-
1.
+6Edit: hikaye bitti panpalarım. Diğer yazarlar gibi entryleri satır satır paylaşarak iki üç sayfalık bir şey yapabilirdim belki fakat uzun uzun yazıp atıştırmalık bir hikaye yazmayı tercih ettim. Hikayeyi yazarken bir Youtube kanalından esinlendim. ismini vermeyeceğim reklam olmasın diye.
insanlar hakkında bilgi sahibi olabiliyorum. Auraları, kim oldukları, nereden geldikleri ve nereye gidecekleri. Her şey bir pencere gibi gözümün önünde açılıyor ve bu şimdiye kadar bana çok yardımcı oldu.
Hatırladığım ilk anı bununla ilgiliydi, dört yaşındaydım. Babamla arabada bir yere gidiyorduk ve babama \"Neden çevrende morluklar var?\" demiştim. Sonra göz doktoruna gitmiş ve gözlük almıştık. Gözlerim bir süre sonra gözlük takmaktan bozuldu tabi çünkü sağlamlardı.
ilk başta insanlara baktığımda renkler görüyordum: siyah, mor, kırmızı, beyaz. Ergenlik çağına gelince bunları yorumlamayı öğrendim. Evet biraz yavaş oldu tabi fakat doğru oldukları bir bir ortaya çıkıyordu.
Siyah aura kötü insanlarda gözüküyordu, tüm auralar gibi dereceye göre kararıyordu. Gri aura ise ya çoğu auradan payını almış ya da sıradan ve hiç bir vasfı olmayan insanlarda gözükürdü. Mor aura gelirdi ardından, kendini beğenmiş ve lükse düşkün insanların rengiydi bu. Mavi aura vardı, güvenilir insanların aurasıydı bu. Yeşil ise huzurlu insanların. Kırmızı ise kabaların ve zorbaların. Beyaz auraysa en iyi insanlarda gözükürdü.
Sonra onların geçmişlerini öğrenmeye başladım: geldikleri yerleri, sabah yedikleri yemekleri ve bunun gibi olayları zihnimde canlandırabiliyordum. Fakat en kötüsü geleceklerini görmem oldu
-
2.
+1çok ilgi çekici duruyor tutar bu rez
-
3.
-1ananı gördüm
-
-
1.
0Sevdiğim yazarlardandın oysa ki.
-
1.
-
4.
+2koyim auralara sana bişey olmasın
-
5.
+2Okul arkadaşımdı, lise sondaydık. O zamanlar üçüncü sınıf oluyordu. Adı Merih, sabah selamlaşmak için elimi tuttuğu ilk an öğle arasında elektrik atölyesindeki motorda elinin parçalanacağını gördüm. Çok ciddiye almıştım bunu, ve öğle arası geldi. Sonraki ders bu atölyede dersimiz vardı. Kitaplarımızı içeri bırakmak için atölyeye girecekken bu olay aklıma geldi. Aman Allah'ım. Onu uyardım. Girmeyelim, yasaktır dedim. Dinlemedi.
Eşyalarımızı bıraktıktan sonra hızla "hadi çıkalım" dedim. Kendisi çok meraklı birisiydi. Aurası mordu. Dün gibi aklımda. Onu tutup kolundan çeksemde beni itti ve motorun kablolarını bağlamaya başladı. Toprağı bağladıktan sonra motorun mili dönmeye başladı. Her yer bir anda kan gölüne dönmüştü. Nasıl olur da zararsız bir mil parçalayabilirdi?
Çığlık atarak bölüm sorumlusuna koştum. ilk karşılaştığım şey güzel bir dayaktı, keşke her şey onla sınırlı kalsaydı. Arkadaşımın bileğine kadar eli kopmuştu. Yere yatmış ağlıyordu ve bu sırada motorun mili dönmeye devam ediyordu. O gün tek tesellim gece yatağıma yatabilmek olmuştu. Fakat gelecekte yaşayacaklarımın yanında bu en masumuydu. -
6.
-1Ananı lanetleyerek gibtim
-
7.
+1Bir ay boyunca kimseye dokunmamaya dikkat gösterdim, okulun sonuna geldiğim için okulu ekiyordum ve vaktimi yarım gb ramli bilgisayarımla geçiriyordum. Uzun bir süre sonra o olayın şokunu atlattım ve bir süre sonrada liseden mezun oldum. Üniversiteyi ilk sene kazanamamıştım. Babamla konuştuktan sonra ben çalışmak istesem de beni dershaneye yazdırmıştı.
Keşke, karşı gelseydim. Keşke itiraz etseydim. Kış ayıydı, sınıfın yarısından fazları mor auralı şımarık insanlardı. Birisi gözlüğümü almış ve vermiyordu. Koskoca adamsın ne yaptığını sanıyorsun diye bağırdım. Zira çok sinirimi bozmuştu lisede bile karşılaşmadığım şımarık huur çocuklarıyla burada karşılaşmak. Çocuk gibi oyun oynuyorlardı. Elini tutup çocuğu yere vurduğumda gördüğüm dehşeti anlatmak çok zor olsa gerek. Bu andan üç ay sonra, çocuk evde tek başınayken kapı çalıyordu. Kapıyı açmak için korkarak gidiyordu nedenini bilmediğim bir şekilde, dürbünden bakıyordu fakat kimse yoktu. Off, çocuk arkasını döndüğünde gördüğü karanlık yaratık. Ağzından çıkan kokuyu almıştım, kırmızı gözlerinde kendimi görmeyi başarmıştım. Çocuğa görünüp kaybolduktan sonra çocuğun yaşadığı korkuyu yaşamıştım.
Çocuk koşarak telefona sarıldığında arkasından onu tutup yere atan yaratığı tekrar görmüş, korkudan onunla aynı anda çığlık atmıştım. Evde dolaşan kahkahaları duymuştum. Apartmanın koridorundan gelen ayak seslerini duyduğunda çocuk, içini kaplayan umudu hissetmiştim ve yardım çağırmak için bağırmasını öyle bir istemiştim ki, ama çocuğun sesi çıkmıyordu. Daha sonra o karanlık yaratıklardan daha fazla doldu evin içine. Çocuk sarsılarak öldü.
Çocuktan uzaklaştım, okuldan ayrılıp eve gittim ve olayları artık saklama zamanının bittiğini ve aileme anlatmam gerektiğini anlamıştım. ilk olarak anneme anlattığımda açlıktan hayal görmüşsündür dedi. Bana inanmamıştı. Babamsa dalga geçti ve ilgi çağını geçtin artık dedi. Üç ay sonrasına kadar. -
8.
+1Eee sonra
-
9.
+1Çocuğun arkadaşlarından öğrendiğime göre olaydan bir ay önce çocuğu çeşitli hocalara cin çıkartmak için zütürmüşlerdi. Anlaşılan hiç biri fayda etmemiş ve çocuğu iki hafta önce evde ölü bulmuşlar. Bu sırada sınav zamanı yaklaşmıştı. Ve başka şeylere odaklanmak istemiyordum fakat güçlerimi kontrol etmeyi de öğreniyordum. Bir kaç kez daha gördüm geleceği fakat normal şekillerde. Sonra bunu kontrol etmeyi de öğrendim.
Sınav bittikten sonra istanbul'da bir devlet üniversitesine yerleştim. Bu güçlerin bana kazandırdıkları ile bende çok şey kazanmaya başladım. Bir süre falcılıkla uğraştım, ardından insanlarla ilişkilerimi güçlerime göre şekillendirdim. Bir gece yolda yürürken sokaktan bana doğru gelen bir adam gördüm. Aurası o kadar karanlıktı ki gülen ağzındaki dişlerini göremiyordum. Yolumu değiştirsem de beni takip etmeye devam etti. Ben hızlandıkça o da hızlanıyordu.
Yoksa yolun sonu geldi mi diye düşündüm. Bir an aptalca bir şey yaparak yavaşlamaya karar verdim belki o da yavaşlar diye fakat fayda etmedi. Dahada hızlanınca çığlık atarak üstüne koşmaya başladım. Karanlık aurası beni korkutsa da, cebinden çıkardığı çakı kanımı çekse de koşmaya devam ettim ve aramızda iki metre varken yola atlayıp kaldırımın karşısına geçtim. Hiç bir şey düşünemez hale gelmişken yolun kenarındaki eski binaya girdim.
Evet, eğer aklım yerimde olsaydı "Böyle bir yere girilir mi? Salak" derdim kendime fakat inanın bana o an oranın sizi kurtaracağını düşünüyorsunuz. Binanın turuncu tuğlaları loş ışıkta hafif belli oluyordu. Ve fark ettim, gelen karanlığı. Yapabileceğim bir şey yoktu sanırım. Çevreme bakındım, arkamdaki kapının yanında bir ayakkabı çekeceği vardı, ona sarıldım. Demirdi. Fakat aklıma daha mükemmel bir plan geldi. Onu gördüğüm zaman geçmişine yoğunlaştım. -
10.
+1Eee devam
-
11.
+1"Zeynep?" Dedim, "O, evde seni beklemiyor mu? Neden ona gitmiyorsun?" adam afallamıştı. Zeynep onun kızıydı, adam nereden biliyorsun demeye kalmadan çekeceği onun kafasına fırlattım ve aynı hızla adama fırlayıp ittim ve yere düşürdüm onu. Sonra eve doğru daha yüksek bir hızla koştum.
Arkadaşlarımı arayıp onları eve çağırdım ve bu gece bende kalmalarını istediğimi, yarın sabah ilk iş karakola gideceğimi söyledim.
O sene fazla değişik olay yaşamadım. Ondan sonraki senelerde sıradan geçti, okulun sonunda bir kızla tanıştım. Mavi ve yeşilin karışıp kristalimsi bir renge dönüştüğü aurası vardı. Renkli ve heyecanlı bir karakterdi. Nişanlandık, askere gittim. Trabzon da, komutanlarım tarafından sevilen bir yerde kısa dönem yaptım.
O da bittikten sonra döndüm, evlendim ve eşim hamile kaldı. işte her şey buradan sonra başladı ve aynı zamanda buradan sonra bitti. işten eve dönerken bir telefon aldım, arayan annemdi. Eşimi hastaneye zütürdüklerini, doğum yapacağını söylediler. On dakika içinde orada olurlarmış. Bende söyledikleri hastaneye doğru koşmaya başladım. O kadar mutluydum ki o an tüm dünya durmuştu sanki. Hastaneye girdiğimde odalarını buldum annem dışarıdaydı ve bana "bir oğlun oldu oğlum" diyerek güldü.
Odanın kapısını açar açmaz karanlık tüm hastaneyi doldurdu. Allah'ım, bu gerçek olamaz. O kadar karanlık bir auraya sahipti ki yüzünü bile zar zor görebildim. Kucağıma alamadan korkuyla göz yaşlarına boğuldum. Herkesin mutluluktan sandığı o göz yaşları aslında korkudan kaynaklıydı. işte bu yüzden bu benim lanetimdi artık.
Hastaneyi dolduran karanlık aura... Şimdi evdeyiz ve odamda bunları yazıyorum. Tek bir şey sormak istiyorum? Sizce 50 milyon insanı öldüren Mao Zedong'un babası, onun aurasını görebilseydi ne yapardı? Ya da Kongo'ya yaptığı katliamlarıyla Leopold II'nin babası? Ne yaparlardı sizce? O şu an ağlıyor ve eşim kontroller için hastanede. Odasından yükselen karanlık benim odamı bile kaplayarak yazışımı zorlaştırıyor.
Şimdi iki seçeneğim var, ya yanımdaki yastıkla oğlumu öldüreceğim, ya da hazırladığım ipe kendimi asacağım. Ve hangisini seçtiğimi buraya yazmayacağım. -
12.
0Sizofren olabilirsin doktora görün pnp
-
13.
0Garip 🤔
-
14.
0Cenabetsin
-
15.
+1bitmesine üzüldüm uzun zamandir boyle guzel bi hikaye okumamistim eline saglik panpa
-
-
1.
0Sağ ol panpa.
-
2.
+1Bu arada hikayede Dunganga adli bir youtuberdan esinlendim begendiysen bunu onun paylasimlarinida begenebilirsin.
-
3.
0geç gordum tamamdir
diğerleri 1 -
1.
-
16.
0giberim auranı 3-5 bise duyan herkes burda sallıyo amk
-
-
1.
0Hikaye lan bu?
-
1.
-
17.
0Kesin lanetli
-
18.
0beyazı yakalayana kadar çocuk yap pampa
-
19.
0Rezerved
-
20.
0Tr gündemi işte siyaset meydanı