ben de anlatıyorum panpalar

panpa hatunun her attığı adım, onu öpeceğim yol ayrımına yakınlaştırıyordu ikimizide. herşey kafamda çok hızlı dönüyordu. o yol ayrımının orda iyi geceler deyip en azından yanağından öpmeliydim. son 15 adım falan kalmıştı. provayı kafamda bir kez daha dönderdim. çok heycanlıydım. yumuşacık yanaklarını hissedcektim. ama onun haberi bile yoktu henüz. son 5 adım kalmıştı yol ayrımına. her adımda yüreğimin atışı iç organlarımı parçalıyordu. depremler oluyordu yüreğimde. hayatımın dönüm noktasıydı. o andan sonra herşey çok güzel olacaktı.

o gece sım sıkı sarıldım. onu kahvaltı masasında görmek için sabırsızklıkla beklediğim güneş doğuşunu şimdi istemiyordum. sabah olmasındı amk. hep gece olsun, duralım biz orda. gece ellerini burnumda, yüzümde gezindriyordu.

sabah oldu. valiz toplandı, çıkış vakti geldi. metroya atlayıp havaalnına gittik. havalanında biribrimize oyunlar falan yapıyorduk. horoz dövüşü oynuyorduk amk. lan türkiyede kaç tane horoz dövüşü oynayabileceğin hatun vardır dıbına koyim.

pasaport gişelerine geldik. ordan girince bi dha dönüşü yoktu. pasaport girişi ile diğer alanı büyük bi cam ayırıyordu. duvar değilde cam yapmışlar işte boydan boya.

ulan dha 5 dk once horoz dövüşü oynadığım, güldüğüm eğlendiğim sevgilim pasaport kontrol gişesindeydi şimdi. hasgibtir şimdi koşsam bi daha sarılabilr miyim ki lan acaba ? sarılırım ama bu onu daha da üzer. ama son bi sarılış be oğlum. lan hatun zaten zar zor kendini tutuyor, iyice zorlaştırma dedim kendi kendime. gözlerim sürekli üstündeydi.

pasaporttan geçti. artık diğer taraftaydı. aramızda ise devasa kocaman camlar vardı. cam 'a yaklaştı diğer taraftan. dudaklarım titriyordu. ellerini açıp, camın üstüne koydu. gülümsedi, gamzesi dünyalar ederdi. hafif nemlenen gözlerimde elinin üstüne koydum elimi. sonra döndü arkasını. tekrar yürümeye başladı, ve köşeyi döndü. artık yoktu. yaşlar süzüldü.

panpalar akşam oldu. hatunun odası benim odayla aynı yol üzerindeydi. ama benim odaya varmadan bu patikadna sola dönüp kendi odasına gidiyordu. merdivenler, patikalar herşey ahşaptandı. gayet otantik bir ortamdı yani.

kafamad kurdum aga kesin akrarlıydım. bu hatunu hep sevecktim, onu da kendime aşık edecektim. hep beraber olacaktık. ama önce onu öpmeliydim. böyle ürkütmeden hafifçe. abazan öpücüğü değilde aşkından geberiyom öpücüğü olmalıydı. akşama kadar beraberdik. ispanyolca falan çalışıyorduk işte. ders çalışırken hele ki gündüz gözü cafe de bu iş olmazdı. ters tepmesi durumunda çok züt olurdum. züt olmaktanda geçtim hatunu bi dha kazanamazdım. neyse panpalar akşam oldu. tüm gün planını yaptığım öpücük mevzusunu gerçekleştirecektim. kesindi

yine sabah oldu. vazgeçmedim. o gün onunda off günüydü benimde. sabah hemen onun hep kahvaltı yaptığı masaya gittim oturdum yine. nasıl olsa kahvaltı için burya gelecekti. bekledikce zaman geçmiyordu. acaba misafirler için mutfak vardı, oraya mı gitmişti. hemen hızlı adımlarla gidip baktım. orda yoktuç hemencecik gelip yine onun kahvaltı yapacağı masaya oturdum. beklemeye devam ettim. hala yoktu. gidip bi de odasını kontrol etmeliydi. kapısı açıksa demek ki uyanmış. yarım saate falan gelirdi. gizliden bi de gittim odasını yokladım. kapısı kapalıydı. neyse dedim en iyisi beklemekti. indim cafeye oturdum bekliyorum

her an aklımda. off oldugun günler cafeye gidip onun yemek yediği masay otururdum. kahvaltısını fix hep bu masada yapardı. ben başka yere otursam muhtemelen o kalkıp gelmezdi. o riski hiç almadan ben direk onun her daim oturduğu masaya oturmuştum. birazdan uyanıp gelmesi lazımdı. geldi. önceki günkü mevzular olmamış gibi muhabbete devam ediyorduk ama etkilenmişti. belliydi. işin peşini bırakmadım. 2 hafta flan geçmişti. o akşam öpmem lazımdı artık. böyle olmuyordu. sabahtan akşama kadar nasıl öperim planları dönüyordu kafamda. daha çıkmıyorduk bile amk. tersleme ihtimalide çok yüksekti.

kahvaltısını yedi. yine o güzel adımlarıyla yola koyulduk. kokusu, gözleri, dudakları , saçları, gülüşü gamzeleri . ulan 10 kere dünyaya gelsem bi daha böyle aşık olamazdım heralde. tahta patikadan yürümeye başladık. ama bu sefer o soal dönmeyecekti. benimle birlikte yola devam edecek, benim odama gelecekti. birlikte film izlyecektik. uygun bir anda da onu öpecektim. öpücük sonrası tepkisiyle de herşey kesinlik kazanacaktı. benim kafada dönen hesabın haddi hesabı yoktu vesselam. ama çok mutluydum lan.

panpa çıktık odaya. oda arkadaşımım bi kutu dolusu dvd si vardı. seçtik birini, benim yatapa birlikte oturduk. dünyalar benimdi amk dünyalar. yan yanaydık ve 30 dk falan içinde öpecektim galiba. film izlemeye başladık. sarmadı, başka bi tane koyduk o da sarmadı. hay mına koyim dedim. kapattım filmi. müzik açtım oturuyoruz. ama hafiftende sıkılıyordu. çok zaman geçirmeden projeyi hayata geçirmeliydim.

en sonunda göründü. dünyalar benim olmuştu. hemen önüme doğru eğildim. elimde bi gible uğraşıyormuş gibiydim. günaydın dedi girdi. kahvaltısınıda aldı, masaya oturdu. herşeyden bi haber kahvaltısına devam ediyordu. aslında anlamıştı, o da hoşlanıyordu ama mesafelerden dolayı ciddi bi aşktan uzak duruyordu. mantıklı düşünüyordu aslında ama bende mantık akıl fikir kalmamıştı. geberiyordum amk. tüm bu olaylar olurken diğer karılarla da takılıyordum ama eskisi gibi giblemiyordum hiç birini. esprilerim, sempatikliklerim deva mediyordu. herkesce seviliyordum yani. ama herkesi gibem 1 o sevse dünyalar ederdi.

kahvaltısı yaparken, bugün ne yapcağını sordum. etrafta yapacak bi gibim yoktu zaten. hiiç dedi. film izleyelim istersen benim oda da dedim. hmm olabilir dedi.

aha dedim dıbına koyyyyiimm. bu sefer kesssin dedim kendi kendime. kahvaltısını bitrisin benim odaya film izlemye gidecektik benim lap topta.

işte tam o anda james blunt çalmaya başladı. şu an taşşaklarını ağzıma yaslasa yalarım. o adama o kadar borçluyum işte.

yanyana otururken, hatuna ismiyle seslendiim, hani dedim geçen gece sen odana çıkıyordun. iyi geceler deyip dönmüştün. ben de arkandan seslenmiştim. sonra iyi geceler demiştim. eee dedi ? o gece seni öpseydim ne yapardın dedim.

içimde ki heycan pıtırcıklarının haddi hesabı yoktu. bilmem, biraz korkardım heralde dedi. tam der demez dudaklarından öptüm panpa. offf uçuyordum resmen. mutluluk buydu galiba. ayaklarım yerden kesilmişti. şaşırdı ama o da öptü. ters te tepmedi. tam sitediğim gibiydi. sonra biraz daha öpüştük, ileriye gitmeden.

bundan sonra çıkıyor muyuz dedim, hayır dedi. nasıl yani dedim. henüz çok erken dedi. peki seni bi daha öpebilecek miyim ddim? başkaları varken olmaz dedi.

şimdi burdan direk, hatun kaşar mesajı çıkaranlar olabilir. ama durum öyle değildi panpalar. hatun seviyordu ama önce güvenmesi lazımdı. öpmeme müsade etmesinin sebebide abazalığından değil onun da aslında bendne hoşlanması ama ilişkinin geleceği açısından herşeyin zor olması korkutuyordu onu.

hatun odasına gideceğini söylediğinde aslında hem sevinmiştim hem üzülmüştüm. aslında saat dha erkendi. ben mi çok sıkıcıydım acaba ? sevinçliydim çğnkü öpme olayını gerçekleştirecektim. hatun odasıan gideceiğini söylediğinde hemen ardına düştüm panpalar. 20 metre tahta yoldan yürüyüp sola dönecek ben ise 50 metre falan daha devam edip odama çıkacaktım. ama bu akşam böyle olmayacaktı. odama onu öpmedene çıkmak yoktu. kesin kararlıydım. öpmeliydim.

bir kaç alış veriş yaptık. yarın o gidecekti, sürekli aklımdaydı. bu sefer diğerlerindne çok farklıydı. saatleri sayıyordum. 24*23 *22 akıp gidiyordu. yarın bu saatlerde yanımda olmayacaktı. otel odasında aldığı kıyafetleri valizine yerleştiriyordu.

aldıklarından biri defoluydu. aaa dedi, bu defoluymus. elinden kaptıgım gibi kosmaya basladım. hemen magazaya gidip, degistirecektim. o gomlegın parası onun 2 saatlık calısma parasıydı. emegının bin olmasını istemedim. insanların arasında, hızlı hızlı zara nın magazasına vardım. bu defolu deyip, hemen değiştirmelerini bekledim. mına koyim saat işliyordu. 20 saat sonra yoktu. hızlı olmalıydım. bu sefer hızlı hızlı değil koşa koşa döndüm otele.

o gülen yüzü, bir kuçak açması na dünyayı 5 tur koşardım amk. sonra öpmeye başladım. gözleri nemlendi. ben son bi kez olsun sevişelim diye düşünürken o son saatlerimiz saymayı hiç bırakmamıştı. bir kez daha utandım kendimden. yanına uzandım. göz yaşlarına elledim.

gözlerim nemlendi, nefesim düşümlendi. ağlama demeyi 3 nefeste zar zor becerebildim.

ağlıyordum ama bağıramıyordum. bir anda dünya ters dönmüştü. artık herşey rengini yitiriyor, siyah beyaz oluyordu. kendimde değildim. gözlerim yavaştan kayıyordu. göz yaşlarım dudaklarımı yakıyordu. düşen uçak , airfrance 447 numaralı , rio de janeiro (brezilya)- paris uçağıydı.

ömrüm boyunca en çok sevdiğim insan, birliktelik hayalleri kurduğum, gülünce gamzeleriyle mutluluk saçan, aylardır beklediğim o kişi kazada hayatını kaybeden 228 kişinin arasındaydı.

olduğum yere bayılmışım. bir kaç gün yoğun bakımda yattım. ailem, arkadaşlarım istanbula akın ettiler. kendime geldim ama artık ben, ben değildim. hala da değilim.

işte böyle panpalar. sevdiklerinizin kıymetini bilin.

panpalar , dünyalar tatlısı, sürekli aklımda olan hatunla goldne gate de bigiblet turu yapıyorduk amk. ötesi mi vardı. tam köprününün ortasına gelince durduk. manzarayı izliyorduk. ikinci bir kez orda öptüm onu. insanalr sel gibi sağdan soldan akıyordu. okyanus, güneş, manzara, öpücük ve aşk. cennet falan yalan oglum. cennette cehennemde bu dünyada. işte o an cennetteydim. ne milyon dolarlar, ne araba , ne sayısız huriler ne de çok lezzetli olduğu iddaa edilen meyveler. hiç biri gibimde değildi.

sadece o anın bitmemesini istiyordum. öyle donup kalsaydım mesela. sarıp sarıp yeniden o anın başına dönebilseydim. yıllarca aynı anı yaşayabilirdim.

her güzel şey gibi onunda sonu geldi. öpüştük, manzarayı izledik derken tekrar bigibletlere atlayıp köprünün karşı tarafında pizza yedik. sağı solu gezindikten sonra direk bi vapura atlayıp, otelimizin olduğu tarafa geçtik. kaç kere yazdım bilmiyorum ama çok mutluydum amk. cennetten bir günün daha sonu gelmişti.

2 gün san franciscoda takıldıktan sonra çalıştığımız mekana geri döndük.

onun okul ağustosta açılıyordu. yani 1 ay sonra gidecekti. ben ise 1 ay daha orda kalacaktım, onsuz. ara sıra aklıma geliyordu. konuyu hatuna açtım. semester tatilinde türkiyeye gelecekti. günler geçtikçe geçti. ayrılık vakti yaklaştık hatun iyice mahsunlaştı, duruldu. ağlıyordu bazen. ben de çok üzülüyordum ama ağlayamazdım. ağlayan biri zaten vardı, diğerinin destek olması lazımdı.

günler geçti ve san fanciscoya gittik. ama bu sefer birlikte dönmeyecektik çalıştığımız mekana. o yarın uçağa binip ülkesine uçacaktı.

oturduk, konuşmaya başladı.

bira içtiğin zaman banada içirmeye çalışıyorsun. ama benim seni öpmem için, sana seni seviyorum demem için sarhoş olmama gerek yok dedi. kendimden utandım. bana emir veriyorsun ama ben öyle büyümedim. seni seviyorum ve hep sevmek istiyorum. dedi, hadi kalkalım dedi, elimden tuttu, odalara doğru yürümeye başladık.

harbi harbi asıllı hatundu. delikanlı gibi konuşmuştu. daha da bi bağlandım.

günler böyle geçiyorduç her gün birbirinden güzeldi. bazıları yaz aşkı diyordu, düşünmesi bile beni çıldırtmaya yetiyordu. yok dyordum kendi kendime. neolursa olsun bu ilişki burda bitmeyecekti.

nihayet tam şu anda yol ayrımındaydık. simsiyah saçları, o güzel kokusu . . . şimdi öpmeliydim işte. tam o anda. yüzünü bana tam olarak dönmeden iyi akşamlar dedi, döndü kendi yoluna. hasgibtir öpmemiştim. dönüp gitmeyecekti. bu şekilde olmayacaktı amk. ohaa 1 adım attı bile. lann oğlum öpecektim . 3 adım uzaktaydı şimdi. hay ağzıma sıçayım. onu, öpeceğim köşeye kadar taşıyan adımlar, şimdi onu uzaklaştırıyordu. arkasından seslendim. durdu, dööndü. iyi geceler dedim.

olmamıştı, yapamamıştım. moralim ümitlerim herşey alt üst olmuştu amk. gibtirdim odama çıktım. direk yorganı battaniyeyei çektim kafama. uykuyla uyanıklık arasında sabahı ettim. bir kaç gün daha aradan geçti.

panpalar, uçak kazası hariç, gerisi gerçektir. hafif action katayım dedim.

havalanında bekledim panpalar. ve hatun geldi. kapıdan çıkmasıyla, dünyalar benim oldu mına koyim. sarıldım, öptüm, kokladım. dünyada bunun üstüne mutluluk yoktur. sabahı bekledik havalanında, kahbe falan içtik. sabah oluncada atlayıp eskişehire geldik.

heycanlı heycanlı yola koyuldum. otobüse binip istanbula gidecektim. tüm yol boyunca mutluluktan ölecektim. havalanına vardım. dış hatlarda bekliyordum. daha zaman vardı. sağda solda sürtüyordum. banklarda oturup zaman geçiriyordum. çıkış kapısının önüce geliyor, çıkacağı anı hayal ediyordum. ona nasıl sarılacaktım, nasıl öpecektim, nasıl yeniden kokusunu içine çekecektim. herşey çok güzel olacaktı. onun kapıdan çıkış anı , beklediğim 5 ayın her saniyesine değiecekti. ufak bi su aldım, pahalıda olsa. heycanımı bi nebze bastırır belki diye. bekliyordum bekliyordum bekliyordum

param ikileminden başka okuyan var mı oglum? burda boş yere triplere sokmayın beni amıklar

http://inciswf.com/1304539277.swf