+2
-3
Destanlar, Türk edebiyatının en eski şiir formlarından biridir. Ozan-baksı geleneğinden âşıklık geleneğine geçmiştir (Çobanoğlu, 2000:333). Destanlar, âşıkların bir kahramanlık hikayesini veya bir olayı anlattığı koşma nazım biçiminde yazdığı şiirlerdir. Âşıklar, toplumsal konuları en çok destanlarda işlemişlerdir. Günlük hayatın küçük olaylarından büyük sosyal hareketlere kadar destanlar her türden olayı içine alır. Destanlarda genel temalar yerine belli bir olay veya bazıları kalıplaşmış toplumu derinden etkileyen çeşitli olaylar, hayat sahneleri, yankı uyandıran savaşlar, ayaklanmalar, kıtlık, deprem, yangın, salgın vd. gibi belli konular işlenir. 19. yüzyılın sonlarından itibaren güldürücü, taşlama, tenkit, öğüt ve hiciv ögelerinin hakim olduğu destanlara da rastlanmıştır. Bazı meslek erbabı da destanların konusu olmuştur. Halk gelenekleri ve sosyal düzenle ilgili konularda da destanlar yazılmağa başlanmıştır (Şenel,1994:209, Yetiş, 1994:202, Koz,1985:95, Koz, 1987: 266).
Âşıklar destanlarında konu aldıkları olayın önemli buldukları bir kesitini ön plana çıkarıp işlerler. Olayın detaylarının aktarılması âşıkların tercihlerine ve olaya bakışlarına göre belirlenir (Esen,1991:30). Âşıklar destanlarında toplumsal, tarihsel, bireysel olgu ve durumlar karşısında epik-lirik olarak nitelendirebileceğimiz söyleyiş geliştirmiştir. Onlar halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri bakımından Türk kültürünün korunmasında kültür taşıyıcıları olarak görev yapmışlardır. Âşıklar dışa dönüktür, siyasal ve toplumsal olaylara karşı duyarlıdırlar. Tanık oldukları, yaşadıkları ve duydukları olumsuz durumları yargılar eleştirirler (Artun 2000 a:296).
Kahramanlık konulu destanların büyük bir bölümünde tematik ve işlevsel süreklilik kuralı gereği ozan-baksı destan söyleme geleneğinin derin izleri vardır (Köprülü,1989:98). Anadolu�da destanların söylendiği sözlü destan söyleme ortamından istanbul gibi üst kültürün yaşatıldığı kültür ortamlarında şehir hayatından kesitlerin konu edildiği tematik çeşitlenme görülür (Çobanoğlu, 2000:148).
Destanlarda işlenen ne olursa olsun doğrudan doğruya insan ögesi üzerindeki etkilerine değinilir. Destanlar âşığın yaşadığı çağdaki sosyal yapıyı belirlemek açısından önemlidir. Destanlarda toplumun sosyal yapısını, pgibolojisini görebiliriz. Bu yönüyle destanlar sosyal tarihe kaynaklık ederler. Destanların arka planında dönemin sosyal, ekonomik çarpıklıkları, yozlaşan değerler karşısında farklı davranış biçimleri sergileyen kişiler vardır.
Destanlarda tarihi olayın geçtiği zamana ait yaşayış, düşünüş ve inanışların izleri vardır. Destanlar bu yönleriyle eski ve yeni kültür arasında bir bağdır. Destanlarda tarih kitaplarında yer almayan halkın duygularını buluruz. Destanlar toplumun değer verdiği kişi ve olayları anlatmaları halkın, umut ve isteklerini yansıtmaları yönüyle hayata açık yapıya sahiptirler. Toplumları derinden etkileyen savaşlar âşıkların şiirlerine de konu olmuştur (Koz,1985:96).
Âşık destanları yüzyıllarca toplumun haberciliğini üstlenmiş, ezgiyle desteklenmiş şekil ve tür özellikleriyle günümüze taşınmıştır. Destanlar yeni yurt tutulan Osmanlı coğrafyasında oluşan kültürel değişim ve gelişimin toplumsal dokuya yansıma sürecinin yapısal ve işlevsel bakımdan anlaşılmasında ve tahlilinde birinci derecede kaynaklardır.
Destanları yalnızca edebi değer olarak alıp incelemek ekgib olacaktır. Onları edebi yönlerinin yanı sıra tarihi ve estetik boyutlarıyla da incelemeliyiz. Destanlarda halkın devleti nasıl değerlendirdiğine dair ipuçları buluruz. Destanların arka planında dönemin sosyal, ekonomik çarpıklıkları, yozlaşan değerler karşısında farklı davranış biçimleri sergileyen kişiler vardır (Artun, 1996:177).
Âşıklar savaş konulu destanlarında katıldıkları ya da başkalarından dinledikleri savaşları kendi gözlem ve yorumlarıyla ele alırlar. Bu tür destanlar genellikle savaşa katılan veya kahramanlık gösteren kahramanların ağzıyla anlatılır. Savaşları konu alan destanlarda en dikkati çeken nokta, savaşların toplum üzerinde bıraktığı olumsuz etkilerdir. Kaybedilen vatan toprakları, yaralanan şehit olan askerler, geride kalan insanların acıları halkta derin yaralar açar. Savaş ekonomisi insanları zor durumda bırakır, bir çok değeri sarsar. Destanlar savaşların halk üzerindeki pgibolojik ve sosyal etkisinin şiirleşmiş bir anlatımıdır (Özdemir,1991:53).
Destanlarda toplumun sosyal yapısını, pgibolojisini görebiliriz. Bu yönüyle destanlar sosyal tarihe kaynaklık ederler (Özdemir,1991:30). Geçmişin doğru bilgisi, bizi geçmişe ait ön yargılara tutsaklıktan kurtarır (Thomson,1983:6). Günümüzde bütün bilgilerden yararlanan, sentezci tarih anlayışı öne çıktı. Tarihçi yazılan bir dönemin sentezini yapabilmek için o dönemin insanının düşüncelerini bilmek zorundadır. Destanlar, halkın duygu, düşünce umut ve isteklerini yansıtması yönüyle sosyal tarihe kaynaklık ederler (Findley, 1998:28).
Âşık edebiyatında destanlar tarihsel yönleri bulunan ürünlerdir. Toplumları derinden etkileyen savaşlar âşıkların şiirlerinde de konu olmuştur (Koz,1985:96). Âşıklar savaş konulu destanlarında katıldıkları ya da başkalarından dinledikleri savaşları kendi gözlem ve yorumlarıyla ele alırlar. Bu tür destanlar genellikle savaşa katılan veya kahramanlık gösteren kahramanların ağzıyla anlatılır. Bu tür destanlar bir deyişle savaşların halk üzerindeki pgibolojisi ve sosyal etkisinin şiirleşmiş bir anlatımıdır (Esen,1991:53). Destanlarda işlenen ne olursa olsun doğrudan doğruya insan ögesi üzerindeki etkilerine değinilir (Bayrı,1937:28).
Âşıklar destanlarda gördükleri, yaşadıkları ya da duydukları bir olayı bütün ayrıntılarıyla yansıtmazlar. Onlar olayla ilgili görüşlerini açığa vurup sıralarlar, savaş destanlarında gerçeğe bağlı kalma çabası gözlenir, gözlemlerini, duygulu heyecan dolu bir anlatımla dile getirirler. Savaş destanları bir tarihi olaydan kaynaklandıkları için gerçeklik payı vardır. Ancak destanlardan tarihi kaynak olarak yararlanırken dikkatli olmak gerekir. Diğer kaynaklarla da desteklenmedikçe destandan çıkarılacak bilgilerle tarihi olaylar hakkında kesin yargılara varmak yanıltıcı olabilir.
Halk kültürü ürünleri toplumun ihtiyacına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Toplum bilinciyle bu ürünler arasında bir bağ vardır. Bir tarihi olayın toplum üzerindeki etkisinin bilinmesi onu temellendirmekte önemlidir (Turan,1978:49). Halk edebiyatı ürünlerinde tarihi olayın geçtiği zamana ait yaşayış, düşünüş ve inanışların izleri görülür. Tarihçi kayda geçirilmiş olguları, ulaşabildiği verileri belli bir düzene sokarak anlamaya ve açıklamaya çalışarak tahlil eder, senteze varır (Öz, 1998:53).
Tarih bilimi ve tarihçi belli bir topluma ve zamana bağlı geçmişi konu edinir (Bıçak, 1996:54).Yalnızca belgelere dayalı bilgi, tarih bilgisi değildir. Tarih bilgisi geçmiş hakkında bağlantılı, ahenkli anlaşılır bir bilgi formudur (Thomson,1983:6). Tarihçi inceleme alanı olarak aldığı geçmişin bir kesitini bütün yönleri ve olgularıyla incelemek için yola çıktığında bütün teknikleri kullanır. Bunların yanı sıra sağlıklı bir sentez yapabilmek için her biri ayrı birer araştırma alanı olan sosyal bilimlerin bütün dallarına başvurma gereği duyar. Tarihçi araştırma alanına göre gerektiğinde edebiyat çözümlemelerinden de yararlanır (Vial, 1994:6).
Günümüz tarihçisi insanlığın dünden bugüne gerçekleştirdiği ve halen yaşamakta olduğu serüveni sorgulayıp anlamağa çalışmaktadır. insanlığın sorunlarını evrensel boyutlarıyla kavrama, aydınlatma çabası araştırmacıları disiplinler arası çalışmağa zorluyor. Tarihçi incelediği konuyu temellendirmek için tarihi kaynakların yanı sıra dini inançları, destanları , efsaneleri, evliya menkabelerini hadisleri vb. kullanmalıdır. Tarihi bir olay kadar, olayın etrafını ören pgibolojik ögeler de önemlidir (Turan, 1978:37).
Savaşı gören veya birinden dinleyen âşıklar, gördüklerini ya da dinlediklerini değiştirmeden söylemeğe dikkat ederler. Toplumu çok yakından ilgilendiren olayları anlatan destanlar birer tarihsel belge değildir. Onlarda insan ögesi, insan pgibolojisi, kaynaklandıkları olaylar kadar önemlidir. O nedenle destanları, esinlendikleri olayları sosyolojik açıdan iyi incelemek onları etkisinde kaldıkları yoğun birikimden arındırmak gereklidir. Ancak bundan sonra ne ölçüde gerçekçi oldukları görülebilir (Özdemir,1991:30).
Tümünü Göster