+260
-41
babam inşaatçı annem ev hanımı. o zamanlar pek durumumuz yok. benim okul masrafım kardeşim sinem'in okul masrafı, pazar masrafı falan derken para yetmiyordu. babam 100 lira alıyorsa 30 lirası yol yemeğe falan gidiyordu. anlamsızca para yine de yetmiyordu. ya babam paraları başka bir yerde yiyordu ya da başka bir şeyler vardı.
ben orta bire geçtim, hala sünnet olmamıştım. tüm yaşıtlarım sünnet olmuştu. "ne zaman sünnet olcan" "düğün ne zaman olcak" diye sorular soruyorlardı. çakallığı, kıvırmayı, yalan söylemeyi o zaman öğrendim ben...
annem babamla kavga ediyordu artık çocuğu sünnet ettirelim diye. babam da "düğün falan yapamayız, para yok!" diyordu amk kırosu.
annem bu sefer "altınları bozalım" diyordu. o da yine bir bahane buluyordu. "kimimiz var, kimse gelmez düğünümüze rezil oluruz, boşver" diyordu. annem kafaya koymuştu bu işin içinden sıyrılacaktı ben biliyordum. ben onun ilk göz ağrısıydım bu değerli, ilk kez gerçekleşecek olayı, bu anımı özel bir şekilde yaşatmak, yaşamak istiyordu. babam ise yavşağın teki... sanki üvey evladıyız. bir gün sevgisini göstermedi bize. yeğenlerini sevdiği kadar sevmedi bizi. beni de kardeşimi de. hadi kardeşim kız diye biraz seviyor. daha iyi geçiniyorlar da amk cahili benden gıcık kapıyor. benim babam bana bir şey yapmadı ben de sana bir şey yapmam havasındaydı ki uzun zaman bu böyle sürdü.
annem nerden duymuşsa duymuş; belediyenin toplu sünnet düğünü ve kesimi bakımı falan var. belediye özel bir klinikte çocukları ücretsiz sünnet ediyor, ücretsiz düğünlerini de yapıyor. beleş ya, babamın kafasına yatmış. canım annem de ne yapsın; isteksiz olduğumu görüyor, beni mutlu etmeye çalışıyor. oğlum bir kere sünnet oluyor, günü özel geçsin istiyor. ben de hiç istemediğim halde, sırf annem üzülmesin diye mutluymuş, heyecanlıymışım gibi yapıyorum. ben rol yapmayı da o zaman öğrendim.
neyse annem adet yerini bulsun diye 10-20 tane kart bastırmış. mahalledeki en yakın komşulara falan dağıtmış. eh yalan yok 14-15 kişi geldi. işte dedemdir, ninemdir, teyzemdir falan geldi. gelse ne olur? düğün sadece benim mi? 50 kişinin. ortada 50 kişiyiz. üstümüzde belediyenin verdiği dandik bir sünnet kıyafeti. elimizde bir değnek. düğüne gelen tek bir arkadaşım var çağlar, başka da yok. onu da annem canım sıkılmasın diye zorla getirmiş. kendi düğünüme belediyenin servisiyle gittim. neysebelediye başkanı sırayla hepimize hediye veriyor. kışlık kıyafetler, ayakkabı ve kırmızı kutuda gümüş bir saat.
iki gün sonra da sırayla klinikte sünnet oluyoruz ve sünnetçi 50 yaşlarında gözlüklü bir kadın. yanında da kızı mı torunu mu bilmiyorum artık 7-8 yaşlarında sarışın bir kız çocuğu. utana sıkıla gözlerim kapalı bir şekilde sünnet oluyorum. aşağı indiriyorlar beni bir alkış sesi. alkışlayanlardan sadece amcamı, dedemi, ninemi yakın akrabalarımı tanıyorum işte 3-5 kişi.. babam diyor "oğlum erkek oldu artık, ne alayım oğluma simit mi yiyecen yoksa döner mi alayım? döner burada pahalı ama.." senin ben babalığını gibeyim.
eve geldik falan. düğün toplu sünnet düğünü ya takı töreni falan olmadı. eve gelen misafirler bir takım ufak paralar takıp gidiyorlar. altın takan sadece annem. iki tane yarım altın. o da hani biz de geri kalmayalım diye. bir de eline liste almış annem, kim ne takmışsa onu yazıyor hey gidi hey...
ya allah var bu kadın çok uğraştı bizim için. bu sünnet içine sinmedi yine bir şeyler yapmaya çalıştı. evimiz müstakil, tek katlı bahçeli balkonlu bir ev. bahçeye 10 tane falan çocuk topladı. bizim mahallenin çocukları. o zaman kenan doğulu'nun bir kaseti var. ex aşkım diye bilir misiniz bilmiyorum. ex aşkım bana neler ettin gibi falan. birkaç kaset daha var. o zaman meşhur kasetler pazardan almış annem. bir tane de teyip. balkona seyyar kablo çekmiş. çocuklara da "doğan'ın düğünü var gelin oynayın" demiş. yani kızabilir misin bu kadına? benim için uğraşıyor. ne diyebilirsin? hiçbir şey...
açmış teyibi, takmış kasedi çocuklar falan oynuyor işte. yarım saatlik bir şey.
anasını gibeyim bir de o zamanlar taso, futbolcu kağıtları var kutu şeklinde içinden sakız çıkan falan... tek tesellim de onlar.
daha dün aklıma geldi anneme anlattım baktım ağlıyor. " ne yapayım oğlum elimden geleni yaptım, o şerefsiz baban yapmadı" diyor. kadın haklı. her şeyin farkındaydım. ağlamasın diye de teselli ettim. sen elinden geleni yaptım dedim sarıldım. guatr hastası bir de doktor sıkılmasın canı bir şeylere diyor. hemen sarıldım konuyu değiştirdim "ne yemek var" bugün dedim.
babama açtım aynı konuyu diyor ki "e ne yapalım oğlum mecbur.. hem düğünümüze kimse gelmezdi ki sen de istemedin" diyor. ulan adam olsaydın da düğününe insanlar gelseydi, biz de isteseydik.
allah sizi inandırsın, isimleri bile doğru doğruya yazdım. bu satırları ağlayarak yazmadıysam bir daha entry girmek, su içmek, yürümek, annemi görmek nasip olmasın.
yalan falan diyecekler gibtirsin gitsin, dertleşmek için açtım başlığı. varsa konuşacak azıcık olgun birileri bi yarım saat eskileri konuşmak, dertleşmek isterim.
Edit: şu an işteyim, bir çok kişi inanmamış prim falan demiş. Normalde yazdığım şeyleri başıma geldi ya da hikaye altincisine açarım. Resim falan koyarım hatta. Ama dün gece harbiden dertleşmeye ihtiyacım vardı. Bir sünnet düğününden geldim öyle aklıma geldi. Ben de kalabalıklardan hoşlanmıyorum ama isterdim annem güzel bir elbise giysin düğünümde, isterdim babam takım elbise giyip misafirlere hoş geldim desin. Ben 27 yaşındayım daha annemi güzel bir elbiseyle babamı takım elbiseyle görmedim. Kemal sunal' ın bir filmi vardı " seni saraylarda yaşatacam ana" diyordu. Aynı o muhabbet.. Ben yaşatmaya başladım bile.
Yani diyeceğim odur ki yazdığım hikayelere kurgu der geçerim, bu gerçek. isimler bile gerçek.
Tümünü Göster