1. 26.
    +1
    ben çok çingen bi insanım diye okudum amk
    ···
  2. 27.
    +1
    rezerved
    ···
  3. 28.
    +1
    bu hikayeye devam etmiycem bundan sonra. zaten gibleyen pek yokmuş, varsa da haberi olsun diye yazıyorum. çünkü reaksiyon alamadıktan sonra worde yazarım daha iyi.

    nabalım sağlık olsun.
    ···
  4. 29.
    +1
    günlerden sonra feriha bana öylesine uzakmış gibi geldi ki, elini yüzünü göremediğim bir hayal gibi. hayır ondan vazgeçtiğim anlaşılmasın. ama sanki sudan çıkmış bir balık kafasını yaşıyordum. hani nerde diyordum feriha için, sokaklardan geçerken, sanki uzak bir şehre taşınmış gibi hissettiriyordu bana. bu çok tuhaf bir duygu. sanki 2 haftadır değil 2 yıldır görmemiştim onu...
    ···
  5. 30.
    +1
    murat, oturup uzun uzun dertli konuşulacak bir adam değildi bir yandan da. öyle lafları sevmezdi. iki cümleden sonra hemen taşağa bağlardı en büyük hüznü bile. bu daha iyi geldi bana. yaramı deşmektense üstünü örterim daha iyi gibi olurdu diye düşündüm.
    ···
  6. 31.
    +1
    o bir kaç günde kütüphaneye çok gittim. ne merve, ne feriha ne de furkan'dan haber almadım. ama sonunda ev arkadaşım murat eve dönmüştü. onunla ve eve getirdiği arkadaşlarıyla yine kafa dağıtmaya başladım. murat'ı ne kadar da çok severmişim meğer dıbına koyayım dedim. önceden belli belirsiz bir ruh gibiymiş meğer. yalnızlığıma gömülünce onu da fark etmeye başladım artık.
    ···
  7. 32.
    +1
    evet anlatıyorum dinlemeye devam edin amzütler. dinlemeseniz de olur tabii. ne diyordum;
    ···
  8. 33.
    +1
    merve'nin yanından ayrılıp eve gittim hemen. yolda konuştuklarımızı düşündüm. gerçekten başkası olsa hemen merve'nin söylediklerine kalkıp, zütü tavana vurabilir ve vay amk ne çekiciymişim meğer diye düşünebilirdi. ben böyle düşünmedim ama. gerçekten de feriha'yı çok sevdiğimi anladım. gerçek bir sevgiyle dolu olduğumu anlayınca bi mutlu oldum o anda. keşke dedim, feriha'nın annesi gönlünü yapsa kızın. hayatta daha başka ne isteyebilirim ki dedim.
    ···
  9. 34.
    +1
    ertesi gün, acaba feriha'nın annesini arasam mı diye düşündüm. inşallah moralimi bozacak kötü bir haber vermez diyerek akşam aramaya karar verdim. can sıkıntısından ders çalıştım. merve'yle konuşmamız aklımdan çıkmıyordu. daha bunları düşünürken aradı beni. yüzüne kapatmadım, açtım.
    ···
  10. 35.
    +1
    hayatımda hiçbir şey yolunda gitmiyordu zaten; bir de sevdiğim kızdan bu sebeple ayrılacak olmak düşüncesi mahvetti beni. araya birilerini koymayı düşünüyordum. bunca zamandır beraberdik ve bu kadar kolay bitemezdi. canım darlanıyordu olanları düşündükçe. kabıma sığamıyordum amk.

    ve sonunda, ona yakın olan ortak kız arkadaşlarından birini araya sokmaya karar verdim. fakat düşünüyordum bir yandan. ne yapmasını ya da ne söylemesini isteyecektim ki. konu öylesine havada kalıyordu ki, git bizimkine "o kılıbık değildir; sorun çıkmasın diye idare etmiştir, yoksa senin için dağları deler yol açar" filan mı dedirtecektim. sorun vardı ama sorun tanımlanamıyordu haliyle. geri dönüşü olmayan bir yola girmiş gibiydimm amk.

    neyse, ortak arkadaşlarından birini arayıp, başımızdan geçeni anlatmaya karar verdim. ama bizimkini (adına feriha diyelim burada) bu konuyu açarak ikna etmemesi gerektiğini de söyleyecektim. seçtiğim yine dolambaçlı bir yol olacaktı. gidip bi sıkıntın mı var filana getirecek; noldu bi şey mi oldu filan diyecek feriha'ya ama kesinlikle konuyu bu noktadan hareketle açıklamaya çalışmayacaktı. sorununa farklı yönden çözüm aramasını rica edecektim. hala bu konunun isimlendirilmesini, kılıbık sıfatının savunmasını yapmayı reddediyordum.

    tabii bu tam bir geri zekalı davranışı oldu benim açımdan. çıkıp o söyleyemiyorsa ben söylemeliydim bu konuyu detaylarıyla tartışmamız gerektiğini. zaten hayatım boyunca bu pasif kalma, örtbas etme ve beyaz yalanlar adı altında söylediğim idare etme yalanları yüzünden bütün o sefalet ve acıları çektim. gerçekten bir konunun üzerine gitmek ve sonucu neyse derhal katlanmak daha güzel bir yolmuş meğer.

    ama onu kaybetmek de istemiyordum. tanışalı ve zaman geçirmeye başlayalı nerden baksan 2,5-3 sene olmuştu. bir de ne kadar mantıklı geliyor kulağa bilmiyorum ama kestirip atsam, kendi yoluma devam etmeyi yeğlesem yaşanmış onca şeyin üzerimde bir yük gibi beni ezeceğini düşünüyordum. demek istediğim o ki, o kadar tanışmışlıklar, o kadar vakit geçirmiş olmak durumları ondan kopabilme veya onunla rahatça ağzıma geldiği gibi konuşup tartışabilme gücünü benden alıyordu.

    gerçekten çok fazla içiçe olmuştuk geçen zamanda. iki elin parmaklarının tarak biçiminde birbirine geçtiğini düşünün. onca zaman geçirdikten sonra artık ortak bir yolunuz oluyor siz de takdir edersiniz ki. yalnızca ikimizin gülümsediği bir takım espriler; yalnızca ikimizin arasında hoş duran didişmeler laf sokmalar ve daha niceleri... ailesini tanıyordum, arkadaşlarını tanımıştım; huyunu suyunu ezberlemiştim. bu kadar içiçe geçmişken yepyeni bir sayfa açmayı düşünmek korkunç zor geliyordu. sudan çıkmış balığa dönerim gibi hissediyordum.

    yeni bir kızın elini tutsam, saçını okşasam bile aynı derinlikte konuşabilir miydim? ona sevdiğim attila ilhan, cemal süreya, cahit sıtkı şiirlerinden okusam aynı reaksiyonu, aynı gülümsemeyi alabilir miyim diye düşünüp kahroluyordum. bir insana şiir sevdiğimi kabul ettirip, onun da bundan zevk aldığını gördüğüm zamanlar bile çok nadirdi zaten. ama feriha bunları hiç düşünmüyor gibiydi. ne kadar rahattı dıbına koyayım. sanki bu ilişkide yalı kazığı rolü oynamıştım o kadar zaman. benden bu kadar çabuk vazgeçebilecekti demek...

    neyse bir arkadaşını gönderdim yanına. canın niye sıkkın bi şey mi oldu gibisinden gazla dedim; sonra da sanki ben seni göndermemişim, sen kendin soruyormuşsun gibi, benim bu ilişki hakkında üzüldüğümden, kahrolduğumdan filan bahset dedim. böylece dolaylı yoldan gitmeye devam ediyordum.

    arkadaşı yanına gittiğinde, açık açık beni artık sevmediğini, hatta benden tiksindiğini filan söylemiş. tabii bunları duyunca başımdan aşağı kaynar sular döküldü. tek tesellim, kız arkadaşını benim gönderdiiğimi anlamış olması ve acı çekmem için bu lafları söylemiş olması. daha doğrusu zehrini akıtabilmek için.

    bir yandan iyimser düşünmeye çalışsam da, bir yandan kaçınılmaz sonun bizim için yaklaştığını görüyordum ve artık ne olursa olsun bir araya gelmeye, bir yerde buluşarak, artık bı sorunu kökünden çözmeye karar verdim. çünkü, artık atağa geçmedikçe, bi şeyin düzeleceği yoktu kesinlikle. zaten gemi batıyordu. son bir hamle yapmak için onu eve çağırdım.
    biraz mırın kırın eder gibi oldu ama artık o da son bir açıklama yapmak istediğinden midir nedir tamam deyip kabul etti. ben de o arada neler söyleyebileceğimi düşünmekten beyin amcıklaması geçiriyordum. o kadar çok yol düşündüm ki, başıma ağrılar girdi. olayın vehametini düşündükçe; can sıkıntım giderek artıyordu. sanki ösym sınavlarından birinden çakmış kadar üzgündüm.

    ne yapmalı ne demeli diye kendime sordukça iyice bir saplantı ve kafamdan çıkmayan bir büyük sorun haline geldi bu. ama artık düşündükçe öyle bir eşiğe çıkmıştı ki baş ağrım, artık ne olursa olsun kılıbık lafını da kullanarak savunmaya geçmem gerektiğini düşündüm. oyalamakla kıvırmakla olmayacaktı. açık açık çat diye koyacaktım mevzuyu önüne.

    böyle düşününce biraz rahatlar gibi oldum. kendimi savunmak için argümanlar geliştirdikçe rahatladım. sanki anlayışla karşılayacak gibi geldi hatta; bir ferahlık doldu yüreğime. bu ferahlık beni terk etmesin; söyleyeceklerimi unutmayayım diye hafif hafif savunma mekanizmamı gözden geçiriyordum.

    daha fazla gerilmemek için biraz evi toplamaya başladım. sıradan günlük olayların, okulun durumunu düşünmeye başladım. gerçi onlarda iç açıcı değildi ama kafam dağıldıkça rahatlayabiliyordum. bu gayretlerim ve sancılarım yüzünden hayatım boyunca tanımlanamayacak pgibolojik sorunlarım olduğunu sanırdım elbette. fakat olan bitenin tek açıklaması şuydu; ailem tarafından böyle yetiştirilmiştim ve tıpkı onlar gibi çekingendim. bu halimle nasıl bir yuva kurabilirim ki diyerek çok zaman üzüldüğümü bile hatırlarım amk.

    tüm bu geçen zaman içinde feriha'dan gelen mesaj biraz daha canımı sıktı. en az 2 saat gecikeceğini söylüyordu. işi çıkmışmış. resmen sevdiğim gibi değil alelade bir arkadaşımmış gibi göndermişti bu mesajı. yarın da buluşabiliriz filan dedikçe kafasında beni tamamen bitirdiğini düşündüm artık. resmen gözlerim yaşarmıştı. beni bu hale getirenlerden; ailemden, o polislerden, bizi şikayet eden aileden veya anlayışsız sevgilimden dert yanamıyor; bütün onlar keyfini çatarken; hepsi kendi gerçeğine güzel kılıflar hazırlayıp neşesini yaşarken ben kendi düşüncelerimde boğuluyordum.

    hayat böyledir işte millet kuyunu kazar fark edemezsin; kendi gerçeğini yaşarken, bir de bakmışsın ki gelip birileri ağzına sıçmış. kuralları çoktan koymuşlar ve sen suçsuz olsan da acısını çekersin. bu memlekette mantıklı düşünmeyeceksin amk. vicdanın da olmayacak. 10 senede versen bir ilişkiye karşındakini tam olarak tanıyamayabilirsin. zaten sabahattin ali, kürk mantolu madonna kitabında öyle demiyor mu. iki insanın tam olarak birbirini anlaması mümkün değildir. arada sınırlar vardır; kimse, sevgilisine karşı dahi olsa o perdeyi aşamaz. ben de 2,5 yıl bir rüya görmüştüm demek ki dedim.

    ben de bu huur çocukluğunun kahrını çektim günlerce. feriha'nın o gerzek mesajını aldıktan sonra şalter attı bende. inanmayacaksınız belki ama benim böyle bir tuhaf huyum da var. bu da babamdan geçti bana sanırım. şöyle ki, bir şeyi sevip bağlandığım zaman takıntı yaparım, yalan yok; değer veririm; hiç azımsanmayacak derecede. üzerine düşerim fazlaca. hatta bazıları bu durumumu akrep burcu olmamın hırslarına filan da bağlar. neyse burç muhabbetine bağlamıyorum ama gerçekten de hayatım boyunca böyle düşünceli ve içten içe de olsa tutkulu bir insan oldum.

    ama sevdiğim şey ne olursa olsun son dakikada şalter attıysa yeter avradınız zikiyim diye içimden geçirerek ipleri koparabiliyorum. bir defasında ev arkadaşlarıma da bu yüzden gibtir olur giderim buradan resti çekmiştim. anlayacağınız ben de kayış kopuyor bazen.

    bu üzülmekten veya sinirlenmekten yorgun düştüğümde oluyor. neyse, artık feriha'ya karşı da böyle bir hınç oluştu bende. madem acı çekiyordum; madem beni kafasından silmişti. ben de sadistçe davranıp, bu işi iğrençleştirecektim. inanmayacaksınız ama bu kadar hınçlı olmamın sebebi yine de onu çok sevmem veya ona çok bağlanmış olmamdır. insan sevdiğine öyle yapar mı diyebilirsiniz ama gerçekten de başka bir duygu hissedemiyordum o an ve bence gerçekten gibimde olmayan bir insan olsaydı eğer, ona kızmazdım bile; hatta alay ederdim bu durumuyla içten içe.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    0
    okudum şukularını verdim panpa gerisi nerde be
    ···
  12. 37.
    0
    rezerved sabah ilk iş kalkıp okunacak
    ···
  13. 38.
    0
    lan ıncının en iyi dert dinleyenı benımdır benı bile usandırdın dıbına koyum ya ! yazma olm bu kadar uzun ya ebesinin gibine kadar yazmısın git dizi çek o zaman dıbına koyum ya
    ···
  14. 39.
    0
    moruk yapma şöyle bakinanmayabilirsin ama şu sözlüğe girme sebebimsin.amk yarak giben kelebekten sonra 2 numaradasın benim için. hatta tarzınla etkileyici anlatımınla aralara serpiştirdiğin düşündüren anekdotlarınla içinde yaşadığın çelişkilerle onu bile gibip katlarsın .kimse dinlemese bile ben dinlerim.ama yine de senin takdirine kalmış yazmak istemezsen de anlarım.
    ···
  15. 40.
    0
    rezerved
    ···
  16. 41.
    0
    Hiç usenmeden okudum panpaaa
    ···
  17. 42.
    0
    panpa hiç üşenmeden tüm entrylerini eksiledim
    ···
  18. 43.
    0
    gibtirgit adam 20 yılın hikayesini burda paylaşıyo
    ···
  19. 44.
    0
    senin gibi çekingen insanın dıbına koyim. bu kadar yazı yazdın hiç mi çekinmedin ananı giberiz diye. özet geç bin
    ···
  20. 45.
    0
    kim okuyacak lan bunu güldüm amk :D
    ···