+3
-1
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu bugünkü köşesinde Hanefi Avcı’ya verilen 15 yıl hapis cezasını ve devam eden cemaat-AKP kavgasını yazdı.
Avcı’nın, Susurluk sürecinde devlet içindeki birçok derin yapılanmayı ifşa ettiğini belirten Bayramoğlu, “Ama Susurluk devletinin egemen olduğu o dönemde bile bugün olduğu gibi 'ödüllendirilme'ye yeltenilmedi. Kendi ifadesiyle 'devlet dönemi'nde dahi bu türlü 'cezalandırılamadı.” şelinde yazdı.
işte Ali Bayramoğlu’nun o yazısı:
Savcı hakkında 50 yıl istediği zaman 'Ahlakın bam teli' demiştim. Birkaç gün önce 15 yıl hapse mahkum edildi.
Gerçekten 'ahlakın bam teli'…
Avcı'nın aldığı ceza bir skandaldır zira bu ceza bir güç oyununun, 'özel bir cezalandırma süreci'nin doğrudan sonucudur.
Gençler hatırlamayabilir, 20 yıla yaklaşıyor, Susurluk çeteler düzenini ifşa eden adamdı Hanefi Avcı.
TBMM Araştırma Komisyonu'na, PKK'nın ve destekçilerinin imhası için yasa dışı operasyon birimlerinin Emniyet, MiT ve ordu içerisinde aynı kollardan kurulduğunu, Emniyet'te özel harekatçıların, MiT'te eski özel harpçiler, eski ülkücüler ve mafya elemanlarının, orduda JiTEM etrafında subay ve itirafçıların harekete geçtiğini anlatan ilk adamdı.
Risk aldı ve bunun bedeli oldu. Açığa alındı, türlü idari cezalara çarpıtırıldı, bir süre hapishanede kaldı.
Ama Susurluk devletinin egemen olduğu o dönemde bile bugün olduğu gibi 'ödüllendirilme'ye yeltenilmedi. Kendi ifadesiyle 'devlet dönemi'nde dahi bu türlü 'cezalandırılamadı.
Devlet ile cemaat arasındaki usül ve güç farkı mı diyelim?
Avcı, 'Haliç'te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat' başlıklı kitabını 2010'un yazında yayınladı.
'Emniyet teşkilatı içinde, özellikle istihbaratta 'cemaat' örgütlenmesi var, karşı çıktığım için beni bile dinliyorlar, başıma bir iş gelirse bu örgütlenmenin farkında olduğum ve buna karşı durduğum için gelecek' diyordu.
Öyle oldu.
Önce kişilik infazına uğradı basında…
Güvenilmez, tehlikeli, mahkum edilesi biri olduğu fikri servis edilen polis fişleriyle işlendi.
Devamı geldi…
Avcı'nın takip edildiği ve dinlendiğini ispat etmek için kitabında yazdığı satırlar onu solcu bir örgüte yönelik gizli bir soruşturmayı açığa çıkarma suçlamasıyla karşı karşıya bıraktı.
Yetmedi…
Bu sol örgüt Avcı'yı kıstırmak için işlevsel hale getirildi polis birimlerince.
Avcı bu örgütle bağlantılandırıldı, bir sol örgüte yardım eden adam haline dönüştü.
Bu da yetmedi…
Bu sol örgüt ise Ergenekon'la ilişkilendirildi soruşturmacı polisler ve savcılar tarafından. Böylece Avcı'nın kitabı bir Ergenekon faaliyeti olarak tanımlandı. 'Bir yapılanma var, işte isim ve kanıtlar' iddiasının karşılığı 'Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek' oldu. Nitekim mantık yürüterek kitabın kimi bölümlerinin ısmarlama ve başkaları tarafından, Nedim Şener ve Ahmet Şık tarafından yazıldığını iddia ettiler.
Savcı fezlekeyi iddianameye, mahkeme de iddianameyi karara 'kaynak' yaptı.
Ortada bir kitap ve Avcı'nın evinde yapılan aramada bulunan hatıra olarak sakladığı anlaşılan ruhsatsız bir silah var.
Bu mesele sadece Avcı meselesi değildir…
Aynı zamanda bir ahlak ve bir vicdan meselelesidir.
Bu zulüm, o yolu açanların üzerinde bir vebal, sistem üzerinde ise bir şaibedir.
Sadece bu durum değil, bu durumu görmemek, geçiştirmek, suskun kalmak da ciddi bir ahlak sorunudur.
Ve ciddi bir 'anlama' sorunudur.
Zira bu cezanın çerçevesi, içten içe yanan, sosyojik tablonun baskıladığı, keskin, faydacı, yayılmacı bir siyasi güce, o gücün yürüttüğü bir iktidar mücadelesine de işaret etmektedir.
Gözler Gezi'de, iktidarın dilinde, akıllar darbe, katılımcı demokrasi tartışmalarında…
Ama başka bir çark daha var.
Bir taraf, siyasi iktidar durmaksızın tasfiye ediyor, emniyette, istihbaratta kaybettiği ipi tutmaya çalışıyor. Öte taraf iktidara, özellikle Tayyip Erdoğan'a yönelik (Barış süreci, Gezi olayları dahil) her itiraz ve muhalefeti, her fırsatı her noktada, haberlerde, köşelerde, beyanatlarda, kendi hesabına işlevsel hale getirmeye çalışıyor.
Ve telaffuzu bile tabu olan, öfke, tehdit, yaptırımla karşılaşan, buna karşın dikkate alınmazsa her tür siyasi değerlendirmenin ekgib kalacağı bu kavga, sistem, siyaset açısından derindeki asli unsurlardan birisi olmayı sürdürüyor.
Bilin ki, Avcı davası, MiT Müsteşarı konusunda akim kalmış bir güç gösterisi ihtiyacının kaçınılmaz sonucudur."
Tümünü Göster