-
1.
+3 -5Suriye’de savaş biteli henüz 1 yıl oldu. 7 yıl süren savaş sonunda Esad yenildi. Şahsen adına üzüldüm. Menfaatlerim içinse sevindim. Savaşın durması ile birlikte bizimde içlerinde bulunduğumuz onlarca inşaat firması yeni Suriye’yi kurmak için kolları sıvadı. Hayır, bugünkü zenginliğimizi Suriye’deki inşaatlardan kazanmadık. inşaat işi sadece hazırda kazanmış olduğum parayı korumak ve katlamak için var. Bu zenginliği savaştan önce kazandım henüz 19 yaşında tıfıl bir çocukken. Bu hikâye sizlere bir dal sigarayı üç seferde içen bir gencin milyonluk bir adam olma serüvenini anlatacak. Eline geçen fırsatları nasıl değerlendirdiğini ve nasıl yeni fırsatlar yarattığını okuyacaksınız. Geriye dönüp baktığında kendisinin bile hayret ettiği o hikâyeyi okuyacaksınız.
Lise bitmiş açık öğretimden 4 yıllık işletme yazmıştım. Lise biter bitmez hemen bir işyerinde ön muhasebeci olarak işe başladım. Para kazanmam lazımdı. Hali hazırda borçlar altında kıvranan aileme yük olamazdım. Üniversite okumayı bende isterdim ama kimseden masraflarım için 3 kuruş talep edemezdim. Babamın iflaslarından sonra bize yüklü borçlar ve krediler kalmıştı. Babamın kazandığı taksitlenmiş borçlarımızı ödemeye ancak yetiyordu. Bana da evimizin geçimini sağlamak düşüyordu. Allah var bir günden bir güne babam kapımıza bir allahın kulunu getirtmedi. Boynumuzu bir günden bir güne büktürmedi.
Yalnız bir adamdım arkadaşım bile yoktu. Liseden mezun olduktan sonra birkaç arkadaşımla 2-3 ayda bir ancak bir araya gelirdik. Kimseden maddi manevi en ufak bir destek almadan hayatta kalmaya çalışıyordum ve kimseye yük olmadan. Günlerce sadece günde 1 öğün akşam yemeği yediğimi bilirim. Oruç tutmak gibi su çay ve sigara serbest sadece. Çoğu zaman sigaram bile olmazdı. insanlara sigarayı bırakmaya çalıştığımı söylerdim.
Amcamın birisi istanbul’daydı yıllardır. Yılda bir defa ancak gelirdi memlekete. O kaçmış kurtulmuştu bu şehirden ona çok özeniyordum. Bende kaçıp gitmek istiyordum. Yapabilir miydim ailemi yüz üstü bırakıp gidebilir miydim hayır gidemezdim. Belki maddi olarak feraha erersem bunu başarabilirdim. Ama o zaman yaşadığım sorunların hiç birisi kalmazdı ki zaten. Yaşadığım şehirden kaçmak gereksinimimde olmazdı. Severdim bu şehri havası suyu insanları iyiydi. Bozuk olan sadece düzendi. Bu şehirde yaşanırdı Ailemle hayata karşı aldığım galibiyeti yaşardım. Param olunca bir sürü arkadaşımda olurdu hem. istediğim şeyleri istediğim gibi yaşayabilirdim. Ayaklarımda hissettiğim bu görünmez zinciri parayla kırabilirdim ancak. Genç yaşımda omuzuma aldığım bu yükün altında ezilip gitmek istemiyordum. Başarmalıydım. Günler ve haftalarca kendi kendime nasıl başarabilirim diye düşündüm. Birçok illegal işe göz attım. Soygun – tetikçilik – değnekçilik – torbacılık aklınıza ne gelirse. Hayır, hayır ben bu işlerin hiç birini yapamazdım ne kanım o işleri yapacak kadar bozuk nede o işlerin altından kalkacak kadar sabırlı ve basiret sahibi bir insandım. Beni yaşıtlarımdan ayıran özellikler onlara göre daha kalıplı cüsseli olmam ve daha ağırbaşlı olmamdı. Bu da otomatik olarak onlardan yaşça büyükmüşüm izlenimi veriyordu. Gerçekte de hayatın sıkıntılarını küçük yaşta omuzlamam sebebi ile bu olgunluk benim karakterime de işlemişti.
-
2.
+2Bir gün işyerinde amcam telefonla aradı selam kelam faslından sonra hafta sonu memlekete geleceğini benimle takılmak istediğini söyledi. Tamam dedim amcamı severdim. idolüm o sayılırdı. istanbul’a adeta kaçar gibi gitmişti beş parasız ancak şimdi memlekete her geldiğinde altında lüks arabalar cebinde parası vardı. Kadıköy taraflarında sahil kenarında bir yerde evinin olduğunu da biliyordum ancak gitmek ziyaret etmek hiç kısmet olmamıştı. Onun başardığını düşünüyordum en azından bana o izlenimi veriyordu.Tümünü Göster
Hafta sonu geldi çattı amcam memlekete geldi ve iki gün kalacağını söyledi. ilk gün arkadaşlarını ziyaret etti bende yanındaydım. ikindiye doğru şehrin baya dışında bir işyerine uğradık bu işyeri bir hurdacıydı gayet büyük bir mekândı. Küme küme hurdalar vardı ve arazinin diğer ucunda küçük bir ofis tarzı yerleşim vardı. Amcam ve bir arkadaşı ile birlikte geldiğimiz bu mekânda ters giden bir şey vardı. Hissediyordum. Mekânda bizden başka Türk yoktu. 6 kişilerdi. iki kişi çok gençti 17-18 yaşlarında bir tane 65 civarında yaşlı bir amca vardı. Geriye kalan 3 kişi ise amcam yaşlarında yani 30-35 arasında idiler. ihtiyar dayı bize acı kahve ikram etmelerini söyledi gençlere birisi kalktı gitti. Orta yaşlı iki kişinin Arap olduğunu anladım. Amcamın arkadaşı da Arapça konuşuyordu. Burada iki saat kadar oturduk ve sohbet ettik daha doğrusu ben sadece sustum ve onları dinledim. Amcam ise arkadaşı aracılığı ile Araplarla anlamadığım bir şeyler konuşuyordu. Bir ticaret döndüğü ortadaydı ama neyin ticareti olduğunu bilmiyordum. Amcam sanki kriptolu bir dilde arkadaşına bir şey soruyor arkadaşı Arapçaya çevirip diğerlerine soruyor cevaplar alıyor ve yine kriptolu bir dilde amcama aktarıyordu. Anlamıyordum silah ticareti olsa silahların birer numunesi olurdu galiba en azından filmlerde öyle oluyordu. Esrar eroin ticareti de değildi. yine maldan numune yoktu henüz. zaten amcamın bu işe girmeyeceğini düşünüyordum. Girse bile beni de bulaştıracak kadar şerefsiz bir adam değildi galiba.
Ortada büyük bir giz vardı. Buradan çıkardıklarım şuydu.
Bir ticaret var malın kalitesi, fiyat ve ulaşımla ilgili anlaşmalar yapılıyor. Karşımda oturan dayı bizi bir araya getiren aracı, katalizör gibi bir şey. Gençler ise bu ihtiyarın ya oğulları ya da torunları. Çok büyük bir saygıyla ağzından çıkacak kelimeyi beklemeleri buna işaret ediyor. ilerleyen dakikalarda bende onları taklit etmeye başladım. Amcamın yanında onun fedaisi rolünü canlandırıyordum kendime. Bir bukalemun gibiydim her türlü ortama uyum sağlıyordum. Ve bu ortamda bu rol bize avantaj sağlayabilirdi. Konuşmaların sonlarına doğru amcama bir telefon uzattılar ve amcam fotoğraf inceler gibi elindeki telefonu büyütüp küçültüyor ve yeteri kadar incelediğini düşündüğü zaman diğer resme geçiyordu. Telefonun ekranını göremesem de parmak hareketleri bana bunu anlatmaya yetiyordu. Nihayet konuşma bitti ve amcam müsaade istedi ihtiyar dayı akşama misafirleri olmamızı hürmet ve ikramda bulunmak istediğini söyledi amcam elini sıktı ve başka zaman inşallah dedi. Sırasıyla diğerleriyle tokalaştık ve amcamın arabasına binip mekândan ayrıldık. Şehre vardığımızda arkadaşını merkezde bir yere bıraktık. Akşam olmuştu bir lokantaya girdik yemek yemek için. Kimse yol boyunca tek kelime etmedi. -
3.
+1Nihayet amcam yemeğini yedi ve telefonu ile birisini aradı.Tümünü Göster
+Esra Hanım merhaba nasılsınız.
+Bende iyiyim sağ olun.
+Memleketteyim yeğenimle yemek yedik aklıma siz düştünüz bir arayayım dedim.
+Elimde size uygun çeyiz ürünleri var.
+Evet, biraz eskiler ama çok kaliteli işçilikleri var. Ve mükemmel kondisyondalar.
+En kısa zamanda hanımefendi. Bir iki güne yanınızda olurum.
Konuşmadan bir tak anlamadığımı ve bu durumdan memnun olmadığımı amcama yüzümdeki ifadeyle belirttiğimi düşünüyordum. Sinirleniyordum bu kadar gizemden hoşlanmamıştım. Garson çaylarımızı getirdi mis gibi demli kaçak çay iyi giderdi. O arada amcam sigara uzattı, üzerimdeki agresiflikle salak gibi sigarayı kabul ettim. Ve kafama şimşek çaktı gün boyu amcamın yanında olduğum için sigara içmemiştim ve amcam sigara içtiğimi bilmiyordu. Utanarak amcamın yüzüne baktım. Amcam ufaktan sırıttı benim yanımda içebilirsin oğlum utanmana gerek yok dedi. Aç köpek gibi yaktım sigarayı içmeye başladım. Kafama hafif bir dönme hissiyatı geldi çok severdim bu hissi.
Amcam söze girdi.
+Ne olup bittiğini merak etmiyor musun?
-Ediyorum
+Neden tek kelime etmedin
-Beni alakadar eden şeylerle ilgilenirim. Beni alakadar ediyorsa zaten anlatırsın. Şifreli ve kriptolu konuşmalarından anladığım bugünkü olanlarla ilgili beni ilgilendiren bir durum yok. O zaman sorup işine karışmak istemem.
+Eyvallah. yeğenimsin ama seni arkadaşım gibi yakın görüyorum kendime. Çok ağırbaşlısın ve bu hayatta elde edilmesi en zor meziyetlerden. Sana her şeyi anlatacağım biliyorum ki sır tutmanın erdemini de bilirsin.
-Bilirim emmi.
Amcama arada sırada emmi diye hitap ederdim. Hoşuna gittiğini belli eden bir ifade ile baktı.
Sancar bak oğlum yanımızdaki adam benim arkadaşımdı. Tercümanlık işini hallediyordu. ihtiyar adam mekânın sahibi gençler ise torunlarıydı mavi gömlekli adam çocukların babası ve Hasan dayının oğlu. Diğer iki kişi Suriyeliydi hasan dayının uzaktan akrabaları. Buldukları ve bulmayı umdukları bazı şeyler var ve bu şeylerin değeri çok fazla eski oldukları için. Tarihi eser diye fısıldadım ikinci sigaraları yakarken. bin gülüşü attı. Ulan amk harcanıyorsun buralarda dedi. Evet dedim başımı öne eğerek. Kadınla olan konuşmasına da bu şekilde anlam kazandırmış oluyordum.
-Onlar buluyor, çıkarıyorlar. Sana teslim ediyorlar veya sen teslim alıyorsun. Sonra gerekli yerlere gerektiği şekilde ulaştırıyorsun dedim. Evet dedi. Peki, kar oranı ne dedim 10 da 9 dedi. Sağlam mı dedim. Risk her zaman vardır dedi.
Ödeme şeklin nasıl dedim. Malı oradan beraber kaldırır Türkiye’ye güvenli bir şekilde gireriz. Ben burada ödemeyi yaparım. Onlar memleketlerine gider ben şehre girerim. Vakit kaybetmeden alıcıya ulaşırım orada da malı teslim eder ödememi alır işime bakarım dedi. Ve ekledi. Bu kadar yeter sabah halletmem gereken işler var hadi kalkalım. Kalktık eve gittik. Ninemle dedem üst katımızda oturuyordu ve amcamda onlara gitti uyumak için. Benim hisseme ise hesap dolu bir uykusuz gece daha düştü. -
4.
+1Amcamın nasıl başardığını yavaşça anlamaya başladım. Hiç kimse bu kadar kısa zamanda bu kadar çabuk kazanamazdı hali hazırda yüklü bir sermayesi yoksa. Çünkü para parayı çekiyordu. Ne kadar paran varsa o kadar kazanırdın ve çoğu zaman illegal olmayan bir işe bulaşmadığın takdirde elindeki parayı da koruyamıyordun. Bunun birçok örneğini görmüştüm. Amcam yıllarca çalışıp bir miktar sermaye elde ettikten sonra daha çok kazanmak için bu işlere girmişti. Peki ya ben nasıl başaracaktım ve önüme gelen bu fırsatı değerlendirecektim. Cevap basitti ama işler zordu. Kimse kimseye babasının hayrına adamlık yapmazdı. Ben görmedim en azından.
Aradan birkaç gün geçti amcamdan bir telefon geldi. Banka hesap numaramı istedi biraz harçlık göndereceği söyledi her ne kadar gerekli olmadığını söylesem de 3 bin lira harçlık göndermişti o zaman ben 800 lira aylık alıyordum ve bu benim için çok güzel bir paraydı. Parayı banka hesabımda tuttum ve hiç harcamadım ileride lazım olabilirdi. Aileme ise paradan hiç söz etmedim. Söz etsem de zaten nereden ve nasıl geldiğini izah edemezdim. Söylesem bile amcam zan altına girebilirdi. Birkaç hafta sonra amcam tekrar memlekete geldi. Ne için geldiğini az çok tahmin etsem de hiçbir şey sormadım ve o da bu konuyla ilgili hiç konuşmadı. işin tuhaf tarafı amcam hiç kimseyle görüşmeye gitmemişti. Ninem ve dedemle akraba ziyaretlerine gidiyordu. Gündüzleri ise diğer amcalarımla veya babamla birlikte zaman geçirmişti. Amcamın iş yapmak için gelmediğini ta son gün anladım. Çünkü istanbul’a gidecekti.
Uzun hesaplar sonucu amcamla konuşma kararı vermiştim. Konuşacak ve bana yardımcı olması gerektiği ana temalı bir bağlama çekmem gerekiyordu. Kararlıydım ve kesinlikle bu konuşma yapılmalıydı. Amcama gitmeden önce bir mekânda bir şeyler içmeyi teklif ettim kabul etti. Güzel bir kafeye gittik. Kahvelerimizi içerken konuya girmem gereksinimi duyuyor ancak bir türlü cesaret edemiyordum. Sigara paketinden bir tane sigara çıkardım yaktım iyice asıldım ve ufka bakarak sert bir şekilde dumanı üfledim. Benim başlamama gerek kalmamıştı çünkü amcam soran gözlerle bakarak söze girdi. -
5.
+1+Hayrola yeğenim bir sıkıntı mı varTümünü Göster
-Aslında sıkıntı var emmi
+Nedir o sıkıntı aslanım söyle çözmeye çalışalım
-Hayat başlı başınca bir sıkıntı emmi sevdiklerinin zor şartlar altında hayatta kalma mücadelesini izlemek bu sıkıntıyı katlıyor. Elinden bir şey gelmemesi insanı boğuyor, bir şeyler yapmak için çırpındığında elindekilerin yani kazandıklarının da erimesini izlemek insanın canını yakıyor.
+Hayat herkes için bir miktar zordur yeğenim. Kimisi için bu miktar bir havuz kimlerine gölet kadar kimilerine ise bir umman doluluğunda gelir. Mesele yanında bu zorlukları birlikte aşacağın insanların azlığı çokluğu ve bir gibe yarayıp yaramadıkları ile alakalı.
-Emmi bir insanın zincirlerini kırması için para yeterli midir?
+Sadece para işi çözmez, babanın zenginliği kar etmez sende akıl olmadıktan sonra der atalarımız. Akarken dolduracak yetenek ve kapasite yoksa bir gibe yaramaz suyun akması. Su elbet kuruyacak bugün olmasa bile yarın veya diğer gün elbet duracak. Birde cesaret olması gerektiğini düşünüyorum. Cesur kararlar alan bir insan savaşı kazanabilir sadece. Korkaklıkla sadece elindekini koruyabilirsin. Ya herro ya merro ya kazanırsın ya da kaybedersin yeğenim. Hayat basit bir kumardır. En azından ben öyle düşünüyorum.
-Amca bu hayat böyle gitmez. Ben o kumarı oynamak istiyorum. Kaybedeceksem canımı kaybederim en fazla kazanırsam da hayatımı kazanmış olacağım.
+Peki yeğenim. Ama benim elimden ne gelir. Sana nasıl yardımcı olabilirim bu oyunda.
-Amca beni de bu işin içine koy bana yol yordam öğret ve benim hamim ol. Küçük büyüğün yanında göverir ve yeşerir ancak. Zannediyorum sen bu işi annenin karnında öğrenmedin zamanında senin de elinden birileri tuttu yanlış mıyım?
Nemli gözlerle ve titrek sesimle yaptığım bu konuşma karşısında amcamın kayıtsız kalmaması gerekiyordu. Nitekim de öyle oldu. Sonuna gelen sigarasıyla bir sigara daha yakan amcam bana baktı ve konuşmaya başladı.
+Bak yeğenim ben bu günlere gelmek için çok şeyler feda ettim. Bir sürü pis işe bulaştım ve gibimin kılına değmeyecek adamlara minnet eyledim. Hakkımı hep başkaları yedi ve ben bu aşamalarda sesimi bile çıkartamamıştım. Nitekim bu gün olduğum güne geldim. Senin bu hayat mücadelende sana yardımcı olmak artık benim vazifem sende gençliğimi gördüm ve ben ikinci bir defa daha ezilmek istemiyorum. Sen bu kadar yeter diyene kadar birlikte iş yapacağız dedi. -
6.
0Okurum belki
-
7.
+1Amcamda bu sözü almak beni hayli rahatlatmıştı. Amcamla mekândan ayrıldık beni eve bıraktı ve sarıldık ve haber beklememi söyledi. istanbul’a doğru yola koyuldu. Günlerce uykusuz geceler geçiriyordum. Amcamdan sürekli haber bekledim ve o haber gelecek gibi değildi. Aradan bir ay geçti umudumu kestiğim bir zamanda amcam beni aradı. Hazırlan yeğenim gezmeye gideceğiz deyip telefonu kapattı. Çok heyecanlandım. Nasıl bir hazırlık yapmam gerektiğini bilmiyordum. Zamanında amcamın gönderdiği paranın bir kısmı ile ruhsatsız bir tabanca edindim. Sağ olsun köyden bir ayağı ekgib olmayan ustabaşı Mustafa abiye durumu çıtlattığımda işimi hemen çözdü. Amcamı beklemeye başladım. Hafta sonu amcam geldi. Plan basitti hurdacı dayının yanına gidecek akşam olmasını bekleyecektik. Suriyelilerle birlikte tel örgüleri geçip mayını arazide bir miktar yol aldıktan sonra onarın bekleme noktalarına gidecek birlikte malı kaldıracak ve tekrar sınırdan geçecektik. Bu toplamda 6 saatlik bir yürüyüş demekti.
Babamlara amcamla birlikte istanbul’a gideceğimi ve bir iki gün birlikte gezeceğimizi söyledim. işyerinden izin koparmam zor olmadı gelmediğim günlerin maaşımdan kesilmesini tavsiye etmem paragöz patronun hoşuna gitmişti. Evden çıkmadan önce yatağın altından emaneti çıkardım ve belime taktım. Yedek iki şarjörü de cebime koydum. Amcamla birlikte hurdacının mekânına gittik. Akşama kadar orada bekledik. Akşam oldu arabalara binip sınıra doğru yola koyulduk.
Amcamın Volvo’sunda ben ve geçen gördüğüm arkadaşı Veysel abi vardı. Arkamızdaki Toyota pikapta ise Suriyeliler yani Abdulkadir ve reşo geliyordu. Abdulkadir’e biraz kanım kaynamıştı ama reşo tam bir bin gibi bakıyordu. Ona ömrümün sonuna kadar asla güvenmeyecektim. Çünkü ondan bir defa gıcık kapmıştım. 40 dakika sonra geleceğimiz yere vardık. Arabaları sote bir yere yanaştırdık. -
8.
0gibtir git suriyeli oç
-
-
1.
0Panpa Gaziantepliyim Türk oğlu Türk'üm. Dikkatli okumanı tavsiye ediyorum.
-
2.
+1Pardon panpa okumadım bile
-
-
1.
0Önemli değil panpa. Okursun.
-
1.
-
1.
-
9.
+1Amcam hadi bakalım aslan parçası gazan mübarek olsun dedi. Sen gelmiyor musun dedim. Bütün işi bana mı yaptıracaksın dedi. Eyvallah dedim. Orada pek bir şey yapmama gerek yoktu aslında malı alıp sağ salim sınırın Türkiye tarafına geçirecektim olayın hepsi buydu. Ufak tefek riskler vardı tabii ki. Köylülerin beni vurması askerlerin beni vurması rasgele bir mayına basma ihtimalim. Telleri belli olmayacak şekilde kesti Abdulkadir. iki Suriyeli adeta bir yılan gibi daracık delik içinden girip çıktılar. Sıra bana geldiğinde kollarım hep çizik içinde kalmış ve tabancamı düşürmüştüm. Çok utanmıştım ama silahlı olmamı yadırgamamışlardı. Nitekim onlarda silahlıydı. Önde Abdulkadir ortada reşo ve arkada ben yaklaşık 3 saatlik bir yürüyüşün ardından tepenin ardında bir köye ulaştık. Köyde bir eve girdik. Kadifeye sarılı bir kutu getirdiler. Kutuyu açtık içinde beze sarılmış dört adet tablet duruyordu. Bu tabletlerin ikisinde mozaikten yapılma bir tavus kuşu vardı. Diğer ikisinde ise yine mozaikten yapılma balık figürü vardı. Çok eski ve elde dağılacak hissi veren bu tabletlerin boyu yaklaşık bir kitap kadardı. Kalınlığı ise 2cm civarında idi. Bir tane tavus kuşu motifi haricinde diğer üç tablet yerinden çıkarılırken biraz tahribata uğramış ve kenarlarından bir miktar eksilmişti sanırım. Bir tanesi gayet iyi durumdaydı. Elimle incelerken kırılacak hissiyatı veren bu eski püskü şeylere dünyalarca para verebilecek insanların olması beni şaşırttı. Bu tür düşünceleri kafamdan uzaklaştırıp işime odaklanmaya çalıştım. Tabletleri yavaşça tekrar sarmaladım ve kutuya yerleştirdim. Çay ikram etmek için 12 yaşlarında bir kız çocuğu girdi içeri ikramı kabul ettim çaylarımızı içtik ve tekrar yola koyulduk. Kutuyu bana taşıttırıyorlardı binler. Köyün çıkışında bir defa düşecek gibi oldum ve kısa zamanda tekrar dengemi sağladım.
-
10.
+1Kutunun ağırlığı köyden çıkarken yaklaşık 5 kg ancak gelirdi. Yolu yarıladığımızı düşünüyordum ve kutu şimdide rahat 25 kg olmuştu. Ve öyle bir ruh halindeydim ki elimde sanki denge düzenekli bir bomba taşıyordum kıpırdatmamaya çalışıyor ve ani hareketlerden sakınıyordum. Böylelikle yavaşlıyor ve orta sırada Abdulkadir’i takip ederken yavaşlıyor ve arkamdan gelen reşonun sürekli irrite eden yallah yallah seslerini duymak zorunda kalıyordum. Ben bu reşo binini vurur muydum hayır vurmazdım. Adam bana lazımdı ve birlikte iş yapıyorduk. bin oluşu gözlerinden belli de olsa eyvallah çekmek zorundaydım. Kollarımın uyuştuğunu ve bu yürüyüş biraz daha uzun sürerse kramp gireceği kanısına vardığımda ay ışığında beliren tel örgüler bana biraz daha dayanma gücü verdi.Tümünü Göster
Sonunda varmıştım. Amcamların yardımı ile örgülerden geçen Abdulkadir benden kutuyu aldı ben ve reşoda artık Türkiye’de idik. Nedense birden bire ruhuma bir huzursuzluk çöktü ve sürekli jandarmaların bize baskın yapacağını düşünmeye başlamıştım. Doğru ya sınırın bu tarafına elimizde tarihi eserlerle tam bir yemdik. Amcam tedirginliğimi fark etmiş olmalı ki bana bir sigara uzattı. Yaktım ve amcamın adamlara 20şer bin dolar verişini izledim. Parayı alan surilerle selamlaştık ve ters yollara saparak birbirimizden uzaklaştık. Şehre vardığımızda sabah olmak üzereydi. Amcamın arkadaşını bir taksi durağının önünde bıraktık. 10 bin dolarda Veysel abiye para verdi amcam. Ben ön koltuğa geçtim. Ve yola koyulduk.
Uykusuzdum ve bütün gece boyunca yol yürümüştüm amcamın uyu istersen cümlesini emir saydım ve koltuğu yatırıp güzel bir uyku çektim. Soğuktan bir titreme aldı beni buda uyanmama sebep oldu. Gözlerimi ovuşturdum soğukluğun klimadan geldiğini anlamakta gecikmedim. Radyonun saati 15:00 gösteriyordu ve haberlere geçiş yaptı yerel radyo. Sağımızda boğazı gördüm FSM’nin üzerindeydik. Karşıya geçiş yapıyorduk. Tahminim amcamın evine gidiyorduk. Amk yol boyunca uyunur mu diye amcam şakayla karışık sitem etti. Sağlam yorulmuşum emmi dedim. Torpidodan iki sigara çıkardım birini yakıp amcama uzattım diğerini de kendime yaktım. Klimayı kapatıp camları açtı amcam. Boğaza nazır sigara tüttürmekte güzel bir histi. Bir buçuk saatlik şehir turunun ardından amcamın evine geldik. Kutuyu ve çantaları yanımıza alıp yukarı çıktık. Amcam telefonla yemek siparişi verdi ve yemek gelene kadar duş alıp üzerimize rahat bir şeyler geçirmiştik bile. Afiyetle yemeğimizi yedik ve amcam yol yorgunu olduğunu söyledi ve odasına gidip uyudu. Ben uykumu almıştım. Kısık sesle televizyon izlemeye başladım. Sigara ve dolapta bulduğum kutu sprite ile yüreğimi serinletmeye çalışıyordum. -
11.
+1Ufak bir muhasebe yaptım şimdiye kadar yaptığımız harcamalar 50 bin dolardı. Amcamın belirttiğine göre kar onda dokuzdu. Yani iş bittiğinde elimize 500 bin dolar geçecekti. Bu paradan ne kadarının bana düşeceğini merak etsem de bu düşünceleri kafamdan kovdum. Taş atıp kolum mu yorulmuştu sanki. Payıma düşen neyse elbet alırdım. Şimdilik o aşamayı düşünmek için biraz erken olduğu bir gerçekti. Birkaç tane dizi ve belgesel izledikten sonra amcamın artık uyanmayacağını ve geriye kalan işlerin yarın halledileceği kanısına vardım ve bende uyuma kararı aldım.
Gece yarısı amcamın odasından garip sesler duyarak uyandım. Gayrı ihtiyari elim yastığımın altındaki silahıma uzandı. Sessiz adımlarla odanın önüne geldiğimde bu sesleri boğuşma sesine benzettim. Kapı filan çalmadan elimde silahla bodoslama içeri girdim. Amcamı manitanın üzerinde sek sek oynarken rahatsız ettiğimde iş işten çoktan geçmiş ve kadın çığlık atarak yorganı kendine siper etmeye çalışıyordu. Özür dileyerek kapılarını kapattım ve utancımdan ölecekmişim gibi bir hisle çekyata uzanım ve kulaklığımı takıp Kara murat izlemeye karar verdim. Saatin 2 olduğunu o zaman anladım. -
12.
0Reza zarrab
-
13.
0Arkadaşlar bugünlük bu kadar.
Sistem aynı geceden hazırladığım metni sabah düzeltip partlar halinde buraya aktaracağım.
Yarın görüşürüz.
Edit: Birde sizden ricam olacak. Bu benim yazdığım ilk hikayem. Olumlu veya olumsuz eleştirilerinizi özelden mesaj atarsanız çok memnun olacağım. -
14.
0Bu ne baa.
-
-
1.
0enrty-nick * nick6'nı kontrol et.
-
1.
-
15.
-1Suriye'de savas daha bitmedi cugu
-
16.
0Rezzers
-
17.
0Rez sonra okuyucam
-
18.
0RezzzzZzzzz ddvam et panpa
-
19.
+1Sabah alışkanlığım üzere altı buçukta uyandım. işçi olmanın getirdiği alışkanlıklardan biriydi. Yiyorsa geç kal yarım yevmiyen maaşından kesildiği zaman evlat acısı gibi koyuyordu adama. Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi giyindim. Açık bakkal bulabilirsem sigara – ekmek alacaktım. Çevreye göz atmak fena fikir değildi. Havanın nemli olmasına daha alışamamıştım. Evin etrafında tam bir attıktan sonra başka sokaklara daldım ve nihayetinde açık bir bakkal bulabildim. Kasada oturan memleketin doğusundan kopup gelen döşünün kılları gömlekten fırlayan kaşları uçan bir canlıyı anımsatan 35 yaşlarındaki adama selam verdim. Bir ekmek aldım poşete koydum. Parlament rezerve var mı dedim yoh dedi. Malbora sipesiyal var mı dedim oneymiş dedi. Camel soft var mı dedim bitti dedi. Dayı bana bir paket sigara ver dedim. Tezgâhın altıdan pirestiş çıkardı amkoduğumun oğlu. Sinirlendim sigara kalsın dedim ekmeğin parasını verip tekrar eve geldim. Allahtan cebimdeki paketim hala yarımdı.Tümünü Göster
Eve geldiğimde amcamla dün akşamki kadın mutfakta masada oturuyorlardı. ikisini birden görünce akşamki tak yemem aklıma geldi ve kulaklarımın yanmasından kıpkırmızı olduğumu anladım. Amcam seslendi neredeydin dedi bakkala gittim dedim. Utancımı gidermek için bakkalla aramda geçen diyaloğu anlattım ikisi de güldü. Fırsattan istifade dün akşam için kusura bakmayın tekrardan özür dilerim dedim. Amcam önemli değil olur öyle şeyler hem Ayşe ablan yabancı değil deyip geçiştirdi. isminin Ayşe olduğunu öğrendiğim 1.70 boylarında siyah saçlı cılız ve sıska kadın hafiften sırıtarak;
+içeriye girmek için neden öyle bir giriş şeklini seçtim anlamadım. Sebebini merak ediyorum aslında dedi.
Amcamla bir an yüz yüze gelince onunda utanmayla karışık hafif bir sırıtmayla bana baktığını anlayınca her şeyin yolunda olduğunu anladım ve biraz daha rahatladım.
-içeriden hırıltı sesler ve boğuşmaya benzer gürültüler geliyordu. Uyumadan önce evde yalnızca ikimiz vardık ve sizin geldiğinizi duymadım o sebeple öyle girmeyi tercih ettim dedim.
+Yeğenin olduğunu söyledin ama genç tam bir fedai çıktı deyip kahkaha attı amcama sarılarak. Sonra yerinden zıpladı yumurtaları nasıl istersiniz diye sordu amcam rafadan istedi ben yumurta istemedim. Bu sıcakta yumurta mı yenirdi amk. iflahını giberdi adamın. Sofrada hazır olan salatalıktan bir dilim ağzıma attım. Çayımı doldurdum ekmeğin kulağını kopardım ve yemeye başladım. Diğer yandan telefonumdan yerel haberlere bakıyordum. Tarihi eser kaçakçılığı ile aranan kimse yoktu ve keyfim yerine gelmişti işin yarısı hallolmuştu şimdilik çuvallamamıştık. -
20.
+1Yemekten sonra ayşe abla yani yenge müsaade istedi ve gitti. Amcamla baş başa kaldık. Plan nedir dedim. ikindiden sonra izmir’e gideceğiz dedi. Şehrin dışında bir villaya malı teslim edip parayı alacağız dedi. Haydi, kalk sana kıyafet alalım dedi. iki takım elbise iki ayakkabı birkaç tanede kemer aldık. Bir saatte hazırlayıp elimize verdiler. Kasada amcamın 4 bin ödeme yapması bana biraz koydu açıkçası ama belli etmedim kimseye. Amcamın birkaç arkadaşının yanına uğradık. En sonunda bir galeriye geldik içerisi lüks arabalardan geçilmiyordu. içeride en kötü araba Mercedes c180 2007-2008 kasa ikinci el bir araç vardı ama Mercedes değildi logo olan yerde brabus yazıyordu fiyat kısmında ise 400 bin yazıyordu para birimini bilemeyeceğim. Hoş geldin abi diyerek amcamın karşısında esasta duruyorlardı. Anladım ki bu galeri amcamındı. Ofise geçtik ve gelen çayları içmeye başladık. Ben ilk yudumu aldığımda çayı sehpaya bıraktım ve bir daha içmedim. Çünkü çay Türk çayıydı ve sümük gibi bir kıvamı vardı. iyi demlenmemişti beni gibsen o çayı içmezdim. Al sat mı yapıyorsun amca diye sordum. Yok, ithal edip satıyorum dedi öyle daha karlı oluyormuş. Aklıma yatmıştı. ikinci eli ucuzdan kapat yurda getir evraklarını tamamla vergisini öde ve piyasa fiyatının biraz altında sat.
Size biraz kendimden ve amcamdan bahsedeyim. Aklınızda bir kalıp oluşsun. Ben 1.86 boyunda 90 kg. Baklavaları filan olmayan ama göbeği ve fazlalığı da bulunmayan bir panpanızım. Esmer tenli sürekli kısa saçla dolaşırım. Arada hafif kirli sakallı dolaştığım olur ama pek nadirdir. Amcam benden birkaç cm daha uzun ama oldukça zayıf bir adamdır. Gençliğinde dövüş sanatları ile ilgilendiği için mükemmel vücut hatları vardır. Yürüyüşünde bir ağırlık vardır. Oda aynı benim gibi esmer tenlidir. Alnının iki yanı açılmaya başlamış ve kısa saçları çoğunlukla kırlaşmaya başlamış. Sinekkaydı tıraş olmadığı bir gün hiç görmedim onu.