-
51.
+1Ertesi gün otobüsün bizi alacağı durakta berke ile bekliyorduk. Otobüs geldi biz yerimizi aldık insanlar yavaş yavaş doluyorlardı. Otobüse binen kimse kalmadığında şöför motoru çalıştırdı ben de göz ucuyla arkamızda kim var diye baktım. içim huzursuz oldu zaten içim rahat değilken arkamıza arzu ile güneş'in oturması hiç de güzel değildi. ilk molada başladı maceramız. Berke ile ücretli tuvalete girmiştik ben üzerimdeki karamsarlığa boyanmış siyah gömleğimi değiştirip daha renkli neşeli bir gömlek giymiştim. Tuvaletten çıktığımız an sanki bizi bekleyen arzu yanımıza geldi ve "hiç bozuğunuz var mı, cüzdan otobüste kaldı da içerde ben veririm" dedi az önce bozurduğum paradan arta kalan iki metaliği eline bıraktım. "teşekkür ederim içerde veririm" diye tekrarladı. iki liranın hesabını yapacak değildim özellikle arzuya karşı zaten zor bakıyordum giderken bişey demedim ne diyebilirdim ki, "rica ederim iyi sıçmalar" mı diyeyim. Neyse biz bu sırada lokantaya geçip yemeğimizi yedik derken dışarda sigaramı yakmak üzereydim berke bir tek istedi normalde içmediği için "emin misin? Bence içme yani hiç başlama diye diyorum." dedim "ver sen" dedi önce kendi sigramı sonra onun sigarasını yaktım. Meğer herif lise birde içiyormuş onu da yeni öğrenmiş oldum. O sırada arzu bizi sigara içerken görünce güneş ile beraber yanımıza geldi "birer çay içer miyiz?" dedi. Berkeye baktım "olabilir" dedi. Bence, Arzu hem borcunu ödemeye çalışıyor hem de geçen seneki olayları unuttuğunu ima ediyordu. Güneş ise hiç oralı değildi. Arzu, masaya bıraktığım sarı çakmağımla önce kendi sigarasını yaktı sonra güneşin sigarasını. Çaylarımızı bitirince otobüse yöneldik "çay için teşekkürler" dedim. "rica ederim" dedi otobüse bindik ve yollar altımızdan akmaya devam etti.
Bugün bu kadar beyler herkese keyifli geceler -
52.
+1@349 eğer benim gibi kaybetmeseydin, eğer hikayemde kendinen parçalar bulmasaydın okumazdın zaten panpa işte bu yüzden burdasın, burdayım, burdayız..
-
53.
+1Ben saldırım için ortam hazırlıyordum. Kim olduğumu dolaylı yoldan ima edecek ve ilişki durumu konusundaki bombamı patlatacaktım. "hangi burçsun sen?" dedim "yengeç peki sen? " dedi tam istediğim gibi ilerliyordu "ikimiz de yaz çocuğuyuz demek, ben de ikizler burcuyum" dedim ve kim olduğumu doğum tarihinden ima etmiş oldum heralde anlamıştır artık onu da anlamayacak seviyedeyse bırakır giderdim. "ikizlerle yengeç iyi uyum sağlarmış öyle diyorlar" dedi. üzerime oynuyordu ben de onun gibi oynadım "bilmiyorum bunu zaman gösterecek" dedim ve beklemeden atağa geçtim "ilişki durumunu neden kaldırdın?" dedim elbette böyle bir durumla karşılaşacağını düşünmüş olacak "ayrılacağız zaten" dedi. "zaman gösterecek neyse benim çıkmam lazım görüşmek üzre" dedim ve tepkimi göstermiş onu baskıya mağruz bırakmış oldum. Bazen konuşmak yerine susmak daha etkilidir bu da öyle bir an işte.
-
54.
+1Bayramın bitmesiyle beraber maaşlarımızı almıştık. iki aylık maaşın tek kuruşuna dokunmuyor, ailemin yolladığı dershane taksidiyle maaşı birleştiriyordum. Harcamalarım için de ayrı para yolluyorlardı. Yaptığım şey aileme attığım büyük bir kazıktı. Bazı günler kendimle hesaplaşıyor, sıkıntı içinde uyuyordum. Geçen sene hergün gördüğüm insanlardan pek haber yoktu, aslında herkesten kopmuş hayatımı bu yere vermiştim ama birine anlatmak istiyordum, fazlasıyla birikmiştim ancak bunları Kılçık'a anlatamazdım, beni anlayabileceğinden şüpheliydim Lastik ve Çizik ile yapımız pek uyuşmuyordu, sadece iş arkadaşıydık. Sabah erkenden arka kapının dolaylarında beklemeye başladım, günlerden cumartesiydi erken geleceğini biliyordum. Biraz erken gelmiş olacağım ki bir müddet bekledim. Karşıdan yürümeye başladığını görünce biraz ona doğru yürüdüm yeterince yaklaşınca "merhaba" dedim, aynı kelimeyle karşıladı beni "erkencisin bugün" dedim sabah olmasına rağmen enerjikti gülümsemesiyle beraber "haftasonu böyle" dedi "bu arada ben Aysar" dedim lunaparka doğru yürüyorduk "Defne" dedi. "anlayamadım?" dedim seslice gülerek "adım Defne" dedi "memnun oldum" dedim ben de gülüşüne ayak uydurarak. "daha tanışmadık, memnuniyet için erken" dedi alaycı tavrı devam ediyordu şaka yapıyor diye düşünüyordum. Kapıya epey yaklaşmıştık. "konuşmaya sonra devam ederiz" dedi kapıdan beraber geçmemize rağmen ayrı ayrı yürüyor birbirimizle konuşmuyorduk. Akşam altıya kadar çalışmıştık bir an gözlerim kapıya yönelen Defne'ye takıldı. Peşinden koştum "bu saatte nereye böyle" dedim "git başımdan" dedi o an kendimi mal gibi hissettim. Ben olduğum yerde çivilenip kaldım. Tüm sesler, renkler birbirine karıştı, dış dünya ile bağım kopmuştu ki Kılçık yanıma geldi. "Abi sana sesleniyorum duymuyor musun çaycı seni çağırıyor" dedi yüzünde bir teditginlik vardı. Gittim herifin yanına "ulan sen kimsin" dedi dövmesini inceliyordum o sıralarda. Konuşmadım. Olayı elbette anlamıştım olay Defne'ydi. ilk yumruğundan kurtulsam da kaşıma patlattığı ikinci yumruk, yarım saat sonra atılan dikişin sebebi oldu. Baya yalpalandım masaya tutunarak anca durdum. "Bir daha seni Defne'nin yanında görmeyeceğim" dedi kaşımdan kanlar akıyordu ama sesimi bile çıkarmadım sadece yüzümde bir acı vardı ve nedense Tayfun'un bana attığı tokat geldi aklıma. Defne, herifin kız kardeşiymiş. Bazı insanlar; kız kardeşleri hiçbir erkekle konuşmamalı, eski sevgileri başlasıyla sevgili olmamalı diye düşünüyorlar. Saygı falan duymuyorum bu düşünceye!Tümünü Göster
-
55.
-1Anasını gibtiğimin traş losyonu iki satır yazı yazacaksın günlerdir bekletiyorsun
-
56.
+1Yeni hafta başladı cuma gününden beri yatıyordum artık daha dinçtim. Okula henüz gelirken alp beni aradı "konuşmamız lazım kapıda bekliyorum" dedi. Gittim konuştuk olaylar tam da dediğim gibiymiş. Hatta Tuana alpten hoşlanıyormuş vay anasını dedim ben bu işten oldukça sıkılmış ve soğumuştum. Tuana benim için o gün bitti. Zaten ne kalmıştı ki okulun bitmesine. Neşeli geçiriyorduk günlerimizi. ismini sonradan öğrendiğimiz kızla alp kesişiyorlar ben alpe gaz veriyordum. Alp zayıf uzun bir çocuk. Çocuk diyorum çünkü biz 11. Sınıfta büyüdük değiştik. Bu yıl bitene kadar hiç mesaj atmadım duyguyla konuştum arasıra tuğçeyle. Ve duyguya hala yürümedim ve o seneyle beraber duygu da tuana da bitti. Yorgun bir senenin ardından gelen o huzurlu tatil..
-
57.
+1Sonunda okul başlamıştı. Önce bir yolunu bulup alpin yanına oturmalıydım çünkü onun bir önümde tuana oturuyordu fakat alpin yanında yusuf oturuyordu! Ondan kurtulmam lazımdı. Alple o aralar aramız çok iyiye gidiyor birbirimize projelerimizden bahsediyorduk. Ben ilk kez sonbaharda projeleimi başkasına anlattım. Biz alple gün geçtikçe daha iyi olmaya başladık zamanı gelince "yusufu yolla da yanına geleyim derste daha iyi çizimler yaparız" dedim onun da aklına yatmış olacak zorla yusufu en sola sürgün ettik ve ben de amacıma bir adım daha yaklaştım. Ha evet bu sırada borayı satmış oldum ne yapalım beyler omlet yapmak için yumurtayı kırmak zorundasınız. Ama eminim ki bu hem onun için hem benim için ilerleyen zamanda iyi oldu. Alple bazen duvar yanı kavgaları eder olduk o duvar kenarını yaslanmak için istiyordu bense tuanaya daha yakın olmak için ancak alpin haberi yoktu. Arkaya geçmemle tuana ile muhabbetimiz arttı bir kere elimizin boylarını karşılaştırdık. Ben ilk kez sonbaharda sevdiğim bir kızın eline dokundum. O gün telefon numarasını da aldım artık sms ile de konuşuyorduk. Ben o zamanlar Teoman dinlemeye başlamıştım. Eskiden dinleyenlerle dalga geçtiğim için kendimden utandım oysa adam çok içten söylüyordu şarkılarında kendimi buldum. Yine Teoman dinliyordum hatta Gönülçelen çalıyordu ve tuana soluma oturdu kulaklığın tekini aldı omzuma yattı. Kalbim vites isteyen araba gibi çalışıyordu çoktan 3 bin deviri geçmişti. Başım dönüyor ama o rahatsız olmasın diye milim kıpırdamıyordum. Hem memnun hem rahatsızdım bu durumdan. Gün gelecek bu ana şiir yazacağım o an aklımdan geçmiyordu ben sadece "umarım deli gibi göğüsüme baskı yapan kalbimi duymuyordur " diye düşünüyordum. Evet panpalar ben bir elime dokunuştan bir omzuma yatılmasında etkilenen biriydim beni harcadılar.
-
58.
+1Sonunda kendimi yakın gördüğüm ve samimiyetine güvendiğim bir kızla tanıştım. Benim ilk kez sonbaharda bir kız kankam oldu. Adı Tuğçe. Belki hayatımın en önemli kararlarından biriydi onunla tanışmak. Birkaç gün sonra onu bahçeye çağırdım ve olaylarımı ona anlattım. "ben tuanayı tanımıyorum ama melis çok iyi bir kız istersen onunla konuşabilirim" dedi. Ben de o işin olamayacağını yaptığım hatayı anlatırken beraber yürüdüğümüzü gören mal okulun mal öğrencileri bizi sevgili sanmışlar. Evet bi bu ekgibti. Ondan sonra biz sadece sms ile konuşur olduk tuğçeyle. Arada düşünmem için uzunca bir kurban bayramı vardı. Ondan sonra kararımı verecek ve icraata geçecektim.
-
59.
+1Birkaç gün ona refakat ettikten sonra gitme zamanım gelmişti. Bahar henüz hastaneden taburcu olmadan gitmem gerekiyordu. "Sarıl bana" dedi bu bir veda sarılışından öteydi. En son bunu söylediğinde sonuç kötü olmuştu bunu düşünürken sımsıkı sarıldık. birbirimize doyamıyorduk yüzüne baktım hemen anladı "hayır hayır öpüşmek yok" derken çoktan iş işten geçmişti, hastanede olduğumuzun hiçbir önemi anlamı yoktu. "olmazsan nasıl tutunurdum hayata?" dedi "ben sana karaciğerimi değil sevgimi verdim, ikimiz birbirimiz içiniz. bu kadar yol bu kadar zorluk, şanssızlık sıkıntı hepsine değer bir sevgi aramızdaki." dedim yüzünün pencerelerinden iki damla yaş art arda firar etti. "merak etme, her sene görüşeceğiz yazın ben geleceğim sonbaharda sen geliyorsun beş sene sabredersek benim okulum bitmiş olacak, artık burası ile işimiz kalmayacak sana söz veriyorum" dedim başka şansımız yoktu ikimiz de inandık sözlerime. Kapıdan çıkarken usulca baktım ona ve sonra da çektim kapıyı. Artık benim de gözlerim yaşarmıştı. Çoğu zorluklarla karşılaşmıştım ama bu en zoruydu.
Bir parçamı bırakarak üzgünce döndüm Türkiye'ye. Üniversite için hazırlıklarımı tamamlıyordum. Kalacak yer işleri vesaire... Bir gün telefonu yurt dışı hatlara açık arkadaşımın telefonundan aradım Bahar'ı. Çok konuşamadık iyi olduğunu onu merak etmememi söyledi pek bir şey soramadım. Aklımın her duvarında Bahar yazıyordu çıkış yolunu bulmaktansa içerde kaybolmayı seçmiştim. -
60.
+1Mektubu gögüsüme bastırdım sessiz sessiz ağladım. Öyle çok oturmuşum ki o merdivende, ancak telefonum çaldığında fark ettim geçen zamanı. Kapattım telefonu. Kimseyle konuşacak halim kalmamıştı. Benim diğer yarım öldükten sonra kiminle ne konuşabilirdim ki? Gözlerimi sildim, olabildiğince toparladım kendimi sonra şehri tepeden görebilecek bir yere kadar uzun uzun yürüdüm ve hafifleyene kadar içtim. Normalde alkol kullanmam çok sakıncalıydı çünkü karaciğerimin yarısı alınmıştı ama aldırış etmedim. Bizim şarkımızı dinledim tekrar, tekrar ve tekrar... Bizim bir kahvelik zamanımız bile kalmamıştı artık. O hışımla koşmaya başladım, şehrin içine sonra ds çarşıya indim. Daha hava yeni kararıyordu. Aklımda varlığı yer tutmuş o dövmeciye girdim ve tarif ettim herife şarkının notalarını yapacaksın ama şarkının başı olmayacak dedim uzattım kolumu. "neden bu şarkı? Şarkının başını diğer koluna mı yaptıracaksın?" dedi dövmeci. "şarkının başı öldü" dedim makineyi kolumdan çekti ve gözlerini bana dikti "anlatmak ister misin?" dedi. Berber muhabbeti gibi bir şey; belki zaman geçirmek için, belki de biraz meraktan sordu ama benim de çok anlatasım varmış anlattım bir kez daha anlattım hikayemi... "sana bir de koi balığı çizeyim mi, benden olsun" dedi "balık ne alaka abi şimdi?" dedim parasında değildim ama bu konuyla balığı bağdaştıramamıştım. "sıradan bir balık değil o. koi balığı azmin ve kararlılığın sembolüdür çünkü bu balıklar narin olmasına karşın akıntıya karşı yüzer. Efsaneye göre nehrin karşısına varan koi balığı ejderhaya dönüşür. Sen de sonuna kadar savaşmışsın, sana yakıştırdım ne dersin yapalım mı?" dedi zaten kafam yerinde değil "o halde ağlayan koi balığı çiz abi" dedim. Normalde iki seansta bitmesi gerekliydi ama zamanım yoktu. Artık kızarıklarla beraber, omuzumdan aşağı sarkan bir koi balığı ve bileğimden yukarı tırmanan, ekgib bir şarkının notaları vardı..
-
-
1.
0panpa dövmelerin fotoğrafını çekip atar mısın merak ettim
-
1.
-
61.
+1Öğle arası Tuğçe'nin yanına gittim ve "hayırlı olsun" dedim. Önce kızardı "ya diyecektim" dedi "açıklamana gerek yok mutluluklar ama bunu başkasından duymam üzücü" dedim sonunda kendini affettirdi bi şekilde bu olaydan sonra bişey saklamadı benden. O haftanın sonunda en yakın dostlarımdan fakat aynı okulda olmadığım Mert beni içmeye çağrdı. Beyler o güne kadar ben hiç alkol içmedim sadece iki üç yudum bira, başka deneyimim yok yani. "Tamam" dedim "içelim!"
-
62.
+1Birilerinden fikir almam gerekiyordu. Önce bir kız desteği almak çoğu zaman işe yarardı ama ben Tuğçe'ye nasıl gösterecektim kızı? Beraber okulun bahçesine inip "bak şu kız" derken bile tuğçeyle beraber gözüküp, kıza sevgilim var imajı vermek istemiyordum. Bunu düşünürken kendime kızdım. Ne zamandan beri umrumdaydı bu adını bile bilmediğim gizemli hayranım? Sahi ya adını da bilmiyorum. Alp belki yardım edebilirdi çünkü onda tüm 9. Sınıfların listesi vardı. (elimizde bu belgelerin nasıl olduğunu şöyle parantez içi anlatayım; biz alp ile okul nöbetçiliğimizi aynı güne denk getirmiştik hani herkes yapar böyle şeyler kafa dengi biriyle zaman daha iyi geçiyor sonuçta. Müdür yardımcısı bütün 9. Sınıfların listelerini bize fotokopi çektirmişti yani bi kopyası da bizde vardı biz böyle bilgileri değerlendiririz) evet öküz gibi kızı takip edip 9. Sınıfların katına çıkmaktansa kağıttan bulurduk ama hangi şubede onu bilsek fena olmazdı sonuçta birsürü kız var. Bunun için yedek nöbetçi öğrenci taktiği yapmak lazımdı ve çarşamba günü son iki ders olan beden dersini beklemek..
Beyler plan basit beden dersi bizim son iki ders ben nöbetçiden rica edip 9. Sınıfların defterlerini toplamaya gidecek ve kızın hangi şubede olduğunu hemen bulacaktım. Alp'e planı anlattım gülmeye başladı. "bir kız için yaptığına bak" diyeceğini düşünürken hayallerimi yıkan cümleyi kurdu; "aysar 9. Sınıflar bizden bir saat daha fazla ders görüyor" O an sadece planlarım değil ben de yattım.
Bu gece bu kadar beyler yarın yine devam. -
63.
+1hikayeye son nokta konulduğunda en baştan soluksuz bir şekilde okuyacağım tadı damakta kalıyor amk.
-
64.
+1okumadim
-
65.
+1Tam gitme günümün arifesinde Altay ile vedalaşmak için apartmandan çıkmak üzereydim ki üzerinde ismimin yazdığını fark ettiğim zarfa takıldı gözlerim. Bahar'dan gelmiş olmasa belki zarfı açmayı erteleyebilirdim ama merdivenlere oturup, nazikçe zarfı açtım ve okumaya başladım:
"Özür dilerim,
Mektuba bu sözle başlamak istemezdim ama daha uygun bir başlangıç bulamadım. Aslında birazdan yazacaklarımı sana telefon ederek söyleyebilirdim ama eminim ki bu yol ikimiz için de daha iyi. Sen gittikten dokuz gün sonra karaciğerin kendini yenileyemediğini vücudun organı kabul etmediğini söylediler. O an kum saatimdeki tüm kumların tükendiğini anladım, yapacak hiçbir şeyim yok. Yeni bir nakili vücudum kaldıramaz. Kimse bana bir şey söylemese de ben hissediyorum öleceğimi. Korkuyorum aslında, hemde çok korkuyorum. Umarım tatlı bir rüyadan uyanır gibi birden uyanırım hayat denen bu rüyadan.
Bu satırları sana okutmak zorunda kaldıysam malesef bizim için yapılacak hiçbir şey kalmamıştır. Sağ üst kısma attığım tarihte yazdım aslında mektubu. Ben bu dünyadan göç edince sana ulaşmasını istedim çünkü ne yapıp edip son zamanlarımda yanımda olacağını biliyordum ama senin karşında ölmek gibi bir niyetim yoktu. Lütfen benim için üzülme kendi hayatına bak üniversiteni bitir benden daha iyi bir kadınla evlen hayatın sonu değil, bu sadece benim hayatımın sonu bunun farkına var. Seni yukardan izliyor olacağım beni orada üzmek istemezsin değil mi? ikimiz için de mutlu ol! Aslında sana söyleyerek seni üzmek de istemezdim ama boş bir bekleyiş içinde olmanı da istemiyordum.
Özür dilerim, sana ölü birinin mektununu okuttuğum, seni çok sevmeme rağmen ölüme yenik düştüğüm, senin karşına çıkıp hayatını alt üst ettiğim için... Bir ölünün özrü ve sevgisi kabul edilebilir mi bilmiyorum ama yine de seni seviyorum.
Hoşcakal."
Gözyaşlarıma hakim olamıyordum sonbahar sağnağı gibi dökülüyorlardı. Ben mektuplarla etkilerdim, bir mektuptan bu kadar etkileneceğim aklıma gelmezdi... -
66.
+1Hafta sonuna ulaşmışız dershaneye lanet ediyorum beni sıcacık yatağımdan kaldırıp samimiyetsiz bir ortama yönlendiriyor. Bu kadar samimiyetsiz ortamı biraz neşelendirmek lazım diye düşünüp bir plan kurdum. Böyle şeyler nasıl aklıma geliyor bilmiyorum ama sınıfın tüm erkeklerini topladım en sıkıldığımız ders olan geometriyi şenlendirmeyi teklif ettim tabii planı sordular önce. Çantamdan her erkeğe bir poşet patlayan şeker verdim onlar soru sormadan anlatmaya başladım "beyler bu kadın bizi konuşmamamız için hep uyarmıyor mu? Biz de ona istediğini vereceğiz. Dersin ilk on dakikası kimse konuşmasın derse katlansın on dakika geçince herkes patlayan şekerleri ağızına atıyor benimle misiniz?" çok ciddi bir şey anlatır gibi yaparak hepsini etkilemiştim. Her zaman gelmesinden nefret ettiğimiz çoğu derste çıldırttığımız bu kadını beklemeye başladık. Geldi yoklama faslı geçtikten sonra -hiç unutmam- noktanın doğruya göre durumlarını anlatmaya başladı herkes pür dikkat. O da şaşırmış olacak; "hayırdır inşallah bugün pek sessizsiniz aman maşallah diyim de" dedi. Bekle sen bekle görcen birazdan. 10 dakika süren sessizlik benim işaretimle bozuldu. Herkes ağızına döktü şekerleri. "Pat çat küt" 10 kişinin ağızından gelen aynı sesler. Hoca "yapmayın şunu" diye bağırdı. Konuşan yok ama sesler devam ediyor kızlar da oyunumuzu bozmadı hoca defalarca bağırdı çıldırdı ve sonunda sınıfı terk etti. Bir kez daha planım işlemişti. Kimse teşekkür etmedi neyse plana uydular sonuçta ben amacıma ulaştım hem günü geçirdik hem böyle bir anımız oldu.
-
67.
+1Hikayemi okuyan, hikayeme konu olan, yaşadıklarımı hikayeyle tekrar yaşayan ve bana destek olan herkese çok teşekkür ederim. Üç ayı aşkın süredir yazıyorum, sanırım artık veda vakti. Gerçekten de iyi ki hikayemi sizinle paylaşmışım yani buna kesinlikle değdi. Hepinize şanslı hayatlar..
(lisedeki sıra arkadaşıma ayrıca teşekkür ediyorum) -
68.
+1Eve geldiğimde kimse uzun kollu tişörtümden dolayı dövmelerimi görmedi. Ertesi sabah da zaten otobüsle terk ettim şehri. Okulda hazırlık sınıfının devam zorunluluğu yok ben de hiç uğramadım okula. Evime kapandım iki ay boyunca hiçbir şey yapmadım tüm bu olanları hatırladım durdum. Sonra elime bir kalem aldım ve yazmaya başladım. Kendime yazdığım için bazen yazmayı çok ertelediğimi fark ettim. Aslında kimsenin okuyup okumaması önemli değildi sadece düzenli olarak yazmak için buraya yazmaya karar verdim ve önceden dediğim gibi Bahar'a "bir hikaye yazsam kesinlikle içindeki bir karakter olurdun" demiş ve "öylese yaz" cevabı almıştım. O hayattayken yazmayı, hikayeyi mutlu bitirmeyi o kadar çok isterdim ki... Çok özlüyorum onu ah bir kez daha sarılsam doyasıya çeksem kokusunu içime... Artık alkol alıp unutmaktan çok onu daha iyi hatırlamaya çalışıyorum. Henüz hatırlayabiliyorken de yazdım hikayemi. Henüz sevgim tükenmemişken... Bir çok şey geçti başımdan, bir çok insana değdim ama sonunda hepsi gitti, bense hep kanadım. Bahar'ın beni tam anlamıyla tamamladığına inanıyordum ama o da çok erken ekgib bıraktı beni. O benim sonBahar'ımdı..
-
69.
+1Gelelim 10. Sınıfa. insan en çok lisede ve askerde değişir derler. Sınıflar karışmıştı geçen seneden en yakın olduğum Bora ile aynı sınıftaydık sonuçta tanıdık bir sima ve sevinmeye değer. Sıra arkadaşım tabii ki o olacaktı başka kimi tanıyorum ki derken sağ arka sıranın bir önünde o kızın oturduğunu gördüm. Birkaç kulak misafirliği sonucunda isminin Tuana olduğunu öğrendim. Ben kendimi oraya vermişken kapıdan kim girsin? Melis! Ben ilk kez sonbaharda kızlar arasında ikilemde kaldım. Bir yol bulmalı ve tek kişiye odaklanmalıydım. Kızları betimleyecek olursak melis dalgalı saçlı gözlüklü ve samimi bir kız (bana o dediklerini alttan alıyorum). Çok güzel harika diyemem ama ortalama işte. Tuana ise uzun düz ve hafif kızılımsı saçlara sahip. Çekik gözleri ve tombul yanakları var. (ikisiyle de artık konuşmadığım ve arkadaşlık dahil neredeyse hiçbir hissetmediğim için pek tarife gerek yok gerçi melisle arasıra konuşuruz hala)
Ben arada kalmıştım bir yandan beni eliyle iten kız bir yanda henüz tanışmadığım kız. Mantığım tanışmadığımdan yanaydı kalbim hangisi olursa olsun sevmeye hazırdı. Amk onun herşey onun yüzünden zaten! Bana bir kız kanka lazımdı çünkü böyle şeyleri erkeklere anlatırsanız görünüşlerine göre göre yargılarlar kızları. Ben araştırmalarımı sürdürüyordum. -
70.
+1Sabah uyandığımda içimde bir sıkıntı vardı. Telefonumu aldım hemen Bahar'ı aradım. Açmadı. Dün gece pijamalarımı giymemişim olduğum gibi fırladım dışarıya Bahar'a koşuyorum onu gece yalnız bıraktığım için çok pişmandım, hiç olmadığı kadar pişmandım. Evin ziline dayadım parmağımı, yok açan hiç kimse yok. Cep telefonumdan da arayamıyorum yurtdışına kapalı hattım, öylece oturup kaldım kaldırımda. Bir süre düşündüm, kulübe gidip Bahar'ı sorabilir miydim yani Türkçe bilen biri var mıydı acaba? Oraya kadar da yürüdüm. içerisi çok sakindi. Barmene yürüdüm
"Türkçe biliyor musun?"
"... "
"Türkçe bilen biri var mı sevgi koydımun mekanında?!"
Bir herif arka taraftan geldi ve:
"sakin ol delikanlı, bir sorun mu var?" dedi.
"Bahar'a ulaşamıyorum"
"onu nerden tanıyorsun?"
"arkadaşım"
"nerde olduğunu bilmiyorum dün gece gelmedi"
"evet çünkü izinliydi"
"izin mi, yo hayır yazın kimse izinli olamaz"
"evde de yok nerede bu kız"
"bak işine karışmak istemem ayrıca Bahar sana ne dedi bilmiyorum ama onu merak etmemelisin işi olabilir"
"neden bahsediyorsun?"
"eskort ne demek bilirsin heralde, yani daha fazla üzülme diye diyorum"
Hiçbir şey söyleyemedim sadece sustum öylece kaldım. insanları birilerinin söylediklerine göre yargılamam ama çok gerçekçi konuşuyordu herif. Daha fazla dursam gözlerimden yaşlar dökülecekti tekrar yürüdüm Bahar'ın evine. Kapıda oturdum sigaramı yaktım. Baharı bekledim daha çok sigara yaktım.
-
pipisi olsada fark etmez ki olm
-
17 bin tl aliyorum
-
peşimde istihbarat servisleri olsa
-
niye lan kimse demiyor
-
komiklikler şakalar ehehe
-
mesaj gönderirken dm falan rahat olun
-
çok ciddiyim soru sorcam
-
5 haziran 2026
-
monkas ananın adı boxerıma başlık
-
endonezya bali ucuz diolar la
-
beeyler gelin re cep tayyibe neden oy verdiklerini
-
karıya bak karıyaa
-
moderatorler kendine
-
dennis buroyla bir ani
-
endonezyalı sevgilime aldıgım hediye capsli
-
bu ehliyet kurs hocalari
- / 1