1. 1.
    +3
    ben sana mecburum bilemezsin
    adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    büyüdükçe büyüyor gözlerin
    ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum

    ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    bu şehir o eski istanbul mudur?
    karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    sokak lambaları birden yanıyor
    kaldırımlarda yağmur kokusu
    ben sana mecburum sen yoksun

    sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    ···
  2. 2.
    +1
    ne oluyo amıklar seviyeyi yükseltmeyin binler dağılın şimdi bakiyim
    ···
  3. 3.
    +1
    içimi senle ısıtıyorum derken yannan yediğini mi ima ediyorsun
    ···
  4. 4.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=6Yr0rOfy7Sw
    ···
  5. 5.
    0
    @17 verdim şukunu
    ···
  6. 6.
    0
    ipneler gidin murat bardak a paste edin. seviyeyi gibtiniz.
    ···
  7. 7.
    0
    @18 eyv bro
    ···
  8. 8.
    0
    @20 havaya girme züt lalesi ikile
    ···
  9. 9.
    0
    way be eskiden dedeler ne tanımlar giriyomuş, büyüksüz hepiniz.
    ···
  10. 10.
    0
    (bkz: elim ayağım titriyo piyango bana çıktı capsli)
    ···
  11. 11.
    0
    ne amlar gibtim aslında hiç yoktular...
    ···
  12. 12.
    0
    atilla ilhan ın en güzel şiirlerinden biridir
    ···
  13. 13.
    0
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    ···
  14. 14.
    0
    ben annelerinize vurgunum seviye yükselten binler
    ···
  15. 15.
    0
    sevmek kimi zaman rezilce korkuludur...
    ···
  16. 16.
    0
    burada seviye kritik düzeyde, tamam!!!
    ···
  17. 17.
    0
    atilla ilhan'ın unutulmaz şiiridir.
    ···
  18. 18.
    0
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Bu kurtlar sofrasında belki zor
    Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Sus deyip adınla başlıyorum
    içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    Hayır başka türlü olmayacak
    Ben sana mecburum bilemezsin..
    ···
  19. 19.
    0
    adamın dıbına kor tabiri caizse.
    ···
  20. 20.
    0
    sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    birkaç hayat çıkarır yaşamasından
    hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

    fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
    eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    durup köşe başında deliksiz dinlesem
    sana kullanılmamış bir gök getirsem
    haftalar ellerimde ufalanıyor
    ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    ben sana mecburum sen yoksun

    belki haziranda mavi benekli çocuksun
    ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
    belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
    kötü rüzgâr saçlarını zütürüyor
    ···