacak, sahile iniyoruz güneşin doğuşunu izlemeye. cengiz bini de işe gidecem uyumam lazım benim diyor. berk, ben, baran iniyoruz sahile. içecek bir şey yok dıbınakoyım. bir tane de açık mekan yok. tekrar çıkıyoruz merkeze. teachers alıyoruz. tekrar iniyoruz sahile. bi bardak anca içiyoruz. içki de bin oluyor. o ara konuşurken ben bu binlere orman kampında geçirdğim geceyi anlatıyorum. berk bini de özeniyor. kazıklı köye gitmeye karar veriyoruz. akşamüstü bu binler çıktıktan sonra yola çıkacaz. bu bin bırakıyor bizi evlerimize. ben yatıyorum. öğleden sonra kalkıyorum. ezgi den de hiç mesaj gelmiyor. kızı ne kadar gibsersem gibeyim, ben bir şey yazmadan çok nadir yazıyor. eski hatun atıyor sürekli mesaj onuda giblemiyorum. ipoda atıyorum müziklerimi, sırt çantamı da hazırlıyorum. pusula mı alıcam, yok hiç bir yerde. annem de hala izmir de. arıyorum, nerde pusulam. diyor ki ben onu kardeşinin oyuncaklarından sandım komşunun oğluna verdim. hay dıbınakoyım diyorum. gidiyorum pusulayı aldığım yere. abi diyorum beni kamp havasına sokacak bir şeyler ver. kardeşim ne kampına gidiyorsun diyor. abi diyorum doğa kampı. harita mesafe ölçümü ile kafaya takılan fenerlerden veriyor bana. kafaya takılan fenerlerden de bitane de baran binine alıyorum hoşuna gider diye. arıyorum torbacı arkadaşı da karşim bana salvia lazım diyorum..

http://youtu.be/Z4rUXisy3lw

chapter 115: kampa giderkene

kardeşim gelicek diyor. ne zaman gelicek olum diyorum. 2 hafta sonra gelir daha dün sipariş verdim diyor. e dıbınakoyım yok desene niye uzatıyosun diyorum. anasının amından geliyor bu diyor. tamam lan ot ver o zaman diyorum. bu binle buluşuyorum gazetenin içine sarmış getirmniş otu. alıyorum bundan. 50 lirayı veriyorum muallakye. kardeşim daha yaş yanlız, kurutman lazım diyor. dıbınakoyım 2 gun bunu mu bekliyecem diyorum. bu bin 3lü sarmış kendisi için onu veriyor bana. dönüyorum eve. alıyorum sırt çantamı, baran bininin yanına gidiyorum. cengiz ile berk de geliyor. tanşaştan alışveriş yapıyoruz, çıkıyoruz kazıklı köye doğru. kazıklı köyde muğlada çok kral bir yer. araba da giderken sıkılıyorum, ezgi ye mesaj atıyorum. biz bununla hala resmi olarak çıkmıyoruz. bende buna söylemedim kampa gidecem diye. bununla tartışıyoruz gene. işte bu yüzden sevgili değiliz. sen sevgili gibi haraket etmıyorsun, başına buyruksun diyor. yav ben sana soruyormuyum neler yapıyorsun diye. evet sormuyorsun, sorman gerekiyor diyor. bununla tartışıyoruz, bütün hevesimi kaçırıyor bu. kafamda da fenerli şapkam var. cengiz bini oynaya oynaya kırıyor. iyice moralim bozuluyor. baran bininin kafasında kini istiyorum. vermiyor da bin. almaya çalışırken bunun dirseği gözüme çarpıyor. gözümde öyle hafiften bir morluk oluyor. karnım da aç bi yandan, çanta da abur cuburdan başka bir gib yok..

beyler kaçtım. sonra görüşürüz.
http://youtu.be/mYkhNWIdra0

kutu icetea limonlu içerim. litrelik var onların tadı iyi değil, hiç bulaşmayın.

beyler yoğunum şu sıralar, yazamıyorum sürekli. gece burdayım ama.

beyler bugun de mazur görün beni, yarın full kontak ful aksesuar yazmaya başlıcam.

beyler geldim. full kontak ful aksesuar yazmaya başlıyorum.

kaçıncı partta kaldım dıbınakoyım

chapter 116: playlist

kampta her şey olağan şekilde geçiyor. bizim kamp yaptığımız alanda başka kamp yapan birileri de vardı. 3 tane kız bir tane oğlan. oğlan olmasa kızları giberdik hepsi iş oluyodu. kızların teki bu binin sevgilisiydi. neyse işte kampta her şey normal. dönüyoruz didime. ezgi'nin doğum günü var iki gün sonra. bu arkadaşına demiş ki, keşke blowjoe d gelse. arkadaşı da beni arayıp söylüyor ezgi seni doğum gününe çağırıyor. bankada işlerim var gelemem diyorum. işim falan da yok. gitmek istiyorum ama gururum izin vermiyor. daha sonra ben gidip buna hediye alıyorum. yüzüklerin efendisin de aragorn'un arwene verdiği kolyenin aynısından alıyorum. ayrıca tüm gece boyunca buna müzik cd yapıcam onun için şarkı araştırıyorum..

chapter 117: başkasına aşığım

yaptığım müzik cd sinin playlistini yazıyorum;

1. joshua radin- they bring me to you
2. olin and the moon- not in love
3. the brian jonestown massacre - you look great when im fucked up
4. broken family band - its all over
5. colin devlin - the heart wont be denied
6. middle class rut - dead end
7. sarrah jaffe - vulnerable
8. angus and julia stone - i m not yours
9. coldplay - fix you
10. city and colour- waiting

cdye bir de kapak hazırlıyorum. akşamdan mesaj atıyorum bunun arkadaşına, yarın buluşalım diye. öğlene doğru gidip veriyorum buna hediyeleri. sen diyorum benim yerime kutlarsın doğum gününü. akşama doğru benim telefona mesaj geliyor. kanka ben murat ezgi yanımda diye. bende cevap yazıcam o ara başka bir şeye dalıyorum buna cevap yazmayı unutuyorum. meğersem mesajı atan bana ezgiymiş. eğer ben napim falan derseymişim benimle arkadaş kalıcakmış. gece bu murat tekrar arıyor beni. alo alo diyorum, bu geç cevap veriyor. kanka naber falan diyor. sonradan öğreniyorum ki ezgi yanlışlıkla aramış mış mış. gece 3'e ezgi den mesaj geliyor bana. sen beni seviyormusun diye soruyor. iki türlü de ne farkeder ki diyorum. bilmem gerekir diyor. ben kapattım o davayı diyorum. bu da başka birisine aşık olmuş..

chapter 118: ne olurdu güzelim sevsen beni

bende hala seviyorum ezgiyi. bunu kaybedince değerini iyice anlıyorum, aşkım daha da katlanıyor. sürekli buna arkadaşım, arkadaşım diyorum imalı imalı. ezgi ben bi kaç arkadaş dışarı çıkıyoruz bazı akşamlar, ben ölü gibiyim. bunlar gülüyolar, eğleniyolar ben ne yapacağımı bilmiyorum. artık sevgili olmayı falan değil, içimde ki buna olan his bitsin istiyorum. bitmiyor aksine katlanıyor. gene bir akşam iniyoruz bu sevdiği çoçukla mesajlaşıyor, arkadaşıyla çoçuk hakkında konuşuyor. bana iyice koyuyor. karar veriyorum bununla olan tüm ilişkimi bitiricem. gece geliyorum eve. çıkartıyorum beyaz çizgisiz kağıdı. buna mektup yazmaya başlıyorumm..

chapter 119: son mektup

mektubu okurken dinlenilecek şarkı; http://youtu.be/obccolyWxP8

ezgi,
bunu sana anlatmak zor olduğu için yazmaya karar verdim. kelimelerle aram hiç iyi değildir her şey bir şekilde taka dönüşüyor. ama düşündükce her şey daha açık hale geliyor. durum şu ki, ezgi, bu sabah uyandım, pencereden içeri güneş giriyordu ve bu seni düşünmeme neden oldu. ezgi, garip biri olduğumu düşünmen umrumda değil çünkü seni her gördüğüm de içimden şarkı söylemek geliyor, çok güzelsin. her gece yatağa girdiğim de rüyalarımın gerçekleşirken yanımda olmasını istediğim kişinin sen olmasını düşünüp durdum. ben sana karşı böyle hisler hissederken senin başkasını sevmen, arkadaş kalmamızı istemen her geçen gün canımı daha fazla acıtıyor. seninle arkadaş olmanın kolay olacağını düşünerek kendimi kandırıyormuşum. bu mektup işlerinde de hiç olmayan ilişkimizde de olduğu gibi iyi olmadığımın farkındayım. bu kadar kibirli davrandığım için senden özür diliyorum. bunları okuyunca üzüleceğini biliyorum, kötü biri olduğunu düşüneceğini biliyorum emin ol öyle biri değilsin. ben artık eski hayatıma geri dönmek istiyorum ezgi. keşke şöyle yapsaydım, keşke böyle yapsaydım nasıl olurdu diye düşünmekten usandım. sen etrafımda olduğun sürece hayatımda keşkeler olmaya devam edicek. bu yüzden ben seni hayatımdan çıkarmaya karar verdim. hayatımın en acı ve zor kararı olsa da gelinen bu noktada ikimiz için en doğru karar olduğuna inanıyorum. seni sevmediğimi ve umursamadığımı düşünmeni istemiyorum, ben seni çok sevdim. mesaj yazmaya üşenen bir adamdım ben ve şu anda sana mektup yazıyorum. sen hiç farkına varmasan da ben seni çok sevdim. sen güldüğün de ben senden daha mutlu oluyodum.
aklımda yazacak o kadar şey var ki yazacak bir şey bulamıyorum. bu saatten sonra da yazmanın bir şeyi değiştireceği de yok. benim senden tek isteğim bu mektubu okuduğun da beni aramaman. inan benim için en iyisi bu. umarım hep mutlu olursun.

evet beyler yazdığım mektup böyle bir şeydi. sid'in, cassie için yazdığı mektuptan esinlenmiştim.

ulan eddie vedder dedin, beni benden aldın şerefsizim.

@541 karşim daha sezonu bitirmedik. sezon finaline var biraz daha.

neyse lan devam ediyorum.

beyler kopele'nin yazdığı mektubun ingilizcesi olmayan için türkçesi geliyor;

sevgili karen,
eğer bunları okuyorsan, bir şekilde postalama cesareti buldum demektir. aferin bana. beni pek tanımıyorsun ama, anlamaya başladın. yazı yazmanın, benim için ne kadar zor olduğuna dair konuşup durmaya meyilliyimdir. ama bu bugune kadar yazdığım en zor şey. bunu söylemenn klay bir yolu yok öylece söylüorum o yüzden, birisle tanıştım. kazara oldu. aradımı söyleyemem, hazırlıksızdım. kusursuz bir fırtınya tutulmuş gibiydim. obir sey söyledi sonra ben başka bir şey. ardından tek bildiğim şey hayatımı bu konuşmanın ortasında geçirmek istediğimdi. geriye içimi yakan o his kaldı. beklediğim kişi o olabilir. kaçığın teki oldunu söylebilirim. bir şekilde gülümsetiyor beni. fena halde nevrotik. dikkat istyen harika bir ugras gibi. o sensin karen. bu iyi haber.
kötü haber ise, seninle ve korkudan altıma ettiren tüm bu meselelerle tam şu anda, nasıl bir arada olabilirim, bilmiyor oluşum. çünkü, hemen şimdi seninle olmazsam hayatın içinde bir yerlerde kaybolup gideceğimizi hissediyorum. dönüşlerle, kıvrımlarla dolu kocaman kötü bir dünya bu.
ve insanlar bazı anları yok sayarak, ıskalayarak geçiştirmenin yolunu bulmuşla. ama bazı anlar, her şeyi değiştirebilir. aramızda neler olur bilmiyorum. üstelik sana, benim gibilere neden yok yere bel bağlaman gerektiğine dair söyleyecek bir şeyim de yok. ama kahretsin, öyle güzel kokuyorsun ki, yuva gibi. unlar ele avuca gelir nedenler, değil mi? beni ara.