1. 26.
    0
    artık her şeyi biliyorum. artık her şeyi bilmekten başka çıkar yolum kalmadı. bütün bütün boğuldum. karaya da vuramam / vuramam. neden benden söz ettiler kısaca. neden dolaştım bir serseri kurşun gibi oradan oraya. oradan oraya ve kime zütürüyordum parklardan topladığım oksijen oranı yüksek çiçekleri. kim koklamaya cesaret edecekti, kim onları alıp bir vazoya yerleştirecek kadar kendini tanıyordu, bana inanıyordu, beni seviyordu, mıncıklıyordu, kolluyordu... hiç. hiç kimse. bunu da biliyorum. buna da erdim. bir kere, en başta sezmiştim yanılacağımı...
    ···
  2. 27.
    0
    ee sonra
    ···
  3. 28.
    0
    i̇lkin, telefon defterimi attım. sonra fotoğraflar, ah çok hoş, elbette o mükemmel fotoğraflar. renk renk, çeşit çeşit, insan insan, düşman düşman fotoğraflar. topluca otururken, içki içerken, grup ciks takılırken, hususi sevdaların o “sözü geçmese iyi olacak, mayonez alır mıydın” tipindeki sohbetlerinde çekilmiş, arşivlenmiş, çerçevelenmiş fotoğraflar
    ···
  4. 29.
    0
    deklanşöre basanın, karşısındaki topluluk içinde olamayışının da hüznünü, burukluğunu taşıyan o canım fotoğraflar! kestim kendimi. kestim kendimi, çıkarttım fotoğraflardan: bir şiirde geçer ya hani: oramda buramda biraz el, biraz bacak, biraz omuz ve penis kaldı. oyup çıkarttığım o adamı, o aptal surat’ı attım, yani kendimi.
    ···
  5. 30.
    0
    ben, bu yaz serin geçer sanmıştım. uzun zamandır konuşmayı unutmak, hiç bir şeyi bilmemek, yalnızca, evet yalnızca gece yarısı edilebilecek bir telefonla uyanıp, eski, çok eski bir arkadaşın sesini duymak istemiştim.
    ···
  6. 31.
    -1
    ben, bu yaz serin geçer sanmıştım. uzun zamandır konuşmayı unutmak, hiç bir şeyi bilmemek, yalnızca, evet yalnızca gece yarısı edilebilecek bir telefonla uyanıp, eski, çok eski bir arkadaşın sesini duymak istemiştim.
    ···