Trenddeyiz beyler Allah razı olsun. Hikayeye tam gaz devam.

O günde hemen yattık hepimiz. Saat daha 7ydi ama olsun. Biraz fazla geldi bu olaylar bize. Hepimiz 15 saat uyumuşuz. Sonra o oteldeki buluşmayı Sweetin evinde yaptık. Ben biraz geç geldim. Sweet buna normalinde çok sinirli oluyordu, ama bu sefer bunu yaptıktan sonra beni övdü.
S: Noldu kanka, birkaç Ballaslarımı dövdüm :d Beyler, CJin arkasında duruyormusunuz?
Beyler: Tabiki, o bizim kardeşimizdir.
S: CJ çeteyi nerdeyse kendi başına ayaklandırdı. Onun sayesinde bugün buradayız.
Beyler, bugün büyük operasyon yapacağız. Ballaslar Los Santos Belediyesi park alanında bir uyuşturucu ticareti yapacaklar. Orasını basacağız.

Operasyona bir saat kala Cesar beni aradı.
C: Hombre, çabuk gel benim sana bişey göstermem gerek.
CJ: Zamanım yok, noldu telefonda söyle.
C: Şimdi söylersem inanmazsın, gel çabuk.
CJ: Tamam ama yarım saatten fazla zamanımı almayacak bu diyip kapattım.

Park yerine geldiğimde Sweeti yaralı gördüm.
CJ: Abi!
S: CJ, benim işim bitti, sen kendini koru.
CJ: Ölmeyeceksin Abi, ölmeyeceksin diyip çatışmaya başladım.
Ilk önce bir kaç tane düşman vardı, onları kurşunladık. Sonra bir araba dolu Ballaslar geldi, ardından bir minibüs. O yetmedi, birden polis geldi. Teslim olmamız gerekiyordu, başka çare yoktu. Teslim olmak isterken birinin bana silahınlan kafama vurduğunu anladım. Ondan itibaren her şey siyahdı.
Uyanıp gözümü açtığımda herşey hala siyahdi.
CJ: Nerdeyim lan ben, torbayı al başımdan!
Torbanın indirilmesinden sonra o üç memurları gördüm.
CJ: sizin amk ben.
Pulaski: Ağzını topla pekekent!
CJ: Nerdeyiz biz?
Tenpenny: Ananın amında. Burda hiçbişey yok. Ne çeten var, ne silahın, ne bişey. Bi tak yapamazsın.
Arabadan indik ve Hernandez beni kelepçelerden kurtardı.
CJ: Smoke, inanamıyorum ya.
T: Smoke sadece görevini yapıyor, sende bizim verdiğimiz görevleri yapacaksın.
CJ: Yapssam nolcak?
P: Memur Tenpenny, ben bunu bi dövebilirmiyim? Mal mal konuşuyor.
T: Sakin, Pulaski, sakin. CJ, bunları yapacaksın. Yapmassan nolacağını bizzat kendin biliyorsun. Şimdi git şu güzel otele ve dinlen biraz.
Otel dediği mobil evi. Belliki 20 seneden beri kullanılmıyor. Herşey toz duman içinde, tak kokuyor bide. Nerden geldiğini hiç bilmek istemedim, dışarı çıktım. Ya sokakta ya hiç uyumucam dedim. Ama bundan çok daha önemli olan benim bundan sonraki Hayatım. Tenpennynin kölesi olmuşum ben. Ama yaşananları unutmayacağıma söz verdim. Ryder, Tenpenny, Pulaski, Smoke, hepsini gebertecem diye söz verdim o an.

Biraz merkezde gezeyim dedim. 2 dakika sürmedi heryeri gezdim. Sonra sadece geri dönebilirdim. Ammunationdan biraz bişeyde aldım. Geldiğimde uzaktan Kendli gördüm. Bir mobil evin içine girdi. Bende fırladım oraya.
Cesar bitane kiralamış. Tertemiz. Tenpennynin amk ben. Sonra bi baktım, Cesar bacımla gibişmeye hazırlanıyordu amk. Neyse dedim, bu kadar yardım etti, Hakkını yemeyelim.
CJ: Pardon, rahatsız ettim herhalde.
CV: Olsun hombre, anlat noldu.
CJ: Sweeti tutuklamışlar, bende köle oldum. Tenpenny ne derse onu yapıyorum.
CV: Sana yardım edebilen birini biliyorum, kuzenim o. Ismi Catalina. Rey Countyde o, burdan fazla uzak değil.
CJ: Anlaşıldı kanka.

Red Countye yola döküldüm.

Bir gün T-Bone ile Torenoyu düşman çeteden kurtarmam gerekiyordu. O zamana kadar Torenoyu bilmiyordum, Torenoda beni bilmiyordu. Yine benim maceralardan biriydi. T-Bone Torenoyla telefonda görüştü. Bagajdan anlattı ne duyduğunu. Bir kere Dohertyde bir inşaata gittik, sonra San Fierro Dockslara. Sonra uçak sesini duyduğunu söyledi, gittik havalimanına. Normalinde kapı kapalı, tecrübesizler giremiyor, düşman çete çinliler, kilidi bozdular. Havalimanında T-Bone arabaya bir radar taktı. Telefon sinyali ne kadar yakından geldiğini gösteriyordu. Düşmanın arabasını bulduk, onları taradık, sonra Torenoyu kurtardık. Polis bizim peşimize düştü. Havalimanda üçümüz içine sığan bir tane limuzin vardı. Onunla gitmek zorundaydık. Gaz veremiyordum. Araba yanacak gibi oldu, tamirhaneye yetiştirdim. Sonra kulübe bıraktım T-Bone'u Torenoyu ve benim tamirhaneye döndüm.

Ertesi gün kaltığımda ammunationa gittim. Ne varsa aldım. Sonra otele doğru gittik. Otelin karşısında bir bina vardı, onun çatısına çıktık. Otelin çatısında bir kaç tane Vagos vardı. Bende keskin nişancılık yaptım. Woozienin adamları otelin bahçesine girmeye çalışırken, ben onları korumak için çatıdakileri vuruyordum. Çatıda kimse kalmayınca Cesar ile birlikte Woozienin Adamlarına gittik. Onlar işini yapıyordu. Operasyonda T-Bone'u vurduk. Sonra Ryderı gördük. Kaçıyordu bizden.
R: Amk çocukları, beni öldüremessiniz! diyip denizdeki su arabasına(Alamancıyı ismini bilmeyrem) bindi ve gitti. Orada bir tane daha vardı. Cesar giderken dur dedim.
CV: Hayırdır hombre?
CJ: Bundan hesabı bizzat kendim soracam dedim ve bindip gaza bastım. Loco sendikasında öğrendim ben insanların peşine düşüp yakalamayı, şimdide bu taktikle sendikayı bitiriyordum. Ryderin arabası patladı ve Ryder öldü. Derin bir oh çektim. Ama Toreno nerdeydi?

Yemek yiyorum panpalar.

Ara sıra Woozie için çalışıyordum. Bir kere Denize attı beni pekekent. Denizin ortasına yüzüp bir gemiye bindim. Orada Woozienin düşman çete üyeleri vardı. Bir kaç suriyeliyi rehin almışlar. Silahda kullanamıyordum, ses çıkartı diye. Ilk geleni bıçakladım. Sonra beni görüp ateşi açtılar. Bende şovumu yaptım her zamanki gibi. Taradım oraları, aldım mültecileri, sonra çetebaşının odasına girdim. Patronda öyle bir sayko ki, Samuray kılıcınla dövüş istedi. Tamam dedim, onuda hallettim. Sonra bota bindirip Türkiyeye yolladım.

Bir gün Toreno çağırdı beni, bende gittim. Sonra biraz konuştu benimle. Birşeyler anlattı. Belli oluyor ki amacı kominizmi ezmek. Bende zaten 1980 senelerinde Los Santos Ülkü Ocaklarına gidiyordum, benim için sorun yoktu. Beni bir havaalanına gönderdi. Orasını satın al dedi. Adam para sıçıp beni ödettiriyor amk. Smoke'un cugara parasıda bitmişti çoktan. Neyse, daha pekekentten vardı biraz. Onunlan satın aldım havaalanı. Sonra beni aradı.
CJ: Alo
T: Aldınmı?
CJ: Aldım evet.
T: Tamam, şimdi uçmayı öğreneceksin.
CJ: Hoydaaaaa
T: Tafra yok. Kursa gir.

Uçmayıda öğrendik. Sonra beni bir kaç görev yaptırdı.

Bir ormanın içinde yaşıyordu Catalina. Yobaz yani. Tamda belli oluyor. Piskolojisi bozuk, kesin. Gittim oraya anlattım Cesardan geldiğimi falan, bağırıp çağırmaya başladı orosbu. Sonra anlattı şurasını soycaz burasını soycaz diye. Tamam dedim, sonunda paraya ihtiyacım var. Tenpenny ile işim yokken Catalinaya gittim. Iyi para yaparım dedim ama yaşadıklarım bu paraya değer değildi. Aşık oldu o bana. Bir kerede beni sandalyeye bağladı ve zorla gibtirdi kendini. O işlerde bitti çok şükür ama yine boştaydım. Abim hapisdeyken boş boş oturmak istemiyordum. Sonra Cesar yine yaptı işini sağolsun, bana bi iş buldu.

Günaydın Beyler devam mıyız?

Bi dinleneyim biraz derken telefon çaldı.
CJ: Alo?
T: Carl, naber?
CJ: Daha az önce konuşmadıkmı?
T: Kes. Otelin önünde bir kamera var. Onu al, oralarda bir motogiblette var, onuda al ve mount chillianda çık. Orada bir komiser oturuyor, işimize gelmeyen biri. Ve işimize gelmeyen biri ne olacağını biliyorsun sen Carl, değilmi?
CJ: Evet Memur Bey.
T: Ozaman git ve onu hallet. Sonra leşin fotoğrafını çek.
CJ: Memur Bey, silahım yok nasıl olacak o?
T: Bıçağın yokmu? Onu bıraktık biz sana. Onunlan yap işini.
CJ: Koruma falan olmazmı? Bıçaklayamam onu silah lazım.
T: Başımı ağırtma. Oralarda bi yerde bi ammunation var. Onu bulabilirsen şanslısın ama bulmassanda onu kesinlikle hal edecen.
CJ: Peki, başüstüne efendim dedim ve ammunationı aramaya başladım.

Araba yarışı yapacaktım. Paralı. Iyiydi bayağı, geleni eziyordum. Yarışlardada Wu Zi Mu ile tanıştım. Bana büyük bir yardım olacaktı geleceklerde.
Bir kere yarış yapmıştım, bil bakalım kim benim rakibim. Catalina. Yeni sevgilisinle. Hani beni seviyordu? Full orosbu. Neyse yaptık yarışı, ben her zamankisi gibi kazandım. Sonra Catalina bana para yerine bi adres verdi. San Fierroda bir araba tamirhanesi o adres. Tamam dedik, gidelim Cesarla Kendl ile. Tam çıkacaz yola, telefon çaldı.
CJ: Alo?
T: Carl, buraya gel.
CJ: Sizede iyi günler Memur Bey.
T: Kesin sesini, gel buraya.
CJ: Tamam.

Adres verdi gittim. Eve girdim, bi baktım, Tenpenny bong çekiyor. Sonra bi deli geldi, belliki her gün bonzai içiyor. Tenpenny benim ona yardım etmemi söyledi. Gittik, bi 2 ton ot doluminibüs San Fierroya gidecekmiş. Tamam dedim, zaten oraya gidecem, Cesarı aradım siz gidin beb geliyorum diye, bi baktım helikopter yolunda. Bide o minibüs olduğu yerde ot ekmiş. Her yer marihuana dolu. Onları yakmamız gerekiyordu. Yaktık, sonra helikopter geldi, roketatarla indirdik, çıktık yolumuza.

San Fierrodaki araba tamirhanesine geldik, tamirhane taktan bir salondu amk. Kim gelip aracını bize emanet edecekki? Şu uyuşturucu dayı varya, ismi The Truth, birkaç tamirci arkadaşı olduğunu söyledi. Değişik değişik meslekler yapıyorlardı onlar. Işleri iyi gitmiyordu, hemen onayladılar iş teklifi. Şimdi tamirhane var, işçi var, bir türlü hallederdik or arabaları, ama iş yok hala. Ben birkaç ay önce çalıştığım mesleği hatırladım. Arabaları çalıp, tamir ettik diyip satacağız. Geçiniriz böyle biraz herhalde.

Bi aralar Trendin 2. Sırasındaydık, şim dœrtteyiz. Hepinize teşekkürler.

Bir gün gittim havaalanına. Uçakları park etmek için belli yerler var çatı gibi şeyler. Bi baktım, bi tanesinin üstünde The Truth yoga yapıyor.
TT: Namaste, Carl.
CJ: Ve Aleyküm Esselam.
The Truth birden çatıdan kaydı. Ah uh diye inledikten sonra bişeyler anlatmaya başladı, yok doğruyu bulacaz falan diye. Sonra biz gittik Area 69a. Duymuşsunuzdur siz orasını.
CJ: Nasıl yapacaz biz bunu?
TT: Hadi hadi diye attı beni minibüsden. Bende kaldım orada. Area 69da. Area 69a girip bişey çalcam. Neyi çalcam belli değil, plan yok, bişey yok. Area 69 sır gibi saklamakta. Napcam ben şimdi? Derken keskin nişancıyla bir iki korumayı vurdum. Sonra ışıklardan yakalandım. 2 kere bişey yapmadılar, üçüncünde başladılar pekekentler beni aramaya. Bende bir an önce girdim proje alanına. Sonra saatlerce askerlen çatışdım. Sonunda bir profesör bana bi kart verdi. Nolursun öldürme dedi. Ama buna şahit olan herkes ölmesi gerekiyordu. Neyse, o kartı bir kapının önünde bir alete taktım, kapı açıldi ve önümde bir jetpack vardı. Askerler de vardı, ama onlar çok fazlaydı. Jetpacki alıp uçtum.
The Truth beni bir dağa çağırdı. Bu öncelik burda kalsın dedi. Tamam dedim, sonra minibüslen çekip gitti. Bari bi havaalanına zütürseydi pekekent.

Beyler kahvaltıyı ekgib etmeyelim bi 10-15 dk ara.

Sonra Toreno bana geldi.
T: Carl, senin için bu telefon.
CJ: Alo?
S: Selamün Aleyküm CJ, ben Sweet.
CJ: Oman Tanrem, Abi! Nasılsın, iyimisin?
S: Işte, napalım. Hapisteyiz sonuçta.
CJ: Abi, ben seni oradan çıkaracam.
S: Saçmalama CJ, burada yapacak bir şey yok. Benim Kısmetim buymuş.
CJ: Öyle deme Abi, yapıyorum ben elimden geleni.
S: CJ, benim gitmem lazım.
CJ: Dur, nereye? Bi dakka dinle beni. Alo? Sweet?
T: Bu kadar yeter.
CJ: Teşekkür ederim.
T: Neyse. Görüşürüz.

Helikopter düstükten sonra telefon çaldı. Anonim biriydi. Sesinide montajlamış
CJ: Alo
A: Bana bak. Sen şimdi Tierra Robadadaki bir eve geleceksin. Ev oldukça büyük. Bulursun sen onum
CJ: Bi dakka, kimsin sen?

Bişey demeden kapattı pekekent. Neyse dedim ve yola döküldüm. O eve vardığımda beni bir araba içine soktular. Normal bi araba değil. Monster truck. Bir parkur yapacaktım. Tamam dedim, zor bişey değil zaten benim için. Yarışlardan oldukça tecrübem var. Parkuru bitirdikten sonra ortalıkta kimse yoktu. O kendini tanıtmayan ve beni arabanın içine sokanı arıyordum. Bakınırken arkamdan bi ses geldi merhaba Carl diye. Bi döndüm, önümde Mike Toreno.
CJ: Hasgibtir amk nasıl yaşıyorsun lan sen? taku yedik amk. Eğer beni öldüreceksen vur beni şimdi.
T: Sakin ol, benim dediğimi yaparsan sana bişey yapmayacağım. Eğer yapmasanda bişey yapmayacağım.
CJ: Nasıl yani?
T: Ben Hükumetin Adamıyım. Benim dediği olur, Carl. Abin Sweet hapisde değilmi? Istersem onu oradan çıkartıp toprağın altına gömebilirim.
CJ: Anlaşıldı.
T: Iyi.

Ondan itibaren Toreno için çalışıyordum. taku yemiş oldum. Haytım burda bitti zannettim. Ama öyle değilmiş.

Bi gün havaalanına gittiğimde takım elbiseli Adamlar gördüm. Bir uçak içine kasalar dolduruyordu. Saklanıp izledim ne yaptıklarını. Birden Toreno geldi.
T: Başım belada.
CJ: Neden? Bunlar senin Adamlar değilmi?
T: Değil. Benim sana bir görevim var.
CJ: Napmam gerekiyor?
T: Şurdaki mitogiblete bin ve uçağın içine gir. Şu bombayı al. Onu uçakta bir yere koyup uçağı patlatacaksın. Ama dikkat et. Uçağa girerken seni kurşunlamaya çalışırlar.
CJ: Tamam.

Uçağın kalkacağını anladım. Hemen atladım motogiblete ve gittim. Sonra uçakta havadaydık. Bir kaç koruma vardı uçağın içinde, beni daha görmemişlerdi. Onlarıda tarayamazdım, uçak inerdi. Korumaları bir kurşunla bitirmem gerekiyordu, hep tam isabet. Onu yapardım sorun yokta, kasalar çıkıyordu sürekli bir aletin içinden. Yinede hepsini öldürüp bombayı koydum. Sonra paraşütle uçaktan atlamam gerekiyordu. Fena düştüm, yaralandım ama fazla sorun yoktu. Yaşıyordum sonuçta. Önemli olan o.